Güncelleme Tarihi:
Mahkumların ‘F tipi’ne isyan etmelerinin nedeni bir kez daha ortaya çıktı. CNN Türk'te yayımlanan görüntüler cezaevlerinin ‘L (Laçka) tipi’ne dönüştüğünün yeni bir kanıtı.
Bayrampaşa Cezaevi'nde, ölüm orucuna başlama töreninde çekilen görüntüler, siyasi tutukluların F tipi cezaevine neden karşı çıktığını açıkça ortaya koydu.
F tipini, ‘‘ortak kullanım alanları yok’’ diyerek istemeyen siyasi mahkûmlar, konferans salonunda, kadınlı erkekli 500 kişinin katıldığı ölüm orucuna başlama töreni düzenlemiş, havalandırma alanında meydan ateşi yakıp korsan gösteri yapmış, bir de bunları kameraya kaydetmiş. Böylece cezaevlerini ‘L tipi’ne dönüştürmüş mahkumlar. Yani ‘Laçka tipi’ cezaevi. Cezaevi değil hücre evi gibi kullanabilmek için bu ‘L tipi’nden vazgeçmek istemiyorlar, hatta uğruna ölümü göze alıyorlar.
CNN Türk'te önceki akşam yayımlanan ve orijinali 2 saat olan görüntüler, Türkiye'deki cezaevi gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Görüntülerin çekildiği yer, Bayrampaşa Cezaevi konferans salonu. Tarih, 25 Kasım 2000. Ölüm orucuna yeni katılımlar için tören düzenleniyor. Salonun duvarları, DHKP-C, TKP/ML- TİKKO ve TKİP örgütlerinin imzasını taşıyan pankart ve fotoğraflarla süslü.
IŞIKLI TABELA BİLE VAR
Baş köşede, 1977 yılında Tunceli'de yakalandıktan sonra gözaltında ölen TİKKO'nun kurucusu İbrahim Kaypakkaya'nın, üzerinde ‘‘Bu çelik aldığı suyu unutmayacak’’ yazılı büyük bir fotoğrafı var. Örgüte özel kürsünün hemen arkasındaki ışıklı tabelada ise orak-çekiçli bayrak. ‘Dava uğruna' ölenlerin fotoğraflarının yeraldığı 'şehitler köşesi' de hazırlanmış. Fotoğrafların üzerleri çiçeklerle donatılmış. Her taraf, slogan yazılı pankartlarla dolu:
‘‘Canımız halk savaşımızdır, feda olsun’’, ‘‘Yaşasın ölüm’’...
Törende, cezaevindeki 754 siyasi tutuklunun çoğu ve ayrı koğuşlarda kalmaları gereken kadın mahkûmlar bile var.
Törenden 2 saatlik görüntü
CNN Türk'te yayımlanan görüntülerin ham hali 2 saati buluyor. Lider konumunda olduğu sanılan bir mahkûm, ölüm orucuna dahil olacakların isimlerini, kürsüden tek tek okuyor. Çoğunluğu çocuk yaştaki mahkûmların kafalarına, sunumu yapan kişi ve bir kadın mahkûm tarafından, üzerinde orak-çekiç amblemi bulunan kırmızı renkli bant bağlanıyor. Alkışlarla kürsüye gelen ölüm orucu hazırlığındaki mahkûm, neden bu işe kalkıştığını anlatan uzun bir metin okuyor. Tüm bu gelişmeler, yine cezaevinde bulunmaması gereken bir kamerayla, dakika dakika görüntüleniyor. İki saatlik görüntünün yeraldığı kaset, pro-paganda amacıyla basına sızdırılıyor. ‘‘Bu düzenimiz devam etsin’’ dercesine.
Havalandırmada gece töreni
Törenlerin gece bölümü, ortak kullanım alanlarından biri olan havalandırma boşluğunda düzenleniyor. Ortada büyük bir meydan ateşi yanıyor. Her taraf bayrak, afiş ve sol örgüt militanlarının fotoğraflarıyla süslü. Mahkûmlar, ellerinde meşalelerle, meydan ateşinin etrafında yürüyerek, slogan atıyorlar (üstte). Konferans salonunda ölüm orucuna başlayanların listesi okunuyor (solda). Lider tarafından kutlanıyor. Ölüm orucuna başlayanların bandajlarını kadın mahkum takıp sarılarak kutluyor (küçük fotoğraf).
Jandarmadan itiraf
4 yıldır koğuşlara girmedik
İstanbul'da sol görüş sahibi siyasi tutukluların 754'ü Bayrampaşa Cezaevi'nde, 298'i de Ümraniye'deki Üsküdar E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kalıyor. Jandarma, 1996 yılında 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan ölüm orucu eyleminden sonra, Bayrampaşa ve Ümraniye Cezaevi'ndeki siyasi mahkûmların koğuşlarına hiç giremedi. Devlet, örgütlerin beyin kadrolarının kaldığı bu iki cezaevine yapılacak müdahalenin, anında Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerine yansıdığını bildiği için siyasi mahkûmların ‘‘Asker istemiyoruz’’ isteğine boyun eğdi. Siyasi koğuşlarında kanlı olay yaşanmamasının nedeni bu. Her iki cezaevinde, rutin aramalar gardiyanlar tarafından yapılıyor. Gardiyanların en çok memnun oldukları mahkûmlar, siyasi tutuklular. Çünkü siyasiler, istedikleri yerine getirildiği sürece, gardiyanlarla iyi geçiniyorlar. Siyasi mahkûmlar, 'kurtarılmış bölge' ilan ettikleri koğuşlarında, komün sistemiyle yaşıyorlar, asker disipliniyle eğitim görüyorlar. Duvara yazı yazarken yakalanan sempatizan, otoritenin örgüt liderleri tarafından sağlandığı koğuşlarda, kısa sürede, TC düşmanı militana dönüşüyor. Bir jandarma yetkilisi, devletin cezaevlerindeki aczini şöyle dile getiriyor: ‘‘Bizi cezaevinde istemiyorlar. Emir almadıkça müdahale edemiyoruz. 1996'dan beri siyasi mahkûmların koğuşlarına hiç girmedik. İçerde, değil makineli tüfek, top mermisi bile olabilir.’’