Kardelen KOLDAŞ / Fotoğraflar: Levent KULU
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2018 00:00
Farkındalığın artmasıyla işaret dilini son yıllarda çok daha fazla görüyoruz. Haberler, şarkılar işaret diline çevriliyor. Kampanyalar yapılıyor. Ancak, başta duyma yetisini tamamen yitirenler olmak üzere her düzeyde işitme engelli için çok önemli olan ‘Türk işaret dili’ eğitiminde büyük ölçüde sıkıntılar yaşanıyor. İşitme engelliler okullarında görevli öğretmenler işaret dilini ya kurslardan ya öğrencilerinden öğreniyor. Hiç bilmeyen bile var. Akademik bilgi akışı sağlanamadığından işitme engelli çocuklar için üniversite sınavını geçmek çok zor. İşitme engellilere eğitim veren 1 üniversite var.
DUYMA yetisini tamamen yitiren bireylerin kendilerini ifade etmek için kullandıkları bir dil işaret dili. Türkiye’de kullanılan bu dilin adı ise Türk işaret dili. İngilizce gibi, Türk işaret dili de bilmeyenler için, yabancı bir dil. Sabırla öğrenilerek, zamanla gelişmesi ve sürekli canlı tutulması gerekiyor. Aslında Türk işaret dili, 1953’e kadar aralıklarla okullarda kullanılıyordu. Sonrasında eğitimden çıkartılan bu dil, 2005’te Engelliler Yasası’yla eğitime geri dönüş yaptı. Yasadan 10 yıl sonra, işitme engelliler okullarında Türk işaret dili dersi verilmeye başlandı. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, 2015’te aldığı bir kararla işitme engelliler ilkokulları 1, 2 ve 3. sınıflarında haftada iki ders Türk işaret dili derslerine başladı.
KİTAP DOĞRU KAYNAK AMA...
Ancak Türkiye’de gerçek anlamda işaret dilinde eğitim verebilecek öğretmen veya çevirmen yetiştiren bir kurum yok. Sadece belli seviyeye kadar çıkabilen, kısa süreli kurslar var. Özel eğitim öğretmenleri, ya üniversitede aldıkları başlangıç seviyesinde işaret dili bilgisiyle ya da hiç ‘işaret dili’ bilmeden işitme engelli okullarına atanıyor. Bu öğretmenler, dili genellikle halk eğitim kurslarından, Milli Eğitim’in yaklaşık iki haftalık eğitimlerinden veya öğrencilerden öğreniyor. Sonra da bu bilgileri Türk işaret dili dersinde ve diğer derslerde kullanmaya çalışıyorlar. Bu durum aynı İngilizce bilmeyen bir öğretmenin, sadece katıldığı başlangıç seviyesindeki kurslardan öğrendikleriyle, İngilizce dersi vermesi gibi. Uzmanlar, MEB’in hazırladığı Türk işaret dili öğretim materyalinin ihtiyacı karşılayan doğru bir kaynak olduğunu vurgularken, kitabı kullanan öğretmenlerin, öğrencilerine bilgileri ne kadar aktarılabileceği konusunda şüpheli. Temel seviyede yaşanan bu sorunlar, işitme engelli öğrencilerin eğitim seviyesi ilerledikçe daha büyük ve belirgin hale gelerek, bir kartopu etkisi yaratıyor.
BİR TANE YÜKSEK OKUL VAR!!!TÜİK’e göre, 2010 yılında kayıtlı engelli nüfusunun yüzde 5.9’u işitme engelli. 2011 yılındaki verilerde ise nüfusun yüzde 1.1’inin işitme cihazına rağmen çok zor veya hiç duymadığını saptandı. Türkiye genelinde 42 tane işitme engelliler ilk ve ortaokulu var. MEB verilerine göre bu okullarda, 2016 yılında 2283 işitme engelli öğrenci eğitim aldı. Buralardan mezun olan öğrenciler, işitme engelliler okulunda eğitimlerine devam etmek isterlerse, ülke genelindeki 21 meslek lisesine gidebiliyor. Üniversite seviyesinde ise işitme engellilere özel eğitim veren tek yer Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu.
ÖĞRETMENLER İŞARET DİLİNİ ÖĞRENCİDEN ÖĞRENİYORFATİH’teki Mimar Sinan İşitme Engelliler Okulu’nda İstanbul’un her köşesinden gelen 140 öğrenci var. Bazı öğrenciler işaret dilini ailesinden öğrenerek okula başlıyor. Bazıları ise okula başlarken ne Türkçe ne de işaret dili biliyor. Çeşitli dil seviyesindeki, farklı işitme yetisindeki bu öğrenciler aynı sınıfı paylaşıyor. Öğrenciler gibi öğretmenler de ‘Türk işaret dili’nde farklı farklı seviyede. Öğretmenler, derslere sözlü olarak devam ediyor. İşaretini bildikleri kelimeleri kullanırken el işaretlerine başvuruyor. Katıldığımız 1. ve 3. sınıf işaret dili dersleri çok benzer.
Öğretmenler, öğrencilere kelime öğretiyor, ancak akıcı değil. Bu dili öğrenmeye ihtiyacı olan öğrencilerin, bu sınıflarda kendilerini ifade edebilecek seviyeye nasıl ulaşabileceği konusunda soru işaretleri var. Öğrencilerin, bu okuldan sonraki eğitim hayatlarının nasıl şekilleneceği de ayrı bir kaygı.
BAŞTA PROBLEM OLDUYasemin Sağlam, Fatih Mimar Sinan İşitme Engelliler Okulu 3. sınıf öğretmeni. Eylül ayında okula gelen Sağlam, Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümü mezunu fakat işitme engellilerle ilk defa çalışıyor. Sağlam, “İlk başta işaret dilini bilmediğim için iletişim problemimiz oldu. Fakat aldığımız işaret dili kursu ve öğrencilerimin yardımıyla, onlar bana işaret dilini öğretirken, ben de onlara akademik dersleri öğretmeye başladım” diyor.
Aynı okulda 1. sınıf öğretmeni olan Hasan Ayar, 27 yıldır meslekte ve hep işitme engelliler okullarında görev yapmış. Önce öğrencilerinden, sonra da kurslardan işaret dili öğrenen Ayar, “Bana sorarsanız tam olarak işaret dilini biliyor musunuz... Bilmiyorum, çünkü dilimizde çok kelime var hepsini bir anda öğrenmek zor” diyor.
Okulun Sosyal Bilgiler öğretmeni Abdulkerim Akyol, öğrencileri ve katıldığı kurslar sayesinde işaret dilini öğrenmiş. Diğer öğretmenlere de dili öğreten Akyol, “Okulda konuşabilecek düzeye geliyorsunuz, sonra kendi branşınızla ilgili kelimeleri araştırmaya başlıyorsunuz. Mesela iş İngilizcesi, tıp İngilizcesi gibi sonradan branşlaşmaya başlıyorsunuz” diyor.
SADECE 1162 ÜNİVERSİTELİ VARmevcuT sistemde ne Türkçe ne de Türk işaret dilinde akademik bilgi akışını tam olarak alamayan öğrenciler, önce ortaokuldan liseye geçiş sınavlarına sonra da üniversite sınavına takılıyor. YÖK verilerine göre, 2016-2017 eğitim yılında üniversitelerdeki işitme engelli öğrenci sayısı 1162. Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof.Dr. Özsoy, şöyle diyor: “Üniversiteye gelmiş sağır kişilerin sayısı bir elin parmağıyla sayılacak kadar. Üniversite mezunu olan sağır bireylerin yüzde 90’ı Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu mezunu. Diğer 4 yıllık üniversitelere girmiş olabilen işitme engelli bireylerin sayısı çok çok az. Görme engellilerin 2.1’i, bedensel engellilerin 2.2’si, işitme engellilerin 1.8’i üniversiteye gidiyor.”
İLK ALTI AYDA CİHAZ TAKILMALI GAZİ Üniversitesi Tıp Fakültesi K.B.B. Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Yusuf Kemaloğlu, doğuştan işitme kaybı olan çocukların hem işitmeyi hem de konuşmayı öğrenebilmeleri için erken tanı ve cihazlandırmanın çok önemli olduğunu vurguluyor. “Eğer bir bebekte iki taraflı ileri derecede işitme kaybı varsa, ideal işitsel-sözel dil-konuşma gelişimi ve öğrenme için ilk 6 ayda tanılanıp cihazlanması gerekir” diyen Kemaloğlu, sonrasında takılan cihazlarda 48 aya kadar umut olsa da başarı oranının yaş ilerledikçe düştüğünün söylüyor. Kemaloğlu, “48 aydan sonraysa hiçbir şekilde işitsel-sözel yol ile dil-konuşma gelişimi, dolayısıyla da, işitsel-sözel temelli akademik başarı söz konusu olamaz. Bu çocukların işitme engelliler okullarına giderek buralarda işaret dilinde eğitim almaları gerekir” diyor.
EĞİTİM DEĞİL BASİT SEVİYEDE İLETİŞİMANADOLU Üniversitesi İşitme Engelliler Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr. Hasan Gürgür, bölümde işaret dilinde eğitim veren değil de sözel yaklaşıma dayalı eğitim veren öğretmenler yetiştirmenin hedeflendiğini anlatıyor. Ancak, işitme engelli öğrencilerin tamamı sözel yaklaşıma uygun olmuyor. Bu nedenle, öğretmenler, öğrencilerine ders anlatabilmek için işaret diline ihtiyaç duyuyor. Gürgür, “Maalesef sözel yaklaşıma dayalı [yani öğrenciyi konuşabileceğini varsayarak] öğretmen yetiştiriyoruz ama bu sisteme giren öğretmenler, cihaz teknolojisi çok verimli kullanılamadığı için, işaret dilini öğrenmek zorunda kalıyorlar. Öğretmen adayları, burada öğrendikleriyle işaret diline dayalı bir dersi yürütme gibi bir yeterlilik kazanmıyorlar. Basit seviyede iletişim kurabiliyorlar” diyor.
'ÖĞRETMEN DİLİ KABULLENMELİ' BOĞAZİÇİ Üniversitesi Dilbilim Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sumru Özsoy, Türk işaret dili kitabının çok güzel bir çalışma olduğunu fakat sınıflarda nasıl kullanıldığının büyük önem taşıdığını söylüyor. Bu kaynak kitabın işitme engelli öğrencilere; hem Türkçe okuyup yazma, hem de Türk işaret dilini öğretmekte kullanılabileceğini belirten Özsoy, “Türkçe kitaplarda okuma parçalarının üzerine sorular sorulur. Bu kitapla da çocuklara bir resme bakıp onu bir bütün olarak anlatmaları sağlanabilir. İşaret diliyle bu sayfalardan bir öyküyü çıkarabilmek ve de öğrencinin çıkarttığını düzeltebilmek onu daha ileriye götürebilmek için öğretmenin işaret dilini içselleştirmiş olması gerekiyor. Eğer işaret dilini bilmeyen öğretmenler bunu kullanıyorlarsa, hem kitaba hem çocuklara hem öğretmene yazık” diyor.
ZEKÂ GERİLİĞİ DEĞİL ANADİLİN OLMAMASI ANKARA Üniversitesi Dilbilim Bölümü’nden Prof. Dr. İclal Ergenç ve Dr. Bahtiyar Makaroğlu, ebeveynleri işitme engelli öğrencilerin, işaret dilini anadil olarak edindiğini, ancak işiten ailelerin işitme engelli çocuklarında anadil sorunu yaşandığını söylüyor ve şöyle diyor: “Yapılan bir araştırma, lise mezunu işitme engelli bireylerin, ilköğretim 4. sınıfa giden ve işiten öğrencilerle aynı düzeyde Türkçe bildiğini ve farkın 8 yıla kadar çıkabildiğini gösteriyor. İşitme engelli okullarındaki öğrencilerin yüzde 30-40’lık bir bölümü, hafif veya orta düzeyde zekâ geriliği tanısı alıyor. Bunun tek nedeni, çocuğun kritik dönem içerisinde erişilebilir bir anadile sahip olmamasıdır.” Ergenç ve Makaroğlu’na göre çözüm, çocuklara 0-2 yaştan itibaren işaret dili eğitimi verilmesi, anadili seviyesinde işaret dili bilen öğretmenler yetiştirilmesi.