Brezilya dizileri gibi CHP kurultayları

Güncelleme Tarihi:

Brezilya dizileri gibi CHP kurultayları
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2005 20:39

Sol gelenek midir, çokseslilik midir ya da Türkiye’nin en eski partisi olduğundan kurumsallaşmış yapısı mıdır buna sebep olan, tartışılır tabii ama sonuçta CHP deyince kurultay, kurultay deyince CHP akla gelir. Ayak oyunları, seçim pazarlıkları, yalan haberler, geçici ittifaklar yüzünden de CHP’nin bu kurultayları tıpkı Brezilya dizileri gibidir.

Ayrıca yine aynen o diziler gibi bir türlü bitmek bilmez. Toplanılır toplanılır, her seferinde ikna olmayan birileri hep kalır. Üstelik o birilerinin mutlaka arkadaşları da olur, hiçbir zaman yalnız gezmez, diğerleri ile yan yana oturup beraber alkışlar, beraber yuhalarlar. Öyle olunca daha o kurultay bitmeden, derhal bir sonraki düşünülmeye başlanır. Başka türlü bir parti 85 yıla 30 olağan, 12 olağanüstü kurultayı nasıl sığdırır!

Katılımcılar o sırada öyle olduğunun farkında değildir elbette. 4 Eylül 1919’da düzenlenen Sivas Kongresi’ne CHP’nin ilk kurultayı olma özelliğini daha sonra tarih mal edecektir. Anadolu’dan gelen delegelerle toplanan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu buluşmada CHP’nin nüvesini oluşturur. Toplantıda konuşulanlar ise, bu yazının ancak sonuna kadar sabredenlerin anlayabileceği gibi, CHP kurultaylarının aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bazı konularda hiç değişmeyeceğinin kanıtıdır.

‘Salona girmeden evvel Rauf Bey’le karşılaştım. Kimi Reis yapalım, dedim. Bana heyecanlı bir sesle, zaten söylemeye hazırlandığı o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve kesin bir lisanla ‘Sen Reis olmamalısın’ dedi. Bu malumatı almıştım zaten, üzüldüm.’ Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı bu olay, Sivas’ta kurultayın ilk tartışma konusu olur. Devamında ise sadece bir soru konuşulur: Amerikan mandası kabul edilmeli mi edilmemeli mi? CHP, Atatürk’ün daha Atatürk adını almadığı yıllarda liderliğini tartışmaya açıp sonra da Amerikancılık meselesini konuşarak o gün Sivas’ta 1. Kurultay ile fiilen kurulur.

Cumhuriyet kurulduktan sonra ‘Devlet kuran parti’ unvanını alan CHP, dört koldan devrimler yapmakla meşguldür. Haliyle şimdilerin aksine Sivas’tan sonra kurultay yapacak vakti yoktur. En nihayet 1927’de bir kere daha toplanılır. Yani ilkinin üstünden tam 8 yıl geçtikten sonra... 15 Ekim’de başlayan beş günlük 2. Kurultay, tarihe Nutuk Kurultayı olarak geçer. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı ve sonrasını anlattığı Büyük Nutuk, kürsüden bu toplantıda okunur. İlki gibi tartışmalar hiç yoktur bu sefer. Alınan karar gereği başkan da ilkeler de değişmezdir çünkü.

İDEOLOJİ SAHİBİ OLANLAR MAKBUL

‘Memlekette bütün inkılapları yapmış bu fırkaya lalettain şahısların alınmaması, fırkaya girecek olan şahsın muayen bir ideolojiye sahip olması lazımdır.’

10 Mayıs 1931’de, 3. Kurultay toplandığında, Uşak delegesi Alaaddin Bey, kürsüden partinin o yıllar ne kadar seçici olduğunu böyle ifade eder. Öyle de olması gerekir zaten, çünkü 30’lu yıllar CHP’nin giderek devlete, devletin de giderek CHP’ye dönüştüğü yıllardır. Partinin il başkanları bile aynı zamanda devletin valisidir. Kabul bilinci, tıpkı bir öncekinde olduğu gibi 3. Kurultay’a da hakimdir. Mustafa Kemal’in parti tüzüğüne ilaveten bir de program hazırlattığı kurultayda parti, 6 Ok’a kavuşur.

O yıllar CHP, kurultaylarını dört yılda bir yapmaktadır ama yapılınca da öyle 1-2 günde bitmez hiçbir zaman. 19 gün sürdüğü de olur. Ayrıca şimdilerde olağanüstü mü olağan mı olduğunu bile karıştırdığımız kurultaylar, gerçekten olağanüstü bir durum olmadıkça asla olağanüstü toplanmaz. Olağan olmayan ilk kurultayları da, Atatürk’ün ölümü üzerine toplanan 26 Aralık 1938 tarihli kurultaydır. Atatürk Ebedi Şef, İsmet İnönü de Milli Şef ilan edilir o gün.

‘Siyaset hayatında tecrübe geçirmiş adamlar olarak, memleketimizin ihtiyacına ve bünyesine en uygun olan halk idaresi usulünü kemale erdirmek niyetindeyiz.’ İsmet İnönü’nün 29 Mayıs 1939’da yapılan 5. Kurultay’da belirlediği hedef, ülkeye demokrasi getirirken, partinin de bu yönde değişeceğinin habercisidir aslında. CHP, bu kurultayda devlet ile tek vücut olmuş yapısından sıyrılma kararı alır. Ancak bu zihniyet değişimi partiye de yansıyacak ve sahiplenme, kabul bilinci yerini çoksesliliğe hatta şimdiki CHP’lilerin epey aşina olduğu parti içi muhalefete bırakacaktır. Ne de olsa artık ‘kutsal’ olan devletin kadroları değil, bir siyasi partinin örgütüdür söz konusu olan. Öyleyse atış da serbest olmalıdır.

‘CHP asıl güçlüğe açıktan açığa karşısına geçen gazeteciler ve siyasetçiler önünde uğramamıştır. Bizim en büyük sıkıntımız, meclis grubu veya parti içinde üye olup da, partiyi kötülemeye çalışanlardır.’

İnönü, ülkede çok partili sisteme geçilmesi nedeniyle düzenlenen 10 Mayıs 1946’daki 2. Olağanüstü Kurultay’da bir bıkkınlık belirtisi olarak sarfeder bu sözleri. Çünkü daha birkaç yıl evvel sütliman olan CHP’de birden herkes yüksek sesle konuşmaya başlamıştır. Muhalefete ilk somut örnek, çok geçmeden çıkar. 17 Kasım 1947’de yapılan 7. Kurultay’da CHP’nin başkanı, Sivas Kongresi’nden bu yana ilk defa, oybirliği olmaksızın seçilir. Üstelik hálá iktidar yıllarıdır partinin. Kocaeli delegesi Cevdet Baykal, kürsüden fikrini çok açık ifade eder: ‘Asıl dava, Halk Partisi’nde şahıs ve zihniyet değişikliği davasıdır. Yirmi yıldır CHP’nin muhtelif kademelerinde aynı ve değişmez kişiler işbaşında kalarak partiye tasarruf ettikleri içindir ki, Halk Partisi bir sarsıntı geçirmektedir.’ CHP’de yıllar boyunca hiç bitmeyecek parti içi muhalefet resmen bu kurultayla başlar.

MUHALEFETTE HİZİP DÖNEMİ

Demokrat Parti’ye karşı 1950 seçimlerinden mağlup ayrılmak, 27 yıldır ülkeyi yöneten bir parti için kolay olmaz elbette. 29 Haziran 1950’deki 8. Kurultay’da parti içi muhalefetin daha örgütlü şekliyle tanışılır. Islahatçılar, neofaşistler gibi gruplar ortaya çıkar.

CHP’nin 50’li yıllardaki kurultayları, bir yandan grupların parti içinde daha etkin hale gelmesi bir yandan da parti programının daha sol yapıya kavuşturulmasıyla geçer. Bu dönemki parti kurultayları, CHP’nin meşhur genel başkan-genel sekreter çekişmesinin de ilk örneklerine sahne olur. Genel sekreterin parti delegeleri tarafından seçilmesi fikrini 8. Kurultay’da ilk ortaya atan ve kabul ettiren İnönü, genel sekreter Kasım Gülek yüzünden pişman olur, 10. Kurultay’da atamaya dönmek ister ama başaramaz. Gülek, ‘CHP’de örgüte verilen bir hak geri alınamaz’ deyip kestirip atar. O dönem CHP kurultaylarının en sık rastlanan görüntüsü, kürsüden delegelere hitap eden İnönü ve o sırada salonda her gördüğünün elini sıkıp, herkesten alkış alan Gülek portreleridir.

CHP’nin bugün en önemli gündemini oluşturan parti içi politikaya dönük ihraç operasyonları, ilk olarak bundan 42 yıl önce yapılan kurultaya rastlar. 50’li yılların kurultaylarına damgasını vuran Kasım Gülek, CHP’nin 24 Ağustos 1961’deki 15. Kurultay’ında önce yönetimden tasfiye olur. İsmet İnönü’nün tarihe mal olan o meşhur ‘Ya o ya ben’ konuşmasından sonra delegeler tercihlerini Milli Şef’ten yana kullanır. Ancak İnönü’ye göre bu yeterli değildir. Partide hiziplerle birlikte, sivrilen isimler de çoğalmıştır. 14 Aralık 1962’de yapılan 16. Kurultay’da planını devreye sokar. CHP’nin parti içi muhalefet nedeniyle punduna getirip ihraç ettiği ilk üyeler Gülek ile birlikte Nihat Erim ve Avni Doğan olur.

BAŞKANLIK TAKVİMİ BOZULDU

60’lı yılların kurultaylarında, sahnedeki isim Karaoğlan’dır. Bülent Ecevit’in yıldızı hızla parlar. O dönem ilk İsmet İnönü’nün telaffuz ettiği ‘Ortanın solu’ politikasını sahiplenen Ecevit, arkasındaki Ecevitçiler ile 18 Ekim 1966’daki 18. Kurultay’da ilk gövde gösterisini yapar. Ortanın solu kavramı yüzünden kafaların karıştığı, herkesin, bu da nereden çıktı, dediği bir sırada kürsüye çıkar, kavramın kendince tanımını verir.

Ortanın solu tartışmaları partinin ilk ideolojik bölünmesine neden olur. Aslında ne demek olduğu tam olarak anlaşılmamış olsa da, Turan Feyzioğlu ve ekibi bu kavrama başından beri daha adı yüzünden karşıdır. İnönü ve Ecevit henüz 28 Nisan 1967’deki 4. Olağanüstü Kurultay’da aynı saftadırlar. Ortanın solu meselesi yüzünden partiden ayrılanlar, sekizler olarak anılan Feyzioğlu grubudur. O kurultayda İnönü ‘Yuvayı dağıtmayalım’ dese de faydası olmaz.

Parti içinde beraber tasfiye operasyonları yapan İnönü ve Ecevit’in karşı karşıya kalmaları, 12 Mart Muhtırası’na (1971) denk gelir. CHP’li Nihat Erim’e askerin gölgesinde verilen hükümet kurma görevine İnönü destek verip Ecevit karşı çıkınca kavga başlar. 5 Mayıs 1972’de toplanan 5. Olağanüstü Kurultay’ın gündemi Ecevit’in muhalefetine dayanamayan İnönü’nün başkanlıktan istifasıdır. Bu kurultayın akıllarda kalan hikayesi o dönem gazetelerin İnönü’nün uyurken çekilmiş bir fotoğrafını, ‘İnönü kalp krizi geçirdi. Artık gidici’ diye birinci sayfalarından basmaları olur. Bir de kürsüdeki Genel Sekreter Kamil Kırıkoğlu’nun kendisini yuhalayan delegelere söylediği söz tarihe geçer: ‘Merak etmeyin en sağlam yerim sinirlerimdir.’

70’li yılların ikinci yarısından itibaren parti kurultayları artık tamamen gruplar arasında yaşanan çekişmelere sahne olmaya başlar. O sıralar politikaya yeni atılan Deniz Baykal, kendine hemen ‘Mülkiyeliler Cuntası’ olarak anılan bir grup kurmuştur. Bir başka grup ise Genel Sekreter Orhan Eyüboğlu ve Ali Topuz’unkidir. Şükrü Koç Grubu, Kamil Kırıkoğlu Grubu, Turan Güneş Grubu vs... Artık herkesin kurultaylarda beraber oturduğu, alkışladığı, yuhaladığı bir grubu vardır. Bunlar bazen ittifak yapar, sonra ittifak halinde bölünür, sonra bölünenler bambaşka ittifaklar kurarlar. Hizip, hizibin hizibi, hizibin hizibinin hizibi...

AYNI YOLDA KOŞAR ADIM

12 Eylül (1980) askeri müdahalesi sonucu CHP de diğer siyasi partilerle birlikte kapatılır. CHP’nin 70’lerin sonundaki hırslı politikacısı Baykal, SHP’de genel sekreterlikten yukarıya tırmanamayınca, madem öyle kendi partimi kurarım, der ve 9 Eylül 1992’de yapılan 25. Kurultay ile genel başkan olarak CHP’yi tekrar açar. 3 yıl sonra 18 Şubat 1995’te yapılan ve Birleşme Kurultayı denilen toplantıda SHP’yi de bünyesine katar. Artık 80 öncesi kaldığı yerden kurultay yapmaya devam edebilecektir. Ülkede seçimler olur, parti baraj altı kalır, Baykal gider, tekrar döner, tekrar kurultay yapar vs, vs...

Ve yıl 2004. Yerel seçimlerden başarısızlıkla çıkan CHP, konuyu görüşmek üzere temmuzda bir olağanüstü kurultay daha toplar. Numarası 12’dir. Bu sefer içeriye basın da dahil delegeler dışında kimse alınmaz. Dışarıda kalan partililerin gösterileri Baykal’ı iyice çileden çıkarmıştır. Konuşmasında iki konudan bahseder. 85 yıl önce Sivas’ta yapılan ilk CHP kurultayında da tartışılan liderlik ve Amerikancılık meseleleridir bunlar. ‘Baykal’a evet ya da hayır deme yetkisi sokak çapulcularının değil, delegenin işidir. Muhalifler de Amerikancı’dır.’

Eski parti başkan adaylarından Ertuğrul Günay’ın da tek hedefi Deniz Baykal’dır. Kürsüden elinde belgelerle Baykal’ın borsada oynadığını kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu sırada kürsünün bulunduğu platforma bir kedi çıkar. Kurultay başkanı, Günay’ın sözünü kesmeye çalışırken, görevliler de kediye saldırır. Bunun üzerine Günay’ın sarf ettiği sözler, CHP kurultaylarının geldiği nokta açısından çok anlamlıdır: ‘Tamam beni susturuyorsunuz, bari hayvan haklarına saygılı olun.’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!