Güncelleme Tarihi:
Afrika’da olabilir
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ayşe Nuhoğlu
Ergenekon davasının içeriğini bilemiyoruz. Ancak kanunlar, somut delillerin tamamının toplanmasının ardından davanın açılmasını öngörüyor. Yani davalar açıldıktan sonra defalarca yeni delil eklenmesi, yeni iddianamelerin hazırlanması hukuka uygun değil. Avrupa ve Amerika’da, yani hukukun geliştiği ülkelerde, bu tür davaların örneklerine rastlayamazsınız. Ancak Afrika ülkeleri gibi gelişmemiş ülkelerde bu tür davalar olur. Eğer her geçen gün yeni delil aramak ve davayı yeniden şekillendirmek isterseniz süreç hiç bitmeyebilir.
Sıkıntılar var
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ersan Şen
Soruşturmada uygulanan koruma tedbirlerinin sağlıklı ve hızlı yürütülmesi, keyfi hale getirilmemesi gerekiyor. Gözaltılar ve tutuklamaları hâkim kararı da olsa keyfi uygulayamazsınız. Bu noktada, bu davada önemli sıkıntılar olduğunu gözlemliyoruz. Hukuk devletinde insanları yıllarca içerde tutup, olduğunu iddia ettiğiniz suçu yargılama sürecinde ortaya çıkarma girişimi ne hukukla ne de insan hakları ile bağdaşır.
Sindirme aracı
Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu
Ergenekon soruşturma süreci adeta bir baskı ve sindirme aracı haline getirildi. Tutuklamalar tedbir olmaktan çıktı. Yıllarca devam ettirilen yargısız infaz ve keyfi cezaya dönüştürüldü. Türkiye bu süreçte sehven oluşturulmuş delillerle tanıştı, bilgisayarlarda, CD’lerde oynama yapılabileceğini öğrendi.
Gözaltılar gözdağı
İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal
Bu şekilde ve ucu açık olan soruşturmalar hukuk devletine uygun değildir. Gözaltı süresi 24 saat olmasına rağmen 4 günlük blok gözaltı, savcılığa sevk, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk yapılıyor. İnsanlar yıllarca cezaevinde kalıyor. Tutuklamalar tutsaklığa, gözaltılar gözdağına dönüştürüldü.
Vahim bir tablo
İstanbul Barosu eski Başkanı Muammer Aydın
2007’den beri Cumhuriyetçi, Atatürkçü, Gazeteci, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu ve biliminsanları Ergenekon üyesi diye soruşturuluyor, tutuklanıyor. Vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. ‘Ben yaptım oldu hukuku’ uygulanıyor. Soruşturmanın gizliliğine aykırı işlem yapılıyor. İnsanlar eylemleri olmaksızın yargılanıyor. Herkes dipsiz bir kuyunun içine toplanıyor.