Güncelleme Tarihi:
2 hakim, 2 karar Zaman aşmadı
Hıncal Uluç'a silahlı saldırı davasında zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararını veren İstanbul 6'ıncı Asliye Ceza Mahkemesi'nin eski yargıcı, şimdiki İstanbul 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Ulucak, görev dönemi içinde Alaattin Çakıcı'nın yakalandığı Fransa'nın adli makamlarına gönderilmek üzere iade talepnamesi düzenlediklerini, ardından talimatla ifadesinin alınmasına karar verildiğini, bu yazışmalardan sonra bakanlığın ‘‘Siz gidip ifade alın’’ teklifini kabul etmelerine rağmen atamasının yapıldığı tarihe kadar bir gelişme yaşanmadığını belirtti. Ulucak, halefinin verdiği kararla ilgili görüş belirtemeyeceğini söyledi.
Zaman aşımı
İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin yargıcı Tevfik Güngören, selefi olan yargıcın 16 Ekim 1997 tarihli iade talepnamesinde zamanaşımı için son süre olarak belirttiği 4 Eylül 2001 tarihinin zamanaşımı süresi için son sınır olduğunu vurgulayan genel bir ifade olabileceğini söyledi. Zaman aşımından tahliye kararı veren Yargıç Güngören, TCK 456/2 maddesinde düzenlenen suçların zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, talepnamede sıralanan iddianame, gıyabı tutuklama, yakalama ve ihzar müzekkereleri gibi faktörlerin bu süreyi yarı yarıya artırımla 7.5 yıla çıkarabildiğini vurguladı, ‘‘Bu tarih böyle bir hesaplamaya denk düşüyor’’ dedi.
İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Tevfik Güngören, bakanlığı dosya saklamakla suçlayıp, zaman aşımına girdiği gerekçesiyle Çakıcı davasını düşürdü. Oysa aynı mahkemenin eski hakimi Ahmet Ulucak'ın imzasıyla Fransa'ya iade için yapılan başvuruda bu tarih, 4 Eylül 2001 olarak yazıyor.
ALAATTİN Çakıcı'yı Hıncal Uluç'u kurşunlatmaktan yargılayan İstanbul 6'ncı Asliye Ceza Mahkemesi Hákimi Tevfik Güngören'in zaman aşımı nedeniyle davayı düşürmesi büyük tartışma yarattı. Türkiye'nin, Çakıcı'nın iadesi için Fransa'ya yaptığı başvuruda, zaman aşımı tarihini, aynı mahkemenin eski hákiminin imzasıyla 4 Eylül 2001 olarak bildirmesi kafaları karıştırdı.
4 EYLÜL 2001
İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi Hákimi Güngören, önceki gün davayı, zaman aşımı süresinin 4 Mart 1999 günü dolduğu gerekçesiyle düşürürken, aynı mahkemenin, Çakıcı'nın Fransa'dan aynı suçtan yargılanması için yapılan ‘‘İade talepnamesinde’’ zaman aşımı süresini ‘‘4 Eylül 2001’’ olarak gösterdiği ortaya çıktı. Hürriyet'in ele geçirdiği 16.10.1997 tarihli, o dönemin İstanbul 6. Asliye Ceza Hákimi Ahmet Ulucak'ın imzasını taşıyan beş sayfalık ‘‘İade talepnamesinde’’, sözleşme gereği iade süresi gösterildi. Talepnamede aynen şu ifade yeraldı: ‘‘Sanık Alaattin Çakıcı hakkında uygulanması istenilen TCK'nın 456/2 ve 457/1 maddeleri ile zaman aşımına ait 102 ve 104 ve Ceza Yargılama Usulü Kanunu'nun 223. maddesi metinleri ekte sunulmuştur. (Ek 15) TCK'nun 456/2 (Hıncal Uluç'u yaralamaya azmettirme) maddesinde belirtilen ceza süresine göre, takibat zaman aşımı 4.9.2001 tarihinde dolacaktır.’’
ŞAŞKINLIK YARATTI
Bakanlığı, ‘‘Dosya saklamakla suçlayan ve bu nedenle davanın zaman aşımına uğradığını’’ öne süren Hákim Güngören'in, 28.9.1999 tarihli başvuru ile Çakıcı'nın, Fransa'da sorgulanması için ‘‘İstinabe (davanın gş'rşlmekte olduğu mahkemeye gş'nderilmek işin başka bir yerde bulunan bir tanığın oradaki mahkeme tarafından ifadesinin alınması) talebinde bulunulmasını istediği’’ de belirlendi. Bir üst düzey Adalet Bakanlığı yetkilisi Hürriyet'e, ‘‘Çakıcı'ya dava, 4 Mart 1994'te açılmış, 4 Mart 1999'da zaman aşımı süresi dolduğu öne sürülüyorsa; hákim Güngören neden bunu bile bile altı ay sonra Eylül'de istinabe talebinde bulunuyor’’ dedi. Bakanlık yetkilileri, ‘‘Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesine göre iadeye konu olan suçun talep eden veya edilen ülkede zaman aşımına uğramaması gerektiğini’’ öngördüğü, Fransız Mahkemesi'nin, zaman aşımı süresi dolmuş olsaydı, zaten Çakıcı'yı iade etmeyeceğine de dikkat çektiler.
ŞİKAYET EDİLECEK
Hákim Güngören hakkında, bakanlığın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne şikayette bulunabileceği ve Çakıcı dosyası üzerinde yapılacak inceleme sonrasında soruşturma açılabileceği de bildirildi. Yetkililer, Yargıtay'ın içtihatları çerçevesinde, TCK'nın 104. maddesine göre de Çakıcı'nın davasının zaman aşımına uğramadığını, yabancı mahkemenin işlemlerinin ve yakalanmasının zaman aşımını kestiğini savundular. Yargı çevrelerinde, TCK'nın 106. maddesine göre, Çakıcı'nın azmetirmesi ile suç işleyen diğersanıkların yakalanıp, haklarında soruşturma ve yargılama yapılmasının da zaman aşımını kestiği vurgulandı.
Çakıcı: Sorgulandım
Emniyet: Sorgulamadık
Alaattin Çakıcı'nın ‘‘Polis beni 7 saat sorguladı’’ açıklamasına, İstanbul Polisi yazılı olarak cevap verdi. Açıklamada, ‘‘Çakıcı sorgulamaya tabii tutulmadan ve ifadesi tesbit edilmeden savcılığa sevk edildi’’ denildi. Emniyet Müdürlüğü Basın Protokol ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü'nden fakslanan açıklamanın tam tersi, Çakıcı savcıya sorgulandığını anlatmıştı. Çakıcı'nın, Kartal Cezaevi'nde savcıya verdiği 20.12.1999 tarihli yarım sayfalık beyan tutanağını Çakıcı ile birlikte Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Boran ve cezaevi katibi Mustafa Erçin de imzaladı.