Güncelleme Tarihi:
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün raporuna göre gezegenimiz şu anda sanayileşme dönemi öncesindeki sıcaklık ortalamasından 1 santigrad derece daha sıcak. Özellikle 2018 yılının ilk 10 ayında küresel ısı, 1850-1900 yılları arasındaki ortalama ısının yaklaşık 1 derece üzerindeydi. Bu durum 2019 ve 2020’de de pek değişmedi.
Bu yıl ise Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nin yayımladığı küresel verilere göre, kuzey yarımkürede temmuz sıcaklıkları, ay ortalamasının 1.54 derece üzerine çıkarak 142 yılın rekorunu kırdı. Temmuz ayında Asya Kıtası, kayıtlara geçen en sıcak ayını yaşarken, Avrupa da aşırı sıcaklarla adeta kavruldu.
Türkiye’de de iklim değişikliklerine bağlı mevsimsel değişkenlikler bu yıl kendini çok sert bir şekilde gösterdi. Marmara, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz kuraklıkla, Akdeniz ve Ege bölgemiz ise yangınlarla boğuşarak yazı geçirdi. Karadeniz ise sellere teslim oldu.
Fakat sonbahara merhaba dediğimiz eylül ayında, çok erken olmasına rağmen Bolu, Kayseri, Iğdır ve Ardahan'ın yüksek kesimlerinde erken kar göründü. Sıcaklıklar da ani bir şekilde düştü.
Öyle ki Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 30 yılı dikkate alarak yaptığı çalışmada, Türkiye geneli eylül ayı yağışları, geçen yıl yağışlarının üzerinde gerçekleşti. Son 30 yıla bakıldığında bu yılki eylül ayı yağışlarının genel olarak yüzde 35, geçen yıla göre de yüzde 313 arttığı belirlendi. Ekim ayına bakıldığında da şu ana kadar ya sert yağışlar oluyor ya da yazdan kalma güneş içimizi ısıtıyor. Peki tüm bu değişen durumları göz önüne aldığımızda bu yıl bizi nasıl bir kış bekliyor?
İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Dr. Deniz Demirhan ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Güven Özdemir hurriyet.com.tr’ye anlattı.
EYLÜL AYINDA ARTAN YAĞIŞIN NEDENİ KARADENİZ
Eylül ayında Türkiye genelinde yağışların artmış olmasının en önemli sebebinin Karadeniz Bölgesi’ndeki aşırı yağışlar olduğunu söyleyen Dr. Deniz Demirhan, “Bu yağışlar heyelana, sele ve su baskınlara neden oldu. Bu nedenle eylül ayındaki yağışların tamamının su kaynaklarımıza katkı sağladığını söyleyemeyiz. Önümüzdeki dönemlerde de aşırı yağışların sıklığı ve şiddeti artarak karşımıza çıkacak” dedi.
Meteorolojik modeller incelendiğinde kasım ayının ikinci haftasından sonra soğumanın başlamasını beklendiğini ifade eden Dr. Güven Özdemir, “Sibirya ve Azor Yüksek Basınç alanlarının geniş alanlara yayılması buna en büyük etken olacaktır. Özellikle bu durumdan denize uzak yerler, yani ülkenin iç kesimleri daha çok etkilenecek. Bu kesimlerde mevsim normallerinin altında hava sıcaklıkları seyrederken yoğun kar yağışı alma ihtimali de yüksek olacak” dedi.
OCAK, ŞUBAT VE MART’TA ÇOKCA KAR GÖRECEĞİZ
Son iki yıla baktığımızda bildiğimiz kış şartlarının değiştiğini görüyoruz. Özellikle kar sadece yüksek yerlerde kendini gösteriyor. Bu yıl erken soğuyan hava, kışın yoğun kar yağışının habercisi olabilir mi?
Bu soruya Dr. Güven Özdemir’in cevabı çok net bir şekilde “Evet” oldu. Özdemir, bu yıl kış aylarında kar yağışının görülme ihtimalinin fazla olduğunu söyledi ve şu bilgileri paylaştı:
“Aslında bugünden mevsimsel ve aylık iklim modelleri incelendiğinde kesin bir sonuca varmak zor ama imkânsız değil. Batılı rüzgârlar zayıflama eğilimi gösterirse, kutup soğuklarının da zamanla çoğalmasıyla yurdun büyük bölümünde kar yağışı görme ihtimalimiz artacak. Bu da Ocak, Şubat ve Mart aylarının karlı ve soğuk geçmesi anlamına geliyor. Zaten Avrasya ve Sibirya’da kar örtüsü artmaya başladı. Bu artış sürekli olursa kar yağışı bol olacak demektir.”
Genelde İstanbul, ocak ayının ortalarından şubat ayının sonlarına doğru kar görür. Fakat son yıllarda başta İstanbul olmak üzere, Marmara Bölgesi’ne baktığımızda kar yağışı sıklıkları çok azalmış durumda. Bu kış İstanbul'u neler bekliyor?
“Nüfusu, sanayisi, yerleşim alanları, dinamik yapısı ile İstanbul mega bir kent” diyen Dr. Güven Özdemir, bu durumun getirdiği birtakım olumsuzluklar şehrin iklim değişimini de beraberinde getirdiğini söylüyor. Önümüzdeki aylarda meteorolojik olarak İstanbul’u neler beklediğini ise şu sözlerle açıkladı:
“İstanbul başta olmak üzere genel olarak Marmara’da yağışlar azalmış durumda. Hatta yağışsız günler, haftalar ve aylar sıklıkla görülmeye başlandı. Ancak bu yıl Anadolu’daki kadar olmasa da İstanbul ile çevresi çokça yağmur ve kar görecek.”
‘EL NİNO’ YA DA ‘LA NİNA’ OLAYLARI YAŞANACAK MI?
Türkiye’nin sıcaklık değerlerine etki eden iki olay var, biri ‘El Nino’ diğeri de ‘La Nina’ olayları… El Nino, Güney Amerika’nın Pasifik kıyılarında oluşan sıcak okyanus suyunun küresel atmosferik hava olaylarına neden olmasına deniyor. Etkili olduğu yıllarda genelde yurdumuzda da yağışa neden oluyor.
La Nina ise Ekvatoral Pasifik Okyanusu’nun doğu kıyılarının, yüzey sıcaklıklarının normalden 3-5 derece daha soğuk olmasını sağlıyor ve bu durum sadece Ekvator bölgesindeki hava şartlarını değil, Avrupa’daki koşulları da etkiliyor. Örneğin geçen yıl sonbahar yağışları gecikmişti ve uzmanlar “La Nina yılına giriyoruz” açıklamalarında bulunmuştu.
Peki bu yıl için yine aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Dr. Deniz Demirhan, “Ülkemizde La Nina’nın direkt etkilerini çok fazla hissetmeyiz” diyor ama kış aylarında güçlenen ve kutup bölgelerinin soğuk olmasını sağlayan kutup girdabının güçlenmesinin beklendiğinin altını çiziyor.
“Bu sebeple kış döneminde Doğu Avrupa soğuk bir kış geçirebilir. Kutup girdabının kuvvetlenmesi, soğuk havanın Balkanlar'ı geçip ülkemizin kuzey ve doğu bölgelerini etkisi altına alabilmesi ihtimali artıyor. Dolayısıyla kuzey ve doğu bölgelerimizde ortalamaların altında sıcaklıkların olduğu, soğuk bir havayla karşılaşabiliriz. Yağmur ve kar olasılığı ise artarak karşımıza çıkabilir. Böylesi bir durumda doğu bölgelerdeki dağlarda oldukça yoğun kar olabilir.”
Fotoğraflar: DHA, İstock