Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2003 00:00
Siz 'Bond filmleri 40.yılını kutluyor' dendiğine bakıp da James Bond karakteri yaratılalı 40 yıl oldu sanmayın.Ian Fleming ilk James Bond romanı, Royal Kumarhanesini, 1953 yılında yayınladı. İlk
film ise 'Dr.No' ismiyle 1962 yılında gösterime girdi. Yani Bond karakteri bu yıl yarım asırı deviriyor. Ben de sanırım bir 25 yıldır (Beni Seven Casus'tan bu yana) Türkiye'ye gelen her Bond filmine gidiyorum. Hatta aramızda kalsın 1980'li yılların ortalarında, Korkmaz Alemdar'dan aldığım bir doktora dersinde 007 çözümlemesi bile yapmıştım. Hem de Umberto Eco'nun 1966 yılında yapmış olduğu bir James Bond romanları çözümlemesine dayanarak...Bildiğiniz gibi esas Bond romanlarında kötüler hep Ruslar ya da Yahudiler, iyiler ise İngilizler ve Amerikalılardır. Bond ise insanüstü özellikleri olan , yakışıklı, nazik, çapkın, hafif süvari bir İngiliz ajanıdır. Bond'un öykü boyunca boşu yoktur. Bond her öyküde en az iki huriyi koleksiyonuna katar. Bunu görmesek bile hissederiz. 'Başka Bir Gün Öl'de de klasik 007 James Bond şemalarının ve karşıtlıklarının hepsi yer alıyor: Düşman yine komünist, bu kez Kuzey Kore, yine batıya hükmetmek için acayip bir silah geliştiren gözü dönmüş kötü adam, aşağılık ırk olarak resmedilen, hatta bu sefer bir de genleriyle oynatarak batılı olmaya bile öykünen doğulular, ihanet çemberine takılan güzel hafif frijit bir kadın, Bond'un sırtını dayadığı güzel ama sıcak olmayan başka bir kadın ve (sözde) teknoloji harikası Bond oyuncakları..Önemli bir farklılık, yönetmen Lee Tamahori'nin bu filmde aksiyon konusunda ölçüyü biraz fazla kaçırmış olması . Gürültü, film boyunca rahatsız edici boyutlara ulaşıyor. Bilgisayarda yaratılan bazı görüntüler ise çok acemice, çok komik, öykünün değerini düşürüyor. Buz evindeki araç kovalamaca sahnesinde neyin ne olduğu, kimin nereden geçtiğini anlamak mümkün değil. İzlediğim diğer Bond filmlerini düşününce bu Bond uyarlamasını oldukça sıradan buldum. İçinizden 'Gidelim mi’ne tavsiye ediyorsunuz?' derseniz yanıtım şu: Bond fanatiği iseniz, nostalji yapmak istiyorsanız, aksiyon severseniz, geçici işitme kaybı yaşamak istiyorsanız gidin. Diğer durumlarda daha iyi alternatifler kesinlikle var. Daha Kaç Bond Çekilir?'Başka Bir Gün Öl' ü izledikten sonra, varolan şematik konu örgüsüyle Bond filmlerinin fazla ömrünün kalmadığını düşünüyorum. Pazarlama ittirmesiyle, yeni filmde yapıldığı gibi eski filmlere nostaljik göndermelerle, üç dört film daha 'yaşlı nüfus' sayesinde gişe yapar ama sonrasında Hollywood'un bütün afetleri gelse nafile! Nedeni de ortada. Batı'nın 'düşman' algılaması değişiyor, İşte 11 Eylül, işte Saddam! İnsanlarınkafasındaki ajan algılaması değişiyor. İşte kimliksiz,yüzleri seçilemeyen Matrix tipi ajanlar! İnsan-teknoloji ilişkisi değişiyor. İşte daha beşaltı yaşında,Playstation 2'de, Bond filmlerine parmak ısırtacaknumaralarla seviye atlamaya çalışan çocuklar.Özeti dünya değişiyor, insanlarıninandıkları şeyler değişiyor, Bond şemaları yerinde sayıyor. 007 James Bond artık kabak tadı veriyor. James Bond tespih olsa çekilmiyor...Ateşli bir öpüşme sahnesini çocuklarla izleyince RTÜK üyesi olup çıkıyorum!Yeni Bond filminde eskilere göre bir farklılık göze çarpıyor.. Bu kez karşımızda biraz daha şapır şupur öpüşen, sevişen 50 yaşlarında antropozik bir Bond var. Adam antropozik olmasa 'Bana ne, bana ne.. Seviştiğim görülsün görülsün' diye tutturur mu? Olan bizim 'baba' karizmasına oldu. Brosnan amcanın antropozik kaygıları yüzünden resmen büyük himini Gülce (14) ile kol kola şapır şupur öpüşme sahneleri izleyip karizmayı çizdirdik. Ben ne bileyim bu kadar şapur şupur bir Bond filmi olduğunu. Eski Bond filmleri gibidir deyip, himinileri aldım gittim işte. Öyle ahım şahım açık seçik sahneler de yok. Ama çocuklar yanımızdayken ateşli bir öpüşme sahnesi bile izleyince ben kendimi RTÜK üyesi, Ecmel de kendini altın makas sansür kurul başkanı gibi hissediyor. Gülce'nin yanında oturan 15 yaşlarındaki delikanlının elini kolunu nereye koyduğunu kontrol edeyim derken de sağ gözüme inme inecekti neredeyse..Bond'un Halle Berry ile seviştiği sahnede de küçük himini Görkem (9) iki eliyle gözlerini kapatmış Ecmel'e şöyle diyordu: 'Buralar benim için tehlikeli olabilir, ben en iyisi bakmayayım.' Görüyor musunuz çocuğa verilen terbiyeyi. Kendi kendini muzır ve hınzır neşriyattan koruyor. Her eve böyle altın makas anne lazım. Ciddi söylüyorum. Keyifli bir meyhane: Tenedos Meyhane sever misiniz? Ben seviyorum. Meyhane muhabbeti de hoşuma gidiyor. Bu hafta size İstanbul'da bir meyhane önereceğim. Muhabbetin adı Tenedos. Tenedos hemen Galata Kulesinin yanında Anemon Oteli var, onun mahzeni. Geçen hafta oradaydım. Dekoruna bayıldım. Mahzen havası korunmuş, eski yüzlü bir meyhane atmosferi yaratılmış. Önce Rumca ve Türkçe şarkılar söyleyen bir grup çıkıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu grup yerini otantik Rumca şarkılar söyleyen başka bir gruba bırakıyor. Keyifli söylüyorlar, iyi de eğlendiriyorlar.Mezeler lezzetli. Bir de Ege otları olsa çok iyi olur. Piliç saç kavurma yedim, size de tavsiye ederim. Aklım et saç kavurmada kaldı, inşallah bir dahaki sefere. Limonda ezilmiş sıcak tahin helvası ise süper. Tenedos'a öyle iki kişi romans yapmaya falan gitmeyin. Arayın dostlarınızı, can arkadaşlarınızı, en az altı kişi, kız kıza, erkek erkeğe, karışık, felekten bir Tenedos gecesi geçirin. Ben oradayken kalabalık dört beş grup vardı, bir eğlendiler, bir eğlendiler nasıl imrendim anlatamam. Telefon: (0212-243 70 51)Cuma TakıntısıDal Martino ve Reiner Winterschladen'den 'Metro Bar Nighthawks' isimli CD..Tünel'de Lale Plak’ta var. Cazımtrak , sakinleştirici bir müzik. Trompet bir harika. Cuma AlıntısıKırılmamak için bükül, düz olmak için eğil, dolmak için boşal, parçalan ki yenilen..(Doğu Mitolojisinden)
button