Bu radyoları mı istedik?

Güncelleme Tarihi:

Bu radyoları mı istedik
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 1997 00:00

Faruk BİLDİRİCİ
Haberin Devamı

Hatırlıyor musunuz? Üç yıl önce ‘Radyomu istiyorum’ kampanyaları düzenleyip, antenlere kara kurdeleler bağlamıştık. Ve başarmıştık; özel radyolar antene çıkmıştı. Aradan üç yıl geçti ve bugün 1057 özel radyo yayında. Belki inanmayacaksınız ama bu radyoların yaklaşık 500'ü İslamcı çizgide. MGK'nın 28 Şubat kararları sonrasında bu radyolar da yeni bir sürece girdi. Genelkurmay, Valilikler ve Emniyet Müdürlükleri, bu radyoları sıkı takibe aldı; RTÜK de mecburen hareketlendi. Bu dizide, bu kurumların raporlarından örnekler vererek, Hürriyet Haber Ajansı'nın da desteğiyle, islami radyoların farklı dünyasında kısa bir tura çıkacağız.

Radyodaki sunucu, gazeteleri okuyordu. Birden durakladı. Ardından açıklama gereği duydu: ‘‘Yine Sibel Can'ın bir haberi var. Üzerinde de dekolte bir fotoğrafı. İnanın, elimle fotoğrafı kapatıp haberi öyle okuyorum.’’

O bir İslami radyo sunucusuydu. Sibel Can'ın fotoğrafına bakarak günah işlemekten korkuyordu! ‘Gönlünüzün frekansı’ Radyo Arifan'ın ünlü sunucusu M. Emin Genç, izleyenlerini de uyarıyordu: ‘‘Böyle açık saçık fotoğraf basan bir gazeteyi siz evinize nasıl götürürsünüz?’’

Habere de kızmıştı. İşadamı Kadir Has'ın ‘‘Bütün malım senin olsun Sibel’’ sözlerine Cumhurbaşkanı Demirel, ‘‘Bu kız için değer vallahi’’ karşılığını vermişti. Böyle de konuşulur mu? Bu da haber mi? Gürledi, her üçüyle de alay etti. Sonra da sözü, İslamcı gazetelerden Akit'te yer alan bir Sibel Can haberine getirdi:

‘‘Sibel Can'ın konserinde, Keskin kaymakamının emriyle caminin halıları konser salonuna götürülmüş. Cami cemaati, sanatçının ayak bastığı halıları camiye geri almayı kabul etmemiş.’’

Vay, bu ne biçim kaymakam? O cemaat, halıların alınmasına nasıl izin vermiş? Zaten Sibel Can da sanatçı mıymış? Konuşma böyle uzayıp gitti. Halı meselesi, ‘Seher Vakti’ programının en az 10 dakikasını aldı götürdü. Sonunda sözü yine dekolte fotoğraf meselesine getirdi; büyük gazetelerin haber anlayışını eleştirdi. Bıkkın bir ifadeyle sözü noktaladı: ‘‘Biz farklı bir dünyadayız. Anlamıyoruz.’’

Bu doğru, onlar gerçekten farklı bir dünyada. Hergün sabah ezanıyla mikrofon açan yüzlerce İslami Radyo bambaşka bir evrende soluk alıp veriyor. Anlayışları da dilleri de farklı. Onların dilinde herkesin başka bir adı var: Sermaye Piyasası Kurulu ‘Lahana Turşucuları’, başörtüsüne karşı çıkanlar ‘Fahişe fikirli soytarılar’, imam hatiplerin kapatılmasını isteyenler ‘Faşist Laikler’, Süleyman Demirel, ‘Salamon’, Mesut Yılmaz ise ‘Mesut Moşe’, profesörler ‘hokkabaz’, gazeteler ‘fuhuş albümü.’

RTÜK'TE RADYOLARI TOPLADILAR

Anadolu'daki radyolar, şimdiye kadar RTÜK'ün gözünden ıraktı. RTÜK, sadece televizyonları izlemeyi iş edinmiş; trilyonlarca liralık kaynağı olmasına rağmen, radyoları izleyecek sistemler kurmayı becerememişti. Ama yine de uzmanlar, zaman zaman kulak misafiri oldukları radyolarla ilgili raporlar düzenliyorlardı. Bu raporlar, İslami radyolarla ilgili olunca Kurul'un muhafazakar ağırlığını rahatsız ediyordu. Uzmanlara, ‘Bu radyolarla ilgili rapor hazırlamayın’ talimatı verilemeyeceği için daha ustalıklı bir yol bulunmuş; uzmanların odalarındaki küçük radyolar toplanmıştı. Böylece uzmanlar radyo dinleyemez hale getirilmişlerdi. Muhafazakar ağırlıklı RTÜK, yığılan üç klasör eski raporları da görüşmeden bekletiyordu. Gerekçe, zaman yetersizliğiydi!

Radyoların izlenmesi, şikayetlere ve polise terkedilmişti. Tüm Türkiye'deki 1057 radyonun izlenmesi, polise, dolayısıyla valilerin insafına kalmıştı. Polis, dikkatini daha çok bölücü ve solcu radyolara çevirmişti. İslami radyoları gözardı ediyorlardı. Hele Refahyol döneminde valiler, İslamcı radyolara daha da toleranslı davranıyordu.

Bu çizgiyi, az sayıda vali bozuyordu. O valilerin raporlarını aşmak için de yöntemler bulunmuştu: RTÜK, suç konusu yayının bandını istediği zaman başka yayın bandını gönderiyor ya da bant olmadığı yanıtını veriyorlardı. Böylece olay zamanın unutturucu etkisine bırakılıyordu. RTÜK, nadiren unutmuyordu. O zaman da İslamcı radyo küçük bir uyarı ile durumu kurtarıyordu. Örnek mi? Dolunay FM ve Vahdet Radyo'nun yayınlarında sistem aynen böyle işlemişti. Her iki radyo da sonunda sadece yayın bandını -yasaya rağmen- saklamadıkları için uyarıldılar.

İşte Genelkurmay'ın raporları tam bu hareketsizliğin üzerine geldi. Ardından üst rütbeli subayların ziyaretleri başladı. Toplantılardan sonra da bölge müdürlükleri kurulmasının hızlandırılmasına ve radyoları izlemek üzere gelişmiş aletler alınmasına karar verildi. Eylül ayı başında da ihale sonuçlandırıldı. Yeni sistem dört ay içinde Ankara, İstanbul ve İzmir'e kurulacak. Toplam 128 kanalın dinlenmesini sağlayacak olan sistemle, Doğu ve Güneydoğu'daki bazı radyolar da Ankara'dan dinlenebilecek. Dinleyicileri Studer (İsviçre), kayıt cihazları da Efrat (ABD) marka olan sistem Başarı Elektronik'ten yaklaşık 800 bin dolara alınıyor. Sistem ilerde bölge müdürlüklerine de kurulacak ve böylece Türkiye'deki tüm radyoların izlenip kaydedilmesi olanağı doğacak.

KAN VE NEFRETİN MÜZİĞİ

Bugüne değin, RTÜK'ün giyotini, radyolar için 142 kez çalıştı. 112 radyo uyarıldı; 30 radyonun yayını durduruldu. Giyotin, İslami radyolara daha ‘şefkatli’ davrandı; onlara 18 uyarı, beş yayın durdurma cezası verildi. Bunların da çoğu yeni kararlar.

En sert cezalar da ‘Ankara’nın en bağımsız mikrofonu' anonsuyla yayın yapan Hedef Radyo'nun payına düştü. Yayınları üç gün durdurulan Hedef Radyo'yu da Genelkurmay şikayet etmişti. 22 Mayıs'taki ‘Serencam’ adlı programda yayınlanan bir marşın ‘toplumda nefret duyguları meydana getirebilecek ifadeler taşıdığı’ öne sürülüyordu. Haksız değillerdi:

‘‘Gözyaşıma kan isterim/ Bir başa bin baş isterim/ Alınacak intikamım.’’

10 Haziran'da yayınlanan ‘Efsunkari Geceler’ programı da kan dökülecek günlerin geleceği müjdeleniyor, sabırla beklenmesi tavsiye ediliyordu! Kan ve katliamdan övgüyle sözeden müzikler çalınıyordu:

‘‘Hele kıyamımız başlasın da gör/ Halk silahını nasıl yağlamaz

Kurşunlar fırlayıp can aldığında /üzülme vurulup düşersen eğer

Davanı kalanlara bırak git dostum/ Boynuna ipler dolandığında

son sözün nedir sorulduğunda/ ‘La İlahe İllallah' diye git dostum...’’

İşte müzik anlayışları da bu. Ağırlıklı olarak dini müzik ve ‘yeşil pop' çalıyorlar. Sözleri de çoğunlukla, mücadele, kan, zulüm ve ölümle yüklü. Çoğu da marş ritminde, asker rap rapları kadar mekanik. Keyifli parçalara elleri varmıyor. Türk Sanat Müziği'nden de uzak duruyorlar.

Hedef Radyo da pop müziğin, arabeskin duyulmadığı bir radyo. İslami radyolar içerisinde en radikallerinden biri. Daha önce de altı uyarı, dört yayın durdurma cezası almış. Cezaların nedeni, ‘İslam devleti kurulacağı' sözleri, laiklik karşıtı ifadeler kullanılması, ‘inanan-inanmayan ayrımı yapılması'. Bu cezalar, radyonun yayınlarını etkiledi mi? Tabii ki hayır! Neden gerilesinler ki? Radyoculuk anlayışları bu. Sadece Hedef Radyo değil, yüzlerce İslamcı radyo aynı çizgiyi izliyor. Benzer konuşmalar, Anadolu'nun her yanında tekrarlanıyor. Hergün sabah namazından yatsı namazına kadar...

Lahana turşucuları sizi...

Yüzlerce İslami radyo, 28 Şubat'tan sonra yeni bir döneme girdi. Milli Güvenlik Kurulu kararlarının ardından, İslami radyoları izleyen gözlere, Batı Çalışma Grubu da katıldı. Genelkurmay'dan rapor yağmaya başlayınca RTÜK de hafiften hareketlendi; Valiliklere yazılar yazıldı. Emniyet Müdürlükleri, bu radyoları daha önce olmadığı biçimde takibe aldılar.

Genelkurmay'ın RTÜK'e şikayet ettiği radyolardan birisi Kayseri'deki Fetih Radyo idi. Üst Kurul, Kayseri Valiliği'ne sordu. Valilik, kısa süre içerisinde Fetih Radyo ile ilgili bir rapor hazırladı. 17-23 Temmuz tarihlerindeki yayınları kapsayan Valilik raporunda, suç unsuru konuşmaların metinlerine de yer veriliyordu:

SPK, Kombassan'ın trilyonlarına göz dikmiş. Nah alır. Kombassan'ın elinden alıp hisse sahiplerine dağıtacaklarmış. Lahana turşucuları sizi. Ayıptır ayıp. Utanacak yüzünüz olsa bu işlerle uğraşmazsınız zaten. Size mi kaldı SPK kurumu? Sapık mısınız, sıpık mısınız bilemiyoruz.

Kelle koyduk kelle, hak yoluna, millet yoluna kelle koyduk. Ey darbe niyetlileri, varsanız memlekette, erkekseniz çıkın. Hodri meydan diyoruz. Darbeciler tankla gelir, tüfekle gelir. Senin nen var? İmanın mı var? Bütün silahları tesirsiz kılacak imana sahibim. Kan vereceğiz. Memleketimiz için, milletimiz için, inandığımız değerler için kan vereceğiz. Korkmadığımızı ilan ediyoruz. Alçaklar korksun, hainler korksun.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!