Güncelleme Tarihi:
SUPERMAN RETURNS
SÜPERMEN DÖNÜYOR
Yön: Bryan Singer
Oyn: Brandon Routh, Kate Bosworth, Kevin Spacey
Tür: Aksiyon/Bilim-Kurgu/Fantastik
Süre: 154 dk.
Süpermen Dönüyor yazısına şöyle kahramanın doğuşundan başlayıp, bugünlere gelişine kadar uzanan yollarda gezinen, biraz da yönetmen Bryan Singer'dan bahseden bir giriş yapmak vardı, ama önce, şu itirafı yapıp, rahatlamam gerekiyor.
Evet, Süpermen Dönüyor'un ilk fotoğrafları ve fragmanında, pembe dizilerden beyazperdeye transfer olan yeni Süpermen Brandon Routh'u gördüğümde, "böyle dönecekse, zahmet etmese keşke" demiştim. Dönmesin, gittiği yerde kalsın, biz burada, onun ışığı olmadan da idare ederiz cinsinden mırıldanmalarım da olmuştu.
Yüzüne maske geçirmiş gibi duran bu adamdan ne Clark Kent ne de Süpermen olurdu.
Rahmetli Christopher Reeves'in anısına düpedüz saygısızlık ediliyordu.
Marlon Brando'nun arşiv görüntüleri ve kötü adam rolünde Kevin Spacey'nin varlığıyla idare etmek zorunda kalacaktık artık.
Gel gelelim, filmi izlemeye başlayınca, ilk yarım saatte 180 derecelik bir dönüş yaptım. Hem Süpermen kostümünü hem de perdeyi çok iyi dolduran yakışıklı Brandon Routh'a haksızlık ettiğimi, çift Oscar'lı Kevin Spacey'yi ise gözümde fazla büyüttüğümü anladım.
Brandon Routh'un perdede iyi görünmesi, hatta yeni Süpermen olarak en doğru seçim gibi durması, Süpermen Dönüyor'un açıklarını görmemizi ve kimi zaman "bu film niye uzadı ki bu kadar" dememizi engellemiyor ama!
DÜNYAYA KAL-EL GELDİ
Filme geçerken, Süpermen yıllarına yetişememiş okuyucuları biraz aydınlatalım.
Çoktan ölmüş bir gezegenden gelen Süpermen, Kansas'taki Kent çiftliğinde kendisini evlat edinen karı koca Kent'ler tarafından büyütülmüş ve Kal-El olan adı Clark Kent olarak değiştirilmiş.
Clark, insanların sadece hayal edebilecekleri şeyleri yapabiliyor. Öte yandan, onlarla birlikte yaşayabilmek için, çifte yaşam sürmesi gerekmekte: Yumuşak başlı, iddiasız Clark Kent ve dünya onun yardımı için feryat ettiğinde gizlice dönüştüğü Çelik Adam olarak iki ayrı hayatı var.
Filmimizde Süpermen'in beş yıl önce dünyayı terk ettiğini anlıyoruz.
Her gidişin bir de dönüşü var; açılışta Süpermen dünyaya oldukça acemi bir iniş yapıyor. Annesinin evinin yanındaki boş araziyi tutturuyor neyse ki.
Daily Planet adlı gazeteye Clark Kent kimliğiyle döndüğünde ise bir sürprizle karşılaşıyor.
KEVIN SPACEY'YE SENARYO AZİZLİĞİ
Luis ve Süpermen'in ilk karşılaşması, filmin en etkileyici dakikalarına sahne oluyor.
Düşmekte olan uçakta yaşananlar, çekim, özel efekt ve kurgu harikası eşliğinde geliyor perdeye. Bryan Singer farkı hissediliyor buralarda.
Uçağın içinde oradan oraya savrulan Luis Lane'in burnunun bile kanamamış olmasını ise tuhaf bir çekim kazası olarak nitelendirip, üstünde çok durmayalım dilerseniz.
Süpermen'in koca uçağı beysbol sahasına bir indirişi var ki zaten, her şeyi unutturuyor izleyenlere.
Filmin geri kalanında ise bu tip heyecanlı sahneleri mumla arıyor, ama bulamıyoruz ne yazık ki.
Diğer yanda Se7en'daki muhteşem kötü adam tiplemesinden (John Doe) olacak bu filmde de kendisinden üstün bir performans beklediğim ama beni hayal kırıklığına uğratan Kevin Spacey'nin canlandırdığı, karikatürize edilmiş kötü adam, Lex Luthor var.
Kafayı sıfıra vurdurup, arada sırıtarak kötü adam olunmadığını Spacey'ye birileri söyleseymiş keşke.
Kabul etmek gerek; senaryo da Spacey'ye hiç destek çıkmıyor. Kötü adamımızın planlarında tek bir zeka pırıltısı yok.
Günümüzün ilkokul çocuklarına ödev verseler, dünyayı tehdit edecek daha kötücül bir plan hazırlarlardı herhalde!
Lex Luthor neresinden tutsanız dökülüyor anlayacağınız.
EV DİKİZLEYEN SÜPERMEN!
Aşk var mı aşk, cephesine gelirsek.
Senaryo üzerinde aşk var galiba. Üzerinden beş yıl geçtikten sonra küllenmekte olan bir aşkın yeniden alev almasını izlemek üzere bekliyoruz. Ama beklenen kıvılcım bir türlü çakmıyor.
Her şeyden önce Luis Lane ve Süpermen kimyadan sınıfta kalıyorlar.
Luis'i canlandıran Kate Bosworth kötü bir seçim.
Luis'i evlenmek üzere bir kadın olarak resmetmek ise daha da kötü bir seçim.
Süpermen Luis'in gözlerinin içine bakarken, Luis'in nişanlısının düştüğü durum bazı izleyicileri rahatsız edebilir. Adam da çok iyi kalpli üstelik. Hani şöyle kötü biri olsa, Luis'i aldatsa, içimiz biraz olsun rahatlayacak, "yürü be Süpermen, kim tutar seni" diyeceğiz. Ama o da olmuyor.
Durum böyle olunca da Süpermen'e uçup, gitmek düşüyor. Peki o ne yapıyor?
Luis'i hayatının merkezine almaya devam ediyor. Hatta dayanamayıp, özel güçlerini kötüye kullanarak, onun evini bile dikizliyor!
Tamam, Süpermen'e rakip getirmek, ortalığı biraz kızıştırmak istemişler. Günlük hayatında açmazlarla karşılaşan, tökezleyen bir kahramanla izleyici daha kolay empati kurar demişler.
Doğru da düşünmüşler aslında, ama ne yazık ki Süpermen'in izleyici gözündeki dürüst, erdemli kahraman imajını gözardı etmişler.
Fikir güzel, uygulama yanlış olmuş.
BİR DAHAKİ SEFERE
Filmin etik çıkmazlarını kenara koyup, Süpermen Dönüyor'u yönetebilmek için elindeki tüm projeleri bir kenara iten Bryan Singer'a gelince.
1987 yılında tüm Süpermen hayranlarını hüsrana uğratan 4. Süpermen filminin ardından Warner Bros.'un 250 milyon dolar bütçe ayırdığı bu yapımı kimin yöneteceği merak konusu olmuştu. Proje 10 yıl boyunca elden ele, Tim Burton'dan, Brett Ratner'a dolaştıktan sonra, bir Süpermen hayranı olduğunu söyleyen Bryan Singer'a gitti.
Bryan Singer, Süpermen için bütün yönetmenlik becerilerini ortaya dökmüş aslında. Özel efektlerin de yardımıyla sonunda gerçekten uçtuğunu hissettiğimiz bir Süpermen'e kavuşmuş olduk diyebiliriz.
Süpermen'in babası Jor-El rolünde Marlon Brando'yu uzaktan da olsa tekrar görmek, sesini duymak, John Williams imzalı unutulmaz tema müziğini dinlemek gerçekten hoş. Filmin Christopher Reeve ve Dana'ya ithaf edilmiş olması da nazik bir davranış.
Ama! Bir de senaryo daha akıllı, daha etkileyici olsa, aralara, 2,5 saat boyunca bir şey olsun diye bekleyen izleyiciyi memnun edecek birkaç heyecanlı, eğlenceli sahne serpiştirilse her şey daha da süper olmaz mıydı?
Kısmet, Süpermen'in bir dahaki dönüşüne artık.