Güncelleme Tarihi:
UKRAYNA’nın başkenti Kiev yakınlarındaki ‘İsmail’, Tuna Nehri’nin kenarında ve Karadeniz’in kıyısında 1480’li yıllarda kurulmuştu. Karadeniz’in ‘Türk gölü’ olmaya başladığı yıllardı. Evliya Çelebi’ye göre adını da orayı 1484’te ele geçiren Kaptan İsmail Bey’den aldı. Bir başka rivayet ise ‘İsmail Baba’ adlı bir tekke şeyhine atıf yapıyor. Tuna’nın kenarında olması, Kırım’a yakınlığı ve verimli toprakları sayesinde kısa sürede büyüdü. Ticareti giderek gelişti. Önemli bir geçiş noktasıydı. Zaman zaman Rus ve Kazak saldırılarına maruz kalıyordu. Sıkı tahkimatlar yapıldı. Şehirde Müslüman Türklerin yanı sıra Ruslar, Rumlar, Ermeniler ve Bulgarlar da vardı. Şehrin ismi de zamanla ‘İzmail’ diye telaffuz edilir oldu.
İSTANBUL’A BUĞDAY
Bölgedeki bazı vakıfların gelirleri İstanbul’daki cami ve medreselere tahsis edilmişti. Ayrıca İstanbul’un buğdayı da oradan geliyordu. “İsmail Buğdayı” diye biliniyordu. İstanbul limanları, İsmail’den gelen buğday gemileriyle doluyordu. Evliya Çelebi, 1657’de buraya geldiğinde 800 dükkân saymıştı. Ayrıca balıkçılık da revaçtaydı. Salamura yapılan balıklar Ukrayna ve Moskova’da satılıyordu. Fıçılar içinde İstanbul’a da balık gönderiliyordu.
RUSLAR GÖZ DİKTİ
Osmanlı-Rus savaşlarının başlamasıyla İsmail’in de huzuru kaçtı. Ruslar, 1770’de şehri işgal etti. 4 yıl sonra 1774’teki meşhur Küçük Kaynarca Antlaşması’yla İsmail geri alındı. Tahkimatlar güçlendirildi, asker takviyesi yapıldı. Ancak Rusların hücumları devam etti. Böyle zengin ve stratejik bir bölgeyi mutlaka elde etmek istiyorlardı. İsmail, Osmanlı’nın da bölgedeki en önemli askeri üslerinden biriydi. Bölgedeki diğer kaleler Rusların eline geçince önemi daha da arttı. General Kutuzov komutasındaki Ruslar, 1790’da yeniden saldırıya geçti. İsmail kuşatıldı. Bu kez çok daha güçlü gelmişlerdi. Çok çetin bir mücadele oldu. Beslediği aslanları ile meşhur Cezayirli Hasan Paşa, İsmail’i bırakıp geri çekilmek zorunda kaldı.
Rus general Mihail Kutuzov.
DON JUAN İSMAİL’DE
İNGİLİZ yazar Lord Byron’ın, ‘Don Juan’ adlı eserinde de ünlü karakter Rus ordusuna katılıp İsmail’in ‘fethi’ için savaşıyor.
SİVİLLERE ACIMADILAR
Ruslar, şehre girdiğinde sivillere acımadılar. Tarihi kayıtlara göre 20 bine yakın insan katledildi. Kimileri katliamdan kurtulabilmek için Tuna’ya atlamış, orada boğularak can vermişti. Hıristiyanların bir kısmı da esir alınarak Moskova’ya götürüldü. Ruslar da çok kayıp vermişti. Ancak Osmanlı’nın hem asker hem sivil kaybı daha büyüktü. İstanbul’da kimse İsmail’in düşeceğini beklemiyordu. Katliam haberleri İstanbul’a ulaştığında öfke ve telaş birbirine karışmıştı. İstanbul halkı İsmail’in Ruslara geçmesini hazmedemiyordu. Nitekim 1792’deki Yaş Antlaşması’yla geri alındı. Kalesi ve surları tamir edildi, daha da güçlendirildi. Ancak Ruslar da vazgeçme niyetinde değildi. 1809’da başlayan savaşta yeniden İsmail’i işgal ettiler. 1812’deki antlaşmayla Osmanlı, İsmail’den tamamen vazgeçti. Artık İsmail’den geriye sadece o kanlı katliamların acı hatırası kalmıştı.
MANZARA RESİMLERİNE İSTİHBARAT GİZLEDİ
UKRAYNA’nın işgaline giden süreçte Putin’in canlı yayında azarlamasıyla gündeme gelen Rus Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narişkin, 2019’da İsmail Kalesi’nin nasıl ele geçirildiğini anlatmıştı. Moskova’daki Rusya Tarih Cemiyeti’nde ‘istihbarat tarihi’ konulu bir sergide konuşan Narişkin, kalenin alınmasını sağlayan bilgilerin teğmen rütbeli ressam Sergeyev’den geldiğini söylemişti: “Osmanlılar ondan hiç şüphelenmedi. Manzaraları çizerken bütün detayları inceledi. Osmanlı’nın savunma açıklarını ve arazinin ayrıntılarını çizerek Rus istihbaratına aktardı.”