Güncelleme Tarihi:
HRANT DİNK SUİKASTI: Hrant Dink cinayetinin dördüncü yıldönümüne denk gelen, ‘Güvercin Tedirginliği’ adlı 16’ncı bölümde, Dink cinayetine tıpatıp benzer bir hikâye izledik. Azınlıklar ve Ermeniler üzerine çalışan, 301’den yargılanan ve milliyetçi kesimlerden tehdit alan Prof. Barış Öncü’nün 17 yaşında, beyaz bereli biri tarafından katledilişini işlendi. Karakol sahnesinde, katillere “Siz de arkadan vurup onurumuzu kurtardınız öyle mi!” denilmişti.
FESTUS OKEY CİNAYETİ: 24’üncü bölümde, Peter isimli siyahi bir erkeğin cesedi bulunur. Üzerinden sekiz paket kokain çıkan maktulün, ırkçı bir cinayete kurban gittiği anlaşılır: Polis memuru Çetin, kız kardeşinin siyahi biriyle olmasını istememiş, Peter’i karakolda vurup, cebine kokain koyduktan sonra yol kenarına atmıştır. Peter, 2007’de Beyoğlu’nda gözaltına alınan ve polis kurşunuyla öldürülen Nijeryalı mülteci Festus Okey’in babasının adıydı.
CUMARTESİ ANNELERİ: 44’üncü bölümünde, bir annenin 30 yıl önce polis tarafından öldürülen ve ‘kaçtı’ denilen oğlu için feryadı ekranlara geldi. Oğlu Düzgün, 12 Eylül döneminde gözaltına alınan ve işkence ile öldürülen ‘Cumartesi Annesi’, Behzat Ç.’den oğlunun kemiklerini, hiç olmadı katillerini bulmasını istedi. Behzat, teşkilat içinde ciddi bir direnişle karşılaşmasına rağmen olayın üzerine giderek cinayeti aydınlatırken, işkenceci polislerin zamanaşımına güvenerek sergiledikleri rahat tavır dikkat çekti. Bölümün sonunda ekranda ‘Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi, fonda Bandista’nın şarkısı ‘Benim Annem Cumartesi’, bir dolu evde de TV’lerine yapışmış insanlar vardı...
TRANS CİNAYETLERİ: 48’inci bölümünde Behzat Ç. iki kişinin saldırısına uğrayan bir transı görerek müdahale eder ancak saldırıya uğrar. Olayın peşini bırakmaz ve Ankara’da translara saldıran şahısları bulur. Saldırılardan bıkarak eylem yapan translar ise olayın faillerini yakaladığı için Behzat Ç.’ye karanfil verir.
KADIN CİNAYETİ: 67’nci bölüme, Narkotik Şubesi Amiri Suna’nın intihar etmeden önce kadın cinayetlerindeki artışı ifade etmek için attığı “Yüzde bin dört yüz!” çığlığı damgasını vurdu. Adalete inanmayan Suna, birkaç bölüm boyunca canilerin ve tecavüzcülerin peşine düştü. ‘Kesik parmak cinayetlerinin’ failinin o olduğu uzun süre ortaya çıkmadı. Listesindeki isimleri tamamladıktan sonra da kafasına silahı dayayıp “Sadece beş dakika daha yaşamak istedim, öldürülen bütün kadınlar gibi” diyerek tetiği çekti.
ANA DİLDE EĞİTİM: Kürtçe “Dilimiz onurumuzdur” ve (KCK operasyonları kapsamında tutuklanan profesör Büşra Ersanlı’ya ithafen) “Kübra Hoca’ya özgürlük” gibi sloganların atıldığı protesto gösterisinin yer aldığı 80. bölümde, duruşma salonunda “Savunmamı anadilde yapacağım” diyen sanığa, hâkim şöyle dedi: “Siz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil misiniz? Türkçe bilmiyor musunuz?” Sanık avukatından el cevap: “Efendim biliyorsunuz, bu konuyla ilgili tasarı Meclis’te İnsan Hakları İnceleme Kurulu tarafından kabul edildi. İfadelerinin kendi anadillerinde alınmasını talep ediyorum.” Karar mı? Şöyle oldu: “Sanıkların, mevcut delillerin durumu, delilleri karartma şüphesi ve kaçma şüphesi göz önüne alınarak tutuklanmalarına...”
BEŞ ADAM, TEK MEKÂN: 78’inci bölüm Türkiye televizyon tarihine verilmiş bir reji dersi gibiydi; o akşam ilk kez tamamı tek mekânda (Akbaba’nın evi, hatta salonu!) geçen bir dizi bölümü izledik. Dahası nefis bir tirat atılmıştı o gece Behzat Ç. tarafından. Beyninin içinde ağlayıp duran bir çocuk vardı, kafasının içi bir ölü bebeği doğurmaya çalışan ana rahmi gibiydi. Sırtında morluklarla, yitirilmiş bir aklın kalıntılarına sövdü. Sonra... Sonrası hep beraber menemen pişirildi, çay içildi...
LEZBİYEN ÇİFT HİKÂYESİ: “Peki hamile bırakmayı nasıl başardınız?” Harun’un şoklarının en sahicilerinden biri buydu. Lezbiyen bir kadının öldürülmesinin izini sürdükleri dizide Harun, çiftlerden birinin nasıl hamile kaldığına akıl erdirememiş, bütün bölüm boyunca bunu sorgulamıştı.
EĞİTİM ZAİYATI: 78’inci bölümde Cinayet Büro ekibi kışladaydı. ‘Eğitim zaiyatı’ olarak açıklanan kışlada asker ölümleri, tertipçilik, disko cezası, işkence, erlere verilen mantık ve insanlık dışı cezalar... Hele bir de sonunda bir ‘eğitim zaiyatı’nın babasının tiradı vardı ki onunla birlikte sorduk bir kere daha:
“Ne uğruna amirim?”: “Asker nedir amirim, asker annenin babanın komutana emanetidir. Emanete böyle mi sahip çıkıyorlar amirim? Eğitim zaiyatıymış, külliyen yalan... Eziyet ede ede öldürmüşler çocuğu...” (Radikal)