Broadway önüme atılan bir gül

Güncelleme Tarihi:

Broadway önüme atılan bir gül
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 1998 00:00

Haberin Devamı

Pera Palas adlı oyun ile Broadway'de sahneye çıkan Ali Poyrazoğlu yoğun bir ilgi gördü. Amerika'nın önde gelen gazetelerinde hakkında övgü dolu yazılar çıkan ünlü oyuncu şimdi üç yeni film ve bir tiyatro teklifini değerlendiriyor. Poyrazoğlu bir de roman yazıyor. Filmlerden birinde Al Pacino ve Christopher Plummer ile birlikte oynayacak. Eylül ayında aynı oyun ile Londra'da da sahneye çıkacak olan Poyrazoğlu, Amerika serüvenini ve yeni projelerini anlattı.

Amerika'da sahneye çıkma fikri nasıl doğdu?

- Pera Palas adlı oyun, Amerika'daki iki önemli yarışmada birincilik kazanmış. Jürileri tanınmış tiyatro eleştirmenlerinden, oyun yazarlarından oluşuyormuş ve oyun dikkati çekmiş. Bunun üzerine prodüktörler oyunu Broadway'de sahnelemeye karar vermişler. Oyunu bazı aktörlere ön prova gibi okutmuşlar, tiyatro deyimiyle çıplak sahneleme yapmışlar. İdareten yapılan bu kadronun oyununu beğenmişler ve para yatırmaya karar vermişler. Şu soru çıkmış ortaya. Kim oyanayacak. Yazarın ısrarıyla, bu rolü bir Türk aktörünün oynamasına karar verilmiş. Çünkü oyun bir Türk mühendisinin hayatı. Amerika'da okumuş, orada evlenmiş ve Amerika'ya göre kendini kurmuş. Fakat bunu beceremiyor ve iki kültür arasında kalıyor. Türkiye'deki politik çalkantıların içinde bulunmuş ve hep kurduğu hayallerin yıkıldığını görünce alkole başlamış ve yıkılıp gitmiş. Zaman zaman, geriye dönüşlerle annesiyle yaşadıklarını hatırlıyor. Amerikalı bir kadınla evlenmesine annesinin karşı çıkışını görüyor. Benim hem annesini hem de adamı oynamam gerekiyordu.

Basından sakladım

Rolü nasıl kabul ettiniz

- Çok zor bir roldü. Bana teklifte bulunduklarında gelemem dedim. Çünkü bir tiyatrom var, gazetede yazı yazıyorum, televizyon programı yapıyorum, okulum var talebe yetiştiriyorum. Ama siz şu rolü bir okuyun bakalım dediler. Biz sizin önünüze Broadway'de bir gül atıyoruz. Eğilip yerden almayacak mısınız? Peki dedim, çalışma izni alabilir misiniz bana? Bunu biz hallederiz dediler. Ve alamadılar. Ben de bunu hiç kimseye söylemedim ve basından da sakladım. Çalışma iznini alamayınca geldiler beni seyrettiler, konuştular, gizli gizli gidip başka aktörleri seyrettiler. Sonunda yine bana geldiler. Amerika'lı Türk dostu senatörler bulmuşlar. Başta Talat Halman olmak üzere orada ilişkileri iyi olan bir kaç yazarımızı çizerimizi devreye sokmuşlar. Çalışma iznim böylece halledildi. Bir de Aktörler Birliği var. Oradan da izin almak gerekiyor. Baro gibi, Tabibler Odası gibi bir meslek grubu. Bu meslek birliği izin vermezse sahneye çıkamazsın. Benim, ülkemde düzeyli ve ünlü bir tiyatrocu olduğumu raporlar hazırlayıp dosyalar yaparak onlara da ayrıca kanıtladılar. Doğrusu bu kadar çaba göstermelerine ben de şaşırdım.

AMERİKA HAYALİM YOKTU

Böylece Amerika maceranız başlamış oldu

- Bütün bunların üzerine ben Broadway'e gittim. Doğrusu ben oyunun beğenileceğini biliyordum ama üzerimde bu kadar ilginin yoğunlaşacağını, beni bu kadar ön plana çıkaracağını beklemiyordum. Bir de ben oyunculuktan, starlıktan ve meşhur olmaktan hevesini almış bir adamım. Amerika ikiyüz milyonsa burası da altmış milyon. Ben burada kaç yıldır starım. Buradaki seyirci zaten beni başına tacetmiş.

Amerika'da bir şey yapayım diye bir hayalim yoktu.

Oyun yazarı hakkında biraz bilgi verseniz...

- Oyun metni, Sinan Ünel adında bir Amerikalı Türkün. Annesi Amerikalı, babası Türk. 25 yıldır orada yaşıyor. Türkçe yazamıyor, İngilizce yazıyor. Aslında Türkçe yazabilse, edebiyatımız için çok büyük bir kazanç olur. Osmanlı tarihini çok iyi incelemiş. Oyun üç zamanda Türkiye'yi anlatıyor. 1919 İşgal İstanbulunu, 1954 Menderes İstanbulunu ve 1994 radikal haraketlerin yükselmeye başladığı dönemin İstanbul'unu. 1919'dan bugüne Türkiye'nin verdiği kararların Türk insanını nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini gösteren bir oyun.

Yabancı dilde oynamak sizin için problem oldu mu?

- Başka bir dilde oynamak bana iyi geldi. Ben iyi İngilizce ve Fransızca biliyorum. Bunları da mesleğimde iyi silahlanmış olmak için öğrendim. Dünyaya açık olmak, oralarda neler olup bittiğini bilmek için öğrendim. Bu sefer işe yaradı doğrusu. Tek zorlandığım şey iç monologdu.

Amerika'da oynama fikri sizi heyecanlandırdı mı?

- Hayır hiç heyecanlamadım. Çok soğukkanlı bir adamımdır ben. İyi hazırlanmıştım çünkü. Ve ben oradaki aktörlerden daha şanslıydım. Çünkü biz burada hem onların bildiğini biliyoruz, onun dışında tuluatı biliyoruz, Karagöz-Hacivat biliyoruz, ortaoyunu biliyoruz, sentez yapabiliyoruz, böyle bir şansımız var. Bu benim lehime işledi tabii orada. Türkiye'ye dönmem gerektiğinde oyunun daha bir on gün sahnelenmesi gerekiyordu. Yerime bir dublör aktör yetiştirdiler. Ama işin ilginç yanı benim oynadığım rolün altından iki ayrı aktör ancak kalkabildi.

400 SPOT ALTINDA

Sizin oyun hazırlamadaki titizliğinizi biliyoruz. Oradaki oyun sahneleme çalışmalarına katıldınız. Nasıl buldunuz onların hazırlanmalarını?

- Onların çalışmaları bana fazla uzun ve biraz zaman kaybı gibi geldi. Çünkü günde 14 saat çalışıyorlardı. Biz burada prova 6 saati geçti mi su koyveririz. Galiba daha pragmatist insanlarız. Biraz da lüks geldi bana her şey. Çok iyi organize olmuşlar. Mesela tepemde 400 spotla ilk defa sahneye çıktım. Bizde yıllardır birike birike ancak 50 tane spot oldu.

Tiyatro izleyicisi arasında bir fark var mı?

- Orada sistem çok oturmuş. Biletler kredi kartı ile satıldığı için sorularınıza kolay cevap alabiliyorsunuz. Mesela, seyircinin yüzde kaçı Türk dedim, hemen söylediler. Yüzde 13'ü Türkmüş benim izleyicimin. Seyirci burada mı iyi yoksa orada mı iyi dersen, dünyanın her yerinde salaklar salak, akıllılar akıllıdır. Bu değişmiyor.

Artık bir ayağınız hep Amerika'da olacak galiba?

- Bir parça hayatımda Amerika olacak. Zor durumdayım aslında, işlerim üst üste bindi, zamanım yetmiyor. Bu yaz mevsimini kitap yazmaya ayırmıştım. Define Adası adlı bir roman yazdım. Bunu bitirip yayınlamayı düşünüyordum. Gazete yazılarımı kitap haline getirecektim. Ama benim en iyi bildiğim işlerden biri zamanı kullanmaktır. İçinden çıkacağımı düşünüyorum.

ÜÇ FİLM TEKLİFİ

İki film teklifi orada aldım. Arkamdan da bir üçüncü filmin senaryosunu göndermişler. Şimdi orada bir menajerim var ve tekliflerle o ilgileniyor. Filmlerden biri Tütün İnsanları adını taşıyor. Al Pacino ve Christopher Plummer'la birlikte oynayacağım eğer gerçekleşirse. İkinci teklif Final Act diye bir film. Bu filmde oynamayı düşünüyorum, çünkü orada canlandıracağım rol kan kanserli bir aktörün öyküsü. Dışarıyla ilgili bütün bu projelerin ilk adımı, Eylül'ün 15'inde Pera Palas oyunu Londra'da sahnelenmeye başlanacak. Aynı oyunu İngiliz aktörlerle Londra'da açıyoruz. Açılışta gidip altı hafta oynayacağım ve sonra oyunu bir İngiliz aktör sürdürecek.

TİYATROCULAR AYNI IRKTIR

Dünyanın her yerinde tiyatrocular aynı ırktır. Gittiğim zaman beş dakika sonra sanki otuz senelik arkadaşmışız gibi oldu. Hani başınıza ne geldi hoş bir şeylenr anlatsanıza derler ya, onun gibi birbirimize ilginç tiyatro öyküleri anlatıyoruz. Onlar anlattıklarında anlıyorum ama bana pek öyle olay gibi gelmiyor. Ben iki olay anlattım fakat onlar da benim anlattıklarımdan bir şey anlamadılar.

KENDİME KIYAK YAPTIM

Bu kadar yıldır tiyatro yapıyorum, ama kendime kıyak yapacak zamanı hiç bulamadım. Başkalarına çok kıyağım oldu. Hep genç adamları alayım, yetiştireyim, başkalarının bize öğrettiğini ben de onlara geçireyim diye çabaladım. Biz bir mesleki mirasın üzerine oturuyoruz. İnsan yetiştirmek, deneylerini, bilgilerini aktarmak görevin var. Ben bütün bunları çok yaptım. Bu kadar yıl sonra gidip Broadway'de çok güzel bir oyunda güzel bir rolü oynamak kendime bir kıyak yapmak oldu.

AKTÖRLÜĞÜMÜ BEĞENDİLER

Aktörlüğümü çok beğendiler. Hiç kimse yoğurduna kara demez ama o kadar yazı çıktığı için söyleyebilirim. New York Times'ta bir eleştirmen, ‘‘Amerika seyircisi Mr. Poyrazoğlu gibi bir aktörü seyrettiği için şanslıdır’’, dedi. Bir diğer gazetede de, ‘üç rol arasında boşlukta parande atan bir trapez cambazı gibi ve altında ağ yokken’ şeklinde yazdı.

ONLARI LAÇKA ETTİM

Kültürlerimiz çok farklı aslında. Biz Akdenizli insanlarız. Biraz daha güleriz, dalga geçeriz. Daha az disiplinli ama çok daha içten yaklaşırız bütün meselelere. Onlar, Çok ilgiliymiş gibi görünüyorlar ama her şey profesyonel ilgi. Ama ben onları bir parça laçka ettim. Bu kadar kabızlık etmeyin, burada Türkiye ve Türklerle ilgili bir oyun oynuyoruz, daha iyi kavramanız için yapıyorum bunu dedim. Laçkalığı böyle bir filozofik izahla yutturdum kısacası.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!