Güncelleme Tarihi:
‘Caddedeki iş hanlarını da unutmayalım’ diyen çeşitli meslek grupları var
Üst kat işyerleri de trafiğe karşı
İstiklal Caddesi'nin araç trafiğine açılması tartışmalarına yeni bir boyut ekleniyor. Caddede sadece giriş katlarındaki esnafın bulunmadığını, yanyana dizilmiş büyük hanlarda çeşitli meslek gruplarından yüzlerce çalışanın bulunduğunu söyleyen bir avukat okurumuz bu konuya dikkat çekiyor: ‘‘Beyoğlu'nun kimliğini esnaf temsil etmiyor. Buradaki onlarca handa hukuk, mühendislik ve tercüme büroları, çeşitli kuruluşlar, odalar, dernekler var. Belki bir iki mağaza fazladan iş yapacak ama İstiklal'in kimliğinde bizim gibi hanlarda çalışan meslek sahipleri de söz sahibi olmalı.’’
Kendisinin 30 yıldan beri burada çalıştığını anlatan Avukat Cafer Kaya, Beyoğlu'nun son çeyrek yüzyıllık haline yakından tanıklık ettiğini söylüyor. Caddenin araç trafiğine açılmadan önceki halinin bugünkünden çok farklı olduğunu anlatan Kaya, bugünlere ulaşmak için büyük uğraşlar verildiğinden söz ediyor. Araç trafiğinin söylendiğinin aksine Beyoğlu'nda pavyon-birahane kültürünü getirdiğini iddia eden Kaya, yayalaştırma ile bunun yerini kitapçılar, kültür merkezleri, kasetçilerle yeni bir kültürün aldığını hatırlatıyor: ‘‘Bir pavyon müşterisinin kültürel yapısı ile bir kafe ya da kitabevi müşterisinin kültürel yapısı birbirinden çok farklı. Yakından gözledik ki, yayalaştırma bu ikinci tür insanı Beyoğlu'na çekti. Bizim müşteri profilimiz de İstiklal'in böyle olmasından memnun. Bu da caddenin genel atmosferinden tutun da, asayişine kadar birçok şeyi olumlu yönde etkiledi. Çünkü meyhaneler, randevu evleri, pavyonlar ve bunlara ait insanlar çekildi. Ulaşım da güvenli ve eğlenceli olarak tramvaya kaldı.’’
Tarihsel hata olur
Beyoğlu üzerine araştırmalarıyla tanınan Jak Deleon ve Mimarlar Odası Başkanı Afife Batur da caddenin trafiğe açılmasına karşı olduklarını açıkladı. Deleon caddeye yeniden araçların girmesinin büyük bir hata olacağını söylüyor: ‘‘Beyoğlu Güzelleştirme Derneği'nin toplantılarına katılmıyorum, aidat ödemiyorum ve yaptıklarını onaylamıyorum. Beyoğlu'nun bir Batı Avrupa kentine benzer düzeyde bir yer olması için çok uğraştık. Yayalara açık hale gelmesi sayesinde Beyoğlu bir kültür ve sanat merkezi haline geldi. Trafiğe açılması tarihsel bir hata olur.’’
Tıpkı Jak Deleon gibi Mimarlar Odası Başkanı Afife Batur da caddenin trafikten korunması gerektiğini söylüyor: ‘‘Derneğin kayıtlı üyesi değilim. Sadece zaman zaman uzman olarak görüşlerimi iletiyorum. Caddenin trafiğe açılması dükkan sahipleri için doğal olabilir ama biz kamu yararını savunan bir kuruluş olarak yayalar için kazanılmış bir alan olan caddenin trafiğe açılmasına karşıyız.’’
Alaton: Kısmi açılma
Derneğin bir diğer üyesi İshak Alaton ise, caddenin trafiğe kapalı olmasının iyi ve kötü yönlerinin bulunduğunun farkında olduğunu, bunun çeşitli vesilelerle dile getirildiğini anlatarak, ancak kısmi bir açılmanın olabileceği görüşünde: ‘‘Türkiye'nin kültür mozaiğinin bir aynası ve batıya açılan penceresi olan Beyoğlu 'nun eski şaşaalı günlerine dönmesini istiyoruz. Buna da gereken bütün desteği vermeye hazırım. Caddenin trafiğe açılması konusuna gelince, belki ancak kısmi bir açılmanın yararları tartışılabilir demekle yetiniyorum.’’
İstiklal Caddesi tartışması, işadamları, çevreciler, esnaf, meslek kuruluşları, sanatçı ve gazeteciler gibi toplumun farklı kesimlerini içine alarak genişliyor. Bu konudaki gelişmeleri sizlere bildirmeye devam edeceğiz, çünkü bu işin takipçisiyiz.
Bu sese kulak vermek gerek
İstiklal Caddesi'nin trafiğe açılması konusundaki görüşler, telefon, faks ve e-mail ile bize akıyor. Her yaştan, her meslekten insanlar caddeye ve caddenin kültürüne sahip çıkarak ‘‘İstiklal yayalarındır’’ diyor. ‘‘Cadde piyasa yerine döndü’’ sözünü çok yüzeysel bulduğumu, caddeye kimliğini veren bir ‘‘kültür’’ olduğunu daha önce yazmış; bu kültürün büyük batı metropollerinde de belli mekanlarda yaşadığını söylemiştim (sözgelimi bize e-mail ile ulaşan bir okurumuz, Londra'da CoventGarden'ı örnek göstermişti). Caddenin araç trafiğine açılmasına karşı olanların bize gönderdikleri fakslar içinde bir tanesi var ki onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu çok özel bir faks, çünkü 14 yaşında bir çocuğa ait. İşte İstiklal Caddesi'nin yaşayan kültürüne ait bir kanıt. İnsanla mekan arasındaki bağın bir kanıtı. Kent ve kültür bilincin genç bir temsilcisi olarak Pınar Maktav'a, yarının sesine kulak verin diyorum:
‘‘Ben 14 yaşında bir öğrenciyim. Her cuma okul çıkışı Beyoğlu'na, İstiklal Caddesi'ne çıkarız. Kendimize yakın bulduğumuz tek yer orasıdır. Özelliği de, insanların, turistlerin akın akın yürümesi, vitrinleri seyretmesi. Zaten günden güne kaybettiğimiz İstanbul'un en ilgi çeken yeri orasıdır. Bari her yere giren arabalar oraya el atmasın.’’
Beklemek hasta ediyor
Okurumuz Yıldız Aktepe, işi nedeniyle bir buçuk yıldır sabah 08.40 denizotobüsüyle Kadıköy'den Bakırköy'e geçiyormuş. Yaklaşık bir yıldır bu seferi yapan denizotobüsü, Bakırköy İskelesi’ne geldiğinde, iskele dolu olduğu için açıkta beklemek zorunda kalıyormuş.
Bekleme süresinin birkaç dakikadan 10 dakikaya kadar çıkabildiğini belirten okurumuz, denizin dalgalı olduğu günlerde deniz otobüsünün çok sallandığını, deniz tutmayan yolcuların bile midelerinin bulandığını anlattı. Yıldız Aktepe, dalgalı günlerde bu birkaç dakikalık beklemeler yüzünden midesinin bulandığını, indikten sonra uzun zaman bulantıyı durdurmak için uğraştığını, daha sonra bütün gününün kötü geçtiğini söyledi.
Aktepe, şikayetini deniz otobüsü yetkililerine defalarca iletmiş. Yetkili kişiler tarifelerin eski denizotobüslerine göre yapıldığını, yeni deniz otobüslerinin aynı mesafeyi daha hızlı geçtikleri için iskelede beklediğini söylemiş. Aktepe, beklemenin engellenmesi için tarifenin değiştirilmesini, kalkış saatinin on dakika ileri ya da geri alınmasını önermiş. Ancak bu önerisi dikkate alınmamış.
Okurumuz 08.40 yolculardan imza topluyor. Şimdiye kadar yaklaşık 50 kişi, sorunun çözümü için yetkilileri uyaran dilekçeyi imzalamış. Bizden de sorunun duyurulmasını rica etti.