Güncelleme Tarihi:
EMRİMİ DİNLEMEDİNİZ
“Emrime aykırı bu seminer ne için yapıldı? Emrime aykırı olarak bu semineri yapan ve bu seminerin yapılışında her türlü bilgi ve belgeyi benden gizleyenler niçin itham edilmiyor? Seminerin emrime aykırı olarak yapıldığını bilenler yasalar gereği olarak niçin bana haber vermediler? Tatbikatın mahiyeti hakkında bilgisi olmayanlar tatbikat başladıktan sonra bana niçin haber vermediler? Bana saldıracağınıza düzmece ve sahte olduğu iddia edilen CD’lerin kimler tarafından nasıl oluştuğunu araştırmanız daha uygun olmaz mı idi? Ordu karargâhından çıkarılan CD’lerin kimler tarafından ve nasıl çıkarıldığının araştırılması gerekmez mi idi?
KAHRAMANLIK GÖSTERİSİ
Ses kayıtlarını görmedim. Ses kayıtları elime geçseydi, karargâhım ile paylaşır, gerekli inceleme için hazırlıkları yapardım. 3 günlük seminerin 1 gününde emrime aykırı olarak, EMASYA Planı’nın görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim. Bunun üzerine Mart 2003 yılında yapılan bu emre itaatsizliği sorgulamak ve ilgilileri ikaz etmek için Ordu bölgesine gittim ve gereken ikazları yaptım. Emrime aykırı bir uygulama yapılmıştı. Sınırlı bilgiler içinde emre itaatsizlik olarak gördüğüm bu faaliyetin gereğini yaptığımı ifade etmiştim. Bahse konu faaliyetin bir disiplin suçu olduğu kanaatinde olduğunu ifade etmeliyim. Çünkü 3 günlük seminerin 2 gününde emre uygun davranılmış 1 gününde sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle işlenen suçun bir disiplin suçu olduğunu değerlendiriyorum. Eğer 3 günde emre aykırı bir eylem yapılsaydı ‘Emre itaatsizlikte ısrar’ suçu işlenirdi. Komutan olarak işlenen disiplin suçunun gereğini yerine getirdiğimi özellikle belirtmek istiyorum. Seminerin icrası ile ilgili görüşlerime gelince yazılı ve görsel basından izlediğim kadarı ile bu seminer emre aykırı olarak yapılan, muaşeret kurallarına uymayan, amacını ve haddini aşan bir kahramanlık gösterisinden başka bir şey değildir.
MAHCUP OLACAKSINIZ
Ahlaki ve mesleki normlara uymayan söz ve davranışlara muhatap oldum. Hatta camii avlusunda, bir cenaze namazında kadirbilmez, vefasız birinin edep dışı saldırılarına maruz kaldım. Şahsım üzerinde yaratılan menfi propaganda ile bir taraftan kamuoyu desteği sağlanırken diğer yandan tutuklu arkadaşlarımın üzerinde de ortak bir direnç duygusu yaratılmaya çalışıldı. Müteaddit defalar tanıklık talebinde bulunulmasına rağmen, mahkeme bu talepleri sürekli reddetti. Namus, vicdan ve şerefimi sorgulayan yüzlerce mektup ve telgraf aldım. Saygı sınırlarını aşan telefon konuşmalarına muhatap oldum. Benim tarih önünde en az sizler kadar onurlu yerimi alacağımdan hiç şüpheniz olmasın. Çünkü bu davaya muhatap olanlar arasında bir kişi masum ise o da bendenizdir. Bunu ileride öğrenecek ve söylediklerinizden mahcup olacaksınız. Hukuk mağduru olmanızı, benim ifade vermem ile nasıl izah edebiliyorsunuz? Defalarca ifade vermek için müracaatta bulundum. Seminer ile ilgili yaşanan olayın cereyan şeklini bilahare yazmakta olduğum kitaptan detaylı bir şekilde öğreneceksiniz.”
Hint atasözü: Söz şereftir
Ceza alan ve bi’günah (günahsız) olduğuna inandığım arkadaşlarımın mutsuzluğu, hayat ve hayalleri üzerine, benim mutlu ve huzurlu olmam mümkün mü? Bütün bunları yaparken Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortamın yarattığı olumsuzlukları da arkalarına alıp hüküm giyenleri kahramanlaştırılırken, benim gibi dava ile hiç alakaları olmayan hatta bu konuda mutazarrır olan, buna rağmen arkadaşlarının yanında durmaya çalışan insanları itibarsızlaştırmaya hatta dışlamaya çalışmaktadırlar. Size bir Hint atasözünü hatırlatmak isterim. ‘Konuşmaya karar verdiğinizde söyleyeceklerinizin susmaktan daha iyi olduğundan emin olun.’ Çünkü söz insanın şerefidir. İçinde bulunulan şartlara göre eğilip bükülemez. Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten,
kararlılık korkudan kurtarır. Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır.