Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, çamur siyaseti dediğimiz bir siyaset tarzını Türk siyasi hayatına maalesef istikrarlı bir şekilde yerleştirmeye çalışıyor. Daha önce de defalarca benzer iftiralarda bulundu. Pek çok şey atıyor, soru soruyor, 'Siz şöyle yaptınız mı, yapmadınız mı? Yoksa belgeleri açıklayacağım' diyor. Açıkladığı bir belge yok." dedi.
Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesiyle ilgili iddialarda bulunduğu hatırlatılarak, "Cumhurbaşkanı'nın avukatı tarafından sahte olduğu açıklanan bu belgelerle ilgili yeni bir yargı süreci işleyecek mi? Kılıçdaroğlu neden şu ana kadar suç duyurusunda bulunmadı?" diye sorulması üzerine Bozdağ, Türkiye ve Türk siyaseti adına utanç verici bir tabloyla karşı karşıya olduklarını belirtti. Bozdağ, "CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, çamur siyaseti dediğimiz bir siyaset tarzını Türk siyasi hayatına maalesef istikrarlı bir şekilde yerleştirmeye çalışıyor. Daha önce de defalarca benzer iftiralarda bulundu. Pek çok şey atıyor, soru soruyor, 'Siz şöyle yaptınız mı, yapmadınız mı? Yoksa belgeleri açıklayacağım' diyor. Açıkladığı bir belge yok." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun daha önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, "İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı var", "Dünyanın en zengin başbakanlarından biri", "Şu kadar bakanda ByLock var" gibi çeşitli iddialarda bulunduğunu ancak hepsinin yalan çıktığını kaydeden Bozdağ, şöyle devam etti:
'BU AÇIK BİR ŞEKİLDE MEYDAN OKUMADIR'
"Bir suç duyurusunu yargıya talimat olarak gösterdi. Başka bir belge açıkladı, Başbakan Yardımcısı o zaman 'Hayati Bey ÖSYM'ye talimat verdi, falancayı üniversiteye yerleştirin' diye, bir belge açıkladı. Hepsi fos çıktı, bir kısmı çarpıtma bir kısımı da uydurma çıktı. Diğer dediklerinin hiçbirini ispat edemedi. Soruyor, 'sen açıkla yoksa ben açıklayacağım. Ben dürüst adamım, namuslu adamım, ahlaklı adamım'... Peki dürüst, ahlaklı adam, haysiyetli, şerefli adam başkalarının haysiyeti ve şerefine iftira atar mı, bunu lekeler mi, çamur atar mı? Elinde bir belge olmadan insanları suçlar mı? 21 Kasım'da konuştu, orada bir yerde 'dolar bozdurun' diye bağırıyorlar. 'Sen dolarları ha bire oraya gönderiyorsun, zaten vatandaşın cebinde dolar yok ki bozduracak' diyor. Cumhurbaşkanı'na diyor 'Sen dolarları oraya gönderiyorsun'. Sonra bir takım akrabalarından bahsetti. Cumhurbaşkanımız çıktı 'Siz bu dediklerinizi ispatlarsanız, ben cumhurbaşkanlığından istifa ediyorum, siyaseti de bırakıyorum' dedi. Bu açık bir şekilde meydan okumadır. Abdestinden şüphesi olan birisi böyle bir meydan okumayı yapabilir mi? Yapamaz. Sayın Erdoğan, CHP'nin Genel Başkanı ve Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak isteyen çevreler, hepsi için altın bir fırsat verdi. 'İspat edin başka ülkelerle, terör örgütleriyle, istihbarat örgütleriyle, Türkiye'nin düşmanlarıyla işbirliği yaparak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı göndermek için kendinizi yormanıza gerek yok, ben hiçbirinizi yormadan bırakacağım' dedi."
'BİR KAĞIT PARÇASI GÖSTERDİ'
Bunun üzerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bir hafta sonra açıklayacağım" dediğini aktaran Bekir Bozdağ, "Bir kağıt parçası gösterdi. Daha o kağıt parçasının gösterilmesinin üzerinden fazla bir zaman geçmeden hemen Avukat Sayın Ahmet Özel, 'Bunların hepsi yalandır, gösterilen kağıt parçaları da sahtedir. Gönderilen bir kuruş para yoktur.' dedi." değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu'nun, "vergi cenneti bir adada şirket kurulduğu ve bu şirketin üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakını olan bazı kişiler tarafından para aktarıldığı" iddiasında bulunduğunu belirten Bozdağ, bu kişilerin de hemen akabinde çok net bir şekilde bu iddiaların tamamının yalan olduğunu söylediğini anımsattı. Bir iddiada bulunan kişinin bu iddiasını ispatla mükellef olduğuna işaret eden Bekir Bozdağ, "Yalan söylemeyen birine düşen görev, iddiasını ispatlamaktır. Her müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Çıkıp demesi lazım gelmez mi, 'İşte benim elimde belgeler şunlar. Ben bu belgeleri size dağıtıyorum'. Demez mi?" diye konuştu.
"Gösterdiği evrakları neden dağıtmamış olabilir sizce?" sorusu üzerine ise Hükümet Sözcüsü Bozdağ, "Elinde bomba patladı, perişan oldu da ondan dağıtamadı." değerlendirmesini yaptı. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü elinde gösterdiği kağıt parçalarının gerçekten kağıt parçası olduğu, kendisini iftiracı durumuna düşüren ve kendisinin müfteri olduğunu ispat eden belge halini aldığını fark etti, çünkü kafa basmıyor. Gelen evrakın üzerindeki gönderen, giden yerler, bu nedir ne değildir bunları anlayacak kadar bir hesap bilmeyen hesap uzmanı olduğu için ne yaptı? Çuvalladı, bomba elinde patladı. Sahtekarlığı, müftericiliği, yalancılığı, ahlaksızlığı deşifre olduğu için bunu ispat eden bu kağıt parçalarını medyaya dağıtmaktan çekiniyor."
"Sayın Kılıçdaroğlu yanıltılmış olabilir mi? Zira benzer iddialar sosyal medyada, FETÖ'ye müzahir kişiler ve hesaplar tarafından bir kaç ay önce benzer şekilde paylaşılmıştı. Onların hazırladığı bir dosya halinde, 'önemli bir yolsuzluk dosyasını size ulaştırıyoruz' gibi Sayın Kılıçdaroğlu'na ulaştırılmış ve yanıltılmış olabilir mi?" sorusunu da yanıtlayan Bozdağ, şunları söyledi:
'BUNLARIN İKİSİNİ BİRBİRİNDEN AYRI DÜŞÜNMEMEK LAZIM'
"Sayın Kılıçdaroğlu hesap uzmanıyım diyor. Genel müdürlük yapmış. Türkiye'de uzun yıllardır siyaset yapıyor, 2010'den beri de bir partinin genel başkanlığını yapıyor. Bu kadar önemli görevlerde bulunan bir kişinin 'ben yanıltıldım' deme hakkı yoktur. Çünkü gelen her konuyu tetkik etmek, doğru mu eğri mi diye incelemek, ondan sonra konuşmakla mükelleftir. Bu gönüllü bir taşeronluk işbirliğidir. Bakın ABD'de Sarraf'la ilgili bir dava başlıyor. Sarraf, baskıyla iftiracı haline geldi, oradan Türkiye suçlanırken, eş zamanlı bir şekilde Türkiye'de de ana muhalefet partisinin lideri yine Türkiye'yi ve Türkiye'nin Cumhurbaşkanını, yakınlarını, ailesini lekeleyen, karalayan büyük bir iftira kampanyası başlattı. Bir yandan New York'ta bir parça sürüyor, şimdi eşzamanlı burada. New York'taki ne? İşte ABD yargısı ve FETÖ'cüler orada sürdürüyor, şimdi bu işbirliğinin Türkiye ayağı da parçası da hiç şüphesiz CHP'nin Sayın Genel Başkanı. O da ne yapıyor? O da bunu dillendirmeye başlıyor. Eş zamanlı, bunların ikisini birbirinden ayrı düşünmemek lazım. Çünkü ikisinin de hedefinde Türkiye, ikisinin de hedefinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan var, ikisinin de hedefinde Türkiye'nin hükümeti var. Dünyaya, bağımsız Türkiye'nin gücüyle, kudretiyle ilgili uygun tavır ortaya koyan, milletin ve devletin hukukunu koruyan bir yönetim istemiyorlar. Kılıçdaroğlu gibi kukla bir lider isteniyor ve Türkiye'nin başındaki Sayın Cumhurbaşkanımızı milletin gözünden ve gönlünden düşürmek için iftira kampanyalarını beraber yürütüyorlar."
'BUNLARIN KARŞILIĞINI YARGIDA VERECEKLER'
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına ilişkin "Bu konu artık CHP'nin yargıdan kaçırabileceği bir konu değil, 'Onlar versin, götürsün' falan değil. Sen ister ver ister verme, zaten tazminat davaları açıldı. Savcılıklara suç duyurusu yapıldı. Dolayısıyla bunların karşılığını yargıda verecektir ama bunların büyük karşılığını da halk sandıkta soracaktır." dedi.
Bozdağ, katıldığı Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve ailesine iftira attığı için evrakları paylaşmadığını belirten Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun gönderildiğini iddia ettiği paraların elindeki kağıt parçalarında görünmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu'ndan, elindeki evrakları göstermesini isteyen Bozdağ, "Gösteremez. Neden? Gönderilen para yok." dedi. Bu evrakların sahte ya da çarpıtılmış olabileceğine işaret eden Bozdağ, evraklar verildiğinde bunun hemen ortaya çıkacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok net, kesin bir şekilde, "Yapmadım, yalandır, sahtedir." dediğini hatırlatan Bozdağ, bu sözlere karşı Kılıçdaroğlu'nun elindeki evrakları millete göstermesi gerektiğinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu'nun, söz konusu belgelerle ilgili 'Ben araştırdım, hesap uzmanıyım. Sevgili Erdoğan yanına doktor al." dediğini aktaran Bozdağ, şöyle konuştu:
"Ben de diyorum ki senin yanına doktor almana gerek yok, araştırdıysan, hesap uzmanıysan, her işi iyi biliyorsan çıkar şu kağıt parçalarını medyaya, herkese ver. Şimdi gelmişler 'Meclis araştırsın'. Sen araştırmadın mı bunu? İncelemedin mi? Doğru mu, eğri mi diye teyit etmedin mi? Belli ki kağıdın geldisine, gittisine, şurasına, burasına bakmamış, veriyorlar kullanıyorlar. Türkiye'de kullanımı en kolay malzeme Kılıçdaroğlu'dur. Onun için uluslararası örgütler, terör örgütleri veya istihbarat örgütleri Türkiye'de kimi kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Hemen geliyorlar, kullanıyorlar. Bu kullanışlı malzemeden CHP'yi de CHP'lilerin kurtarması lazım."
'CEPHELEŞME ÖYLE BİR NOKTAYA GELDİ Kİ'
"Kılıçdaroğlu bu evrakları kullanarak kendi grubunu nasıl ikna etmiş olabilir?" sorusunu Bozdağ, "Türkiye'de şöyle bir şey var maalesef, söylenenin yalan, kağıt parçalarının sahte olduğu açıklandıktan sonra o kağıt parçalarını görmeyen yüzlerce, binlerce insan sosyal medyadan... Televizyonlarda da kendisinin hukukçu olduğunu söyleyen, hukukla alakası olduğunu zannetmediğim pek çok kişi 'Efendim kağıtları gösterdi, elini salladı, işte bu.' diyor. Gösterdi de ne var onun içerisinde? Sen o kağıttaki bir tane yazıyı okuyabildin mi?" diye yanıtladı. İnsanların, kendi genel başkanlarına "Sen birinin haysiyetiyle, onuruyla, şerefiyle oynuyorsun. Çok ciddi bir şey söylüyorsun. Söylediğin şeyi benim görmem lazım." demesi gerektiğini ifade eden Bozdağ, bunu görmediği zaman, bu insanların genel başkanına tavır geliştirilmesi gereğine dikkati çekti. Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bu bölünmüşlük, cepheleşme öyle bir noktaya geldi ki Cumhurbaşkanımıza kim saldırırsa saldırsın, bazı çevreler saldıran teröristse, terörist olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Saldıran başka ülkenin istihbarat örgütüyse, o olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Saldıran Türkiye düşmanıysa, o olduğuna bakmadan peşine düşüyor. Şimdi maalesef burada da aynı şeyi görüyoruz. 'Cumhurbaşkanımıza saldırdı' diye, Cumhurbaşkanımıza ve ailesine karşı kin ve nefret içerisinde olan bir çevre ne yapıyor? Hemen bodoslama buna saldırıyorlar. Ben, sağduyulu, aklını ideolojinin emrine vermemiş, kin ve düşmanlıkla kalbini ve aklını rehin etmemiş olan CHP'lilerin bizim sorduğumuz bu soruların tamamını Kılıçdaroğlu'na sorduklarını düşünüyorum. 'Bizi bu kadar rezil, kepaze etmeye, bizi müfteri duruma düşürmeye hakkın yok.' dediklerini duyar gibiyim."
'ADAM BAKMAZ MI'
Kılıçdaroğlu'nun, FETÖ'nün, başka ülkelerin istihbarat örgütlerinin, Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu yaparak, Atatürk'ün partisini, Atatürk'ün partisi olmaktan çıkarmaya hakkının olmadığını dile getiren Bozdağ, "Diyor ki adam, 'Mustafa Gündoğan özel kalem müdürü. Adam bir bakmaz mı Cumhurbaşkanının özel kalem müdürlüğünü kimler yaptı? Bunlar gizli insanlar değil. Hepsinin ismi, SGK kaydı var. Bir bakmaz mı?" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Benim böyle bir özel kalem müdürüm olmadı." dediğini anımsatan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Peki haya, ahlak sahibi birisinin 'Biz yanlış yaptık, özür dileriz. Öyle değilmiş.' demesi gerekmez mi? Adamdan tık var mı? Tık yok. Niye yok? Emin olun utanma hissi yok. Haya sahibi bir adam yalan söylediğinde, iftira ettiğinde bu ortaya çıktığı zaman kızarır, bozarır, utanır, ne yapacağını şaşırır. Ama dikkat edin bir tane kızarma, bozarma, utanma yok. Çünkü bunlar haya hissini kaybetmişler. Haya olduğu zaman inan kızarır ama onu kaybetmiş adam. Her şeyi maalesef söyleyebiliyor ve utanmadan da tekrar edebiliyor. Burada bir sürü böyle iftira var."
"Cumhurbaşkanlığı veya siz bir suç duyurusunda bulunacak mısınız?" sorusu üzerine Bozdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dava açtığını, şimdi "bir dava daha açacağını" söylediğini anımsattı.
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun söylediği diğer isimlerin de davalarının olacağını belirterek, bu açılan davalarda, tazminattan kurtulmak isteyen kişinin, iftiracı olmadığını ispat etmesi gerektiğini söyledi. "Ne yapacaklar? Bu belgeleri, evrakları götürüp mahkemeye vermeleri lazım. Ve bunların doğru olduğunu mahkemenin huzurunda ispat etmeleri lazım. Mahkeme onların dediğinin doğruluğuna kanaat getirirse davaları reddeder. O zaman bunların dediği doğrulanmış olur." diyen Bozdağ, mahkemenin bunların dediğini kabul etmemesi durumunda, "sen iftiracısın" diye tazminata hükmedeceğini kaydetti. Bozdağ, hakaretten, iftiradan yürüyecek ceza soruşturmalarının ve kovuşturmalarının da olabileceğine işaret ederek, "Bu konu artık CHP'nin yargıdan kaçırabileceği bir konu değil, 'Onlar versin, götürsün' falan değil. Sen ister ver ister verme, zaten tazminat davaları açıldı. Savcılıklara suç duyurusu yapıldı. Dolayısıyla bunların karşılığını yargıda verecektir ama bunların büyük karşılığını da halk sandıkta soracaktır." dedi.
'YAPTIKLARI YENİLİR YUTULUR ŞEYLER DEĞİL'
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Ben diyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu'na, 'Siz Türkiye'den, Türkiye'nin hükümetinden, Türkiye'nin Cumhurbaşkanından ne istiyorsunuz da siz Türkiye'nin bütün düşmanlarıyla Türkiye'ye, Türk milletine, Türkiye'nin hükümeti ve Cumhurbaşkanına karşı ittifak ve işbirliği yapmaktan çekinmiyorsunuz.' Böyle bir şey olabilir mi? Kılıçdaroğlu, bugün Türkiye'nin ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir, milli bir sorunu haline gelmiştir. Yaptıkları yenilir yutulur şeyler değildir." dedi.
Dünyanın bağımsız, Türkiye'nin gücüyle kudretiyle ilgili uygun tavır ortaya koyan, milletin ve devletin hukukunu koruyan bir yönetim istemediğini belirten Bozdağ, "Kılıçdaroğlu gibi kukla bir lider isteniyor ve Türkiye'nin başındaki Sayın Cumhurbaşkanımızı milletin gözünden ve gönlünden düşürmek için iftira kampanyalarını beraber yürütüyorlar." diye konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti hükümeti ve Türkiye'ye saldıranların gönüllü destekçisi olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şunları söyledi:
"17-25 Aralık oldu mu? Peki 17-25 Aralık'ın Türkiye'de hala siyasi müdafi kimdir? CHP'dir. O kumpas kasetlerini Meclis grubuna getirip dinleten kimdir? O'dur. 'Türkiye DEAŞ'a yardım ediyor' iftirasını uluslararası çevreler FETÖ taşeronu eliyle Türkiye üzerinden kurdukları kumpasla ispata kalkıştılar. Peki, MİT tırları kumpasının Türkiye'ye, milletimize ve devletimize iftirasının Türkiye'deki siyasal sözcülüğünü kim yaptı? Aynı şekilde Kılıçdaroğlu yaptı, FETÖ ile beraber iş birliği içerisinde. Arkasından Gezi hadiseleri oldu sokağı terörize etmek ve halkı ayaklandırmak istediler tam Gezi'nin göbeğinde kim vardı? Kılıçdaroğlu vardı. Hendek terörü oldu, hendek terörüne karşı duracağı yerde hendeğin ötesindekilere 'arkadaşlar' diye hitap eden ve 7 Haziran seçimlerinde HDP'nin barajı geçmesi için yapmadığı şey kalmayan, 'Birlikte Türkiye'yi salladık' diyenler yine onlardı."
Türkiye'nin FETÖ'nün hain darbe girişimini yaşadığını anımsatan Bozdağ, "Büyük bir felaket oldu. Darbenin arkasından FETÖ, 'Bu tiyatrodur' dedi, sonra 'kontrollü darbedir' dedi, kontrollü darbenin avukatı Türkiye'de CHP oldu. 'Adil Öksüz MİT ajanı' diye belge savcılıklara götürüp verdiler, yine FETÖ'cülerin uydurduğu ve gönderdiği sahte evraklar olduğu ortaya çıktı. Kim Türkiye'nin, Cumhurbaşkanının aleyhine bir iftira veriyorsa eline adam bu iftira mıdır, değil midir diye bakmıyor bile. Aldığı gibi bodoslama dalıyor, nedir, ne değildir, ne getirir, ne götürür bakmıyor. Gözü kin ve nefretten hiçbir şeyi göremez hale gelmiş." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun "göz var görmüyor, kulak var duymuyor ve akıl var kullanmıyor" haline geldiğini vurgulayan Bekir Bozdağ, şöyle konuştu:
"Bu düşmanlıktan, kin ve nefretten kurtulmadığı sürece Türkiye'nin lehine bir nefes alamaz. Şu anda gerçekten Türkiye çıkarlarının aleyhine en büyük icraatı CHP'nin Genel Başkanı yapıyor. Merkel dedi ki 'Türkiye güvenli ülke değildir gitmeyin', kendisi açıklama yaptı Alman gazetelerine, 'Türkiye güvenli bir ülke değil, gelmeyin' dedi. Baktığınız zaman onlar Türkiye'nin aleyhine ne açıklama yapıyorlarsa, uluslararası güçler, istihbarat örgütleri, gazeteler, devletler, terör örgütleri onun Meclis'teki ve Türkiye'deki legal görünümlü sözcüsü hiç tereddütsüz CHP. Burada da aynısını görüyoruz. Ben diyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu'na, siz bu Türkiye'den ne istiyorsunuz, Türkiye'nin hükümetinden ne istiyorsunuz, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'ndan ne istiyorsunuz da siz Türkiye'nin bütün düşmanlarıyla Türkiye'ye, Türk milletine, hükümet ve Cumhurbaşkanı'na karşı ittifak ve iş birliği yapmaktan çekinmiyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugün ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir, milli bir sorunu haline gelmiştir. Yaptıkları yenilir, yutulur şeyler değildir, ülkesine, devletine, milletine her gün iftira yoluyla zarar veren bir kişiyle karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanımızın değişiyle siyasi bir hıyanet anlayışıyla, genel başkanıyla karşı karşıyayız."
'SENİ KİM KULLANIYOR'
"Kılıçdaroğlu'na belgelerin verildiği" iddiası hatırlatılarak, bunu kimin yaptığının sorulması üzerine Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunu ben de merak ediyorum. Buradan soruyorum Kemal Kılıçdaroğlu'na, dürüst adam, ahlaklı, şerefli olduğunu iddia eden birisi bir belge açıklıyorsa bu belgeyi kimden aldığını da açıklaması lazım. 'Ben haber kaynağımı gizli tutarım' sen gazeteci değilsin, böyle bir yeminin yok. Ben şimdi soruyorum, bunu kim verdi sana? FETÖ'cüler mi, yoksa bazı ülkelerin istihbarat örgütleri mi, yoksa diğer terör örgütlerinden herhangi birisi mi, yoksa Türkiye düşmanlarından bizim bilmediğimiz başka birisi mi verdi veya siz mi oluşturdunuz bu sahte belgeleri veya çarpıtıyor musunuz? Yani seni kim kullanıyor? Kendi kendine durumdan vazife çıkarıp böyle bir iftirayı sen mi yapıyorsun yoksa seni kim kullanıyor? Şimdi namuslu bir adam bunu millete karşı siyaset yapmanın sorumluluğu gereği dürüstçe açıklaması lazım."
FETÖ'cülerin söz konusu iftiraları daha önce bazı internet sitelerinden yayılmak istendiğini anımsatan Bozdağ, "Epey oldu. Şimdi eline kendiliğinden gelmediğine göre, eğer kendileri uydurmadıysa bir yerden geldi. O zaman kim verdi? Fısıltı gazeteleri dolaşıyor şunlar, bunlar verdi diye. Ben de merak ediyorum. Herhangi bir istihbarat örgütü mü verdi? Verdiyse sen veren ülkenin çıkarlarına mı çalışıyorsun? O istihbarat örgütlerinin angaje ajanı mısın? Nesin sen, kendi ülken aleyhine çalışıyorsun. Yok bir terör örgütü verdiyse o zaman sen bu terör örgütünün destekçisi misin? Bu terör örgütü ile arandaki ilişki nedir bunu açıkla. Türkiye düşmanları verdiyse senin bu Türkiye düşmanlarıyla olan muhabbetinin sebebi nedir, bunu açıklaması lazım." açıklamasını yaptı.
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun bunları açıklamak yerine bir soruyla insanları kirlettiğini, iftira attığını belirterek, "Sonra da o iftirasıyla ilgili kendince halkı inandırmak, doğru söylüyormuş imajı vermek için bir takım kağıt parçalarını gösteriyor." dedi. Kılıçdaroğlu'nun partisinin kongresi öncesi parti içi muhalefeti domine etmek için mi bu tür söylemlere başvurduğunun sorulması üzerine, Bozdağ, bunun hesabını Kılıçdaroğlu'nun bileceğini ifade ederek, "Bizim gördüğümüz şey çok açık, Türkiye'ye karşı bir projenin Türkiye ayağında alınan taşeronluk vazifesidir. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'na, hükümetine daha doğrusu Türk milletine ve Türkiye devletine karşı doğruluk, dürüstlük kisvesi altında bir taşeronluk vazifesidir." diye konuştu.
'O ZAMAN NEDEN DAĞITMIYORSUN'
Doğru söylemenin önemine değinen Bozdağ, "Tarihte çok iftiralar var. Yani Hazreti İsa'nın temiz ve pak annesi Meryem Hanımefendiye de iftira etti o dönemin müfterileri, Peygamber Efendimiz'in mübarek ve pak eşine de iftira edenler oldu. Bu iftiralara inanan maalesef insanlar da oldu. Sonra Rabbim hepsini temize çıkardı." dedi. Başbakan Yardımcısı Bozdağ, iftiracıları münafık, iki yüzlü ve yalan söyleyen insanlar olarak nitelendirerek, "Türk siyasetine baş münafıklarından bir tanesi Kılıçdaroğlu ve konuştuğunda yalan söylüyor ve bu münafıklık alametidir ve bu alameti üzerinde maalesef taşıyor. Olacak iş mi?" sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu'nun iddiasını hatırlatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanımız çok net söyledi, 'Onu ispat edin ben siyaseti bırakıyorum, cumhurbaşkanlığından da istifa ediyorum.' Çok net bir duruştur. Ona düşen nedir, bunu ispat etmek. Önceki gün birtakım kağıt parçalarını açıkladı. Şimdi o kağıt parçalarında ne diyor, para gönderdiğini iddia ediyor, 'Bakın ispatı da burada, dekont. Gönderen banka, alan belli hepsi belli gönderdi' diyor. O zaman açıklama yapıldı, 'Bunlar yalandır, bu kağıt parçaları da sahtedir.' Şimdi burada Kılıçdaroğlu'na dürüst, namuslu, söylediğinden emin olan, iftira etmediğini düşünen, yalan söylemediğini düşünen birinin yapacağı şey, elindeki bu kağıt parçalarını gazetecilere, görsel medyaya vermesidir, Parlamentoda milletvekillerine dağıtmasıdır, İstanbul'da halka dağıtsın. Siz elinizde bir şey olduğunda kapı kapı dağıttınız, daha önce iftiralar yaptığınızda eğer kendinize güveniyorsanız yapıyorsun."
"O zaman neden dağıtmıyorsun bunu?" diye soran Bekir Bozdağ, şunları kaydetti:
"Savcıya, adliyeye ver. Oraya da vermiyor. Kardeşim niye vermiyorsun? 'Efendim, bu suç değilmiş.' Peki sen nereden biliyorsun suç olmadığını? Sen bir ver bakalım. Ne diyorsun? 'Kara para aklama, vergi kaçırma' diyorsun. Vergi kaçırma bizim hukukumuzda suç. Başka bir sürü iftiralarda bulunuyorsun götür ver savcılığa inceletsin, adam vermiyor. Savcılar götür ver, 'Ben vermem, re'sen onlar araştırabilir, ben siyasi polemik yapıyorum.' Sen şimdi siyasi polemik yapıyorsun diye milletin haysiyetine, ahlakını, namusunu, şerefini lekeleyemezsin ki. Ben şimdi desem ki Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir numaralı yalancısıdır dediğim zaman ben bunun ispat etmem gerekmez mi? Şimdi bu diyor ki 'Ben söyledim, bir numaralı yalancı olmadığını sen ispat et.' Böyle bir şey olur mu? Sen iddia ediyorsun, iddianı ispatla mükellef olan sensin. Elindeki kağıt parçalarını niye veremiyor? Bu kağıt parçaları Kılıçdaroğlu'nun yalancılığını ispat eden evrak durumunda olduğu için veremiyor."
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Bazı uluslararası çevreler, 'Türkiye DEAŞ terör örgütüne yardım ediyor' iftirasını ortaya çıkardı. Sonra FETÖ terör örgütü eliyle Türk yargısı üzerinden bu iftirayı, kurdukları kumpasla ispat etmeye kalktılar. Şimdi, 'Terör örgütüne Türkiye yardım ediyor' sözünü Türk siyasetinde en çok kullanan parti hangisi? CHP. Genel başkan hangisi? Kılıçdaroğlu. Böyle bir şey olmadığını kendi de bildiği halde bunu niye kullanıyor? 'Türkiye devleti teröre yardım eden devletlerden biri olsun, Türkiye'yi yönetenler uluslararası ceza mahkemesinde yargılansın, Türkiye uluslararası toplumdan izole edilsin, Türkiye'ye yaptırım uygulansın' diye. Bir insan kendi ülkesinin aleyhine uluslararası alanda sonuçlar çıksın diye bunu yapar mı?" dedi.
Bozdağ, siyasetin seviyesinin yerin dibine sokulduğunu belirterek, siyasette rekabetin plan, program ve projeyle yapıldığını ancak ana muhalefetin rakibini kirletemeyince yakın çevresi üzerinden onu kirletmeye çalıştığını ifadesini kullandı. Bozdağ, "İftirayla rakibini yıpratmak, halkın gözünden, gönlünden düşürmeye çalışmak çok net, çok büyük bir şerefsizliktir, çok büyük bir namussuzluktur, çok büyük bir ahlaksızlıktır, çok büyük bir alçaklıktır. Hiç tereddütsüz. Ama iftirayla rakibinin çocukları, akrabaları, arkadaşları, dostlarını da lekeleyerek rakibine zarar vermeye kalkmak ise daha büyük bir namussuzluktur, daha büyük bir şerefsizliktir ve daha büyük bir ahlaksızlıktır, daha büyük bir alçaklıktır. Türk siyasetini bu kadar çamura, pisliğe bulamaya Sayın Kılıçdaroğlu'nun hakkı yok." diye konuştu.
'O PİS KOKUYLA TÜRKİYE'Yİ KOKUTMAYA GAYRET EDİYOR'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na "Kılavuzu karga olan kendisini pislikten kurtaramaz." diye seslenen Bozdağ şöyle devam etti:
"Kendi kokar, etrafını kokutur. Yetmez, bütün memleketi kokutur. Çünkü bir kabın içinde ne varsa dışa o sızar ya, pisliğin içinde gezenin üstü başı o pislikle dolanır ve her tarafa o pis kokuyu yayar. Maalesef şu anda Kılıçdaroğlu'nun kılavuzları karga ve onlarla beraber gezdiği yer hep pis olan yerler. O pis kokuyla Türkiye'yi de kokutmaya gayret ediyor. Ama Türkiye'yi kokutamayacaktır. Türkiye, pislikte gezen insanları çok iyi bilen bir halka sahiptir. Bu halk, onlarla temiz olanları ayırt edebilecek çok büyük bir basirete sahiptir. Bunlara en büyük cevabı o verecektir. Ben temiz, ahlaklı siyaset istiyorum. Ben doğru sözlü siyasetçiler istiyorum. Ben başka ülkelerin hukukunu korumak için Türkiye'nin hukukuna saldıran siyasetçi istemiyorum."
"Bir muhalefet partisi kendi ülkesi sıkıntıya girsin, ekonomisi çöksün, güvenlik ortamı ortadan kalksın, huzur olmasın diye gayret eder mi?" diye soran Bozdağ, bütün bu olumsuzluklar olsun diye gece gündüz çalışan bir muhalefetin varlığına işaret etti. Bekir Bozdağ, milletin en büyük cevabı sandıkta vereceğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu'nun iddia ettiği belgelerin sahte mi yoksa çarpıtılmış mı olduğunun sorulması üzerine Bozdağ, "Biz iddiada bulunmuyoruz, gerçeği söylüyoruz. Bizim genel başkanımız ve Cumhurbaşkanımız ile ilgili iftirada bulunuyor. Sonra o iftirayı geri çekiyor. Evladı, dünürü, akrabaları, yakınları üzerine gidiyor. Sonra orada ne diyor? 'Dışarı para gönderdi' diyor. Şimdi bu sefer dışarı göndermemiş olabilir, başka bir şey moduna doğru dünkü açıklamalarda geçiyor." yanıtını verdi. Dışarı para aktarmadıklarını vurgulayan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu göndermedim diyorsam, bunu gönderdiğimi kim ispat edecek? 'Gönderdi' diyen ispat edecek. Kendisi 'gönderdiğini ispat ediyorum' dedi. Salı günü grup toplantısında o kağıt parçalarını öyle kullandı. Ben de diyorum ki 'ben göndermedim, o kağıt parçaları sahtedir, senin söylediklerin de yalandır. O zaman üzerine düşen, bu kağıt parçalarının sahte olmadığını ispat etmesi lazım. Bunun yolu ne? O kağıt parçalarını medyaya vermek. Ben şimdi soruyorum Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine. Medyaya bu kağıt parçalarını niye vermiyorsunuz? Daha başka bir şey soracağım. Acaba Kılıçdaroğlu bu kağıt parçalarını partide kaç kişiye verdi? Parti Meclisine, Merkez Yürütme Kurulu üyelerine, grup başkanvekillerine verdi mi? Kime verdi. Ben partisinden de yeteri kadar insana verdiğini düşünmüyorum. Vermemiştir. Belki bir iki kişinin haberi vardır."
Konunun CHP'nin Parti Meclisi'nde dün müzakere edildiğinin söylendiğini aktaran Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun "kağıt parçalarını" parti meclisi üyelerine dağıtıp dağıtmadığını sordu? Bozdağ, "Veremez. Yalancı, yalanın ortaya çıkması ve hele hele kendi elindeki kağıtla yalancılığının ispat edilmesinden rahatsız olur. Müfteri bunu yapamaz. Yalancı, müfteri değilse yapacağı şey bu belgeleri hemen açıklamaktır." değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu'nun bu belgeleri kamuoyuna açıklamasını beklediğini söyleyen Bozdağ, "Kılıçdaroğlu, Türkiye aleyhine uluslararası alanda oluşacak algıları doğru yerine ikame etmek için politika üretiyor. Terör örgütü FETÖ, DHKP-C ve PKK'nın ürettiği gündemlerin Türkiye'de neredeyse tek savunucusu..." dedi.
'İNSAN KENDİ ÜLKESİNİN ALEYHİNE SONUÇLAR ÇIKSIN DİYE BUNU YAPAR MI'
Bazı uluslararası çevrelerin "Türkiye, DEAŞ terör örgütüne yardım ediyor" iftirasını ortaya çıkardıklarını hatırlatan Bozdağ, bu çevrelerin bu iftiraları FETÖ eliyle Türk yargısı üzerinde kurdukları kumpasla ispat etmeye kalktıklarını belirtti. "Türkiye, DEAŞ terör örgütüne yardım ediyor." sözünü Türk siyasetinde en çok kullanan partinin CHP olduğuna işaret eden Bozdağ, bu sözlerin "Türkiye devleti teröre yardım eden devletlerden biri olsun, Türkiye'yi yönetenler uluslararası ceza mahkemesinde yargılansın, Türkiye, uluslararası toplumdan izole edilsin, Türkiye'ye yaptırım uygulansın" diye kullanıldığını kaydetti.
"İnsan, kendi ülkesinin aleyhine uluslararası alanda sonuçlar çıksın diye bunu yapar mı?" diye soran Bozdağ, şöyle konuştu:
"Darbe girişimi oldu, herkes yurt dışında FETÖ'yü himaye ediyor. Amerika, Almanya himaye ediyor, diğerleri himaye ediyor. Şimdi bu himayenin Türkiye'deki yansıması kim? Aynısını onlar yapıyor, başka bir şekilde. 'Türkiye güvenli ülke değil, gitmeyin' deniliyor. Kendisi (Kılıçdaroğlu) açıklama yapıyor, 'Evet gelmeyin, Türkiye güvenli ülke değil' diyor. Neden? Türkiye zarar görsün. Basın özgürlüğü ve diğer konularda Batı'yla aynı dili kullanıyor. Can Dündar konusunda batıyla aynı dili kullanıyor. Suriye konusunda Esad ile aynı dili kullanıyor."
Mültecilere yardımın Türkiye'nin göğsünü kabarttığını belirten Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
"Kılıçdaroğlu, uluslararası topluma diyor ki 'Siz, Türkiye'nin Cumhurbaşkanına inanmayın. Türkiye bu yardımı yapmadı. Türkiye bu kadar para harcamadı.' Bizi şikayet ediyor. Türkiye'ye iftira ederek bunu yapıyor. Be merak ediyorum. İnsanın, Türkiye'nin Suriye politikasında aldığı bu tedbirleri, bu yardımları, övüneceği yerde, bunları karalamak, lekelemek için böylesi bir soru sorarak iftira kampanyasına başlamasının sebebi nedir acaba?"
Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'de Suriyeliler için yapılan harcamaları sorgulamasına ilişkin Bozdağ, Almanya İçişleri Bakanlığının da 900 bin kişi için 16 milyar avro harcadığını açıkladığını söyledi. Türkiye'nin 3,5 milyon civarında Suriyeliyi misafir ettiğini anımsatan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Merkel'e, 'Ey Merkel sen bu parayı nereye harcadın' de bakayım. Almanya'nın aleyhine bir kelime söyleyemez ama mesele Türkiye olunca konuşuyor. Niye konuşuyor? Türkiye'yi bu konuda uluslararası alanda zayıflatmak, Türkiye'nin uluslararası alanda Suriyeli mültecilere kucak açması nedeniyle edindiği prestiji yok etmek, Türkiye'ye kötü gözle bakmalarına yol açmak için. Bütün dünyaya 'Türkiye'nin Cumhurbaşkanına, hükümetine inanmayın onlar sizi aldatıyor' demek istiyor."
'KILIÇDAROĞLU HESABI ÖNCE YARGIYA VERECEK'
Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun Suriyelilere harcanan paraya ilişkin açıklamalarıyla Türkiye içinde Suriyelilere olan karşıtlığı da artırdığını, bunun kabul edilemeyeceğini bildirdi. Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye hükümetinin politikalarının karşısında yer alanların yanında durduğunu belirten Bozdağ, "Sen ne istiyorsun bu ülkeden? Biz kiminle sıkıntı yaşıyorsak hep onların yanında yer alıyorsun. Allah aşkına, Türkiye'nin haklı bir yönü yok mu bu kadar olayın içinde? Aziz milletimizin bütün bu olup bitenleri çok iyi değerlendirdiğine yürekten inanıyorum. Kılıçdaroğlu hesabını önce yargıya verecektir. Sonra da halk sandıkta, yaptıkları iftira ve yalanların hesabını soracaktır." ifadesini kullandı. "CHP Genel Başkanını, uluslararası bir istihbarat şebekesinin, bir terör şebekesinin kullandığı bir isim gibi zikrettiniz. Böyle bir şeye neden ihtiyaç duysun CHP Genel Başkanı? İlişkileri mi var, bir anlayış birliktelikleri mi var?" sorusu üzerine Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olma sürecinin çok önemli olduğunu söyledi.
Bekir Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkışının 2008'de Deniz Feneri davası süreciyle başladığına dikkati çekti. Bozdağ, şu görüşlere yer verdi:
"İstanbul'a belediye başkanı adayı yaptılar, orada oyları artırdılar ve parlattılar. Sonra da bir kaset komplosu üzerine CHP'nin genel başkanı oldu. Deniz Baykal'ı ziyaret ettik, Allah şifa versin, Baykal'ın evinden çıkışta 'Ben aday değilim' dedi, çıktı aday oldu. Şimdi, ahlaksız bir komplonun arkasından komplocuların genel başkan yaptığı biri. Diyet ödüyor herhalde. Diyet ödemiyorsa bunun sebeplerini izah etmesi lazım. Başka ülkeler mi getirdi yoksa terör örgütleri mi getirdi göreve? Kaset olayıyla ilgili, 'Cumhurbaşkanı izlerken gördüm' dedi. Ben o zaman yine sordum, 'Maden gördün bunu yargıya ver, açıkla, kaseti getirenleri açıkla' dedim. Açıklamadı. Dava edince de mahkemeye 'hatırlamıyorum' deyip işin üzerini kapatmaya çalıştı. Ahlaki olmayan, gayri hukuki usullerle, bir komployla parti genel başkanı olan birisi CHP'nin geleceğine, maalesef iftiraların partisi olma konusunda çok önemli çıta yükseltmesi yaptı. Büyük bir kötülük yaptı CHP'ye. Umarız ki CHP'liler de bu kişinin ahlakını ve Türkiye'ye yaptığı zararları görür ve onlar da bir iç muhasebe yaparlar."
'ADALET BEKLEMİYORUM'
Bozdağ, New York'ta tutuklu bulunan Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı, iş adamı Rıza Sarraf'ın tanık olarak dinlendiği davayla ilgili, "ABD, New York'ta yargı eliyle bir tiyatro oynuyor, çok açık. O tiyatronun bir parçası da Cumhurbaşkanımız ve değerli ailesi üzerine karşı CHP eliyle Türkiye'de bir başka tiyatro oynanıyor, bu ikisini birbirinden ayrı düşünmemek lazım. Çünkü ikisinin hedefi de Türkiye, ikisinin hedefi de Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ve hükümetidir." dedi. Davanın hakimi, tanıkları, raportörleri ve bilirkişilerinin FETÖ ile iltisaklarının olduğunun çok iyi bilindiğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Böyle bir mahkemeden biz hangi adaleti bekliyoruz? Ben bir adalet beklemiyorum. Şu anda FETÖ'nün Türkiye'de başaramadığı organizasyonun orada neticelendirilmesi gibi bir sonuç gözüküyor. Bu senaryoyu yazanlar, senaryonun gereğini yerine getiriyor. Türkiye'de Kılıçdaroğlu'nun bu iftiralarını da bu senaryodan uzak düşünmemek gerekir. Çünkü ikisi eş zamanlı devreye giriyor. Orada yargılama başlıyor, Sarraf itirafçı oluyor ve Türkiye'de en büyük siyasi müfteri çıkıyor, başka bir iftira yapıyor. Orada para var, burada var, gayri ahlaki iftiralar var. Türk halkı da haram helal konusunda çok hassas. Vatandaşımızı bu noktadan yakalamak ve buradan hareketle Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz ve Türkiye aleyhine konum almalarını sağlamak istiyorlar."
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD Başkanı Trump'ın YPG'ye silah verilmeyeceğini söylemesine ilişkin, "Bizim muhatabımız kimdir? ABD'yi temsil eden Başkandır, Trump'tır. Sayın Trump bizim muhatabımızdır, Pentagon Trump'ın muhatabıdır, bizim muhatabımız doğrudan değildir. Devlet olarak Sayın Trump ile muhatabız. Bu sözün arazideki yansımalarını da bizim görmemiz gerekir. Sayın Trump bu açıklamayı yaptı, arazide bundan sonra silah verip verilmediğini elbette biz de takip edeceğiz. Bu sözün hayata geçmesini biz bekliyoruz." dedi.
Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun iddialarına ilişkin, "2019'a gidiyoruz. 2019'a giderken bunlar daha başlangıç. Daha ne iftiralar atacaklar. Çünkü ahlaklı bir yarış yapmaya bunların aklı da ahlakı da yetmiyor. Hukuka uygun yarış yapmayı hiç beceremediler, beceremeyecekler. AK Parti'den daha iyi plan, program, proje ortaya koymayı hiç beceremediler. Her şeyi felakete, iftiraya, yalana, dolana bağladılar ve bu usulle netice almak istiyorlar, alamayacaklar. İftiralarla hedefe varamayacaklar. Cumhurbaşkanımızın Türk halkı nezdindeki saygınlığını ve sevgisi yok edemeyeceklerdir." değerlendirmesini yaptı.
Gözde olanın gözden çıkarılabileceğini, gözden düşürülebileceğini ama kalpte olanın kalpten çıkarılamayacağını, kalpten düşürülemeyeceğini vurgulayan Bozdağ, "Tayyip Erdoğan, Türk milletinin kalbinde sevgi ve saygı kazanmış Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından, siyasi liderlerinden birisidir. Bir dünya gelse Tayyip Erdoğan'ı yenemeyecekler ve halkın kalbinden sevgisini saygısını söküp atamayacaklardır. Türk milleti kalbiyle Tayyip Erdoğan'ı ve arkadaşlarını müdafaa etmeye ve muhafaza etmeye devam edecektir. Boşuna yoruluyorlar." diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN AFRİN'DEKİ GÖZLEM MİSYONU
Bekir Bozdağ, salı günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında İdlib'de gözlem misyonuyla görev yapan Türk askerinin yeni bir saha olarak
Afrin'de buna benzer bir görevi sürdürmesi gerektiği ile ilgili değerlendirmeler yapıldı. Türk askerinin Afrin'de gözlem misyonunu yerine getirmesi görevi ne zaman başlayacak? Bu görev, Rusya ile ABD ile iş birliği içinde mi yapılacak?" sorusu üzerine, Türkiye'nin Suriye ile 910 kilometre sınırının olduğunu, Türkiye'de 3 milyon 200 bin dolayında da Suriyeli sığınmacının bulunduğunu aktardı. O bölgeden Türkiye'ye yeni sığınmacı gelme ihtimali ile bölgede terör koridoru oluşturmak ve Türkiye'nin güvenliği aleyhine başka senaryoları hayata geçirme risklerinin bulunduğuna işaret eden Bozdağ, şöyle konuştu:
"Türkiye, bütün bu riskleri ortadan kaldırmak ve Suriye'de iç barışı tesis etmek, siyasi çözümün hayata geçirilmesini sağlamak, sınır güvenliğini tesis etmek, bölgede bir terör koridorunun oluşumunu engellemek ve yeni mülteci akımının önüne geçmek, terör örgütlerinin Türkiye'ye sınırlarımızı geçerek ülkede eylem yapmasını önlemek için oralarda elbette aktif çalışmalar yürütüyor, bundan sonra da yürütecek. Bundan bazı çevreler rahatsız, biz biliyoruz ama biz şunu da söylüyoruz. Orada, kuzey Suriye'de olup bitenler ve Suriye'de olup bitenler Ankara'nın güvenliği ile doğrudan ilgili şeylerdir. Biz onu kendimizden ayrı göremeyiz. O yüzden hükümetimiz burada doğru bir politika ortaya koymuştur."
Fırat Kalkanı Harekatı'nın, oradaki oyunları bozduğuna, İdlib'de gerilimi azaltma bölgeleri, gözlem noktaları ve Türkiye, İran ve Rusya'nın birlikte aldığı karar ve attığı adımların önemine değinen Bozdağ, Soçi'de yapılan iki görüşmenin de tarihi olduğunu vurguladı. Bekir Bozdağ, "Esasında Suriye'de yaşanan çatışmaların biteceğine dair umudun en çok yükseldiği görüşmelerdir. Ortaya çıkan güçlü fotoğraf, bütün dünyayı etkilemiştir ve pek çok ülkenin kararlarını da gözden geçirmelerine yol açmıştır." değerlendirmesini yaptı. Afrin'in Türkiye için önemine değinen Bozdağ, sözlerine şöyle devam etti:
"Orada PKK'nun uzantısı PYD/YPG'nin Türkiye'ye karşı tehdit oluşturmasına göz yummayacağımızı hep ifade ettik. Eğer Türkiye'ye bir şey yaparlarsa misliyle mukabele edeceğimizi de ifade ettik. Afrin'de Türkiye'nin aleyhine gelişmelere izin vermeyeceğimizi bütün muhataplarımıza söyledik, hem ABD hem Rusya hem İran'la yaptığımız bütün görüşmelerde. Bu bölgelerde olup bitenler ana gündemimizdir. Afrin de bizim ana gündemimizdir. Şu anda hem Suriye hem İran'la hem de ABD ile konu görüşülüyor. Önümüzdeki günlerde burada ne gibi adımlar ortaya çıkar, onları şimdiden konuşmak doğru olmaz. Bu konular konuşulmaz, adımlar vakti geldiği zaman atılır. Böyle bir vakit gelir ve gereklilik ortaya çıkarsa Türkiye milletimizin ve devletimizin hukukunu, geleceğini, güvenliğini, barışı korumak için gerekeni yapmaktan bugüne kadar çekinmedi, bundan sonra da çekinmez."
'TRUMP'IN AÇIKLAMASI SON DERECE ÖNEMLİ'
Bozdağ, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde, YPG'ye silah yardımının kesileceğini söylediği ancak daha sonra Pentagon'dan farklı bir açıklama geldiği hatırlatılarak, "Türkiye'nin bu konudaki beklentisi çok net, bu yardımın kesilmesini istiyor. Farklı açıklamalar da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin bu beklentisini ABD karşılar mı? Karşılamazsa Türkiye-ABD ilişkileri nasıl etkilenir?" şeklindeki soru üzerine, ilk defa bir ABD Başkanı'nın PYD ve YPG'ye silah vermenin yanlış olduğunu ve bundan sonra da silah vermeyeceklerini bildirmesinin son derece önemli olduğunu, bu açıklamanın arkasından Pentagon'un adeta bu açıklamayı boşa çıkaran bir açıklama yaptığını aktardı.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şöyle devam etti:
"O, 'İş birliğine devam edeceğiz' dedi. Silah vermeye devam edeceğiz anlamında bir açıklama değil ama onu da içine alabilir. Çünkü geniş bir açıklama. Fakat ortaya iki durum çıktı. Bizim burada yapacağımız şey, bizim muhatabımız kimdir? ABD Devleti'ni temsil eden Başkandır, Trump'tır. Sayın Trump bizim muhatabımızdır, Pentagon, Trump'ın muhatabıdır, bizim muhatabımız doğrudan değildir. Biz devlet olarak Sayın Trump ile muhatabız. Bu sözün arazideki yansımalarını da bizim görmemiz gerekir. Sayın Trump, bu açıklamayı yaptı, arazide bundan sonra silah verip verilmediğini elbette biz de takip edeceğiz. Bu sözün hayata geçmesini biz bekliyoruz. Silah verme kesildiğinde takiplerimiz gösterir veya göstermez onu da o zaman kamuoyu ile paylaşırız. Ayrıca bundan önce verilmiş olan silahların toplatılması son derece önemlidir. Zannedersem Pentagon, bu anlamda da ağır silahların toplanacağına dair de bir açıklama yaptı. Biz bunları önemli ve olumlu gelişmeler olarak görüyoruz."
Bozdağ, "16 Nisan halk oylamasının ardından uyum yasalarının geciktiğine yönelik eleştiriler var. Bu kapsamda uyum yasalarıyla ilgili çalışmayı ne zaman Meclis'e sunmayı planlıyorsunuz. Seçim barajının düşürülmesi, seçim ittifaklarının yapılmasıyla ilgili konular, AK Parti'de ve hükümet içerisinde tartışıldı mı" sorusu üzerine, uyum yasalarıyla ilgili hem hükümette hem partide bir çalışma bulunduğunu, Cumhurbaşkanlığı'nda da ciddi çalışmaların yürütüldüğünü kaydetti. Uyum yasaları konusunun kısa sürede halledilecek bir konu olmadığına işaret eden Bekir Bozdağ, hükümet sistemi değişikliğinin yansıyacağı yasa sayısının binlerle ifade edildiğini, bazılarında kelime değişikliğinin ama önemli bir kısmında da felsefe değişikliğinin yapılacağını vurguladı.
Bu çalışmanın sürdüğünü aktaran Bozdağ, "Şu anda Adalet Bakanlığımız, önemli bir aşamaya getirdi. Oradan başlayabilir belki öncelikle. Ama diğer uyum yasalarının tek tek hazırlıkları sürüyor, bittikçe bunlar Meclis'e gelecektir." dedi. "İttifak ve baraj konusu, henüz partinin yetkili organlarında görüşülmüş bir konu değildir." açıklamasını yapan Bozdağ, şunları söyledi:
"Esasında ittifaka şu anda bizim siyasi partiler yasamız ve seçim kanunlarımız engel değil, ona izin veriliyor. Ancak sayın Bahçeli'nin yaptığı açıklamalardan sonra bir ittifakın çerçevesinin belki çizilme ihtiyacı olabilir. Onun üzerinde durulabilir, ittifaklar üzerinde. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, barajı yüzde 50 artı 1'e çıkardığı için bir partinin tek başına bunu alması birinci turda oldukça zor gözüküyor. Bu da ittifakları getirebilir. Yani onun için de bu ittifakların önünü açmak lazım. Cumhurbaşkanımız 2014'te yüzde 52 gibi bir oyla ilk turda seçildi. Ben eminim ki 2019'un 3 Kasım'ın da da Cumhurbaşkanımız yeni hükümet sistemi ile yönetilecek, Türkiye'nin halk tarafından seçilmiş, birinci turda hem de seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olacaktır, ikinci tura kalmayacaktır. Birinci tur öncesinde de ittifaklara şu anda yasalarımız imkan veriyor. Belki bunun çerçevesi için ayrıca bir çalışma yapılabilir. "
"Sayın Erdoğan adayınız mı?" sorusuna karşılık Bozdağ, "Sayın Cumhurbaşkanımız bizim adayımız, onda şüphe yok." dedi.
"Bu, açıklanmış bir karar mı?" sözleri üzerine Bozdağ, "Hayır bu karar falan değil. AK Partili olan olmayan herkese sorun, 'AK Parti'nin adayı kimdir' diye? Burada herkes söyleyecektir yani. Bu AK Parti'lilerin üzerinde tartıştığı bir konu değil, ittifak ettiği konudur." yanıtını verdi.
TAŞERON DÜZENLEMESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın taşeron işçilerle ilgili düzenlemenin bu hafta içinde tamamlanarak Meclis'e gönderileceğini açıkladığı hatırlatılarak, "Bu düzenleme tüm taşeron işçileri kapsayacak mı? Taşeron çalışanların 'güvencesizlik' endişesi bu sistemle ortadan kaldırılacak mı?" sorusu üzerine Bozdağ, taşeron konusunda hükümet olarak daha önce de önemli iyileştirmeler yaptıklarını hatırlattı. Bozdağ, şu görüşlerini paylaştı:
"İnşallah bundan sonra, taşeronla ilgili sorunları tamamen kökünden çözen bir yasal düzenlemeyi parlamentoya sevk edeceğiz. Aralık ayının sonu bütçeden sonra ve ocak ayının içerisinde büyük bir ihtimalle bu taşeron konusu Türkiye'de çözülmüş olacaktır. İlgili bakanlarımız çalışıyor. Sayın Başbakanımız başkanlığında koordinasyon toplantıları yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanımızla da konunun detayları konuşuldu. Önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulunun gündemine konu gelecektir. Bakanlar Kurulu'nun değerlendirmesinden sonra da Meclis'e gidecektir. Artık taşeron konusu yoluna girmiş bir konu, takvimi de belli olan bir konu. İnşallah ocak ayı içerisinde taşeron meselesini halletmiş olacağız."
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun ne zaman ilk kararlarını vereceğine yönelik bir soru üzerine Başbakan Yarımcısı Bozdağ, komisyonun kararlarını muhtemelen önümüzdeki veya bir sonraki hafta verebileceğini kaydetti. Komisyonun iyi bir ekipten oluştuğuna vurgu yapan Bozdağ, "Detay ve etkin, verimli bir çalışma yapılıyor. Sona geldiğini biliyorum. Başkanvekiliyle en son görüştüğümde, önümüzdeki hafta veya bir sonraki hafta karar verebileceklerine dair değerlendirmeleri var. Göreve iade edilirse, iade edilmiş olacak. İade edilmeyenler yargı yoluna müracaat etme hakkı elde edecekler. Dolayısıyla bu verilen kararların yargıya açılması anlamı da taşıyor." diye konuştu.
'KADIN MURAKIP ALINACAK'
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, "Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları bugüne kadar istihdam edilmiyordu. Bundan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki din hizmetleri görevlerinde de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları, İlahiyat Fakültesi mezunları gibi istihdam edilecektir. Hayırlı olmasını diliyorum." dedi. Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Diyanet İşleri Başkanlığının yapısındaki değişikliklerle ilgili bir soru üzerine Bozdağ, ilk kez bir kadının Başkan Yardımcılığı görevine atandığını ve bu göreve Huriye Martı'nın getirildiğini hatırlattı.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının kadın konusundaki çalışmalarının büyük bir ivme kazanacağına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bütün illerde en az bir il müftü yardımcısının kadın olmasına yönelik karar alındığını bildiren Bozdağ, Ankara ve İstanbul gibi yerlerde birden fazla kadın il müftü yardımcısının görevlendirilebileceğini belirtti. Kadın denetçi bulunmayan Diyanet İşleri Başkanlığına kadın murakıp alınacağını ifade eden Bozdağ, kadın murakıpların daha sonra müfettişliğe de terfi edebileceğini dile getirdi. Bozdağ, kadın vaiz ve Kur'an Kursu öğreticilerinin sayısının kademeli olarak artırılması kararının alındığını söyledi.
Diyanet Akademisine ilişkin kanun çalışmalarının devam ettiğini aktaran Bozdağ, Kutlu Doğum Haftası'nın Mevlid-i Nebi adıyla Hicri takvime göre kutlanacağını anımsattı.
Önemli değişikliler yapıldığına dikkati çeken Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığının daha aktif olmaya gayret edeceğini belirtti. "İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen olarak atanabilmesini sağlayan işlem geçtiğimiz günlerde Danıştay tarafından durduruldu. Siz de bununla ilgili bir düzenleme yapılacağını açıkladınız. Bu düzenleme ile ilgili çalışma yapıldı mı, düzenleme ne zaman yasalaşır?" sorusu üzerine Bozdağ, Danıştay'ın yerindelik denetimi yaparak hukuka aykırı karar verdiğini bildirdi. Bekir Bozdağ, kimlerin öğretmen olup olmayacağına yönelik konunun mahkemelere değil yürütmeye ait olduğuna işaret etti. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümlerinin kapandığını ifade eden Bozdağ, öğretmen ihtiyacının karşılanması sorununu kökünden çözen bir adım atacaklarını söyledi.
Bozdağ, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunlarının öğretmenlik haklarının baki olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları bugüne kadar istihdam edilmiyordu. Bundan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki din hizmetleri görevlerinde de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği mezunları, İlahiyat Fakültesi mezunları gibi istihdam edilecektir. Hayırlı olmasını diliyorum. Bu da önemli bir gelişme."
TRT ve "Diriliş Ertuğrul" dizisiyle ilgili bir soru üzerine Bozdağ, "Diriliş Ertuğrul" dizisini izlediğini aktardı. "Ertuğrul'un tiryakisi oldum." diyen Bozdağ, söz konusu dizilerin tarihi, kültürü ve verilen mücadeleyi yansıtmaları bakımından önemli olduğunu dile getirdi. Bozdağ, TRT'nin yeni dizisi "Kut'ül Amare"nin de izleyiciyle buluşacağını anımsattı. Türkiye'nin dizi ihracatında güçlü bir marka olduğun altını çizen Bozdağ, "Diriliş Ertuğrul" dizisinin başka ülkelerde de itibar gördüğünü kaydetti. Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Türkiye'nin dizileri ihraç edilen ülkelerin başında geldiğini, TRT'nin büyük projelere imza atacağını sözlerine ekledi.