Güncelleme Tarihi:
Zehra Vakfı Başkanı'nın son arzusu:
Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’a, ‘‘Borçlu olduğum kişiler var, öldükten sonra bu kişilere borcum ödensin.’’ dedikten sonra cellatları tarafından vasiyeti yazdırıldı. Vasiyeti yazdıktan sonra da infaz edildi.
HİZBULLAH operasyonu sırasında, 2959 teyp kaseti ile 374 video kaseti ele geçti. Bunlar arasında Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ın sorgulama kaseti de yer alıyor.
İzzettin Yıldırım'ı örgütün lideri Hüseyin Velioğlu ile askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar sorguluyor. Yıldırım, ölüm tehdidi altında olmasına rağmen, kendisini sorgulayan Hizbullahçıları ‘‘Yanlış yoldasınız’’ diye uyarıyor. Yıldırım'ın boyun eğmeyen tavrı, Hizbullah lideri Velioğlu'nu çileden çıkarıyor. Velioğlu, Yıldırım'ı tehdit ediyor. ‘‘Öleceksin’’ fetvasını veriyor.
Kasetteki konuşmalardan, Yıldırım'ın ölüm kararını soğukkanlılıkla karşıladığı anlaşılıyor. Yıldırım, öldürüleceğini anlayınca cellatlarından son bir istekte bulunuyor:
‘‘Borçlu olduğum kişiler var, öldükten sonra bu kişilere borcum ödensin.’’
Bunun üzerine Velioğlu ve Tutar, Yıldırım'ın elyazısıyla bir vasiyetname hazırlamasına izin veriyor. Velioğlu, borçlu olduğu kişilerin isimlerinin yeraldığı bir vasiyetname hazırlıyor. Ve sorgucular tarafından öldürülüyor.
ESKİ DOSTTULAR
İzzettin Yıldırım'ın başkanı olduğu Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı, küçük olmakla birlikte Güneydoğu'da giderek etkinliğini genişleten bir vakıf olarak tanınıyor. İzzettin Yıldırım ve Hizbullah-İlim Kanadı Başı Hüseyin Velioğlu aslında genç yaştan itibaren birbirini yakından tanıyan insanlar. Öyle ki aynı yerde bulunmuş, aynı kitapları okumuşlar. Velioğlu'nun kaçırılan Zehra Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'la Milli Türk Talebe Birliği içerisinde birlikte yer aldığı daha sonra siyasi anlaşmazlık yüzünden ayrıldıkları belirtildi.
Ancak Güneydoğulu bir nurcu olan Yıldırım'ın başkanı olduğu vakıf, legal çalışmalardan yana ve Velioğlu'nun tam tersi silahlı mücadeleye karşı. Özellikle Hizbullah'ın 90'lı yıllardan itibaren bölgede yarattığı dehşet ortamında, Hizbullah'tan ürken insanlar için bir çekim alanı konumunda oldu, kısa sürede çok taraftar topladı.
Hüseyin Velioğlu ve arkadaşlarının, İzzettin Yıldırım'a ve vakfa yönelik tavırlarının, vakfın yaratmış olduğu alternatif tavırdan kaynaklandığı düşünülüyor.
100 Kürt işadamı daha listedeydi
Örgüt Lideri Hüseyin Velioğlu'nun kendi el yazısıyla hazırladığı raporların da ele geçirildiğini belirten polis yetkilileri, ‘‘PKK'nın çöküşünden sonra Kürt kökenli işadamlarını kaçırarak üzerlerinde baskı oluşturmak istediğini, raporlarda açık açık belirtmiş. Örgütün bu süreç içinde kaçıracağı 100'e yakın işadamının adı da raporlarda yer alıyor’’ dediler. Ele geçirilen belgeler arasında, Hüseyin Velioğlu'nun 1991 yılında ‘‘Yeşil’’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüştüğüne dair bilgilere de rastlandı.
İstanbul dışında iki silahlı korumayla dolaşan Hüseyin Velioğlu'nun, 'Hicret evi' adını verdikleri Beykoz'daki eve yerleştikten sonra kendini güvende hissedip korumalarını yanından uzaklaştırdığı belirlendi. Velioğlu'nun, Beykoz'daki tripleks villaya yakın ikinci bir villa alma hazırlığı içinde olduğu, iki villayı tünelle birleştirip, kaçıracakları işadamlarını bu tünelde saklayacakları ortaya çıktı.
Peşpeşe kaçırıldılar
İSTANBUL'da, son bir buçuk ay içinde, aralarında Nurcu Zehra Vakfı'nın Başkanı İzzettin Yıldırım'ın da bulunduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli 7 kişi benzer şekilde ortadan kayboldu. Seri kayıp olaylarının ilk örneği, geçtiğimiz yıl kasım ayının son günlerinde meydana geldi. İddiaya göre, Mehmet Salih Dündar, 35 milyar liralık çekin tahsiline yardımcı olması için, Abid Taşan'la görüştü. Dündar, Abid Taşan, Ramazan Aslan ve soyadı belirlenemeyen Yunus isimli kişi, 29 Kasım günü saat 09.00'da, Laleli'deki Tınaz Otel'in lobisinde bir araya geldi. Dündar daha sonra, Taşan ve Yunus isimli şahısla birlikte, otelden ayrılıp kayıplara karıştı.
BENZİNCİDE BULUŞALIM
Aynı gün öğle saatlerinde, Şafak Otomotiv'in sahibi Ramazan Yaşar'ı cep telefonundan arayan Mehmet Salih Dündar, ‘‘Üsküdar'daki benzinlikte buluşalım’’ dedi. Bu sırada şirket dışında olan Yaşar, ortağı ve kayınbiraderi Cihangir Gaffari Negiş'i arayarak, ‘‘Yanına İsmail'i de al ve Üsküdar'daki benzinliğe gel’’ dedi. Ramazan Yaşar, Cihangir Gaffari Negiş ve İsmail Aksoy da o andan itibaren kayıplara karıştılar. Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra, Metro hattında personel şefi olarak çalışan Mehmet Kanlıbıçak, 27 Aralık sabahı saat 10.30'da, MPS Kent Hizmetleri Genel Müdürü Yasir Turan'ı arayarak, ‘‘Memleketten misafirlerim gelmiş.’’ dedi ve ayrıldı. Kanlıbıçak, bir gün sonra, şirketin ortağı ve bacanağı olan Mehmet Şehit Avcı'yı cep telefonundan aradı. ‘‘İftardan sonra CarrefourSA'ya gel. Görüşmemiz lazım’’ dedi. Mehmet Şehit Avcı, 28 Aralık akşamı iftardan sonra yola çıktı. Aynı akşam saat 22.00 sıralarında şirket yöneticilerinden birini arayan Avcı, ‘‘Mehmet Kanlıbıçak'a bir kaç gün izin verin. İşe gelemeyecek’’ dedi. Kanlıbıçak ve Avcı, bir gün sonra evlerini telefonla arayarak, eşlerine, ‘‘Çok iyiyiz. Bizi merak etmeyin. Halletmemiz gereken bir iş var. Yakında geleceğiz’’ dediler.
SİZİNLE GELMEYECEĞİM
29 Aralık sabahı saat 08.30'da, Nurcu Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım'ı telefonla arayan Mehmet Şehit Avcı, ‘‘Bazı kişilerle görüşme içindeyim. Bir konuyla ilgili görüşmek için birlikte senin yanına geleceğiz’’ dedi. Aynı gün saat 18.30'da Yıldırım'ın Üsküdar'daki evinin kapısı çalındı. İçeri giren iki kişi Yıldırım'la, görüştü. Yıldırım, şahıslarla birlikte dışarı çıktı. İzzettin Yıldırım'ın, ‘‘Sizinle gelmeyeceğim’’ demesi üzerine dışarı çıkan şahıslardan biri, cep telefonuyla Mehmet Şehit Avcı'yı aradı. Avcı ile görüşen Yıldırım, gitmek konusunda ikna oldu.
İki rehine sağ olarak kurtarıldı
YASADIŞI Hizbullah örgütünün Akdeniz Sorumlusu Emin Ekinci'nin verdiği bilgiler doğrultusunda Bağcılar'daki bir örgüt evine yapılan baskında, öldürülenler arasında olduğu sanılan Mehmet Kanlıbıçak'ın iki akrabası sağ olarak kurtarıldı. Bağcılar, Çiftlik'te yine bir çıkmaz sokakta bulunan müstakil evde elleri ve ayakları bağlı, gözleri bantlı halde bulunan iki kişinin, Mehmet Kanlıbıçak'ın yakınları olduğu belirtildi. Kanlıbıçak'ı araştırmak için İstanbul'a geldikleri öne sürülen akrabalarının Bağcılar'daki hücre eve götürülerek hapsedildiği ifade edildi. Teröristlerin bu iki kişiyi, polis baskınından sonra paniğe kapılıp kaçarken öldürmeye fırsat bulamadıkları sanılıyor.