Güncelleme Tarihi:
THE TEXAS CHAINSAW MASSACRE
Tobe Hooper'ın 1974 yapımı kült korku filmi Teksas Katliamı'nın 2003 yapımı yeniden çevrimi, 3 yıl gibi ciddi bir gecikmeyle vizyonda. Rock konserine gitmek üzere yola çıkan gençler, kurbanlarını elindeki elektrikli testereyle parçalayan hasta ruhlu adamla köşe kapmaca oynarken siz de oturduğunuz yerde gerilecek, kıpırdayamayaz hale geleceksiniz.
"Gel testere, gel testere bitsin bu hasret" şarkımız sonunda duyuldu ve Teksas Katliamı, Amerika'da vizyona çıktıktan tam üç koca yıl sonra ülkemizde gösterime girdi.
1974 yılı aynı adlı filmin yeniden çevrimi olan Teksas Katliamı'nın Amerika'da vizyona giriş yılı 2003. Pek çok filmi dünya ile aynı anda vizyona girerken, Teksas Katliamı uzun süre ülkeye giriş vizesi için kuyrukta bekledi. Geçen yıl "testerenin eli kulağında" söylentileri çıktı, ama yine heveslendiğimizle kalmıştık.
Neyse ki bu kez kandırılmadık ve Teksas Katliamı okul, sınav, stres üçlüsünün yurdu terk ettiği ve sıcakların iyice hissedilmeye başladığı şu günlerde izleyicinin kanını dondurmak üzere sinema salonlarındaki yerini aldı.
Korku filmlerinde hikayenin gerçek olaylara dayanmasını kanıksamış izleyicilerdenseniz bundan çok etkilenmeyeceksinizdir tabii, ama yine de söyleyelim: ilk Teksas Katliamı gerçek bir olaydan yola çıkılarak çekilmişti. Şimdi izlediğimiz film de taa o zamanki o gerçek olaya dayanıyor işte.
1973'te yaşanan, Amerikan tarihinin en korkutucu ve tüyler ürpertici olaylarından biri olarak kayıtlara geçen katliamdan söz ediyorum. Beş genç arkadaş Texas'ın terkedilmiş, küçük bir şehrinde ortadan kaybolmuşlar ve onlardan hiç haber alınamamıştı. Bu korkunç olay, bugün bile çözülmüş değil.
Teksas Katliamı işte bu olayı ballandıra, kanlandıra perdeye yansıtıyor.
Filmimiz siyah beyaz çekimlerle açılıyor. Görüntülerin 1970'lerden kalma olduğu hissi verilmiş ve son derece de başarılı olunmuş. 1970'lerde çekilmiş bir haber programı izliyor gibiyiz.
Kulağa gelen ses muhteşem ama haberler hiç de iç açıcı değil. Sırada ise bu korkunç sona nasıl ulaşıldığı var.
Kamera kurbanlara geçtiğinde, gençlik başlarında duman iki kız, üç erkekle karşılaşıyoruz. Erkek arkadaşıyla evlilik hazırlığında olan Erin (Jessica Biel), onların iki arkadaşları ve yeni tanıştıkları kızla birlikte rock konserine gitmek üzere yoldalar.
Konuşmalardan aralarında en aklı başında olanın Erin olduğunu anlıyoruz. Erkeklerden Morgan da son derece tedbirli bir tip. İki gün önce tanışıp, üçüncü gün sevişmeye başlayan iki gence cinsel yolla bulaşan hastalıkları hatırlatarak keyiflerini kaçırmakta gecikmiyor.
O SİLAH NEREDEN ÇIKTI ÖYLE
Derken yolda üstü başı perişan, yara bere içinde bir kıza rastlıyorlar. Yardım etmek üzere arabalarına aldıkları kız, ne olduğu anlaşılamadan, neresinden çıkardığını pek anlayamadığımız silahla alnında koca bir delik açıyor. Bu olay karşısında dehşete düşmüş gençlerimizi önce kızın kafatasında açılan delikten görüyoruz, kamera daha sonra geri çekiliyor ve arabanın arka camındaki delikten süzülerek dışarı çıkıyor. Böyle şıklıklar da var hani filmde!
Korku, gerilim böylece başlıyor. Erkekler cesetten kurtulma derdinde. Kızlar ise, başa çoğu zaman bela getiren kadın duyarlılığıyla cesedin ailesine teslim edilmesi ve uygun bir cenaze töreniyle gömülmesi istiyorlar. Tabii ki kadının fendi erkeği yeniyor, ceset arabada kalıyor ve gençlerimiz polise ulaşmak için çevreden yardım istemeye koşuyorlar.
Çevre de ne çevre. Melek yüzlü şeytanlar ve aptal görünseler de son derece organize tiplerle karşı karşıya olduğumuzu zaman içinde anlayacağız deyip, detay vermeden geçelim. Gerilmeyi de size bırakalım.
Deri Surat olarak artık hepimizin bildiği (devam filmleri sağolsun) cani, testeresi elinde, gençlerimizi kovalamaya başlayabilir artık.
AMAN YENİDEN ÇEKMEYİN DEDİK, AMA...
Bundan yıllar önce, Teksas Katliamı'nın yeniden çevrimi dendiğinde korku filmi fanatiklerinin çoğu bu fikre burun kıvırmış, yapılmak isteneni Teksas Katliamı'na hakaret olarak görmüştü. Fikri ortaya atan kişi Michael Bay olunca tüyler tabii ki bir anda diken diken olmuştu.
Bay'in testereli adamın suyunu çıkarıp, para yapma derdinde olduğu ve yeniden çevrimin bir şeye benzemeyeceğini düşünenlerin sayısı hayli fazlaydı.
Sonuçta korkulanın olmamasını ilk kez yönetmen koltuğunda oturan Marcus Nispel'e borçluyuz herhalde. Reklam ve video klip dünyasından gelen yönetmen, 70'lerden kalmış gibi duran açılışta, insanın yüreğini dağlayan işkence sahnelerinde ve nefes kesen kovalamalarda işi bitirmiş.
Nefes kesmek demişken Jessica Biel'i anmadan olmaz. Kabul etmek gerekir ki, böyle güzel vücutlu kadınlar gerilim filmlerine ayrı bir tat katıyor. Biel gibi güzellerle çalışmak, filmin boşluklarını fark ettirmemek için de iyi bir yöntem olsa gerek!
Teksas Katliamı, izlenirken öyle sık sık yerinden zıplatmıyor insanı. Ama filmi gerilmiş bir şekilde, rahat nefes almadan izleyeceğinize hiç şüphe yok. Yönetmen atmosferi yarattıktan sonra taşları üst üste koymakta başarılı olmuş. Hiçbir evin, odanın, insanın güvenilir olmadığını anladıktan sonra, gençlere "aman oraya girme, şuna inanma" diye bağırmak istiyorsunuz.
Klişeler tabii ki var. Ama gözümüze sokulmadıkları için çok da rahatsız etmiyorlar.
Kan, revan ve iğrençlik konusunda abartıya kaçıp, işi sulandırmamış olması da filmin bir başka artısı. Filmin 'gore' özellikleri dozunda olduğundan, kancaya insan asma, testereyle uzuv koparma gibi sahneler daha da etkileyici ve gerçekçi duruyor.
Uzun lafın kısası Teksas Katliamı, gerilim korku meraklılarını pek çok yönden tatmin edecek bir film. Üç yıllık gecikmeye anlam veremiyor, yurtdışında ya da DVD'sinden izlememiş olanları, elektrikli testeresi ile köyüne geleni paramparça eden psikopat katille baş başa bırakıyoruz.
DOMİNO
Yön: Tony Scott
Oyn: Keira Knightley, Mickey Rourke, Edgar Ramirez
Tür: Aksiyon-Drama-Gerilim
Süre: 127 dk.
Domino'yu anlayamadık
Çok zengin ve şaşalı bir yaşamı elinin tersiyle iten ve eline silah alarak ödül avcısı olma yolunu seçen asi ruhlu Domino Harvey'in hayatı Tony Scott'un yönetmenliğinde beyazperdeye taşındı. Aktör Laurence Harvey ve model Paulene Stone'un kızı olan Domino Harvey'in gerçek yaşam öyküsünü anlatan filmin oyuncu kadrosu Keira Knightley ve Mickey Rourke gibi sağlam isimlerden oluşuyor. Ancak karşımızda karmaşa içinde başlayıp biten, derdini anlatamayan, Domino Harvey'yi layıkıyla tanıtamayan son derece gürültülü ve karmaşık bir film var.
Scott, Gazap Ateşi'nde yakalamış olduğu görselliği yakalamak için filmi hem 35mm, hem de high definition kamerayla çekmiş. Gazap Ateşi'nde kamera hareketleri filme enerji katıyordu, Domino'da ise izleyenlere azap çektiriyor. Dramatik yapısı sağlam olmayan film, iyi isimlerden oluşan oyuncu kadrosuna rağmen, kurgusu, görüntüleri ve müzikleriyle izleyenlerin kafasını karıştırmaktan öteye gidemiyor.
POSEIDON'DAN KAÇIŞ
POSEDION
Yön: Wolfgang Peterson
Oyn: Kurt Russell, Josh Lucas, Richard Dreyfuss
Tür: Aksiyon-Macera-Dram
Süre: 99 dk.
Gemi batıyor
Truva ve Kusursuz Fırtına filmlerinin gişe avcısı yönetmeni Wolfgang Petersen, bir yeniden çevrim olan Poseidon'dan Kaçış ile sinemaseverlerin karşısında.
Film, yılbaşı gecesi dev bir dalgaya kurban giden lüks yolcu gemisi Poseidon'da yaşananları ve bir grup insanın batmakta olan gemiden dışarı çıkabilme ve hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.
Aralarında bir çocuk ve annesi, intiharın eşiğinde yaşlı bir adam, nişanlı bir çift ve eski bir itfaiyecinin de bulunduğu ekibin başını profesyonel bir kumarbaz olan Dylan Johns (Josh Lucas) çekiyor.
Johns, filmin doğa üstü güçlere sahip olduğunu düşüneceğiniz karakteri aynı zamanda. Normal bir insanın sağ çıkmasının imkansız olduğu durumlarda sapasağlam karşımızda dikilmesi filmin inandırıcılığına ciddi bir darbe vuruyor.
Bunlara kafayı takmazsanız eğer, heyecanlı saatler geçirebilirsiniz tabii. Klostrofobiklere hiç de iyi gelmeyecek olan hava tünelinden kaçış sahnesi müthiş mesela. Kusursuz Fırtına filminde sulu çekimler için bol bol alıştırma yapmış olan Wolfgang Petersen, suyun perdeyi bolca işgal ettiği sahnelerde heyecanı nasıl tırmandıracağını sular seller gibi ezberlediğini gösteriyor.
TAKESHI
Yön: Takeshi Kitano
Oyn: Takeshi Kitano, Kotomi Kyono, Kayoko Kishimoto
Tür: Komedi - Dram
Süre: 108 dk.
Kişisel bir deney
Bebekler ve Takeshi ile tanınan ünlü Japon sinemacı Takeshi Kitano, hem oynayıp hem de yönetiği, oldukça kişisel bir filmle karşımızda. Deneysel bir fikir olarak ortaya çıkan Takeshi'de birbirine benzeyen iki kahraman var: Beat Takeshi, eğlence sektöründe şatafatlı bir yaşam süren biri. Kitano isimli sarışın benzeri ise çıkış yapmayı bekleyen işsiz bir aktör. Tesadüfler sonucu Beat ile Kitano'nun yolları kesişiyor ve düşler diyarında, karakterlerin içiçe girdiği bir serüven başlıyor.