Bu kez 'Sessiz Çığlık' değil

Güncelleme Tarihi:

Bu kez Sessiz Çığlık değil
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2014 15:27

Balyoz Davası sanıklarının ailelerı tarafından oluşturulan 'Vardiya bizde' platformu üyeleri 91.kez Ankara Sakarya caddesinde biraraya gelerek Sessiz Çığlık eylemi düzenledi. Bu hafta ki eyleme davalarda tutsak olan muazzaf askerler de katıldı. İstanbul ve İzmir'de de eylemler sevinç çığlıklarına dönüştü.

Haberin Devamı

ANKARA'DAKİ EYLEMDEN FOTOĞRAFLAR

SESSİZ ÇIĞLIK YERİNE SEVİNÇ ÇIĞLIĞI

Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali yapıldığı kararının ardından İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldıkları cezaevlerinden tahliye edilen Balyoz sanıkları, aileleri tarafından kurulan Vardiya Bizde Platformu’nun 91 haftadır Beşiktaş Meydanı’nda düzenlediği Sessiz Çığlık eylemine katıldı. Ancak bu hafta eylemin adı Sessiz Çığlık yerine Sevinç Çığlığı olarak değiştirildi.

Yakınları Balyoz ve Ergenekon gibi davalardan tutuklu ailelerin kurduğu Vardiya Bizde Platformu bu hafta 91. kez Beşiktaş Meydanı’ndaydı. Ancak bu eylemin bir farkı vardı. Adlarına eylem yaptıkları yakınlarıyla birlikte gelmişlerdi. Beşiktaş’ta yüzlerce kişi vardı. Beşiktaş Meydanı’nda dev bir pankart açıldı. Pankartta, “İstanbul Casusluk Davası Anayasa Mahkemesi’nde. Acil Adalet” yazılıydı. Eyleme katılanlar “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attı.

Haberin Devamı

TAHLİYE OLAN KOMUTANLAR "SESSİZ ÇIĞLIK" EYLEMİNDE

"ÇEKİLEN ZULÜM PARDON DEMEKLE GEÇİŞTİRİLEMEZ"
Beşiktaş'ta toplanan kalabalık "Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" şeklinde slogan attı.
Daha sonra grup adına 91. basın açıklaması emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un eşi Lütfiye Yavuz okudu. Yavuz, çok sevinçli olduklarını, 2010 yılında malum bir iftira ile sürecin başladığını belirterek, "Esaslı iftira hayatlarımızın üzerini 4.5 yıl boyunca bir karabasan gibi kaplamış ve eşlerimizi, babalarımızı, oğullarımızı, kardeşlerimizi bizlerden tamam 1225 gün ayırmıştır. Bu büyük iftira ve kumpas bir yandan Türk Silahlı kuvvetlerinin özel seçilmiş mensuplarını tasfiye ederken, diğer yandan ülkemizde korku iklimin oluşmasına, karanlığın aydınlığı, doğrunun yalanı örtmesine yol açmıştır. Bizler haksızlığa uğramanın ürkütücü mağduriyetini yaşıyorduk. Ama aslında tarihin bize verdiği görevle, tarihe tanıklık ediyorduk" dedi.
Lütfiye Yavuz, "Özgürlüğe kavuşmanın sevincini yaşayamayacak kadar büyük acıları yüreğimizde yaşamaya devam ediyoruz. Çekilen zulüm pardon demekle geçiştirilemez. bize yaşatılan karanlık ve çekilen zulüm bu memleketi aydınlatmaya ve adil bir hukuk devleti olmaya hizmet etmelidir. 18 Haziran 2014 tarihi bir adalet günü olarak anılmayı hak edecek nitelikte bir dönüm noktası olmuştur" dedi.

Haberin Devamı

"HİÇ GÖRMEDİK AMA DESTEK VERDİLER"
Emekli Oramiral Özden Örnek, eylemde bir konuşma yaptı . Örnek, sözlerine "Nerede kalmıştık" diyerek başladı. Özden Örnek, "Şu anda ki hissettiğiniz bütün duyguları yüzlerinizden okuyoruz. Gözleriniz ve yüzleriniz her şeyi ifade ediyor. Herkesin yapacağı gibi bende önce aileme teşekkür ediyorum. Benden daha fazla ceza çektiler. İkinci olarak bütün bu etkinliği hazırlayan, düzenleyen, Vardiya Bizde Platformuna canı gönülden, yüreğimin en alt köşelerinden çıkarak gelen bir teşekkür göndermek istiyorum. Medyada sayıları 4-5'de olsa bize sonsuz destek veren o yazarlara ayrıca teşekkür ediyorum. Bizi destekleyen bütün silah arkadaşlarımıza, altını çiziyorum, bizi destekleyen silah arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum. Onları hep arkamızda hissettik. Bize destek veren tanımadığımız, hayatımızda görmediğimiz vatandaşlarımız var. Hiç görmedik ama destek verdiler. Onlara da kocaman bir teşekkür gönderiyorum. Harp okulundan beraber mezun olduğum bütün sınıf arkadaşlarıma, beni bir saniye bile cezaevinde yalnız bırakmadılar. En içten duygularımla teşekkür ediyorum" diye konuştu.

Haberin Devamı

"HEPSİ BİZİM ÇIKTIĞIMIZ YERE GİRECEKLER"
Özden Örnek, "Türk yargı tarihinin kömür karasından daha kara bir davası olan Balyoz Davası... Bir aşamasını bitirdik. Bundan sonra önümüzde başka aşamalar var. Bu aşamalar bitirdiğimiz aşamadan çok daha önemli. Mücadelemizi hiç bir zaman için bırakmayacağız. Ta ki bize bu komployu kuranların hepsi, makamı ne olursa olsun, yargının önüne çıkıp yargılanacaklar ve hepsi bizim çıktığımız yere girecekler. Bizler hepimiz 365 kişi annemizden emdiğimiz süt kadar temiz ve masumuz. Bunu bilmeyenler ve kasten görmek istemeyenler var. Bundan sonraki görevimiz onlara bunu öğretmek ve öğreteceğiz" dedi
Örnek, "Yargıtay kararı açıklandığı gün, 9 Ekim 2013 tarihinde, ertesi bizi yargılayan mahkemenin baş yargıcı bir açıklama yaparak, 'Bu karar bizim ne kadar düzgün bir yargılama yaptığımızı gösterir' dedi. Şimdi bu mahkeme başkanı 17-0 mağlup durumda. Yeni bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Eğer içerisinde insanlık duygusu varsa bu açıklamayı yapar ve benim söylediklerime de cevap verir" ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

"PAZARTESİ HAKKINIZDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM"
Çıktığımız gün bir coşkuyla, sevinçle dolu olduklarını belirten Örnek, "Fakat bu mutluluğumuzu bizimle paylaşmak istemeyen bir Başbakan Yardımcısı, bir televizyon kanalında, arzı endam etti ve 'Balyoz planı bal gibi bir darbe planıdır' dedi. Bunu söyledikten sonra arkasına bir kaç tane saçma sapan söz ilave etti. Kendisine ilk söyleyeceğim şey; siz yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiniz, pazartesi hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. Bu damların bunu öğrenmesi lazım. Bu adamların adalete hukuka saygı duymaları lazım. Bu adamların işgal ettikleri mevkie layık bir hale gelmesi lazım. Onları da o hale getirmek bizim görevimiz. Bu Başbakan Yardımcısı bunu derken o kadar emindi ki, ben adeta onun yazdığını zannettim. Acaba kendisi mi yazdı bunu? Merak etmesin onu hiç kimsenin yüzüne bakamayacak bir utanç duygusunun arkasına saklanmaya mecbur edeceğiz. Tabi utanırsa..." dedi.

Haberin Devamı

"İNTİKAMINI ALMADIKÇA BEN ÖLMEYECEĞİM"
Özden Örnek, 4-5 senenin ucuz geçmediğini belirterek, "Aramızdan kaybettiğimiz arkadaşlarımız oldu. Size söz veriyorum bu arkadaşlarımın bir damla kanını dahi yerde bırakmayacağım. Yaşadığım sürece onlara muameleye layık görenlerinden intikamını almadıkça ben ölmeyeceğim. Arkadaşlarımızın ruhu şad olsun. Onları hiç bir zaman için unutmayacağız. Hep beynimizin içerisinde yazılı olarak kalacak Bu iş bugün burada bitmiyor. Bu iş yeni başlıyor. Bu platform hiç değilse, casusluk davasında ki değerli arkadaşlarımızı da bizim gibi özgür görünceye kadar devam edecek. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Her geçen gün bizim sayımız artıyor, başkaları artıyor" diye konuştu.

"TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ALEYHİNE BÜYÜK BİR OYUN SERGİLENMİŞTİ"
Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, sevinçlerinin biraz buruk olduğunu belirterek, "Sadece Balyoz Davası'nda değil, diğer Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef alan davalarda da kaybettiğimiz arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız maalesef bu yapılan zulme dayanamadan aramızdan ayrıldılar. Bunun yanında diğer davalarda mahkumiyetleri, tutuklulukları devam eden arkadaşlarımız var. Onlarında bir an önce bizlerin arasına katılmalarına ve özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz. Hepinizin çok iyi bildiği gibi Balyoz Davası'nda yargılanma yapılıyormuş gibi bir görünüm altında Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine büyük bir oyun sergilenmişti. Bu oyuna hepimiz, duyarlı insanlar üzüntüyle izledik" dedi.

"EMNİYET, YARGI, SİYASET VE MEDYA İÇERİSİNDE ÇÖREKLENMİŞ BİR ÇETE"
"Türk Silahlı Kuvvetleri hedef alınarak üretilmiş sahte delillerle, Türk adaletinin utanç duyacağı sözde dava, hedef alınan kişilerin onurlarının hak ve özgürlüklerinin telafisi mümkün olmayacak şekilde gasp edildiği bir hukuk skandalı olarak tarihteki yerini almıştır" diyen Balanlı sözlerini şöyle sürdürdü: "Kendisini yargı olarak görenlerde maalesef bu kumpasa alet olmuşlar ve bu tarihi utanç tablosunun içinde yerlerini almışlardır. Devletin tüm kurumlarına sızarak, devlet içinde devlet haline gelmiş olan bu kumpas çetesi tarafından hedef seçilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetim ve liderlik kadrolarında ki Atatürkçü, aydın, çok yürekli, vatansever ve çok şerefli subaylar maalesef tasfiye edilmişlerdir. Aslında bu tasfiyeyle bu kumpasın Trük Ordusu'na değil, Türkiye Cumhuriyetine kurulmuş olduğunu söylememiz mümkündür. Egemen güçlerin siyasetine hizmet etmiş olan bu ihanet, Türkiye'nin geleceği açısından da nesiller boyunca hissedilecek, telafisi çok zor kayıplara yol açmıştır. Emniyet, yargı, siyaset ve medya içerisinde çöreklenmiş bir çete tarafından aldatılmıştır. Bütün Türk milleti bu aldatılmışlığı görmek zorundadır, görmelidir. Sizler bu aydınlanma için büyük mücadele verdiniz. Ancak Anayasa Mahkemesi 18 Haziran günü oybirliği ile vermiş olduğu kararla bu oyunu ortaya koymuş ve Türkiye'de hukukun bitmediğini biraz geç de olsa bütün dünyaya göstermiştir. ne yazık ki yargılamayı yapan yerel mahkeme ve temyiz makamı olan Yargıtay bu süreçte sınıfta kamıştır ve Türk adaleti için utanç ve üzüntü kaynağı olmuştur. Onların önümüzdeki dönemde nasıl davranacaklarını bekliyoruz. Türkiye bu durumdan dersler çıkarmalıdır. Bu yaşadıklarımız Türkiye'ye bir ders olmalıdır. Artık Türkiye'de uluslararası normlarda bir hukuk sisteminin kurulmasının ve gerçekleştirilmesinin zamanı gelmiştir, geçmektedir. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Adalet herkese lazımdır."

TAHLİYE OLAN KOMUTANLAR "SESSİZ ÇIĞLIK" EYLEMİNDE

"ÇEKİLEN ZULÜM PARDON DEMEKLE GEÇİŞTİRİLEMEZ"
Beşiktaş'ta toplanan kalabalık "Mustafa Kemal'in askerleriyiz", "Bu daha başlangıç mücadeleye devam" şeklinde slogan attı.
Daha sonra grup adına 91. basın açıklaması emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'un eşi Lütfiye Yavuz okudu. Yavuz, çok sevinçli olduklarını, 2010 yılında malum bir iftira ile sürecin başladığını belirterek, "Esaslı iftira hayatlarımızın üzerini 4.5 yıl boyunca bir karabasan gibi kaplamış ve eşlerimizi, babalarımızı, oğullarımızı, kardeşlerimizi bizlerden tamam 1225 gün ayırmıştır. Bu büyük iftira ve kumpas bir yandan Türk Silahlı kuvvetlerinin özel seçilmiş mensuplarını tasfiye ederken, diğer yandan ülkemizde korku iklimin oluşmasına, karanlığın aydınlığı, doğrunun yalanı örtmesine yol açmıştır. Bizler haksızlığa uğramanın ürkütücü mağduriyetini yaşıyorduk. Ama aslında tarihin bize verdiği görevle, tarihe tanıklık ediyorduk" dedi.
Lütfiye Yavuz, "Özgürlüğe kavuşmanın sevincini yaşayamayacak kadar büyük acıları yüreğimizde yaşamaya devam ediyoruz. Çekilen zulüm pardon demekle geçiştirilemez. bize yaşatılan karanlık ve çekilen zulüm bu memleketi aydınlatmaya ve adil bir hukuk devleti olmaya hizmet etmelidir. 18 Haziran 2014 tarihi bir adalet günü olarak anılmayı hak edecek nitelikte bir dönüm noktası olmuştur" dedi.

"HİÇ GÖRMEDİK AMA DESTEK VERDİLER"
Emekli Oramiral Özden Örnek, eylemde bir konuşma yaptı . Örnek, sözlerine "Nerede kalmıştık" diyerek başladı. Özden Örnek, "Şu anda ki hissettiğiniz bütün duyguları yüzlerinizden okuyoruz. Gözleriniz ve yüzleriniz her şeyi ifade ediyor. Herkesin yapacağı gibi bende önce aileme teşekkür ediyorum. Benden daha fazla ceza çektiler. İkinci olarak bütün bu etkinliği hazırlayan, düzenleyen, Vardiya Bizde Platformuna canı gönülden, yüreğimin en alt köşelerinden çıkarak gelen bir teşekkür göndermek istiyorum. Medyada sayıları 4-5'de olsa bize sonsuz destek veren o yazarlara ayrıca teşekkür ediyorum. Bizi destekleyen bütün silah arkadaşlarımıza, altını çiziyorum, bizi destekleyen silah arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum. Onları hep arkamızda hissettik. Bize destek veren tanımadığımız, hayatımızda görmediğimiz vatandaşlarımız var. Hiç görmedik ama destek verdiler. Onlara da kocaman bir teşekkür gönderiyorum. Harp okulundan beraber mezun olduğum bütün sınıf arkadaşlarıma, beni bir saniye bile cezaevinde yalnız bırakmadılar. En içten duygularımla teşekkür ediyorum" diye konuştu.

"HEPSİ BİZİM ÇIKTIĞIMIZ YERE GİRECEKLER"
Özden Örnek, "Türk yargı tarihinin kömür karasından daha kara bir davası olan Balyoz Davası... Bir aşamasını bitirdik. Bundan sonra önümüzde başka aşamalar var. Bu aşamalar bitirdiğimiz aşamadan çok daha önemli. Mücadelemizi hiç bir zaman için bırakmayacağız. Ta ki bize bu komployu kuranların hepsi, makamı ne olursa olsun, yargının önüne çıkıp yargılanacaklar ve hepsi bizim çıktığımız yere girecekler. Bizler hepimiz 365 kişi annemizden emdiğimiz süt kadar temiz ve masumuz. Bunu bilmeyenler ve kasten görmek istemeyenler var. Bundan sonraki görevimiz onlara bunu öğretmek ve öğreteceğiz" dedi
Örnek, "Yargıtay kararı açıklandığı gün, 9 Ekim 2013 tarihinde, ertesi bizi yargılayan mahkemenin baş yargıcı bir açıklama yaparak, 'Bu karar bizim ne kadar düzgün bir yargılama yaptığımızı gösterir' dedi. Şimdi bu mahkeme başkanı 17-0 mağlup durumda. Yeni bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Eğer içerisinde insanlık duygusu varsa bu açıklamayı yapar ve benim söylediklerime de cevap verir" ifadelerini kullandı.

"PAZARTESİ HAKKINIZDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM"
Çıktığımız gün bir coşkuyla, sevinçle dolu olduklarını belirten Örnek, "Fakat bu mutluluğumuzu bizimle paylaşmak istemeyen bir Başbakan Yardımcısı, bir televizyon kanalında, arzı endam etti ve 'Balyoz planı bal gibi bir darbe planıdır' dedi. Bunu söyledikten sonra arkasına bir kaç tane saçma sapan söz ilave etti. Kendisine ilk söyleyeceğim şey; siz yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiniz, pazartesi hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. Bu damların bunu öğrenmesi lazım. Bu adamların adalete hukuka saygı duymaları lazım. Bu adamların işgal ettikleri mevkie layık bir hale gelmesi lazım. Onları da o hale getirmek bizim görevimiz. Bu Başbakan Yardımcısı bunu derken o kadar emindi ki, ben adeta onun yazdığını zannettim. Acaba kendisi mi yazdı bunu? Merak etmesin onu hiç kimsenin yüzüne bakamayacak bir utanç duygusunun arkasına saklanmaya mecbur edeceğiz. Tabi utanırsa..." dedi.

"İNTİKAMINI ALMADIKÇA BEN ÖLMEYECEĞİM"
Özden Örnek, 4-5 senenin ucuz geçmediğini belirterek, "Aramızdan kaybettiğimiz arkadaşlarımız oldu. Size söz veriyorum bu arkadaşlarımın bir damla kanını dahi yerde bırakmayacağım. Yaşadığım sürece onlara muameleye layık görenlerinden intikamını almadıkça ben ölmeyeceğim. Arkadaşlarımızın ruhu şad olsun. Onları hiç bir zaman için unutmayacağız. Hep beynimizin içerisinde yazılı olarak kalacak Bu iş bugün burada bitmiyor. Bu iş yeni başlıyor. Bu platform hiç değilse, casusluk davasında ki değerli arkadaşlarımızı da bizim gibi özgür görünceye kadar devam edecek. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Her geçen gün bizim sayımız artıyor, başkaları artıyor" diye konuştu.

"TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ALEYHİNE BÜYÜK BİR OYUN SERGİLENMİŞTİ"
Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, sevinçlerinin biraz buruk olduğunu belirterek, "Sadece Balyoz Davası'nda değil, diğer Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef alan davalarda da kaybettiğimiz arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız maalesef bu yapılan zulme dayanamadan aramızdan ayrıldılar. Bunun yanında diğer davalarda mahkumiyetleri, tutuklulukları devam eden arkadaşlarımız var. Onlarında bir an önce bizlerin arasına katılmalarına ve özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyoruz. Hepinizin çok iyi bildiği gibi Balyoz Davası'nda yargılanma yapılıyormuş gibi bir görünüm altında Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine büyük bir oyun sergilenmişti. Bu oyuna hepimiz, duyarlı insanlar üzüntüyle izledik" dedi.

"EMNİYET, YARGI, SİYASET VE MEDYA İÇERİSİNDE ÇÖREKLENMİŞ BİR ÇETE"
"Türk Silahlı Kuvvetleri hedef alınarak üretilmiş sahte delillerle, Türk adaletinin utanç duyacağı sözde dava, hedef alınan kişilerin onurlarının hak ve özgürlüklerinin telafisi mümkün olmayacak şekilde gasp edildiği bir hukuk skandalı olarak tarihteki yerini almıştır" diyen Balanlı sözlerini şöyle sürdürdü: "Kendisini yargı olarak görenlerde maalesef bu kumpasa alet olmuşlar ve bu tarihi utanç tablosunun içinde yerlerini almışlardır. Devletin tüm kurumlarına sızarak, devlet içinde devlet haline gelmiş olan bu kumpas çetesi tarafından hedef seçilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetim ve liderlik kadrolarında ki Atatürkçü, aydın, çok yürekli, vatansever ve çok şerefli subaylar maalesef tasfiye edilmişlerdir. Aslında bu tasfiyeyle bu kumpasın Trük Ordusu'na değil, Türkiye Cumhuriyetine kurulmuş olduğunu söylememiz mümkündür. Egemen güçlerin siyasetine hizmet etmiş olan bu ihanet, Türkiye'nin geleceği açısından da nesiller boyunca hissedilecek, telafisi çok zor kayıplara yol açmıştır. Emniyet, yargı, siyaset ve medya içerisinde çöreklenmiş bir çete tarafından aldatılmıştır. Bütün Türk milleti bu aldatılmışlığı görmek zorundadır, görmelidir. Sizler bu aydınlanma için büyük mücadele verdiniz. Ancak Anayasa Mahkemesi 18 Haziran günü oybirliği ile vermiş olduğu kararla bu oyunu ortaya koymuş ve Türkiye'de hukukun bitmediğini biraz geç de olsa bütün dünyaya göstermiştir. ne yazık ki yargılamayı yapan yerel mahkeme ve temyiz makamı olan Yargıtay bu süreçte sınıfta kamıştır ve Türk adaleti için utanç ve üzüntü kaynağı olmuştur. Onların önümüzdeki dönemde nasıl davranacaklarını bekliyoruz. Türkiye bu durumdan dersler çıkarmalıdır. Bu yaşadıklarımız Türkiye'ye bir ders olmalıdır. Artık Türkiye'de uluslararası normlarda bir hukuk sisteminin kurulmasının ve gerçekleştirilmesinin zamanı gelmiştir, geçmektedir. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Adalet herkese lazımdır."

"ASLA BİR İNTİKAM DUYGUSU İÇERİSİNDE YAPMAYACAĞIZ"
"Bugün tahliye dilmiş olmamız aslında adaletin yerine gelmiş olduğunu göstermez" diyen Bilgin Balanlı, "Adalet ancak bu kumpası kurduran, kuran ve bu insanlık suçuna kayıtsız kalarak onlarla iş birliği yapan sorumluların tarafsız ve bağımsız mahkemelerde yargılanarak cezalandırılması ile gerçekleşmiş olacaktır. Benzer mağduriyetlerin ileride tekrar yaşanmaması için bu bir mecburiyettir, zorunluluktur. Bizimde bundan sonra ki mücadelemiz bu çetenin ortaya çıkarılması ve hak ettikleri yargılanmanın sağlanması yönünde olacaktır. Bunu asla bir intikam duygusu içerisinde yapmayacağız. Bu mücadelenin amacı, dava süresince hayatlarını kaybeden silah arkadaşlarımızı karşı sorumluluklarımızın gereği olarak adaletin yerine getirilmesidir" şeklinde konuştu.


"AYDINLIK GÜNLER YAKLAŞIYOR"
Emekli Orgeneral Çetin Doğan da bir konuşma yaparak, "Aydınlık günler yaklaşıyor. Toplumumuzun içinde bulunduğu sisler dağılıyor. Kurtlar, karanlık kişiler puslu havayı severler. Hava pussuz, aydınlık olduğu zamanda bundan rahatsız olurlar. Bu yüzden de ortalığı sislemeye çalışırlar" dedi. Doğan, 4.5 yıl önce yapılmak istenenin sisler içerisinde Mustafa Kemal'in askerlerini tutuklamak olduğunu belirtti.
Çetin Doğan, "Zindanlara attılar. Ama halkımız her geçen gün daha iyi bir şekilde gerçekleri görmeye başladı ve sisiler dağıldı. Bugün burada konuşabiliyorsak, nefes alabiliyorsak, siz aydınlık insanların he yerde yanımızda olmasından. Aydınlık gazetecilerimizin yazarlarımızın seslerimizi bütün dünyaya ulaştırma çabalarından. Özellikle eşlerimizin kurdukları, Vardiya Bizde Platformuyla, Birleşmiş Milletlere kadar giderek, Birleşmiş Milletler'in kapılarını bile aşındırarak, orada bu davanın baştan sona kadar saçmalık ve keyfi bir dava olduğunu ve keyfi tutuklamalar olduğu görüldü. Nihayet şimdiye kadar verdiği kararlarla Türkiye'de paralel yapı tarafından kuşatılmamış, teslim alınmamış tek mahkeme, yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi hala kuşatılmadığını, hala Türkiye'de yargıçların hakimlerin olduğunu gösteren bir kararla bizim özgürlüğe kavuşmamamıza yol açtı. Mücadelemiz bundan sonra intikam mücadelesi değil. Türkiye'nin tekrar karanlık günlere dönüşmemesi, yine kurgulanan olaylarla, Mustafa Kemal'in askerlerinin, masum insanların kahır çekmesini önlemek için mutlaka ve mutlaka bu davayı kotaranların adil yargı önünde hesap vermelerini isteyeceğiz." şeklinde konuştu.

"MÜLKÜN DEMELİ DEĞİL, ZULMÜN TEMELİ"
"Bu dava ancak bu davayı kotaranlar içeri girdikten sonra sonuçlanacaktır. Bu davanın bu şekilde sonuçlanması, Türkiye'de adaletin mülkün demeli değil, zulmün temeli haline gelmesinde bir U dönüşü yapılmasının yegane yoldur" diyen Çetin Doğan, "Ancak böyle Türkiye esenliğe kavuşur. Adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Adaletin olmadığı yerde demokrasinin yaşaması ve yeşermesi yoktur. O nedenle, Mustafa Kemal'in askerlerine, aydınlık insanlarımıza, halkımıza çok önemli görevler düşüyor. Bu görev mutlaka ve mutlaka Türkiye'de hiç bir zaman geri getirmeyecek tarzda, demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla işletilmesi sağlanacak adımların atılmasıdır. Bunun için en önemli olan birlik ve beraberliğimizin muhafaza edilmesi, ayrıntılar üzerinde dağılmamamız, ayrıntılar üzerinde gereğinden fazla durarak bölünüp parçalanmasının önüne geçilmesidir. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir bir çok kimselerle ama mesela vatansa, bu bayrağı özgür olarak bütünlüğünü koruyarak dalgalanacaksa biz ideolojileri de bir yere bırakıp eylem birliği içerinde olmalıyız. Neyi savunuyorsak, savunanların, layık demokratik cumhuriyeti savunanların aynı birlik ve beraberliği kurması lazımdır. Biz ön yargılarla, bize hiç bir fikir sorumadan, savunmamızı dinlenmeden halka ulaşmadan mahkum edildik. Bu nedenle hiç kimseyi belli yaftalar sürerek mahkum etmeyelim. Birliğimizi bozacak ve başkalarının işini bozacak bölünmelerden kaçınalım. Bunu içinde belli sloganların gölgesine de sığınmayalım. Sloganımız gerçeği ramak ve bulmak olmalıdır" ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN AYDINLIK YÜZÜNÜ GEZİ HAREKETİ İLE BÜTÜN DÜNYA GÖRMÜŞTÜR"
Türkiye'de büyük bir potansiyel olduğunu vurgulayan Doğan, Gezi olaylarını hatırlatarak, "Türkiye'nin aydınlık yüzünü Gezi hareketi ile bütün dünya görmüştür. Bütün dünya, 'işte bizim istediğimiz Türkiye bu' demiştir. Bu dönemin cumhurbaşkanı da buna ait görüntülere söylediği sözle, 'ben bu görüntülerden gurur duyuyorum' demiştir. Bunu kerhen mi söyledi, içten mi söyledi bilemiyorum. Ama önemli olan, ben parmaklıklar ardından özgürlüğümden bir şey kaybetmedim ve bize bu parmaklıklar ardında en önemli kazancımız, şehitlerimizin bütün ulusumuzun şehitleri olması. Bize yol gösterici, bize onarlın niçin şehit olduklarını bilerek aydınlık yarınlara, onları ve onların ruhlarını şad etmek için yürümek olmalıdır. Bize parmaklıklar ardından bulunmanın kazandırdığı en önemli şey sivil asker, Mustafa Kemal askerlerinin arasında derin bağların oluşmasına, kopmaz dostlukların oluşmasına, birbirimizi tanımamıza vesile olması. Yarın aydınlık bir Türkiye kurulacaksa bu birlikten bu bütünlükten kurulacaktır. Bu bütünlük bunun kıvılcımıdır" diye konuştu.
Doğan, sözlerinin sonunda, "Haksızlıklara karşı, yolsuzluklara karşı birleşelim ve aydın Türkiye'yi kuralım. Bu konuda adımlar atan insanlara çelmeler takamdan arkasından gidelim, onlarla beraber olalım. Onlara destek sağlayım" dedi.

"Bugün tahliye dilmiş olmamız aslında adaletin yerine gelmiş olduğunu göstermez" diyen Bilgin Balanlı, "Adalet ancak bu kumpası kurduran, kuran ve bu insanlık suçuna kayıtsız kalarak onlarla iş birliği yapan sorumluların tarafsız ve bağımsız mahkemelerde yargılanarak cezalandırılması ile gerçekleşmiş olacaktır. Benzer mağduriyetlerin ileride tekrar yaşanmaması için bu bir mecburiyettir, zorunluluktur. Bizimde bundan sonra ki mücadelemiz bu çetenin ortaya çıkarılması ve hak ettikleri yargılanmanın sağlanması yönünde olacaktır. Bunu asla bir intikam duygusu içerisinde yapmayacağız. Bu mücadelenin amacı, dava süresince hayatlarını kaybeden silah arkadaşlarımızı karşı sorumluluklarımızın gereği olarak adaletin yerine getirilmesidir" şeklinde konuştu.

"AYDINLIK GÜNLER YAKLAŞIYOR"
Emekli Orgeneral Çetin Doğan da bir konuşma yaparak, "Aydınlık günler yaklaşıyor. Toplumumuzun içinde bulunduğu sisler dağılıyor. Kurtlar, karanlık kişiler puslu havayı severler. Hava pussuz, aydınlık olduğu zamanda bundan rahatsız olurlar. Bu yüzden de ortalığı sislemeye çalışırlar" dedi. Doğan, 4.5 yıl önce yapılmak istenenin sisler içerisinde Mustafa Kemal'in askerlerini tutuklamak olduğunu belirtti.
Çetin Doğan, "Zindanlara attılar. Ama halkımız her geçen gün daha iyi bir şekilde gerçekleri görmeye başladı ve sisiler dağıldı. Bugün burada konuşabiliyorsak, nefes alabiliyorsak, siz aydınlık insanların he yerde yanımızda olmasından. Aydınlık gazetecilerimizin yazarlarımızın seslerimizi bütün dünyaya ulaştırma çabalarından. Özellikle eşlerimizin kurdukları, Vardiya Bizde Platformuyla, Birleşmiş Milletlere kadar giderek, Birleşmiş Milletler'in kapılarını bile aşındırarak, orada bu davanın baştan sona kadar saçmalık ve keyfi bir dava olduğunu ve keyfi tutuklamalar olduğu görüldü. Nihayet şimdiye kadar verdiği kararlarla Türkiye'de paralel yapı tarafından kuşatılmamış, teslim alınmamış tek mahkeme, yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi hala kuşatılmadığını, hala Türkiye'de yargıçların hakimlerin olduğunu gösteren bir kararla bizim özgürlüğe kavuşmamamıza yol açtı. Mücadelemiz bundan sonra intikam mücadelesi değil. Türkiye'nin tekrar karanlık günlere dönüşmemesi, yine kurgulanan olaylarla, Mustafa Kemal'in askerlerinin, masum insanların kahır çekmesini önlemek için mutlaka ve mutlaka bu davayı kotaranların adil yargı önünde hesap vermelerini isteyeceğiz." şeklinde konuştu.

"MÜLKÜN DEMELİ DEĞİL, ZULMÜN TEMELİ"
"Bu dava ancak bu davayı kotaranlar içeri girdikten sonra sonuçlanacaktır. Bu davanın bu şekilde sonuçlanması, Türkiye'de adaletin mülkün demeli değil, zulmün temeli haline gelmesinde bir U dönüşü yapılmasının yegane yoldur" diyen Çetin Doğan, "Ancak böyle Türkiye esenliğe kavuşur. Adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Adaletin olmadığı yerde demokrasinin yaşaması ve yeşermesi yoktur. O nedenle, Mustafa Kemal'in askerlerine, aydınlık insanlarımıza, halkımıza çok önemli görevler düşüyor. Bu görev mutlaka ve mutlaka Türkiye'de hiç bir zaman geri getirmeyecek tarzda, demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla işletilmesi sağlanacak adımların atılmasıdır. Bunun için en önemli olan birlik ve beraberliğimizin muhafaza edilmesi, ayrıntılar üzerinde dağılmamamız, ayrıntılar üzerinde gereğinden fazla durarak bölünüp parçalanmasının önüne geçilmesidir. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir bir çok kimselerle ama mesela vatansa, bu bayrağı özgür olarak bütünlüğünü koruyarak dalgalanacaksa biz ideolojileri de bir yere bırakıp eylem birliği içerinde olmalıyız. Neyi savunuyorsak, savunanların, layık demokratik cumhuriyeti savunanların aynı birlik ve beraberliği kurması lazımdır. Biz ön yargılarla, bize hiç bir fikir sorumadan, savunmamızı dinlenmeden halka ulaşmadan mahkum edildik. Bu nedenle hiç kimseyi belli yaftalar sürerek mahkum etmeyelim. Birliğimizi bozacak ve başkalarının işini bozacak bölünmelerden kaçınalım. Bunu içinde belli sloganların gölgesine de sığınmayalım. Sloganımız gerçeği ramak ve bulmak olmalıdır" ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE'NİN AYDINLIK YÜZÜNÜ GEZİ HAREKETİ İLE BÜTÜN DÜNYA GÖRMÜŞTÜR"
Türkiye'de büyük bir potansiyel olduğunu vurgulayan Doğan, Gezi olaylarını hatırlatarak, "Türkiye'nin aydınlık yüzünü Gezi hareketi ile bütün dünya görmüştür. Bütün dünya, 'işte bizim istediğimiz Türkiye bu' demiştir. Bu dönemin cumhurbaşkanı da buna ait görüntülere söylediği sözle, 'ben bu görüntülerden gurur duyuyorum' demiştir. Bunu kerhen mi söyledi, içten mi söyledi bilemiyorum. Ama önemli olan, ben parmaklıklar ardından özgürlüğümden bir şey kaybetmedim ve bize bu parmaklıklar ardında en önemli kazancımız, şehitlerimizin bütün ulusumuzun şehitleri olması. Bize yol gösterici, bize onarlın niçin şehit olduklarını bilerek aydınlık yarınlara, onları ve onların ruhlarını şad etmek için yürümek olmalıdır. Bize parmaklıklar ardından bulunmanın kazandırdığı en önemli şey sivil asker, Mustafa Kemal askerlerinin arasında derin bağların oluşmasına, kopmaz dostlukların oluşmasına, birbirimizi tanımamıza vesile olması. Yarın aydınlık bir Türkiye kurulacaksa bu birlikten bu bütünlükten kurulacaktır. Bu bütünlük bunun kıvılcımıdır" diye konuştu.

Doğan, sözlerinin sonunda, "Haksızlıklara karşı, yolsuzluklara karşı birleşelim ve aydın Türkiye'yi kuralım. Bu konuda adımlar atan insanlara çelmeler takamdan arkasından gidelim, onlarla beraber olalım. Onlara destek sağlayım" dedi.

ONLAR GİRMEDEN İÇİMİZ RAHAT ETMEYECEK
Cezaevinden tahliye olan askerler kürsüye gelerek eşlerine teşekkür etti ve kısa birer konuşma yaptı. Ortak söylem, mücadelenin asıl şimdi başladığı ve kumpası kuranların kendi çıktıkları cezaevlerini doldurmadığı sürece içlerinin rahat olmayacağıydı.

ÇETİN DOĞAN GEZİ’Yİ ÖRNEK GÖSTERDİ
Balyoz davasının 1 numaralı sanığı Çetin Doğan’ın konuşmasının ana teması Gezi Parkı protestolarıydı. Çetin Doğan, “Dünya Türkiye’yi Gezi Parkı olaylarında olduğu gibi görmek istiyor. Gezi Parkı olayları Türkiye için çok önemli bir adımdı. Türkiye’yi ileriye götürmüştür” dedi.

ENGİN ALAN’IN BOZKURTLARI
Beşiktaş’ta en ilginç grup ise bozkurt işaretleri yapan ve ellerinde MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın fotoğraflarını taşıyan Türk Milliyetçi Cephe isimli gruptu. Üzerinde, “Türk esir olmaz. Dar geliyor bize alanlar” yazılı pankart taşıyan gruptakiler, Balyoz davası sürecinde hayatını kaybeden askerlerin isimlerinin yazılı olduğu bir pankart taşıdı

KAYBOLAN YILLARIN HESABI KİM VERECEK


Türkiye’de 15 merkezde her cumartesi Balyoz davasında yargılananların aileleri ve yakınlarının bir araya geldiği Sessiz Çığlık eyleminde, 91. haftada “mutluluk” çığlığı atıldı. Cezaevinden tahliye olan askerler, aileleriyle Sessiz Çığlık eylemine katılarak bu sefer sevinçlerini paylaştılar. Birbirlerine sarılan aileler, “özgürlük lokması” dağıttılar. Sakarya Meydanı’ndaki Mutluluk Çığlığına eylemine Sincan ve Mamak Cezaevi’nden tahliye olan askerler de aileleriyle birlikte katıldı. Vatandaşlar da dünkü eyleme büyük destek verdi. Eyleme MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan gelmezken kızları Pelin ve Tülin ise alana gelerek diğer ailelerinin sevinçlerini paylaştı. Türk Bayrakları ve Atatürk posterini taşıyan Balyoz Davası mağdurları ve aileleri, hep bir ağızdan ‘Vatan Marşı’nı söyledi. Vardiya Bizde Platformu, çeşitli davalardan halen cezaevinde olan 16 asker için 19 Temmuz tarihinden başlayarak Sessiz Çığlık eylemlerine devam edecek.

SON ARKADAŞ KALANA KADAR MÜCADELEYE DEVAM
Aileler adına burada yapılan açıklamada, “Türkiye, tarihinin en bunalımlı döneminden geçmektedir. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik tüm ülkeye egemen olmuştur. Yargı, siyasal hesaplaşmanın aracı haline getirilmiş; tarafsızlığını, bağımsızlığını ve evrensel değerlerini maalesef kaybetmiştir. Hukuk düzeninin ülkeye yeniden egemen olabilmesi için vatansever güçlerle birlikte yürütülen adalet arayışımız neticesinde, sözde Ergenekon, Poyrazköy, Oda TV, Şike ve 28 Şubat Davalarından sonra Balyoz Davasından da haksız ve hukuksuz olarak tutuklanan yurtseverler tahliye edilmişlerdir. Görevi hak ve özgürlükleri korumak olan Anayasa Mahkemesi, masum insanların sesine kulak vermiş ve Balyoz davasında hak ihlali yapıldığı gerçeğini oy birliği ile görerek, Yargıya olan güveni biraz olsun tazelemiştir. Anayasa Mahkemesi’nden, Askeri Casusluk ve Şike Davası sanıklarının bireysel başvurularını hemen değerlendirmesi, Gizli Belge ve Zirve Davalarına bakan mahkemelerden de tahliye kararı vermesi beklenmektedir” denildi.

ADALET TEK AYAKLI GELDİ
Cezaevinden çıkan Tümamiral Erdem Caner Bener ise “Hasdal’da, Mamak’ta, tüm cezaevlerinde, içeride dışarda Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i korumak için savaştık. Kumpası kuranlar bu memlekete çok büyük kötülük ettiler. Sadece bize değil bu memlekete de yazık ettiler. Memlekete bu yapılanlar en çok bizi üzdü. Şimdi ‘Adalet yerini buldu’ diyorlar. Hayır adalet gelmedi, geldiyse de tek ayaklı geldi. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada bunun hesabını verecekler. Murat’ı cezaevinde kaybettik, elimizde öldü. Annesinin, eşinin, çocuğunun gözyaşlarını unutamam, unutamayız” açıklamasını yaptı. Emekli Albay Yusuf Ziya Toker ise, “Üzülmüyoruz, çünkü kumpası biliyorduk. İçimizi acıtan kaybettiğimiz arkadaşlarımızdır. 3 sıfırla içeri girdik, 5 sıfırla cezamız onaylandı. Ancak 17 sıfırla dışarı çıktık” dedi.

KAYBOLAN YILLARIN HESABI KİM VERECEK
Tümamiral Sinan Ertuğrul da, “Ben muvazzaf biriyim. İlk aldıklarında ‘burada bulunmaktan, arkadaşlarımın yanında olmaktan şeref duyarım’ dedim. Bugün de aynı duyguyu paylaşıyorum. Annemden emdiğim sütten ne kadar eminsem arkadaşlarımın da masum olduğundan o kadar eminim. Geç gelen adalet adalet değildir. Adalet geldi diyorlar, bize geçmiş olsun diyorlar peki bize kaybolan yılların hesabını kim verecek; Sezen Aksu mu?” demesi gülüşmelere de neden oldu. Türkiye Emekli Subaylar Derneği adına yapılan açıklamada, şerefli Türk ordusunun bu kumpaslarla hedef alındığı belirtilerek, “İlk günden bugüne yanımızda olanlara şükran borçluyuz. Buradan da yanımızda olmayanlara, personeline sahip çıkmayanlara sesleniyorum. Genelkurmay’a sesleniyoruz. 91 haftadır Sessiz Çığlık eylemini takip eden Emniyet kameraları kadar bizim yanımızda olmadınız” denildi.

KUMPAS KURAN KATİLLER
Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, Balyoz’in iftira ve kumpas davası olduğunu belirterek, “Kumpası kuranlar sadece bize karşı değil Türk Milleti’ne karşı da suç işlediler. Kumpası kuran katiller, vatan hainliği ve insanlık suçunu işlediler. Zaman aşımı olmayan insanlık ve vatana ihanet suçu işlediler. Mutlaka hesabı sorulacaktır. Kin ve şahsi garezle söylemiyorum bunları. Hedef Türk Milleti olduğu için bunları söylüyorum ve bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu yolda ölümler verdik, arkadaşlarımızı kaybettik. Darbe yapacağımızı, camileri bombalayacağımızı söyleyenlere sesleniyorum biz buradayız, işte bu meydanlardayız ve hesap soracağız. Siz neredesiniz? Bunlar hesap vermeden adalet yerini bulmayacaktır” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!