Güncelleme Tarihi:
Bozdağ, şu değerlendirmeleri yaptı:
GERÇEKTEN ÜZÜLÜYORUM
"Cumhurbaşkanlığı'ndan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan bir yazı üzerinden ana muhalefet partisi yargıya emir ve talimat verildiğinden, yargıya müdahale edildiğinden bahsetti. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin imzasıyla çıkan bir yazıyı da buna delil olarak gösterdi. Gerçekten üzülüyorum.
KESİNLİKLE YARGIYA MÜDAHALE DEĞİL
Ben merak ettim. Neymiş bu yazı diye. Aldım baktım. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı imzasıyla giden yazı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu yazısıdır. Suç duyurusunda bulunuluyor. Cumhurbaşkanlığı da suç duyurusunda bulunuyor. Falan hadiseyle ilgili konunun hukuk çerçevesinde soruşturulmasını talep ediyor. Bu bizim hukukumuzun hem kurumlara hem organlara hem de vatandaşlara tanıdığı bir haktır. Hukukun tanıdığı hakkın kullanılması yargıya müdahale kesinlikle değildir.
İNSAF EDEP DİYORUM
Bu suç duyurusunu çarpıtarak yargıya müdahale olarak Türkiye kamuoyuna takdim ediyorlar. İnsaf diyorum, edep diyorum, ahlak diyorum, yaptığınız şey çok büyük bir yanlışlık diyorum. Her şeyi alıp elinize ufalamayın.
CEHALETLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Belli ki devlet yönetiminden epey bir uzakta kalmaktan kaynaklanan bir cehaletle de karşı karşıyayız. Devlet içi yazışmalar nasıl olur, Cumhuriyet Savcılıklarına yazılan dilekçeler nasıl olur bunu unutmuşlar. Onun için ben sayın Kılıçdaroğlu’na diyorum ki; bu tecrübeyi unutan arkadaşlarını bize bir gönderin, biz onlara bir staj verelim. Yazışmaların nasıl olduğunu bir öğretelim. Görüyorum ki, cehaletle aydınlık bir arada bulunmuyor. Cehaletle bir rehberlik yapıldığı zamanda böylesi büyük bir hatanın içerisine düşülüyor. Cumhurbaşkanımıza diyor ki, ’ben namuslu, şerefli bir adamım, ben istifa edeceğim.’ Ben de buradan çağrı yapıyorum, namuslu, şerefli bir adamsan bu dilekçeden sonra istifa etmen lazım."