Güncelleme Tarihi:
Tanınmış bir Fransız gazetesinde kısa süre önce yayımlanan bir başyazıda, Türkiye, Brezilya ve İran arasında müzakere edilen 17 Mayıs tarihli “Tahran Deklarasyonu”nun tarih kitaplarına geçeceği öngörülüyordu.
Saygın bir İngiliz gazetesinde ise bir köşe yazarı, gelişmekte olan iki ülkenin çabalarının Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin uluslararası barış ve güvenlik konusundaki etkin konumlarını tehlikeye attığını ve bunun huzursuzluğa neden olabileceğini belirtti.
Gerçekten de kısa bir süre öncesine kadar tüm küresel kararlar bir avuç geleneksel güç sahibi ülke tarafından alınıyordu. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve ABD, rastlantıya bakın ki hem Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamında kabul gören nükleer güçler ve hem de uluslararası barış ve güvenlik konularında söz söyleme ayrıcalığına sahip ülkeler.
G8, küresel ekonomiyi etkileyen önemli kararları vermekle yükümlü, uluslararası ticarete yönelik hususlarda ise Quad ülkeleri (ABD, Kanada, Japonya, AB) söz sahibi.
Brezilya, Çin, Hindistan, Güney Afrika gibi ülkelerin yanı sıra birkaç ülke daha, uluslararası ilişkileri şekillendiren küresel oyuncular arasında “mahalledeki yeni çocukları” temsil ediyor. Bu oyuncular, meşru bir biçimde hala “demokratik açık” sorunu bulunan uluslararası kurumlara daha fazla katılma hevesini taşıyor. Artık bu ülkelerin ne dediğini dinlemeden küresel kararlar almak mümkün olmayacak.
Cancun’da 2003 yılında düzenlenen Doha Zirvesi’nde, Brezilya, Hindistan, Arjantin ve diğer gelişmekte olan ülkeler, başta tarım olmak üzere önemli konularda çıkarlarını görmezden gelen geleneksel güçler, özellikle de ABD ve AB tarafından alınan kararlara boyun eğmemek konusunda anlaştı. Dünya Ticaret Örgütü üyesi 20 ülke (G20), çok uluslu ticaret müzakerelerini sonsuza kadar değiştirdi.
EKONOMİK KRİZİN ETKİSİ
Yaşanan ekonomik kriz, yeni oyuncuların sahneye çıkışını daha da belirgin hale getirdi. Hem zengin hem de yoksul ülkelerden oluşan G20, dünya ekonomisini ilgilendiren tartışmaların ve kararların yer aldığı başlıca forum haline gelerek G8’in yerini aldı.
İklim değişikliği hususunda, gelişmekte olan ülkeler her zaman önemli oyuncular olarak öne çıkmıştı. Ancak Kopenhag’da düzenlenen iklim zirvesinde üzerinde anlaşılan ve beklentileri karşılamaktan uzak kalan “Kopenhag Mutabakatı”nı ABD ve BASIC ülkeleri (Brezilya Güney Afrika, Hindistan ve Çin) müzakere etti.
Brasilia, 15 Nisan’da en üst düzeyden iki toplantıya ardı ardına ev sahipliği yaptı: İkinci BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) zirvesi ve dördüncü IBSA Forumu (Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika). Bu tür gruplar, birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da, gelişmekte olan ülkelerin yeni dünya düzeninde söz sahibi olmaya dair taşıdığı hevesi ve bağlılığı ortaya koyuyor. Bir çok yorumcu bu iki zirvenin G7 ya da G8 zirvelerinden çok daha etkili sonuçlar getirdiğini düşünüyor.
Gelişmekte olan ülkeler ticaret, finans, iklim değişikliği ve hatta küresel yönetim konularındaki tartışmalara katılmaya başladı. Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Meksika gibi ülkelerin varlığı olmadan, pratik sonuçlar elde edilemeyeceği anlaşıldı. Buna karşın, uluslararası güvenlik ve barış ile bağlantılı “çekirdek” konular hala küçük bir grup kontrolü altında.
STATÜKO RAHATSIZ OLDU
Türkiye ve Brezilya’nın normalde P5+1 (BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya) ülkeleri tarafından ele alınacak bir konuya müdahale etmeye cesaret göstermeleri ve daha da önemlisi bu girişimde başarılı olmaları, statükoyu rahatsız etti.
Tahran Deklarasyonu’nu açıkça görmezden gelerek İran yaptırımları üzerinde ısrar etmek ve Tahran’a Viyana Grubu’nun (ABD, Fransa ve Rusya) yorumlarına cevap verecek süre bile tanımamak, geleneksel güç odaklarının ayrıcalıklı konumlarını paylaşmak istemediklerini belirten analistleri haklı çıkardı.
Dahası, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan müzakereler, aylardan beri masada olan ve geçerliliği en üst seviyede onaylanmış senaryoyu titizlikle takip etti.
Şu an uluslararası kamuoyunun gözü Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası’nda. Sporların en evrenseli olan futbolda Brezilya ve Arjantin gibi gelişmekte olan ülkeler her zaman önemli oyuncular olmuşlardı. Artık savaş ve barış gibi ciddi konularda da Türkiye ve Brezilya’nın yanı sıra Hindistan, Güney Afrika, Mısır ve Endonezya gibi ülkelerin sesinin duyulmasının zamanı geldi. Bu sadece bu ülkelerin sicilleri ve yetenekleri dolayısıyla hak ettikleri bir durum değil aynı zamanda daha iyi bir dünya için gerekli.