Boşanma günü pazartesi!

Güncelleme Tarihi:

Boşanma günü pazartesi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 1998 00:00

Haberin Devamı

Hızlı karar verme şampiyonu Sarıyer Hakimi Osman Keleş'le hukuki bir konuşma

Sarıyer Hakimi Osman Keleş, 31 Aralık günü, tam 241 dosyayı iki saatte okudu ve karara bağladı. Adaletin geciktiği ülkemizde, Hakim Osman Keleş'in bu tavrı, elbette takdire olduğu kadar, hayrete de şâyan. Hızlı okumak, hızlı düşünmek, hızlı karar vermek onun en önemli özelliği. Zabıt katiplerinin Hakim Bey'e ayak uydurmaları Allah'ın emri! Yetenekli katipler, Hakim Bey'in söylediklerini aynı hızda zapta geçirdiklerinde ‘‘Takdirname’’yle ödüllendiriliyorlar!

Osman Keleş adını, işadamı Halis Toprak'ın, boşandığı eşi Ayşe Toprak'a beş trilyon lira tazminat ödemesine karar vermesiyle duyurmuştu. 24 yıllık hakim. Trabzonlu. Rüşvet almadıkları konusunda bütün meslektaşlarına kefil olacak kadar mesleğine mistik bir aşkla bağlı. Hukuk, Osman Keleş'in istisnasız tüm hücrelerine işlemiş. Öyle ki yekpare bir hukuk temsilcisi. Dokuz yıldır Sarıyer'de. Üç mahkemeye birden bakıyor. Birinci Asliye Hukuk Hakimliği, İcra Tetkik Mercii Hakimliği ve İcra Ceza Hakimliği... İşte Sarıyer Hakimi Osman Keleş'le hukuk çerçeveli bir söyleşi...

Erkekler

boşanınca ağlıyor

Dokuz yılda hangi tür davaların arttığını gözlediniz?

- Boşanma...

En çok kadınlar mı açıyor, erkekler mi?

- Bu ülkenin kadınları, boşanma davalarında erkeklerden daha aktif, daha yürekli. Ben, boşandığında ağlayan kadına rastlamadım ama ağlayan çok erkek gördüm. Sevgi ötesinde duygu bu. Erkeklerin daha duyarlı sevdiğine inandım. Kadınlar açısından meseleye o kadar net bakamadım. İnsan kendini aşmış. Günümüzde kimse kimsenin derdini, haklıysa çekmiyor. Evine uğramayan, iyi davranmayan kocayı istemiyor. Kimse eziyetten hoşlanmıyor.

Hele kadına yüklüce tazminat ödeyecekse?

- Bu konuda yorum yapamayacağım.

Bu tür anılarınız epeyce çoktur?

- Anı, geçmişteki izleri aktarmaktır. Geçmişteki izlere sahip olan kişilere saygılı olduğum için onların olaylarını, anılarını anlatmayı uygun görmüyorum. Ama gözlediğim bir şey var, vatandaş boşanma davaları için pazartesi günü geliyor. Pazartesi günü gelen davaların yüzde 95'i boşanma davası. İki gün eve kapanan insanlar, birbirlerini yiyorlar. Özellikle bayanlar dava açıyor. Erkeklerin buna karşı çıkma arzuları da az. Çoğu anlaşmalı boşanıyor. Evlilik birliği ilerlemiş olanlar da boşanmak için tatilleri seçiyor. Ama gene bu da pazartesiye rastlıyor.

Halis Toprak pazartesi günü mü başvurmuştu?

- Kesin bilemeyeceğim.

İki saatte 241 dosyayı jet hızıyla okuyup karara bağladınız. Nasıl başardınız?

- Hızlı düşünme beceri, yetenek işidir. Bu da çalışmayla, eğitimle, okumayla oluşur. Sekiz yıl çalıştığım Yargıtay'da kazandım bu beceriyi. Tetkik hakimi olarak dosyaları okudum. Bir dakikada 150 kelime okuyan Tetkik Hakimi, bir saatte dokuz bin kelime okur. Altı saat çalıştığını düşünün, 55 bin kelime okur. 40 bin kelimesini yazdığını düşünün, 94 bin kelimeyi günde okuyup yazan kişi, hızlı düşünür. hızlı düşünmeyi Yargıtay'da öğrendim. Orada çalışan başkanlar, üyelerin hepsi birer bilgisayar, değerdir. Onun için ben bunu hep yapıyorum.

Diğer hakimler hızlı okumadığı için mi milyonlarca dosya birikiyor?

- Bunu size nasıl izah edebilirim? Haftada üç kitap okurum.

Sorumun cevabını aldım mı?

- Benim ülkemin hakimlerinin hepsi birer anıttır, isimsiz kahramandır. Onlardan farklı olduğumu düşünmüyorum. Ama bana hızlı okumayı yüksek Yargıtay'ın öğrettiğini düşünüyorum.

Refleksleriniz de hızlıdır öyleyse?

- Bakın, çok sıkıntı çekiyorum. İstanbul trafiğinde çok sıkıntı çekiyorum. Anadolu'da 90 santimetre kar üstünde otomobil kullandık. Burada yağmur yağınca trafik duruyor. Çözüm, Anadolu'yu görmek.

Hızlı düşünmenin günlük hayatınızdaki yararları çok oluyor mu?

- Çook. Hakim ne demektir? İsabetli karar veren insandır.

Sarıyer Adliyesi'nde birikmiş dosya yok öyleyse?

- Bana gelen dava dosyalarının yüzde 85'ini karar bağladım. Yüzde 15'i de bu yılın ilk beş ayında karara çıkar.

Adaleti geciktirmediğiniz için adalet yerini buluyor...

- Geç kalan adalet değil, delillerin toplanmasında bir gecikme var. Deliller de hakimin değil, tarafların elindedir. hakimin kararı geciktirmekte ne maksatı olabilir ki?

YARGILARKEN YARGILANIRIZ

Vicdanınızla hukukun çeliştiği kararlar verdiniz mi?

- Böyle davalarım olmadı. Yargı hissiyata yer vermez. Bugüne kadar hiçbir davada hissi davranmadım. Hukukun temeli de budur.

Tehdit ve rüşvet teklifleriyle karşılaştınız mı?

- Böyle olaylara çanak tutmadım. Çünkü bir hakim herşeyden önce fedakâr, çalışkan, okuyan, vatandaşın teminatı olan, toplumla ilişkilerini ayarlayabilen, yargılarken halk tarafından yargılanan kişidir. Ölçülü davranan hakimin tehdit ve rüşvet alacağını asla zannetmiyorum. Hiçbir meslektaşımın da böyle bir ilişkiye girdiğini tahmin etmiyorum.

Binlerce hakime kefil olmanızı anlayamadım?

- Kişisel kanaatimi söyledim. Başka söz söyleyecek değilim.

Hukukun temsilcisi olduğunuz için mi bu kadar katı ve göğsünüzü siper ederek sorulardan korunuyor gibisiniz?

- Hakimler, zorluklara göğüs gerdikleri için ölçülü olmak zorundadır. Ölçülü olmaya gayret gösteriyoruz.

Adaletin zorlukları neler?

- Toplumumuzda önemli olan, kültür meselesidir. Kültürlü insan doğruyu eğriyi kolaylıkla saptar. Yeterince kültürlü olmayanlar, düşünce yeteneğini zorlamadığı için, yargı mensuplarının taraf tuttuğunu, kayırdığını söyler. Hakim, adalet dağıtmaz. Yasaları uygular. Niye ayırım gözetsin? Ne çıkarı var? Toplumda kültür seviyesi yükseldikçe yakınmalar sona erecektir. Zorluk burada. Bunun ötesinde hakimin zorluğu diye bir olay yok.

Evde, trafikte de her olaya hukuk gözlüğüyle mi bakıyorsunuz?

- Ölçü, kimseye zarar vermeden gönlünce yaşamak olmalı. Yargı hizmeti, adalet dairesi içinde başlar ve biter. Bundan sonra vatandaş olurum. En büyük özelliğim, insan sevgisidir.

Manavınızla, bakkalınızla diyaloğunuz nasıldır?

- Aynı bakkalı ve manavı kesinlikle tercih etmem. Devamlı değiştiririm. Çünkü kültür seviyesi sorunu vardır. Yanlış imajların, yorumların ortaya çıkmasına neden olabilir. Hakim kendisine leke sürdürmemek için fedakârca yaşamak zorundadır. Hakimin hükmeden kişi olması sebebiyle her türlü kuşkudan arınması gerek. Nereye kadar? Sonsuza, ölene kadar.

Neden bu kadar mistik yaklaşıp yüceltiyorsunuz?

- Hukukun olmadığı ülkede hiçbir şey olmaz ki. Hakim vatandaşın teminatıdır. Burnundan soluyarak odanıza gelen insanı kovarsanız, nereye gitsin? Gidip kendisi hakkını aramaya çalışır. Bu da bir suç. Çaresiz kalan insanın tek yolu olur, toplumun düzeni bozulur. Hakim örnek olmak zorundadır. Bu ülkenin hakim ve savcılarının hepsi birer isimsiz kahramandır. İsterseniz mistik, isterseniz başka türlü yorumlayın. Burası Sarıyer, turistik bir yer. Ama biz evden işe gidip geliriz. Toplumun sevmediği nitelikteki ortamlara gittiğimizi düşünürsek, ne çalışabiliriz ne de vatandaşı inandırabiliriz.

Şu pencereden, Boğaz'ın akıntılı sularına bakıp geçip giden hayatınızı düşünmüyor musunuz?

- Hakimlik fedakârlık mesleğidir. Fedakâr olmayanlar zaten bu mesleği bırakıyor.

Hüzünlendiğiniz olmuyor mu sahiden?

- Hiçbir zaman olmaz. İnsan kendisini insan sevgisiyle aşar. şart değil Boğaz'da tur atmak, kır lokantasında eğlence içinde olması şart değil. İnsan kendine yettiği sürece mutlu olur zaten.

Politik davalara baksaydınız, tehdit ve rüşvet girişimlerine karşılık yine böyle mutlu olur muydunuz?

- Kuşkusuz, duyardım. Türkiye'de yaşıyoruz. Bu ülke bizim. Hiçbir davayı küçük büyük gözetmem. Bütün riskli davalar bugün varsa dün de vardı.

HERKESİ SEVİYORUM

Evdeki hukuk durumunuz nasıl?

- Evimizde çok demokratik bir düzen vardır. 18 ve 19 yaşındaki çocuklarım bana baba demez, ağabey der. ‘‘Ağabey hoş geldin.’’ Böyle yetiştirdim. Arkadaş gibiyiz. Düşünebiliyor musunuz, şu an burada oturuyorsunuz sonra yoksunuz. Terkedip gittiniz dünyayı. Bunun için ezmeye, büzmeye, daraltmaya ne gerek var?

Mistik anlamlar yüklüyorsunuz herşeye?

- İnsanları çok sevdiğim, kötülük düşünmediğim için hiç uykusuz kalmadım. Yanlış ya da maksatlı hiçbir düşünceyle karar vermedim. Vicdan rahatlığı bana yeter. Hakim, hiçbir davayı büyük, küçük diye ayıramaz. Ama bence en büyük dava veraset davasıdır. Bir anda servet sahibi yapar, bir anda sıfıra indirir.

Baba olarak kendinizi tanımladınız, eş olarak?

- Onunla da arkadaş gibiyiz. İnsan dünyaya yalnız geldi, yalnız gider. Eşimle karşılaşmışız, evlenmişiz, arkadaş olmuşuz. Bir gün ya o beni ya ben onu bırakıp ölüp gideceğiz. Birbirimize emanetiz.

Karadenizlisiniz. Ani öfkelere yenilmez misiniz?

- İkizler burcunun özelliklerini taşırım. Ánım ânıma uymaz. Ama çizgimden şaşmam. Yanlışı, yalanı sevmem. İnsanların samimiyetten uzak yaşamalarına üzülürüm. Bunun yolu da herkesin birbirini sevmesinden geçer. Bu da eğitimle olur.

Kötülük yapan politikacıları da sevmek mi?

- Sorun yönetici değil. Tek düze olarak, bireysel olarak, salt olarak, etiketlerinden soyulmuş bir insan düşünerek konuşuyorum.

Herkesi seviyor musunuz?

- Evet, herkesi seviyorum.

Emekli olduğunuzda anılarınızı yazacak mısınız?

- Neyi yazacağım?

Duruşma salonundan çıkarken yok mu ediyorsunuz, sizi etkilemesin diye?

- İnsanlara saygımdan, onların yanlışını da günahını da orada bırakıyorum. Geleceğe taşımıyorum. Saygı duyduğum için örtüyorum.

Anısız bir hayat, belleksizlik değil mi?

- İnsan kendine yetiyorsa başka bir şey aramasına gerek yok.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!