Bu hakkı sana kim verdi

Güncelleme Tarihi:

Bu hakkı sana kim verdi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 1998 00:00

Haberin Devamı

Hürriyet'in telefonlarının 1 yıldır dinlendiğinin anlaşılması, haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini ortaya koydu. DSP Lideri Ecevit ile FP Lideri Kutan, bunun Anayasa suçu olduğunu söylerken, ANAP savcıları göreve çağırdı. Anayasa'nın yanısıra TCK da, özel telefonların dinlenmesini 3 yıla kadar hapis gerektiren suç olarak nitelendiriyor. Bu durumda, DYP Genel Başkan Yardımcısı Akşener'in yargılanması gerekiyor.

Hürriyet Gazetesi yöneticilerinin kendi aralarında ve devlet yetkilileriyle yaptıkları telefon görüşmelerinin Anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde dinlendiğinin ortaya çıkması, Türkiye'yi ayağa kaldırdı.

Başbakan Yardımcısı ve DSP Lideri Bülent Ecevit ile FP Lideri Recai Kutan, bunun ‘Anayasal suç’ olduğunu belirtirken, ANAP da savcıları göreve çağırdı.

Hürriyet'e ait telefonların 1 yıl boyunca dinlenerek kaydedildiği, DYP'li İçişleri eski Bakanı Meral Akşener'in önceki günkü basın toplantısında ortaya çıktı. Akşener, basın toplantısında Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile üst düzey Hürriyet yöneticilerinin son 1 yılda yaptıkları bazı telefon konuşmalarının kayıtlarını dağıttı.

Oysa özel telefonların dinlenmesi, Anayasal bir hak olan haberleşme özgürlüğünün ihlali anlamına geliyor. TCK da, özel telefon görüşmelerini dinleyip, yaymayı, 3 yıla kadar hapis gerektiren suç olarak nitelendiriyor.

Anayasa'nın 22'nci maddesi, haberleşme özgürlüğünü Anayasal bir hak olarak düzenliyor. Bu maddeye göre, herkes haberleşme hürriyetine sahip ve haberleşmenin gizliliği esas. Bu madde ancak kanunun açıkça gösterdiği ve usulüne uygun olarak alınmış hakim kararıyla telefonların dinlenebilmesine izin veriyor. Bunun dışında haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacağını hükme bağlıyor.

KAPATMA TEHDİTİ

Bu arada, telefon dinleme skandalı, DYP'ye kapatma davası açılmasına neden olabilecek bir tehditi de gündeme getirdi. Hürriyet'e açıklama yapan önemli bir hukukçu, Akşener Genel Başkan Yardımcısı, basın toplantısına katılan öteki isimler Saffet Arıkan Bedük Grup Başkanvekili, Celal Adan İstanbul İl Başkanı olduğu için, parti sorumluluğunun da gündeme getirilebileceğini ve bu kişilerin söz ve eylemlerinin partiyi de bağlayacağını savundu. Aynı hukukçu, Siyasi Partiler Yasası'nın 103'üncü maddesindeki ‘Kanunsuz siyasi faaliyetlere mihrak olma sebebiyle’ DYP hakkında Anayasa Mahkemesi'ne kapatma davası açılabileceğini kaydederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

‘‘Akşener'in davranışı Siyasi Partiler Yasası (SPY) 103'e göre suç teşkil etmektedir. Flash TV baskını, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin kurşunlanması, bazı gazetecilerin ve siyasilerin tehdit edilmesi gibi eylemlerin aynı ekip tarafından yapıldığı artık mahkeme kararlarıyla sabittir. SPY'nin bu maddesine göre parti de suç işlemiştir. DYP'ye acilen kapatma davası açılmalıdır.’’

Ankara Barosu Genel Sekreteri Ahmet Çörtoğlu ise haberleşme özgürlüğünün ihlali halinde, sadece Anayasa'nın değil, aynı zamanda Türkiye'nin kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ilgili uluslararası anlaşmaların hükümlerininin de ihlal edildiğini söyledi. Çörtoğlu, şöyle konuştu:

‘‘Tüm yaşantımız haberleşme üzerine kuruludur. Anayasa'da tanınan ve güvence altına alınan haberleşme özgürlüğünün belirlenen çerçevede ihlali özel hayatın gizliliğinin de ihlali niteliğindedir. Bu nedenle kişinin temel ve hak ve özgürlüklerinden sayılan haberleşme hürriyeti kim için olursa olsun, hangi şekilde yapılırsa yapılsın kabul edilemez.’’

Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Hüseyin Yüksel Biçen de, olayın Anayasal suç olduğunu vurguladı. Biçen, ‘‘Telefonların bu olaydaki gibi dinlenip, tehdit aracı olarak kullanılmasına ise kesinlikle müsaade edilmemeli. Mevzuatımıza göre dinleme ancak mahkeme kararıyla ve kısa dönemli yapılabilir. Ama uygulamada maalesef genel dinleme yapılıyor’’ dedi.

DYP'YE SORUŞTURMA

Tansu Çiller'in türbanı siyasi malzeme yapan sözleri nedeniyle DYP'nin ‘Kanunsuz siyasi faaliyetin odağı haline geldiği’ gerekçesiyle kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan Avukat Nurettin Kaptan, kaset skandalının da bu partinin kanunsuz faaliyetlerinin ikinci bir kanıtı olduğunu söyledi. Kaptan, ‘‘Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu parti hakkındaki dosyayı derhal işleme koymalı ve Anayasa'nın 69'uncu maddesindeki odak olmayı düzenleyen maddesinden temelli kapatma davası açmalıdır. Örneğin RP laiklik karşıtı eylem ve söylemlerin odak noktası haline gelmesinden dolayı kapatılmıştır. DYP'de kanunsuz faaliyetin mihrakı haline gelmiştir. Hakkında Anayasa'nın 69'uncu maddesi çerçevesinde işlem yapılmalıdır.’’ dedi.

Anayasa 22. madde diyor ki:

Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

Başsavcılık resen soruşturma açtı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, telefon skandalının kahramanı DYP Genel Başkan Yardımcısı Meral Akşener hakkında dün resen soruşturma açtı. Başsavcılığın, Akşener'in yanısıra, telefonları dinleyen kamu görevlilerini belirlemek için de araştırmaya başladığı ve delillerin toplandığı öğrenildi.

Akşener'in Devlet Bakanı Güneş Taner, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in telefonlarının dinlendiği dönemde bakan olmadığı belirlendi. Bu tespit üzerine de Başsavcılık dün soruşturma başlattı.

Soruşturma çerçevesinde Akşener'in basın toplantısı ile açıkladığı telefon dinleme kasetleri de incelemeye alınacak. Özel telefon görüşmesini dinleyen kişi ya da kişilerin, kamu görevlilerinin tespiti için araştırma yapılacak. Bu kişilerin çete oluşturduğu sonucuna varılması halinde ise dosya ‘‘görevsizlikle’’ Ankara DGM'ye gönderilebilecek.

Akşener ise milletvekili olduğu için hakkında TCK'nın 195/2 maddesindeki özel yaşamın gizliliğini koruyan ve ‘‘Sırrın masuniyeti aleyhinde cürümler’’ suçundan 1 aydan 3 yıla kadar hapisle asliye ceza mahkemesinde yargılanması için fezleke düzenlenecek.

Yatak odasında bile güvence kalmadı

Bülent Ecevit (DSP Genel Başkanı)

Açık toplum derken, açık saçık bir yönetim ve devlet düzeniyle karşılaştık. Yasa ve Anayasa'nın reddettiği şekilde haberleşme özgürlüğünün çiğnenmesi kabul edilemez. Bu üzüntü verici ve acıdır. Anayasa açısından ne yapılması gerekiyorsa, o yapılacak.

Deniz Baykal (CHP Genel Başkanı)

Devletin içinde belli odakların yasadışı uygulamalarla telefon dinledikleri, birbirlerine karşı şantaj tertiplerine girdikleri ortaya çıkmaya başladı.

Yaşar Okuyan (ANAP Genel Başkan Yardımcısı)

Geçmişte İçişleri Bakanlığı yapmış biri, tam anlamıyla suçüstü yakalandı. Demek ki devlet içindeki çeteler, hâlâ biryerlerle irtibatlı olarak göreve devam etmekte. Savcıları göreve çağırıyorum. Akşener, açıkça suç işlemektedir. Türkiye hukuk devletiyse izinsiz telefon dinlemenin ve bunu deşifre etmenin hesabı da sorulmalıdır. Bir tarihte İçişleri Bakanı olmak kimseye bu imtiyazı vermez.

Ökkeş Şendiller (BBP Genel Sekreteri)

Elbetteki bu olayda işin en üzücü yanı özel hayatın korunmasıyla ilgilidir. Anayasa hükümlerinin ihlal edilmiş olmasıdır. Bundan da en çok muzdarip olan Başbakan Mesut Yılmaz olmuştu. Artık insanların yatak odasında bile güvence kalmamıştır. 2000'li yıllara girerken bu Türkiye'nin büyük ayıbıdır. Mutlaka önlem alınmalı, sadece sözlü tepkilerle geçiştirilmemelidir. Derhal bu konuya özgü bir Meclis Araştırması açılmasını istiyoruz. İnsan, ailesiyle konuşurken bile acaba dinleniyor muyuz diye endişeye giriyor.

Muhtar Mahramlı (DTP Genel Sekreteri)

Bu ülkede sade bir vatandaşın bile telefonunu dinlemeye kimsenin hakkı yok. Bu, Türkiye'nin bir zamanlar nasıl bir kafayla idare edildiğinin en bariz örneği.

Kazan'a ‘Gel beraber dinleyelim’ rüşveti

Meral Akşener, İçişleri Bakanlığı döneminde de telefon dinleme skandalı ortaya çıkınca, koalisyonun RP kanadını yatıştırmak için dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'a, rüşvet gibi, ‘‘Gel, beraber dinleyelim’’ önerisinde bulunmuştu.

20 Şubat 1997 tarihli Akşener imzalı, ‘‘Gizli ve kişiye özel’’ damgalı üç sayfalık mektubunda Meral Hanım, RP'li Kazan'a şu öneriyi götürüyordu: ‘‘Suç şebekelerinin modern teknolojiye bağlı faaliyetlerini ilgili hakim kararı ile klasik yol ve yöntemlerle denetlenmesinin mümkün olmadığı, ancak özel teçhizat ve yöntemler kullanılarak önceden kurulacak teknik bir altyapı ile denetlenebileceği, bu altyapı çalışmasından sonra münferit yasal izinler alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

.... sistemin çalıştırılması için gereğinin yapılabilmesi amacıyla, İçişleri ve Adalet Bakanları'nın katılacağı, her iki kurumun konuyla ilgili görevlilerinin hazır bulunacağı bir toplantı düzenlenmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.’’

Akşener'in bu girişimi, 18 Nisan 1997 tarihli Hürriyet'te ‘‘Gel beraber dinleyelim’’ başlığıyla yayınlandı.

Emniyet'e soruşturma talimatı

Başbakan Mesut Yılmaz, Hürriyet Gazetesi'nin üst kademe yöneticilerinin özel telefon konuşmalarının dinlendiğini ortaya koyan kasetlerin DYP tarafından açıklanması üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne konunun soruşturulması yönünde talimat verdi. Sözkonusu bantların DYP'ye ne şekilde ulaştırıldığı konusunda muhtelif seçenekler üzerinde de duruluyor. Bu seçeneklerden biri de bantların Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki istihbarat birimleri içinde, kontrol dışı bazı unsurlar tarafından sızdırıldığı yönünde. Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican'ın bu çerçevede teşkilatın üst kademe yöneticilerine bu olasılığın araştırılması için her türlü incelemenin yapılması talimatını verdiği öğrenildi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!