Boyadığım kadınlardan etkilendim

Güncelleme Tarihi:

Boyadığım kadınlardan etkilendim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 1999 00:00

Haberin Devamı

Her köşesinde bir ressamın yaşadığı dünyanın sanat başkenti New York'un şık semti Manhattan'daki Gramercy Park'ta bir süreliğine Osmanlı Sarayı'nın zarif endamlı kadınları salınacak. Ressam Reyyan Somuncuoğlu'nun 1 Kasım'a dek ‘‘National Arts Club’’da açılacak ve 8 Kasım'dek devam edecek sergisi ‘‘Otto-Woman’’ Osmanlı hanedanına damgasını vuran Hürrem, Kösem, Nakşidil ve Safiye Sultanları ve cariyeleri konu ediniyor. Reyyan Somuncuoğlu'yla sergisini ve çok sevdiği saray kadınlarını konuştuk.

Reyyan Hanım ile Los Angeles'ta olduğu sırada konuştuk. New York'taki sergisinin hazırlıklarıyla uğraşan sanatçı, çalışmalarını önümüzdeki yıl da Amerika'da sürdürecek. Reyyan Hanım bir yıl önce Aya İrini'de açılan ‘‘Otto-Woman’’ sergisinin New York'a taşınması için gerekli kontakları kurmak üzere daha önce birkaç kez New York'a gidip gelmiş ve bağlantıları arkadaşı Sandy Kleznov aracılığıyla kurmuş; ‘‘Sponsorum yok, kendi kendimin sponsorluğunu üstlendim ve galeriye bir resmimi armağan ettim. Resimlerimin bir kısmı da depremzedeler yararına açık artırmayla satılacak,’’ diyor. Serginin Osmanlı İmparatorluğu'nun 700. kuruluş yıldönümü etkinliklerine rastlaması da Reyyan Hanım'ı ayrıca çok mutlu etmiş.

KIZIL SAÇ MAKBUL

Aslında Reyyan Somuncuoğlu'nun saray kadınlarının Batı dünyasına yolculuğu daha önce gerçekleşecekmiş ama olmamış; ‘‘Harem Suare filmine koşut olarak büyükelçi İnal Batu'nun eşi Nevra Batu ile ‘‘Harem Suare’’ konulu bir sergi projemiz vardı. Sergi Roma'da bir kilisede gerçekleşecekti. Büyükelçilik nezdindeki çalışmalarını da Nevra Hanım yürütüyordu ama ne yazık ki o sırada patlak veren Türkiye-İtalya krizine denk geldiği için gerçekleşemedi,’’ diyor sanatçı.

‘‘Resimlerini yaptığım saray kadınlarının daha önce hiç resimleri yapılmamıştı. Onlarla ilgili çizimler var ama imzasızdı, çünkü harem dairesine müzik öğretmeninden başka sanatçının girmesine izin vermemişler. Resimleri yaparken sadece ‘Kapıdağlı Koleksiyonu'ndaki resimlerden yararlandım. Saray kadınları bu koleksiyonda da sembolik olarak betimlenmiş. Bu açığı kapamak için bol bol okudum, inceleme ve araştırma yaptım ama gerisi tamamen benim hayalgücümün ürünü. Okumalar sonucunda ilginç şeylerle karşılaştım, mesela sarayda kızıl saç çok makbul ve saçları kızıl olmayanlara da kına yakılmış,’’ diyen Somuncuoğlu resimlerini yaptığı kadınlarla bir nevi hissi bağ kurduğunu söylüyor ve ekliyor:

DÖNEMİN DİVALARI

‘‘Resimleri boza boza yaptım ve onlarla diyaloga girdim. Nasıl ki bir tiyatrocu rolünden çok etkilenirse ben de boyadığım kadınlardan çok etkilendim. Kendimi onların yerine koydum ve sık sık ‘ben olsaydım ne yapardım?' diye düşündüm. Onları anlamaya çalıştım, çünkü hem iyi hem de kötü niyetliler. Verici, koruyucu ve politik manevralara hakimler. Bence onlar kendi dönemlerinin köşelerinde sakin sakin oturmaya hiç niyeti olmayan ‘divaları'. Çok çetin aşamalardan geçtikler için çetin cevizler. Bu yüzden onların yüzlerindeki ifade ve bakışlara çok önem verdim.’’

Reyyan Hanım, resimlerindeki bakışlarla istediği etkiyi sağlamış olmalı ki Aya İrini'deki sergisinde ilginç anlar yaşamış. Normalde bir etkinlik olmadığı zaman ziyarete açık olmayan bu mekanda resimlerle karşılaşan turistler şok geçirdiklerini söylemişler, çünkü kadınların bakışlarından çok etkilenmişler. Bir izleyici sergiyi gezdikten sonra sanatçıya ‘‘Öyle canlı bakıyorlar ki, ben şimdi Harem'den çıktım,’’ demiş.

Söz tekrar Amerika'daki sergiye geldiğinde Reyyan Hanım İşine kendi ülkesinde yeterince ilgi gösterilmemesinden yakınıyor ve ekliyor:

NEW YORK’UN ANLAMI

‘‘Amerika'da destek olmasalar da en azından köstek olmuyorlar. Amerika'nın gücü bana geçmişteki Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu hatırlatıyor. Sergi'nin New York'ta olması bu bakımdan da çok anlamlı bence, çünkü Osmanlı ile ABD arasındaki karşıtlığı da koşutluğu da vurguluyor. Amerika'nın doğru dürüst bir tarihi yok, kendilerine bir tarih yaratmaya çalışıyorlar. Fena halde Avrupa'ya özeniyorlar ama ellerinde hindi pişirdikleri Şükran Günü ve Halloween'den (Cadılar Bayramı) başka bir şeyleri yok!’’

Amerika'nın gücü bana geçmişteki Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu hatırlatıyor. Sergi'nin New York'ta olması bu bakımdan da çok anlamlı bence, çünkü Osmanlı ile ABD arasındaki karşıtlığı da koşutluğu da vurguluyor.

Özel sergiye özel galeri

Bu yıl 100. yaşını kutlayan National Arts Club (Ulusal Sanat Kulübü) şu anda 1400 üyesi olan ve Musevi cemaatine ait bir kuruluş. Etkinliklerinden üyeleri dışında sadece 500 kişi yararlanabiliyor ve kulüp özel toplantılarla tanınıyor. New York Times'da sanat ve edebiyat eleştirmeni olan Charles de Kay'in kurduğu kulübün ilk üyeleri arasında yazar Mark Twain, fotoğrafçı Alfred Stieglitz, koleksiyoncu Pierpont Morgan ve plastik sanatçı Frederic Remington ve Cecilia Beaux gibi isimler var. Kulüp 1998'de 210 organizasyona imza atmış ve 300 eserlik zengin bir koleksiyona sahip.

Galeri ilk defa Reyyan Somuncuoğlu sergisiyle derneğe üye olmayan bir sanatçının eserlerine evsahipliği yapıyor. Sergiye Türk-Amerikan İşadamları Derneği ve Reyyan Hanım'ın isimlerini açıklamak istemediği, müzeler, küratörler ve arkadaşları destek olmuş. Sergide karışık teknikle yapılmış 16 resim bulunuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!