Güncelleme Tarihi:
Hergün bütün laboratuvarlarda binlerce kişiden kan alınıyor.
Türkiye'de adli tıp teknolojisi bir hayli ileri ama yeteri kadar yararlanamıyoruz çünkü delil toplarken yeteri kadar titiz davranamıyoruz. Üstelik genetik bilginin yasal koruması da yok. Bu durumun tehlikeli sonuçları olabilir. Prof Dr. Sevil Atasoy uyarıyor...
Sıradan vatandaş size nasıl geliyor?
- Randevu alıp geliyor. En fazla bir hafta bekliyorlar randevu için. Raporun ellerine geçmesiyse bir ayı buluyor.
Başvuruları gizli kalabiliyor mu?
- Sonuçlar kendilerinden başka hiç kimseye verilmiyor. Mahkemeye bile. Laboratuvar çalışanı zaten numara ile çalıştığından kime ait olduğunu bilmiyor. isimler kapalı zarf içinde, en son dakikada, rapor yazılacakken ortaya çıkıyor. Bilgisayarlarımızda da sıkı güvenlik kontrolü var.
Peki, yasalarla da korunuluyor mu, genetik bilginin gizliliği?
- Hayır. Kanunun mutlaka çıkması gerekiyor. Alınan kanların, yapılan tahlillerin güvenliği açısından şart. Hepimiz laboratuvarlarda kan veriyoruz. Bu kanlar ne oluyor?
TEHLİKELİ Mİ?
Ne oluyor gerçekten? Mesela Oktar Babuna için binlerce insan kan verdi. Bunun bir sakıncası olabilir mi?
- Ben, bu durumu çok büyük bir etik sorun ve mutlaka problem çıkartacak bir olay olarak görüyorum. Bu kanlar ilik bankası oluşturmak için alındı. Bunun dışında, kimsenin, herhangi bir başka tahlil yapılmayacağına dair vermiş olduğu bir söz var mı, yok. Kimse, analizleri bittikten sonra bu kanlar tamamen imha edilecektir diye bir güvence vermedi.
Ne olabilir ki?..
- İyi şeyler olmaz, her zaman kötü şeyler olur. Haksız yere bir insanı bir suçluya benzetme olasılığı artar. Suç işlendiğinde ne oluyor? Öncelikle kan bankasındakilerle mukayase ediliyor. Halbuki tesadüfi benzemeler olabilir.
Yani, kan verenlerin herhangi bir suçluyla karıştırılma olasılığının yüksek olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?
- Evet, olasılık çok artıyor. Çünkü insan DNA'sının tamamı incelenmiyor. Bir metre uzunluğunda bir molekül ve bunun yalnızca bazı bölgeleri inceleniyor. Bu bölgenin yalnızca bir kısmını incelerseniz, çok insan aynıdır, iki kısmını incelerseniz. daha az insan birbirinin aynıdır. Bugün için üst nokta 13 kısmın incelenmesidir. FBI'ın standartı budur. Doğru çalıştığınız ve 13 kısım incelediğiniz takdirde bu insan yüzde yüz aynıdır diyebilirsiniz. Türkiye'de hiçbir kurum bu kadar çok sayıda kısım incelemiyor. Şu kadarını incelemek zorundasınız diye bir yasa da yok. ‘‘Tuttu mu, yeter’’ diyorsunuz.
Durum vahim yani?
- Bir cinayet işlense ve Babuna için verilen kanların arasından bir tanesi tutsa, siz katilsiniz denebilir. Bu belki uç bir örnek ama başka şeyler de olabilir. Mesela siz bir sigorta şirketisiniz ve sigortalayacağınız kimselerin ifade ettikleri gibi gerçekten de ailelerinde kalıtımsal bir hastalık olup olmadığını bu kanlardan tetkik edebilirsiniz. Kan alınacak, tahlil yapılacak ve kan imha edilecek. Hatta sonuçlar bile bilgisayardan silinecek. Bu işin kuralı bu olmalı. Böyle olmadığı gibi, Türkiye'de, polisin, jandarmanın, adli tıbbın elinde milyonlarcayı bulan minik minik DNA ve kan bankaları var. Bunların kötüye kullanımını engellemek için yasa şart.
Tahminen Türkiye'de kaç kişinin kan örneği ve DNA'sı kayıtlıdır?
- En basiti, Cerrahpaşa'da yılda 5 bin tane tahlil yapılıyor. Bütün hastanelerin laboratuvarlarında tahlil yapılıyor. Yani her tarafta bol miktarda genetik malzeme duruyor. Hepsi kayıtlarda. Kanınızın buzdolabında durması ve tahlil sonuçlarının bilgisayara girilmesi demek, günün birinde kanınızın oradan alınıp başka bir yere damlatılması ihtimali demek.
Tıp fakültelerinde kullanılan kadavralar nereden bulunuyor?
- Hastanede ölen evsizlerden ve vasiyetinde ölümümden sonra bedenimi bilimsel amaçlı olarak anatomi kürsüsüne bağışlıyorum diyenlerden...
Olayları polis mi çözer, adli tıp mı?
- Akıllı insan neredeyse o çözer. Polis ya da adli tıptan ziyade savcının akıllısına ihtiyaç var. Savcı bilmiyor ki, bir tehdit mektubunun üzerinden, ben DNA izole edip, o mektubu kimin yazdığını bulabilirim. Bilse o mektubu eliyle almaz, cımbızla tutar, naylona koyar öyle gönderir.
Grafoloji'den (yazı ve imza tekniği) nasıl yararlanıyorsunuz?
- Ne kadar süslü püslü bir şey çiziktirilirse o kadar imza olur zannediliyor. Biz imza atmıyoruz, resim çiziyoruz. Ne oluyor? Kolayca taklit edilebiliyor. Aslında imza, isim ve soyadının okunur biçimde yazılmasından ibarettir diye bir kanun çıkması lazım.
Üçüncü sayfa sorusu
Her ölüm haberine planlı cinayet olarak mı bakarsınız?
- Evet. Mesela sizin üçüncü sayfa haberlerini okur, şurada şu yapılmalıydı, herhalde yapılmamıştır diye düşünürüm. Hatta bazı sınavlarımda ben o sayfadaki haberlerden bazılarını sınav sorusu olarak veririm: Burada ne açık var? Savcı olsaydınız neleri delil olarak toplardınız? Hangi tahlili yapardınız?
Tarihte ya da günümüzde çözmek isterdim dediğiniz bir olay var mı?
- Fatih Sultan Mehmet'in zehirlenme iddiası üzerine çalışmak isterdim. Kemiklerini incelemek isterdim. Genetik bir hastalık var mı, yok mu bakmak isterdim.
Ünlü cinayet romanları yazarı Patricia Cornwell'e benzediğinizi söyleyen oldu mu hiç? Siz bu tür romanları okuyor musunuz?
- Evet, bazıları benzetiyorlar. Ben artık okuduğum ya da seyrettiğim her şeyde kusur buluyorum. Şunun şurasını bilememiş, olmamış diyorum.
Roman yazmayı düşünüyor musunuz?
- İnsanlara bir mesaj verecekse yazarım.
İngiltere'nin en ünlü adli tıp uzmanı Spilsbury 35 yıl çalıştıktan sonra depresyona girmiş ve zehirli gazla intihar etmişti. Siz, yaşadıklarınızdan etkileniyor musunuz?
- Etkileniyorum tabii. Neredeyse işimin dışında başka hiçbir şeyden keyif alamaz hale geldim. Bu psikolojik bir problemin olduğunu gösterir. İşimle ilgisi olmayan bir şeyle ilgilenmek bana gereksiz vakit kaybı gibi geliyor. Demek ki, yavaş yavaş ben de ciddi bir biçimde etkilenmişim. Çünkü artık her şey eksikmiş ve her şey havadaymış gibi geliyor bana.
Neden suça iştirak ediyorlar?
Küçüklükten beri 'hayır' demeyi bilemedikleri için. Toplum yapımız büyüklerin söylediklerine karşı çıkmama esası üzerine kurulu. Bu, uyuşturucu teklifi olabilir, cinsel ilişki teklifi ya da birlikte hırsızlık yapma teklifi olabilir. Bir yerde, buna hayır diyemediklerinden kendilerini bu çemberin içinde bulabiliyorlar. Halbuki, itiraz edebilmeleri, interaktif düşünebilmeleri lazım. Şu andaki sistem bundan rahatsız olabilir. Ama gelecek kuşaklar bunu yapmak zorunda.
Okullara gidilip, uyuşturucu kötü bir şeydir diye verilen konferanslar hiçbir işe yaramıyor. Okullarda ciddi bir uyuşturucu problemi varmış gibi de bir intiba yaratılıyor. Konuştukça özeniyor insanlar. TV'lerde daha önce madde kullanmış birinin çıkıp da 'efendim, ben daha önce kullanıyordum ama tedavi oldum' söylemi de tamamen yanlış. Çünkü, bakın çaresi varmış, tedavi olunuyormuş deniyor. Ünlülerin uyuşturucu kullanmasının bu denli afişe edilmesi de yanlış. Çünkü o starlarla kendini özdeşleştiren pekçok insan var ve o sanatçı bir modeldir onlar için. Vardır bir bildiği diye düşünüyorlar.
Kusursuz cinayet olur mu?
Türkiye'de oluyor. Türkiye'de kusurlu cinayet az.
Bir FBI ajanının, Kolombiya'da bir evde işkence gördüğü ve orada öldürüldüğü fakat ondan sonra başka bir yere götürülüp atıldığı bir hadise vardır. Ajan açık bir arazide bulunur. Önce orada öldürüldüğü zannedilir.
NASIL BULDULAR
FBI, adamın üzerindeki toprak kalıntılarından ve toprağın analizinden başlayarak aslında adamın orada öldürülmediğini, başka bir yerde öldürülüp oraya atıldığını bulmuştur. Geriye doğru döndükçe, Kolombiya'da, ünlü bir işadamının bahçesindeki müştemilatta işkence gördüğünü ve aslında orada öldürülmüş olduğunu anlamışlardır. Oraya gittiklerinde, bina tamamen boyanmış ve her yer temizlenmiş olmasına rağmen, duvarla parke arasındaki kalıntılarda kan izleri saptayıp, ajanlarının orada öldürülmüş olduğunu ispat ederler.
Aslında eldeki teknoloji merminin üzerinden o silahı kimin doldurduğunu bulabilecek kadar ileri. O kadar ileri ki, diyelim, bir boğuşma sırasında biri öbürünün kolunu tuttu. O tutma yerinden, kimin tuttuğunu buluyorsunuz.
Adli tıp alanları
Balistik, Ölüm Nedeni ve Zamanı, DNA, Patlayıcılar ve Yangınlar, Parmak İzi, Antropoloji (Kemikleri inceleyen dal), Odontoloji (Dişleri inceleyen dal), Kimlik Saptama, Seroloji (Kan Grupları), Toksikoloji (Zehirlenmeler), Ses Kayıtları, Grafoloji (Yazı ve İmza Tekniği) ve Psikolojik Profil.