Güncelleme Tarihi:
Karşı be karşı oturduğum meslektaşım Sefa Kaplan, jeoloji profesörü Celâl Şengör’le yaptığı İSTANBUL DEPREMİ konulu söyleşiyi bir kitapta topladı. (1)
ÖNCE BİR İKİ ALINTI:
* Cem Boyner de, Cem Hakko da canciğer arkadaşım. Beraber büyüdük. Bir gün bile, “Ulan Celâl, gel şu bizim fabrikalara bir bak. Neler olup bitecek bilelim” diye sor değil mi? Bugüne kadar bir kez olsun sormuş değiller. Buna kendi ailem de dahil.
* Atatürk hiçbir büyük deprem yaşamadı. Türkiye'nin büyük talihsizliği, 1939 Depremi'nin Atatürk'ün ölümünden sonra meydana gelmesidir. Eğer 1939 depremi Atatürk'ün hayatta olduğu bir dönemde olsaydı, adam gibi bir deprem politikası geliştirirdik.
* Süleyman Demirel, 1999 Gölcük depreminden hemen sonra İTÜ'ne gelip benim yüzüme baka baka “Depremin takdir-i ilâhi olduğunu” söyledi. (Yahu biz 'takdiri ilahi' dedi diye dincilerin kellesini istememiş miydik? SD)
* Deprem sırasında Yeşilköy bölgesinde ne olacağı biliniyor. Bu bölgeyle ilgili rapor Hava Kuvvetleri’ne verildi. Bu raporda Yeşilköy'de ne olabileceği yazıyor. Ama ben bunu açıklayamam. Bunun cevabını Hava Kuvvetleri'nden almanız lazım.
* Amerikalı uzman arkadaşım Kerry Sieh buradayken Ankara'ya gittik. Gitmeden önce de zamanın Başbakanı Bülent Ecevit'i aradık. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'yi aradık. Amacımız hazır Kerry Seih buradayken muhtemel deprem senaryolarını konuşmak. Cumhur Asparuk Paşa dışında hiç birinden on dakika randevu alamadık.
* İstanbul'un sağlam yerleri deyince, ikinci Köprü'nün kuzeyini yani Karadeniz'e doğru olan kısmını anlamalıyız. Zaten ben bir konuşmamda, “Deprem'den sonra İstanbul Laz balıkçılara kalacak” dediydim.
* 1986'da solcular, “Yeterince solculuk yapmıyor yani yeteri kadar fanatik değil” diye bilimsel bir kurumu oy vererek kapattılar. Ankara'da, 1986 yılında Türkiye Jeoloji Kurumu resmen kapatıldı. Üstelik oylama yapılarak kapatıldı.
* İstanbul Depremi’nde yıkılacak binalar semt semt sokak sokak belli olduğu halde hiçbir tedbir alınmadı.. Kimlerin çadıra çıkmaları gerektiği, kimlerin oturdukları evleri boşaltmaları gerektiği neredeyse sokak sokak apartman apartman biliniyor ama kimsenin kılını kıpırdattığını görmedim ben.
* Topkapı Sarayı inecek aşağıya. Topkapı Sarayı yıkıldığı zaman oradaki hazineler ne olacak? O zümrütler, elmaslar birinin eline geçti mi bitti işte. 1999 Depremi'nde Topkapı Sarayı'nın duvarları çatladı. Yeni bir depremde yağmanın önüne kimse geçemez.
* İstanbul Depremi, Türkiye'nin bağımsızlığını tehdit ediyor. İstanbul yıkıldı. İstanbul ile beraber Marmara'nın güneyini de yıktık. Bu Türkiye'nin neredeyse bütün zenginliklerinin bir anda yok olması anlamına gelir. Türkiye'nin bağımsızlığının elinden gitmesine yol açabilecek boyutta büyük bir senaryodur bu.
SONRA SERDAR’IN YORUMU:
Doğrusu 99 sayfacık ama kolay okunur bir kitap değil. Çünkü ... 7.5 büyüklüğünde sarsıyor insanı.
Bilmiyorum, Celâl Hoca fazla mı kötümser, galiba, ama bildiğim bir şey var ki, birilerinin çok yüksek sesle bağırıp, biz İstanbullular’ı uyandırması lazım.
Birilerinin alarm kolunu çekmesi lazım.
Gerçek, bu kitapta bulacağınızın onda biri kadar olsa bile... dehşet!
Benim bir inancım var (Okullarımız Yıkılmasın Kampanyası sebebiyle depremle ve uzmanlarla epey haşır neşir oldum, biliyorsunuz...) :
Türkiye’yi ve İstanbul’u yönetenler, bizi bekleyen felaketin farkındalar. Ama “İnşallah benim dönemime denk gelmez” diye dua ederek, unutmaya ve unutturmaya çalışıyorlar. Ve bazı antipatik kararlar almak, kısa vâdede siyasi getirisi olmayan harcamalar yapmak işlerine gelmediği için, “Bugüne kadar kimse yapmamış, Allah’ın enayisi ben miyim!” diyorlar.
Ve biz, İstanbullular ve S.S. Gazeteciler... bu oyuna gelip, enkaz altında kalacağımız günü inanılmaz bir vurdumduymazlık ve kadercilikle bekliyoruz.
Bu minik kitap, bizleri gaflet uykusundan uyandırıp, hayat kurtarabilir!
99 sayfada İstanbul Depremi
A.M. Celâl ŞENGÖR (Söyleşi: Sefa Kaplan)
T.İş Bankası Yayınları