Güncelleme Tarihi:
Kayseri'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak'ın yanı sıra Hamdi Kınaş ve Halit Gazezoğlu, eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün "il imamı" Sıtkı Baş'ın da aralarında yer aldığı 68 sanığın yargılandığı davada devam edildi.
Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde dün başlayan duruşmaya, aralarında Boydak Holding eski yöneticileri Hacı, Memduh, Mustafa, İlyas ve Şükrü Boydak'ın da yer aldığı 26'sı tutuklu 50 sanık ile avukatları ve müştekiler katıldı. Tutuklu bazı sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kanalıyla ikinci celseye iştirak etti.
Mahkeme heyeti, savunmasını dünkü celsede yapan sanıklardan Hacı Boydak'a, hakkındaki deliller ile ilgili çeşitli sorular yöneltti. Bülent Gürdoğan'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Boydak, bu kişinin ortakları ve akrabaları olan Mehmet Gürdoğan'ın oğlu olduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının bu kişinin hesabına kendisi ve holding hissedarı diğer aile bireyleri tarafından yüklü miktarlarda para aktarıldığını, Gürdoğan'ın da bu paraları tekrar Şükrü Boydak'a havale ettiğini söylemesi üzerine Boydak, şunları anlattı: "Gürdoğan ailesi ile Hes Kablo AŞ'de ortağız. Maddi imkanları yeterli olmadığı için sermaye artırımlarında Şükrü Boydak'tan emanet para almışlardı. Hisse oranlarını küçültmeye karar verdiler ve yüzde 5 küçüldüler. Bu para transferleri de hisse devrinden kaynaklanıyor. Sattıkları hissenin parasını alınca Şükrü Boydak'tan aldıkları emanet parayı da ödediler. Havale açıklamalarında bu işlemlerin hisse devrine ilişkin olduğu konusunda not düşülmüştür."
Mahkeme başkanının, Bülent Gürdoğan'ın albay olduğunu ve darbeye kalkışmaktan hakkında soruşturma yapıldığını belirtmesi üzerine Boydak, bu konuda bilgisinin olmadığını söyledi. Boydak, esas ortaklarının Mehmet Gürdoğan olduğunu, oğlu Bülent Gürdoğan'a da hisseleri babasının devrettiğini kaydetti.
Tutuklu sanıklardan Bekir Boydak da isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, bu suçların fiil ve delilleri gösterilmediği için geçersiz olduğunu savundu.
Şirketlerini şeffaf bir şekilde yönettiklerini vurgulayan Boydak, tedarikçilerinden himmet istenmesi iddiasının doğru olmadığını ileri sürdü.
Kurumsal bir firma olduklarını, Türkiye'de kurumsal notu en yüksek firmalar arasında yer aldıklarını dile getiren Boydak, "Böyle bir yapı içerisinde gidip, tedarikçilerimizden para talep ettiğimiz gerçeği yansıtmamaktadır. Zaten orta seviyede bir tedarikçimiz bizden kazandığı parayla ancak geçimini sağlar ve biraz da yatırım yapabilir. Bu mali tablodaki firmalardan para talep ettiğimiz doğru olamaz" dedi.
Yaklaşık 28 yıldır İstanbul'da yaşadığını vurgulayan Boydak, buna rağmen Kayseri'de terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını söyledi.
Boydak, 95 gündür tutuklu bulunduğunu, iddianameyi birkaç defa okuma fırsatı bulduğunu dile getirerek, ailesi dışındaki şüphelilerin çoğunu tanımadığını öne sürdü.
Telefon numarasını 15 yıldır kullandığını, davanın şüphelileriyle telefon görüşmesi kaydının (HTS) bile olmadığını, bu kaydın bulunması halinde verilecek cezanın iki katına razı olacağını ifade eden Boydak, "Ayda bir Kayseri'ye geliyordum. O zaman da rahmetli annemin yanında kalır, hayır duasını alır sabah da kalkar işime gider, gün bitiminde de İstanbul'a dönerdim. Hal böyleyken nasıl terör örgütünün üyesi olabilirim." ifadelerini kullandı.
İfadesi sırasında gözyaşlarına hakim olamayan Bekir Boydak, hayatında hiç cemaat toplantısına gitmediğini, himmet vermediğini ve toplamadığını savundu. Boydak, suç işleme kastı ve arzusu ile hareket etmediğini, her zaman ülkesinin huzur ve refahı için çalıştığını vurgulayarak, şunları anlattı: "Kimse Yok mu Derneği'ne 3-5 bin lira bağışta bulunmuş olabilirim. Bunlar benim için çerez parasıdır. Sizin hiç mi hayır işiniz, zekatınız olmaz. Başka kişi ve kurumlara yaptığım 50-60 bin lira bağışlar burada yer almıyor. Bunların arasından 3-5 bin liralık yardımlar çekilip alınıyor. Yakın zamana kadar 1 milyar liraya yakın servetim ve bir köşede birikmiş biraz da param vardı, hepsini kaybettim."
Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı'nın yönetimine ağabeyleri tutuklandıktan sonra girdiklerini, yönetimde yer aldıkları 4 aylık sürede de rutin işlemler dışında hiçbir karar alınmadığını anlatan Boydak, vakıf, KHK ile kapatılana kadar her şeyin yasal prosedür içerisinde yürütüldüğünü kaydetti.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra cezaevi koşullarının çok kötüleştiğini, bu nedenle yeterli hazırlık yapamadığını öne süren Boydak, beraatını talep etti.
İLYAS BOYDAK
Tutuklu sanıklardan İlyas Boydak da kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Hacı Boydak'ın oğlu olduğunu ve holdingde babasının verdiği yüzde 2 hissesi bulunduğunu belirten Boydak, hakkındaki suçlamalara ilişkin 2 mali belge olduğunu ifade etti.
Bu belgelerden ilkinin Kimse Yok Mu Derneğine yapılan 12 bin dolarlık bağış olduğuna işaret eden Boydak, şöyle devam etti: "Bu bağış, babam Hacı Boydak'ın talimatı ile benim hesabımdan yapılmıştır. Benim bilgim yoktur. Sonradan bu bağışı 3 çocuğum adına su kuyusu açılması için yaptığını öğrendim. İkincisi ise ABD'deki bir firmaya gönderdiğim 50 bin 48 dolarlık havaledir. Melek yatırım sistemi vardır. Küçük sermayelerle büyüme potansiyeli bulunan şirketlere ortak olursunuz. Evimi 160 bin avroya satarak bu tür 3 şirkete ortak olduk. İddianamede adı geçen şirket, bunlardan sadece biridir ve ABD'de Silikon Vadisinde kuruludur. Gülenist bir kuruluşla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bu şirkete daha sonra 12 bin dolar daha göndererek hisse oranımı yüzde 1'e tamamladım."
Boydak, Sincan Cezaevi'nde, darbeye kalkışan askerlerle kaldığını ve buradaki 4 sivilden biri olduğunu belirterek, bu askerlerle, generallerle aynı ortamda bulunmaktan utandığını, beraatını talep ettiğini sözlerine ekledi.
ŞÜKRÜ BOYDAK'IN İFADESİ
Tutuklu sanıklardan Şükrü Boydak ise terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla mahkeme heyetinin karşısında bulunmaktan son derece üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ifade eden Boydak, hangi fiili ile terör örgütü üyesi olduğunu bilmediğini savundu.
Yöneticisi olduğu Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı'nın hiçbir cemaatle bağlantısı olmadığını ileri süren Boydak, vakfın her türlü denetimden geçtiğini ve herhangi bir usulsüzlüğün bulunmadığını anlattı.
Yaklaşık 4 yıldır İstanbul'da yaşadığını belirten Boydak, "Torunumun sağlık sorunları nedeniyle, eşimle birlikte İstanbul'a taşındık. Bu sürede eşim ve ben hastanelerde refakatçi olarak kaldık. Torunum hala hasta ve ameliyat olması gerekiyor. Bu konudaki tüm delilleri sunduk. Yıllardır Kayseri'de yaşamıyoruz" dedi. Bu sırada gözyaşlarına hakim olamayan Boydak, cezaevinde bulunduğunu, bu nedenle torununun ameliyatını yaptıramadıklarını anlattı.
Boydak, tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını savunarak, hissedarların kar paylarından zekat kesintisi yapıldığı iddiasının ise doğru olmadığını kaydetti. 6 yılda 2 kez ABD'ye gittiğini belirten Boydak, "Oğlum ABD'de eğitim görüyor. Burada bir şirketimiz de var. Bunun için gittim. Ayrıca 2014'te kalp kontrolü için Cleveland'a gidip, geldim. Bu ziyaretlerin terör örgütü liderini ziyaret etmiş gibi yansıtılması kabul edilemez." dedi.
İddianamede diğer sanıklarla çekilmiş fotoğrafının bir umre ziyaretinde otel lobisinde çekildiğini anlatan Boydak, fotoğraftaki diğer kişileri tanımadığını anlattı.
Kimseden terör örgütü için para istemediğini öne süren Boydak, yardımları da Allah rızası için yaptığını söyledi. Boydak, 3-4 yıl önceye ait tweetlerin bugün gündeme geldiğini anlatan, "Bunlardan birini ben yazmışım. Diğer 3-4'ünü beğenmişim. Teknolojiyle pek aram yoktur. Bu tweetlerin yıllar önceye ait olması bile aktif bir kullanıcı olmadığını gösterir" ifadesini kullandı.
Darbe ile suçlandıklarını ancak darbenin en çok iş adamlarını etkileyeceğini savunan Boydak, hissedarlardan Gülhanım Budak'ın kar payından zekat kesildiğine ilişkin iddialarının ise gerçek olmadığını, bu kişiyi yıllardır görmediğini söyledi.
Boydak, mahkeme başkanının, Sıtkı Baş'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine de tanımadığını belirtti.
Dava dosyasında bu kişi ile çekilmiş fotoğrafının bulunduğunun hatırlatılması üzerine Boydak, "Ben, Türkiye'nin en büyük iş adamlarından biriydim. İnsanlar genellikle bizimle tanışmak, konuşmak, fotoğraf çektirmek ister. Bu kişiyle de bir yerlerde görüşmüş olabiliriz. Ahmet Türkmen de bu şekilde" diye konuştu.
Boydak, mahkeme başkanının 'benimle de fotoğrafın var mı?' diye sorması üzerine de "Forslu olduğumuz dönem olsaydı gelip bir fotoğraf çektirelim derdiniz belki" diye karşılık vermesi, salonda gülüşmelere neden oldu.
Sanıklardan Mehmet Fındık'ın avukatının, Şükrü Boydak'a müvekkilini tanıyıp tanımadığını ve burada kendisini teşhis edip edemeyeceğini sorması üzerine de Boydak, tanımadığını, teşhis edemeyeceğini söyledi. Mahkeme başkanı ise 'o kimseyi tanımıyor ama fotoğrafları var." dedi.
MURAT BOZDAĞ'IN İFADESİ
Tutuklu sanıklardan Murat Bozdağ da eski Boydak Holding'in yönetim kurulunda üyeliği bulunduğunu, Hacı, Memduh ve Bekir Boydak'ın dayısı, Şükrü Boydak'ın kayınpederi olduğunu anlattı. FETÖ/PDY ile hiçbir bağlantısı olmadığı gibi yardım da toplamadığını vurgulayan Bozdağ, suçlandığı sosyal medyadaki paylaşımları kendisinin yazmadığını, sadece yazılanları beğendiğini söyledi.
Evinde bulunduğu öne sürülen hard diskin kendisine ait olmadığını ileri süren Bozdağ, ev arama tutanağında da böyle bir delilden bahsedilmediğini aktardı. Bozdağ, mahkeme başkanının, evinde Fetullah Gülen'e ait kitaplar bulunduğunu söylemesi üzerine de "Başka cemaat ve gruplara ait kitaplar da vardı. Ben bunları D&R mağazasından aldım. Hepsi bandrollü. Bunlar suçsa neden satmalarına izin veriliyor. O zaman bunları satanlar da burada yargılansın." dedi.
MUSTAFA BOYDAK'IN İFADESİ
Tutuksuz sanıklardan Mustafa Boydak ise kendisine isnat edilen suçları kabul etmediğini, ne FETÖ ne de başka bir örgüte üye olduğunu söyledi. Kendisinin ve ailesinin ne kadar ülkelerini bağlı olduklarını tüm Türkiye'nin bildiğini dile getiren Boydak, şunları anlattı: "Allah rızası için gelen herkese yardım ettik ama bu kişiler aldıkları yardımı nerelerde kullanmıştır, bilemeyiz. Ailedeki üniversite mezunu olan ilk kişi benim. Abim Hacı Boydak iş için eğitimi yarım bırakmıştı ama sonradan devam etti. Hala üniversite mezunu olabilmek için cezaevinde ders çalışıyor. Eğitime aç bir aileyiz. Bu bize babamızın da vasiyetidir. Bu nedenle Allah rızası ve eğitim için kim geldiyse yardım ettik. Bu örgüte de kasıtlı olarak yardım etmiş değiliz."
Boydak, devletin Boydak Eğitim ve Kültür Vakfı'nı neden kapattığını hala anlayamadıklarını belirterek, soyadılarını taşıyan vakfın FETÖ/PDY ile ilişkilendirilmesinin kendilerini son derece üzdüğünü vurguladı. Vakfın kapatılması dolayısıyla yardım alan binlerce çalışanlarının mağdur olduğunu dile getiren Boydak, TMSF'den çalışanlarına bu vakfın sağladığı imkanları devam ettirmesini istediklerini söyledi.
15 Temmuz'daki darbe girişimini kardeşleri ve yeğenleriyle gittiği cami çıkışında öğrendiğini, gelişmelerden ilk sosyal medyadan haberdar olduklarını anlatan Boydak, şu bilgileri verdi: "14 bin çalışanımızla meydanlara inmeye karar verdik. O gün iş dünyasından ilk tepkiyi sosyal medya üzerinden ben verdim. Meşru hükümetin arkasında durmamız gerektiğini belirttim. Kayseri Sanayi Odası üyelerimize mesaj gönderdik. Darbe başarılı olur mu olmaz mı diye endişe duymadım ama darbe başarılı olsaydı biz o gün ki duruşumuzdan dolayı yine burada yargılanıyor olurduk. Bunlara rağmen abim Hacı Boydak gerçeği yansıtmayan bir tutanak nedeniyle bugün burada tutuklu olarak bulunuyor. Yaptığımız açıklamalarla devletin yanında olduğumuzu söyledik. Devlet mekanizması dışında bir yapıyla adımızın anılması doğru değil."
Boydak, tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını, kendisine isnat edilen suçlarla ilgili fiili olmadığını için beraatını talep ettiğini belirtti. Dün başlayan davada, kimlik tespitinin yapılması ve mahkeme başkanının iddianamenin yaklaşık 100 sayfalık özetini okumasının ardından, sanıkların savunmasına geçilmiş, eski Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hacı Boydak ile üst yöneticisi (CEO) Memduh Boydak savunma yapmıştı.
Sanıklar, "Anayasayı ihlal, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyeti suistimal, ÖSYM kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet" suçlamalarıyla yargılanıyor.