Estonya Metropoliti Stefanos, Aynaroz’da yaşayan Rahip Archimandrita Lukas, Yunan işadamı George Aslanidis,
Patrikhane’den Peder Yuakim Billis, Stavros Rafailidis, yine Patrikhane’den fotoğrafçı Nicholas Manginas’dan oluşan ekip önce Panama’ya, arkasından da Meksika’ya gidecekti. Her ikisi de resmi davetti ve Panama ve Meksika Devlet Başkanları tarafından yapılmıştı. Gezinin başında ve sonunda uğranılan Amerika Birleşik Devletleri dahil her üç ülke de, 300 milyonluk Ortodoks cemaatinin ruhani lideri olan Patrik’e, olağanüstü bir ilgi ve ihtimam gösterdi. Panama ve Meksika’da devlet başkanı protokolü uygulandı, her yerde önüne kırmızı halı serildi.
New York John F. Kennedy Havaalanı’na indiğimizde, alanda bizi 12 kişilik özel bir jet bekliyordu. Uçak, Rum bir işadamına aitti ve Patrik Bartholomeos’a tahsis edilmişti. Yarım saatlik bir moladan sonra, New York ufuklarında Ahmet Haşim’e yakışacak akşamlardan birini geride bırakarak havalanırken, herkesin zihninde Panama’ya ilişkin meraklar kanatlanıyordu. Çünkü aramızdan hiç kimse daha önce Panaama’yı görmemişti.
Panama City Havalanı’nda bizi olağanüstü bir nem ve aynı olağanüstülükte bir askeri tören karşıladı. Panama Devlet Başkanı Yardımcısı, Eğitim Bakanı, Panama Katolik Başpiskoposu, Vatikan’ın Panama Büyükelçisi, Yunanistan’ın Panama Büyükelçisi ile Panama Rum cemaatinin liderleri, esas duruşta bekleyen askerlerin hemen ilerisine sıralanmışlardı. Panamalı meslektaşlarımız ise kamera, fotoğraf makinesi ve mikrofonlarıyla özel bir platforma alınmışlardı.
Konuşmasında Atlantik ve Pasifik okyanuslarının arasında yer alan Panama’nın sembolik konumuna dikkat çekti Patrik. İki okyanusun bu ülkede birleştiğini hatırlattı önce. Arkasından da, "Bugün dünyamız böyle bir birleşmeye,
birliğe, kardeşliğe ve dayanışmaya her zamankinden daha çok muhtaç" diyerek, seyahatinin amacını özetledi bir bakıma.
Törenin ardından, önde-arkada eskortlar ve Panama Devlet Başkanlığı forsunu taşıyan otomobillerle Panama City’ye hareket ettik. Gece yarısı olmasına rağmen Cesar Park Oteli’nin lobisi, kucaklarında çocuklarıyla Patrik Bartholomeos’u karşılamaya gelen Rum diasporası ile tıklım tıklımdı. Beklediklerine de değmişti doğrusu. 67 yaşındaki Patrik Bartholomeos, 15 saat uçak yolculuğu yapmamış gibi hepsiyle teker teker ilgilendi.
Ertesi sabah kahvaltıyla birlikte başlayan görüşmeler beş gün boyunca fasılasız devam etti. Patrik, gerek Ortodokslarla, gerek Katoliklerle yaptığı bütün toplantılarda, Türkiye’de dinlerarası diyalog çabalarına yıllardır özel bir önem verdiklerini ve bunun büyük yararlarını gördüklerini anlattı sürekli. Rum diasporasının gençlerine de, "Patrikhane aleyhindeki gösteriler bir avuç fanatiğin işi. Siz fırsat buldukça İstanbul’a gelip gezin" tavsiyesinde bulundu.
Panama Üniversitesi’nde, çevreye ve çevre bilincine yaptığı katkılar dolayısıyla Patrik Bartholomeos’a fahri doktora unvanının verildiği tören de görülmeye değerdi doğrusu. Amazon ormanlarından denizlere, kentlerdeki hava kirliliğinden bitki örtüsündeki fakirleşmeye değinen uzun konuşması bittiğinde bütün üniversite ayakta alkışladı Patrik’i.
Panama’dan ayrılıp bir başka özel jetle Tucon Havaalanı’na indiğimizde, etrafımız yine protokolle çevriliydi. Meksika Devlet Başkanı temsilcisi, İçişleri Bakanı, Din İşleri Bakanı, Ortadoks ve Katolik din adamları... Havalanındaki resmi törenden sonra, yine eskortlar eşliğinde, dünyanın en kalabalık kenti Mexico City’de Camino Real Otele geldik.
Ertesi gün öğle yemeği Yunanistan’ın Meksika Büyükelçisi’nin ikametgáhında yenildi. Akşam ise Meksika Devlet Başkanı Vicente Fox Quesada’nın Patrik Bartholomeos ve beraberindekiler onuruna sarayında verdiği akşam yemeği vardı. Bir konuşma yapan Bartholomeos, Meksika’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor ve uluslararası çatışmaları önlemek için dinlerarası diyaloğa ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyordu bir kez daha. Başkan Fox ise, konuşmasında bu ziyaretin Meksika tarihi için özel bir önem taşıdığını söyledi.
Bir sonraki gün, Tucon Belediye Başkanı’nın düzenlediği sabah kahvaltısından sonra, Patrik Bartholomeos, Meksika Türk Büyükelçiliği’ni ziyaret etti. Gezinin en sıradan karşılamasıydı.
İki gün sonra Tucon Havaalanı’ndan yine özel jetle New York yakınlarındaki South Hampton’a doğru yol alırken, pek çok hatıra yüklenmiştik.
Karlar altındaki South Hampton’da Peder Alex Karloutsos’un verdiği akşam yemeğinin Zülfi Livaneli’den çalan türkülerle başlaması son günün sürpriziydi. Peder Alex, yakın arkadaşları olduğunu söylediği Mehmet Ali Birand’a, Zülfü Livaneli’ye, Mustafa Taviloğlu’na ve Muhtar Kent’e selamlarını iletmemizi istedi. İletiyorum.
KÖTÜ HABER DOSTLUK YEMEĞİNİ BOZAMADI
Panama’da küçük bir kilisede yenilen bir öğle yemeğinde, Müslüman olduğumuzu öğrenen Katolik bir din adamı, o malum karikatürleri nasıl şiddetle protesto eden bir bildiri yayımladıklarını anlatırken, Trabzon’da Katolik bir rahibin vurulduğu haberi geldi. Belki de bütün bir gezinin en zor anıydı. Patrik Bartholomeos, bu kötü haberi duyduğu anda sükunetini korudu, "Bu bile bizim dinlerarası diyalog çabalarımızın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu diyalog arttıkça bu tür fanatikler toplumdan dışlanacak" diyerek, yemeğin dostane havasının bozulmasını önledi. Yemekte bulunan Panama Katoliklerinin dini lideri Hose Dimas Sedenio ise "Bunu bütün Türkler’e maletmek mümkün değil, biz Türkiye’de dini faaliyetlerimizi rahatça sürdürüyoruz" dedi.
PANAMA NOTLARIKilise avlusunda kebap sohbeti Panama’daki kilislerden birinde yediğimiz bir akşam yemeğinde, Türk olduğumuzu öğrenen orta yaşlı bir Rum, Atina’da bir Türk lokantasında yediği kebapları anlatmaya başladı. Aynı lokantanın İstanbul ve Ankara şubelerinin de bulunduğunu söyleyince Tike’den söz ettiği anlaşıldı. O sırada yanımıza yaklaşan bir Rum teyze ise sevimli bir sesle, "Bu Türklerle Rumlar’ın sigara içişi bile birbirine benziyor" demekten kendini alamadı.
Panama’da hemen hepsi varlıklı olan önemli bir Rum nüfus var. Büyük çoğunluğu da Panama doğumlu. Panama ise birdenbire bastıran muson yağmurları sayesinde yemyeşil bir kent. Ne var ki, bu yeşillik, yoksullarla zenginler arasındaki o keskin çizgiyi örtmeye yetmiyor.
Katolik kilisesindeki törende babası bir darbeci olan ama kendisi seçimle iktidar gelen Panama Devlet Başkanı Martin Torrijos da vardı. Sarayı kilisenin hemen yanındaydı. Akşam yemeğini okyanusa bakan bu muhteşem binada beraber yedik. Başkan Torrijos da, Patrik Bartholomeos’un Panama ziyaretinin, Panama tarihinin önemli sayfalarından biri olduğunu söyledi.
MEXICO CITY’DE BİR CERRAHİMexico City’deki dördüncü günümüzde, kentin yakınlarındaki bir Katolik katedraline gittik. Burada Patrik Bartholomeos için son derece etkileyici bir tören düzenlendi. Törenden sonra da Sheraton Oteli’nde, Katoliklerin Patrik Bartholomeos için verdikleri bir öğle yemeği bekliyordu bizi. Geniş masanın etrafında Katolikler, Ortodokslar ve bir de Sih din adamı bulunuyordu. Yemeğin ortasına doğru, "Elhamdülillah" diyerek salona bir genç kız girdi. Herkes şaşırmıştı. Kız, Metropolit Athenagoras’la kısa süreliğine İspanyolca bir şeyler konuştuktan sonra Patrik Bartholomeos’un yanına gitti. Patrik’in elini öptü. Sonra da bir kitap ve bir CD armağan etti. Yanımızdan geçerken, Athenagoras, İstanbul’dan geldiğimizi söyleyerek bizimle tanıştırdı genç kızı. Adı, Cristina Flores Primus. Yıllar önce İstanbul’a geldiğinde Cerrahi şeyhi Muzaffer Özak’la buluşmuş, onun Karagümrük’teki ünlü mekánını ziyaret etmiş ve ondan aldığı feyzle Mexico City’ye dönüp bir Cerrahi dergahının kurulmasına önayak olmuş. Patrik’e armağan ettiği de Muzaffer Özak’ın Hz. Meryem hakkında yazdığı bir kitap ve ilahilerin yer aldığı bir CD’ydi. İşin ilginç yanı, bir gün önce ziyaret ettiğimiz Meksika İçişleri Bakanı’nın, "kültürel zenginliklerimiz" diye armağan ettiği kitabın bir bölümü de, işte bu Cerrahi Tekkesi’ne ayrılmıştı.
MEKSİKA NOTLARIRuhban okulu Küba’ya gittiGezi sırasında bize katılan Kübalı Peder Athenagoras, Ruhban Okulu meselesini açıyor: "Siz Heybeliada’daki Ruhban Okulu’na izin vermiyormuşsunuz. Fidel Castro, geçtiğimiz yıl Patrik Bartholomeus’un Küba ziyareti sırasında bunu öğrendi ve hemen birkaç bina tahsis etti. Önümüzdeki yıl ’Küçük Halki (Heybeli)’ adıyla açılacak."
Mexico City, hemen her şeyin dev boyutta olduğu bir kent. Altı şeritli caddeleri, 20 kişinin oturabileceği banklar, dev bayraklar, dev binalar... Ve kenti çepeçevre saran dev gecekondu mahalleleri.
Okyanusun kıyısında bir Yunan lokantasındaki yemekte, Patrik Bartholomeos’la Türkçe konuştuğumuzu duyan ve adının Syphiro olduğunu daha sonra öğreneceğimiz bir Rum genci, heyecanla "Biraz daha Türkçe konuşun, dinlemek istiyorum" dedi. Bülent Ecevit değil miydi, "Sıla derdine düşünce anlarsın / Yunanlı’yla kardeş olduğunu" diyen.