Güncelleme Tarihi:
BİTAM Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Fatih Gencer yaptığı açıklamada, “Dikdörtgen formlu beyaz mermerden yapılmış mezar, baş ve ayak taşından ibaret olup şahideli mezar taşları grubuna girmektedir. Her iki taş üzerinde de yazılar mevcuttur. Kâtibi başlıklı olan mezar baş taşı üç yerden kırılmıştır. Ayak taşının da sağ ve sol kısmı tahrip olmuştur. Taşın parçaları rastgele yan yana dağılmış vaziyettedir. Mezar baş taşı beş düz yatay silme ile altı satıra ayrılmaktadır” dedi.
Mezar taşları üzerindeki yazılar hakkında bilgi veren Gencer, “Mezar baş taşında haza merkad es-said es-şehid el merhum el mağfur, Sahib’ül fazl vel-ihsan (mfh..?) el ayan fayık el Kur’an (Kırık), Kasir-ul ömr kesir-ul a’mal, Mir-i ümera-i Abdurrahman Paşa bin emir-ül (kırık), Mirza Paşa ila ati fi ila ahirati mayeşa’ teveffi fi tarih selase ve erbain ve miateyn ve elf sene 1243 yazmaktadır. Mezar ayak taşında Rabbi Kerem ve lütfun amellere Senâyim-i bakisin eşyada külli fani Şahan-ı cihan cümle dergâha yüz urmuşdum Hükmüna kamu mahkûm ruhani ve cismani. Bu hâkim-i zî-şana ihsanıyla rahmet kıl Kabirde enis ile huri ile gılmanı Mevlanın erüp feyzi kalbime gelüp tarih yamaktadır" ifadelerini kullandı.
Abdurrahman Paşa ve ailesi hakkında da bilgi veren BİTAM Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Fatih Gencer, Abdurrahman Paşa’nın Muşlu Alaaddin Paşa'nın soyundan geldiğini ve Osmanlı belgelerinde, Kasım Ağaoğlu Alaaddin Paşa'nın Rojki Takımından olduğunu belirtti. Daha önce BİTAM’ın tespit ettiği Alaaddin Bey'in torunlarına ait mezar taşlarında “Sülale-i Ümeray-ı Bilbas” ibaresinin yer aldığını belirten Gencer, “Buradan hareketle Alaaddin Bey'in Rojkileri oluşturan Bilbas Aşireti'ne mensup olduğu ve dolayısıyla Bitlis'in kadim beyleri Şerefhanlar ile akrabalık bağlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Alaaddin bey, Bitlis hanları tarafından Muş'a mütesellim olarak atanmış, böylece Muş beyleri olarak bilinen ve Osmanlı belgelerinde Alaaddin Ocağı olarak ifade edilen beyler tarih sahnesine çıkmıştır. Alaaddin bey oğulları zamanla güçlenmiş, Bitlis'i kendi nüfuz alanlarına dâhil etmişlerdi. Hatta ilerleyen yıllarda Alaaddinoğulları, Şerefhanların yerini almışlardı” şeklinde konuştu.
Mezar taşının ait olduğu Abdurrahman Paşa’nın 2 Mart 1827 tarihinde Muş, Hınıs ve Malazgirt sancaklarına yönetici olarak atandığını ifade eden Gencer, “Abdurrahman Paşa atandıktan hemen sonra amcası olan ve merkezi hükümete isyan eden Selim Paşa ile mücadele etmek zorunda kalmıştı. Birlikleriyle beraber Muş'ta düzeni sağladıktan sonra amcasının sığınmış olduğu Bitlis üzerine yürümüştü. Bitlis'i ele geçirmiş, Selim Paşa tarafından zincire vurulan Bitlis hanı İbrahim Han oğlu Mehmet Han'ı ve Bitlis kethüdası Yusufpaşazade Ahmet Bey'i kurtarmıştı. Bölgede düzeni sağladıktan bir müddet sonra 30 Nisan 1828 tarihinde Çukur Nahiyesi Norşin Karyesi yakınında akrabalarından Yusufpaşazade Emin Bey'in düzenlediği bir suikast sonucu hayatını kaybetmişti” diye konuştu.
BEÜ Öğretim Üyesi Gencer, bu döneme ait mezar taşlarında mezarda yatan kişiyi tanımlarken bey, ağa, paşa ve han gibi unvanlara rastlanıldığını, bey ve ağa unvanları önde gelen ailelere mensup olan bütün erkek bireyler için kullanıldığını ve paşa ve han unvanını ise sadece Osmanlı yönetiminin atamış olduğu meşru idarecilerin kullandığını söyledi.
BİTAM olarak disiplinler arası çalışmayı ilke edindiklerini söyleyen Gencer, “BİTAM, şimdiye kadar yapıldığı gibi sadece mezar taşını tespit etmekle yetinmemiştir. Mezarda yatan şahsın tarihsel kişiliğini de belgeler ışında ortaya çıkararak örnek bir çalışmaya imza atmıştır. Bundan sonra da ilimizin tarihi ve kültürel değerlerini tespit etmeye ve elde edilen bilgileri halkımızla paylaşmaya devam edeceğiz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR