Oluşturulma Tarihi: Ocak 20, 2002 00:00
BONUS Kart'ın ilk tanıtım kampanyasında şişko-patates Bonus ailesi, alışveriş yaparken gösteriliyordu. Hepsinin kafalarına siyah kıvırcık bir peruk kondurulmuştu. Amaç aileyi farklılaştırmak ve reklama mizah öğesi katmaktı.. O günlerde bu reklamı ‘‘bu şişko aileyle özdeşleşmek isteyen birilerini zor bulursunuz’’ diye eleştirmiştim.Daha sonra, stratejide bir değişiklik yapılarak, yarı-ünlülere geçildi. Bir dizi yarı-ünlüye siyah peruk giydirilip, bir yandan Bonus Kart daha ‘‘çekici’’ hale getirilmeye çalışılırken bir yandan da lansman kampanyasının sürekliliği korunmaya çalışıldı.Stratejide yapılan değişiklikle Bonus Cart daha fazla farklılaşmaya ve talep edilir hale gelmeye başladı ama, reklamın uygulamasında ucuz çözümlere başvurulduğu ve daha çok Garanti'nin sahibi gruba ait TV kanallarında NTV ve CNBC-e'de kullanıldığı için reklam ‘‘kaldıraç’’ görevini bir türlü üstlenemedi (Ne yazık ki bu hatayı her ‘‘Grup’’ yapıyor. Sadece kendi medyalarında reklam yapınca ‘‘etki’’ oluşturduk sanıyorlar. Oysa günümüzde medya planlama reklamın bugün en bilimsel kısmı ve böyle ucuzlukları affetmiyor!).Yeni reklamında ise Bonus Cart siyah peruğu 12 Dev Adam'ın daha çok tanınan ve sevilen üç basketbolcusuna giydiriyor. Müzik aynı müzik. Alışveriş yeri, kart kullanımının sık olduğu benzin istasyonları. Reklam oldukça neşeli, dinamik, tekrar tekrar izlenecek bir yapıya sahip veeee NTV, CNBC-e dışındaki kanallarda da yayınlanıyor. ‘‘12 Dev Adam’’ sevgisi ile bu reklamın sevimliliği birleşince Bonus Cart'ın yeni stratejisi daha belirginleşir, kart daha fazla kullanılır diye düşünüyorum.Beğenmediğim iki nokta var. ‘‘12 Dev Adam’’la özdeşleşen yerleşen logoyu ‘‘3 Dev Adam’’ diye Bonus Card'a uyarlamak hiç hoş değil. ‘‘12 Dev Adam’’ ‘bir marka ve Bonus Cart’ı onun ‘‘alt markası’’ gibi konumlamak bu markayı zedeler. İkincisi eski filmlerin yayınlanması kafa karıştırıyor ve artık para biriktiren başka kartlar da var! ( * * * )Bizim buralarda böyle dáhi yok!SON dönemin ses getiren reklamcılarından Serdar Erener, Sinan Çetin'le ilgili geçen haftaki yazıma yanıt göndermiş. Önce onu paylaşalım:‘‘Geçen hafta ünlü bir reklam ve uzun metraj
film yönetmenimizin ne zaman reklam ajansı kuracağını merak ettiğini yazdın. Reklam ve pazarlama işini en iyi bilen birinin böyle birşey düşünmüş olmasını ben latife olarak aldım. Zira reklamcılık bir meslektir. Ben 15 yıldır içindeyim. Sen iyisin diyorlar. Ben hala gidecek ne kadar yol var diye hayıflanıyorum.Reklam senin de iyi bildiğin gibi, öngörülmüş kısa vadeli hedeflerden geri gelerek ölçülebilir etki yaratma sanatı ve zanaatıdır. Müşterinin mamulü, markası için ne söylemesi, hatta nasıl bir mamul çıkarması gerektiğini bilmekten başlar. O markayı, mamulü nasıl konuşturması gerektiğinden, kaç para harcaması gerektiğine kadar gider. Bütün bunları yapabilmek uzmanlık işidir. Film yönetmenleri ise bu işin ‘nasıl' söylemeli kısmında çok özel becerilerinden yararlanılan insanlardır. İşin ne söylemeli kısmına da giren benim bildiğim dünyada bir yönetmen var: Jean Paul Goude. O da bizim iş kolunda herkesin hakkını teslim ettiği, reklam fikrinden Fransız İhtilali kutlamalarına kadar her şeyi tasarlayabilen bir dahi. Bizim buralarda benim bildiğim böyle bir dahi yok! Senin de benim de böyle düşünmemiz olsa olsa mesleki ihmalkarlık olur. Biz reklamcılar işimizi yeteri kadar iyi yaparsak yönetmenlerin ajans kurmasına gerek kalmaz. Umarım bana katılırsın.’’Katılıyorum Serdar, ama ‘‘latife’’ yapmadım. Sinan Çetin artık yönetmenlik yapmıyor resmen reklam ajansı hizmeti veriyor, üstelik reklam ajansı gibi konuşuyor. Bu nedenle ajans kurarsa diğer ajanslar da onu rakip olarak görmeye başlarlar ve herşey eksenine oturur diye düşünüyorum.Arjantin de ordusuna güveniyor!BÜLENT Tanla, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından Arjantin’e gönderildi. Tanla'nın görevi Arjantin'deki ekonomik krizi inceleyip Türkiye için dersler çıkarmak, bu dersleri de CHP yönetimi ile paylaşmak. Bırakın meclis dışını, meclis içindeki bir parti için böyle incelemeler rastlanır bir durum değil ama, bazen oluyor işte! Geçen hafta Bülent Tanla'nın Cavallo ve Alfonsin ile yapmış oldukları röportajları Hürriyet'te okuyunca, Bülent Tanla'yı aradım. Buluşup, araştırmacı araştırmacı Arjantin'in durumunu yüz yüze konuştuk. Tanla, Arjantin'de Ipsos, Gallup gibi önemli araştırma şirketlerini de ziyaret edip bu ülkenin sosyo-ekonomik değişkenlerine ait bilgiler de elde etmiş. Sonuçları benimle paylaştı. Bu araştırmalardan ‘‘kurumlara güven’’ araştırmasının sonuçları çok ilgimi çekti.Arjantin'de de Türkiye gibi en güvenilen kurum ordu (% 82). En güvenilmeyen kurum ise bankalar ve finans şirketleri (% 21). Daha sonra sırayı siyasi partiler alıyor (% 22). Türkiye'de de siyasi partiler ise neredeyse her araştırmada Arjantin gibi en az güvenilen kurum olarak çıkıyor. Medyaya güven Arjantin'de yaklaşık % 70 ile üst sıralarda, Türkiye'de ise ne yazık ki siyasi partiler ve milletvekilleri ile birlikte alt sıraları paylaşıyor.Türkiye'deki güven araştırmalarında ‘‘bankalara güven’’ her nedense sorulmuyor. Oysa artık sorulmalı. Bakalım operasyon üzerine operasyonlar bu kuruma olan güveni ne kadar etkilemiş...İnönü nire Carlsberg nire...ÇekirgelikYalnız taşla duvar olmaz (Karacaoğlan)
button