Güncelleme Tarihi:
Bozdağ yaptığı açıklamada, kamu görevlilerinin ise aday olabilmeleri için istifa etmelerinin "şart olduğunu" hatırlattı.
Belediye başkanlarının hem aday olup, hem de görevde durabildiğini ifade eden Bozdağ, milletvekillerinin de istifa etmeksizin kampanyalarını yürütebileceğini vurgulayarak, "Bizim yasalarımıza göre belediye başkanları ve milletvekillerinin istifası zorunlu değildir" diye konuştu.
Milletvekillerinin belediye başkanı seçilmesi durumunda mevzuata göre ya başkanlığı ya da milletvekilliğini tercih ettiğini anlatan Bozdağ, daha önce bunun milletvekiliyken belediye başkanı seçilen Melih Gökçek'te uygulamasının görüldüğünü hatırlattı.
Bozdağ, "Sayın bakanların görevlerinden istifa etmeleri yasal olarak zorunlu değil. Ancak seçim kampanyasının yürütülmesi bakımından, başka çalışmalar bakımından farklı değerlendirmeler olur mu? Bunu da zaman içinde göreceğiz" dedi.
"CHP, MHP, BDP BERABER ’DAR BÖLGEYE BİZ VARIZ’ DERSE ZATEN BU TARTIŞMA BİTER"
Bekir Bozdağ, "Daraltılmış bölge, yüzde 5 daraltılmış bölge seçim sistemi ile ilgili olarak Bekir Bozdağ, "Başbakanımız biliyorsunuz pazartesi günü bu konuda 3 alternatif açıkladı. Esasında Türkiye’ye vermiş olduğu mesaj şu: Biz barajı aşağı çekiyoruz. İki alternatifin ikisine de açığız. Sıfır baraj diyorsanız buyurun ona da varız. Dar bölge seçim sistemiyle beraber sıfır barajı uygulayalım. Yok barajı aşağı çekelim diyorsanız. Ona da varız. Yüzde beşe çekiyoruz. Ancak bu halde daraltılmış bölge yaparak bunu yüzde beşe çekelim. Biz buna da varız diye kamuoyuna deklare ettik ve bunun tartışılmasını arzu ettik. Çünkü seçim sistemi sadece bizimle ilgili bir konu değil. Bütün partileri de doğrudan etkileyen, ilgilendiren bir konu. Eğer siyasi partiler, bugün CHP, MHP, BDP beraber dar bölgeye biz varız derse zaten bu tartışma biter" diye konuştu.
"BU SAMİMİYETSİZ BİR YAKLAŞIMDIR"
"Dar bölge sıfır barajla biz yolumuza devam ederiz" diyen Kılıçdaroğlu, "Yok buna razı değillerse o zaman daraltılmış bölge ve yüzde beş barajla yolumuza devam ederiz. Ona razılarsa hemen onu da yaparız. Yok, ikisine de razı değillerse; o zaman biz bu paketi Türkiye kamuoyuyla paylaştığımıza göre bunlardan birisini Türkiye’nin tartışmalarda ortaya çıkan ortak aklına uyarak tercih edeceğiz. Ve onu TBMM’nin gündemine getireceğiz. Şu anda partiler bu konuda samimi durmuyorlar. Bir yandan sıfır baraj, baraj kalksın diyorlar. Tamam, barajı kaldırıyoruz diyoruz. Barajın kaldırılmasına yanaşmıyorlar. Baraj düşsün diyorlar. Barajı düşürüyoruz. Düşürülmesine de yanaşmıyorlar. Şimdi Kılıçdaroğlu 3 olursa, biz varız diyor. Emin olun biz barajı 3 olarak önermiş olsaydık; bu sefer bir olursa biz varız diyecektir. Yani yerim dar diyen bir kişi pozisyonunda yani biz barajı indirdik. Hatta sıfır baraj getiriyoruz. Şimdi 3 olursa varız diyor. Biz yanı başında sıfır barajlı dar bölge sistemini öneriyoruz. Buyur, o zaman ona evet de. Sıfır baraj diyoruz. Ona hayır diyor. Barajı aşağıya çekiyoruz. 3 olursa varız diyor. Daha düşüğünü öneriyoruz yanaşmıyor. Bu samimiyetsiz bir yaklaşımdır. Millette güvenmeyen, milletten korkan, milletten kaçan bir yaklaşımdır. Biz milletimize güveniyoruz. Tabi partimiz içerisinde dar bölge, daraltılmış bölge tercihleri üzerinde farklı görüşler olabilir ki bunun içinde biz tartışmaya açıyoruz bunu. Ama biz parti kararı olarak, bunlardan hangisine siyasi partiler evet derse biz ikisine de varız. Bizim görüşümüz o. Dar bölge derse dar bölge, yüzde 5 baraj daraltılmış bölge derse ona da varız. Eğer bunların ikisine de hayır diyorlarsa, bunlardan birini hayata geçireceğiz."
"KENDİ İÇ DÜZENLEMELERİNİ KURUMLAR YAPACAKTIR"
Türban ile ilgili sorular üzerine Bekir Bozdağ, "Başbakanımızın söylediği çok net. Üniforma giyecek olanlar hariç diğerlerine ilişkin bir serbestlik, bir hürriyet, bir imkan getiriliyor. Bu da tabi yönetmelikle belirlenecektir. Kurumlar, üniformayı kimlerin gireceğine kurumlar kendileri karar veriyor. Yani o üniforma olanlar belli zaten kimlerin giyeceği. Polis zaten üniforma giyiyor. İşte asker rütbe taşıyanlar bir üniforma giyiyor. Hakim ve savcılar üniforma giyiyor. Başbakanımızın açıklaması çok açık. Bununla ilgili kendi iç düzenlemelerini kurumlar yapacaktır. Bu konudaki yönetmelik değişikliğini, bu alandaki demokratikleşme adımını çok net bir şekilde çerçevesini çizecek. Kurumların bu demokratikleşme adımının istisnası ve kapsamı konusunda bir takdir hakkı burada olmayacaktır. Hakim, savcı var. Ama kalemde memurlar var. Onlar hakim savcı sınıfından değil. Onlar tabi onu yapacaklar. Avukatlar var. Onlar bu kapsama dahil değil. Çok açık Başbakanımızın açıklamaları. Bu açık açıklamadan tartışma çıkarmak maharet ister işin doğrusu. Ama bizim basın bu tartışmayı çıkardı yani" dedi.
"ALEVİ VATANDAŞLARIMIZIN DERDİNİ KENDİNE DERT EDİNMİŞ BİR HÜKÜMET VAR"
Alevi vatandaşlara ilişkin yeni düzenlemeler ile ilgili olarak Bekir Bozdağ, "Bugün buradaki açıklamalarım içerisinde ifade ettim. Alevi vatandaşlarımızın derdini kendine dert edinmiş bir hükümet var iş başında. 1925’te çıkan ’tekke ve zaviyeler’ kanunu alevi vatandaşlarımız dahil, Türkiye’deki pek çok farklı inanç grubuna ait yasak getirmiştir. Dedelik, çelebilik, babalık, halifelik gibi, seyitlik gibi efendilik gibi, alevi kardeşlerimizin sadece kullandığı sıfatlar, isimler, bunlarının kıyafetlerinin giyilmesi, bunlara dair hizmetlerin yapılması 1925’te yasaklanmıştı. 1930’lu yıllarda Dersim’de katliam olmuştur. Dersim katliamının özrünü dileyen AK Parti olmuştur. 93 yılında Madımak’ ta acı bir hadise yaşandı. Madımak otelini kamulaştırıp alevi kardeşlerimizin talepleri doğrultusunda bir kültür merkezine çeviren, anı köşesi ve kütüphane oluşturan adımı hükümetimiz atmıştır. Türkiye’de ilk defa alevi kardeşlerimizle ilgili çalıştaylar yaptık ve bu çalıştaylar çerçevesinde ilk defa alevi kardeşlerimizin sorunları ve taleplerine ilişkin bir devlet hafızası oluştu. Devletle ilk defa yüzyüze geldiler. Birbirleriyle de yüzleşme imk?nı buldular. Bu başka bir tarihi adımdır" diye konuştu.
"TEKKE VE ZAVİYELER’ KANUNUNU CHP ÇIKARMIŞTIR"
Bekir Bozdağ, "Yine biliyorsunuz orta öğretim kurumlarında okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin içerisinde Alevilikle ilgili bölümler, alevi kardeşlerimizin bilgisine ve bilgeliğine saygı duyduğu saygın kişiler tarafından, alevi bilge kişiler tarafından yazılmıştır. Biz noktasına ve virgülüne dokunmadan ilk defa Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi kitaplarına adımı attık. Yine bildiğiniz gibi alevi klasiklerini günümüze ilk defa günümüz Türkçesine çeviren Hacı Bektaşi Veli hazretlerinin makalatı başta olmak üzere pek çok değerli alevi klasiğini bugünün Türkçesine kazandıran adımları attık. Ve şu anda bildiğim kadarıyla 13 tane alevi klasiğini Türkçe’ye kazandırdık. Türkiye’de alevi araştırma ve uygulama merkezlerini yaygınlaştıran adımları attık. Yine biliyorsunuz Muharrem ayı hepimizin ortak ayı ve bu ay içerisinde alevi kardeşlerimizin değer verdiği oruçla alakalı ve hepimizin değer verdiği esasında muharrem orucu, hepimizin değer verdiği bir oruç bunla alakalı ve bugünün kıymetiyle alakalı TRT’de ilk defa yayınlar yapmaya ve bu yayınlarda yine alevi kardeşlerimizin bilgeliğine ve bilgisine inandıkları insanlarla bu yayınları yapan adımları attık. Kerbela hadisesine ilişkin Türkiye’nin bütün camilerinde mevlitler okunmasına ve anma programı düzenlenmesine ilişkin adımlar atıldı. Hasılı bu konuda alevi vatandaşlarımızla ilgili cumhuriyet hükümetleri içerisinde somut ve samimi adımlar atan hükümet sadece AK Parti hükümetidir. Yaşanan yasaklara baktığınızda ’tekke ve zaviyeler’ kanununu CHP çıkarmıştır. Dersim katliamı CHP’nin iktidarı döneminde olmuştur. Sivas’ta, Maraş’ta, Gazi’de başka yerde yürek yakan acıların yaşandığında iktidar yine CHP’dir. Baktığınız zaman ne kadar acı varsa o acıların yaşandığı dönem, ne kadar yasak gelmişse bu yasakların geldiği dönemde iktidar CHP’dir. Ama bu konularda somut, samimi adımlar atan, çözücü irade koyan adımlar atan iktidar da Ak Parti hükümeti olmuştur. Biz bu konuda samimiyiz. Bizim bu konuda samimi olduğumuzu alevi kardeşlerimizde yakından biliyorlar. Ve onlarda görüyorlar konuyu. Bundan sonrada yeni adımlar atılması hususunda başbakanımızın talimatı çerçevesinde yürüyen çalışmalar vardır. Bu çalışmaların nihayetlenmesi sonucunda yeni adımların neler o9lacağını Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız" dedi.
"BU AÇIK BİR DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALEDİR"
AB Parlamenter Meclisi’nin sünnet raporunu kabul etmesiyle ilgili olarak Bozdağ, "Bu fevkalade yanlış bir adım çünkü insanların inançlarıyla ilgili konularda neye inanacağına, neye inanmayacağına parlamentolar, siyasiler, hükümetler, birlikler, uluslararası örgütler karar veremez. AB’nin kendi müktesebatıyla Avrupa değerleriyle ve din ve vicdan hürriyetiyle çatışan bir karardır. Daha öncede biliyorsunuz Almanya’da bazı mahkemeler bu noktada kararlar vermiştir. Kararlar itirazlar üzerine düzeltilmiştir. Ama maalesef belli ki bu sakat anlayış Avrupa’nın en önemli kurumları tarafından da kabul görebiliyor. Bu açık bir din ve vicdan özgürlüğüne müdahaledir. Hukuki değildir, kabul edilemez bir yaklaşımdır" diye konuştu.