Güncelleme Tarihi:
Boşanma davası devam eden H.T., kocası tarafından 11 Ekim'de İstanbul'da sokak ortasında kurşunlandı. Görgü tanıklarına göre, ateşlenen tabancadan çıkan kurşunlardan 3'ü H.T'nin ayaklarına isabet etti. Hastaneye kaldırılan H.T günlerce tedavi gördü. Olaydan sonra kayıplara karışan saldırgan H. T. ise Gaziantep'te yakalandı. Ancak, sevk edildiği Gaziantep Adliyesi'nde nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Saldırgan koca "Öldürmek değil, korkutmak amacıyla ateş ettim" diye ifade verirken kurşunlara hedef olan H. T. hakkında İstanbul Barosu'nun girişimiyle koruma kararı çıkartıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçti. H.T bir süre sonra taburcu oldu. Kendisini kurşunlayan eşinin dışarıda özgürce dolaşmasına akıl erdiremeyen H.T, "Önce işyerime geldi, boğazımı sıktı. Sonra beni takip edip ayaklarımdan kurşunladı. Kaçarken de 'Bu iş yarım kaldı, sonunu getireceğim' diye tehdit etti. Benim canım bu kadar mı ucuz. 4 yaşındaki oğlumla telefonla dahi görüşemiyorum" dedi.
"ŞİDDET UYGULAYAN ERKEK TAKİP EDİLMELİ"
İstanbul Barosu Yönetim kurulu Üyesi ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, şiddete maruz kalan kadınlar için çıkarılan koruma kararına karşılık şiddet uygulayan erkeklere bu kararın çıkarılması gerektiğini belirterek "Erkeğin bu sistemle, nerelere gitti, ne yaptı diye takip edilmesi çok önemli" dedi. Tuskan, eşini yaraladıktan sonra tutuksuz yargılanan kişilerle ilgili olarak ise ceza hukukçularının yargılama yapılmadan hürriyetin tahdidine karşı çıktığını belirterek, "Ama şiddet varsa olayda bence bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Kanunlar arasında çatışma, karşıtlık. Ama bu konuda devletlerin alması gereken tedbirler olumlu ayrımcılığın uygulanması, yaralama söz konusuysa daha farklı hükümler uygulanabilir" dedi.
İstanbul Barosu Yönetim kurulu Üyesi ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, kadına karşı şiddet konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tuskan, Türk Ceza Kanunu 86. maddesi, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar başlığı altında kasten yaralama suçunu düzenlediğini belirterek, 3 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmanın söz konusu olduğunu aktardı. Ancak Tuskan bu alt ya da üst soya veya eşe karşı işlendiğinde şikayet aranmadan cezanın yarı kat oranında artırıldığını belirtti. Bu şekilde yargılanan kişinin suç işlememiş dahi olsa cezası tecil edilemeyeceği için mutlaka bu kişiyi belirli bir süre hapiste tutmak gerektiğine dikkat çekerek, "Ama dosyasında bu durumun tam olarak anlaşılması gerekiyor. Çünkü her olay kendi içinde değerlendirilir. Ayrıca şiddet uyguladığı için bir koruma kararı varsa, belden aşağı yaralama bile olsa, bu öldürmeye yönelik yani göz dağı vermek, korkutmak, baskı altında tutmak... Bu durum yasalarımızda düzenlenmiş" diye konuştu.
"YERİNİN BİLİNMEMESİ GEREKİYOR"
Tuskan, her olay farklı değerlendirmesinin yanında her mahkemenin de farklı bir anlayışla karar verdiğini, aynı konuda ya da birbirilerine çok benzeyen konularda farklı kararlar verilebildiğini belirterek, durumun hakimin görüşüne, delilleri değerlendirmesine dayalı olduğunu ifade ediyor. Kadını öldürme isteğinin belli olduğu, şiddet uygulamış bu konuyla ilgili bir boşanma davasının söz konusu olduğuna dikkat çeken Tuskan, "Bütün bunların birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Bu kişinin belirli bir süre tutuklanması, en azından kadına artık tehdit oluşturmaması... Bu serbest bırakılıyor o sürede 6284 sayılı yasaya göre bir psikolojik tedavi yapılması, bir hastaneye sevk edilmesi ve kendisinin konuyla ilgili takip edilmesi lazım" dedi.
"YASALARIMIZDA OLUP OLMAMASI DA ÖNEMLİ DEĞİL"
Tuskan, Türkiye'de yasalarda genelde her şeyin olduğuna dikkat çekti. Ancak yasalarda olmasına karşın kanunun mutlaka tutuklama şeklinde net bir ifadesi olmadığı için eşine şiddet gösterenlerin ya da yaralayanları iyi halinden hakimlerin zaman zaman serbest bıraktığını ifade ederek, "Bu kadın için bence tehdit oluşturuyor. Kanun mutlaka tutuklanır demiyor, bu hakimin takdirine bağlı. Bu durumda öldürme kastı var bir kere. Kasıtlı bir hareket söz konusu. Yasalarımızda olup olmaması da önemli değil. Biz BM'nin bütün
sözleşmelerine imzalamış ve onaylamış bir ülkeyiz" dedi.
"HEPSİNİN PSİKOLOJİK TEDAVİYE GÖNDERİLMESİ LAZIM"
Tedbir kararı verilenin daha mağdur olduğunu savunan Tuskan, "Evde kalıyor, evden belki koruma altında çıkıyor. Buton sistemi yasada koydular. Buton ya da elektronik bileklik meselesinden kadın takip ediliyor. Şiddeti uygulayan kişi elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Yani şiddeti uygulayan kişinin takip edilmesi, mahkemelerin bu yasayla bu yetkileri var. Bunların mutlaka hepsinin psikolojik tedaviye gönderilmesi lazım. Bilinçlendirilmesi lazım, erkek farkındalığı önemli" diye konuştu.
"DAHA FARKLI HÜKÜMLER UYGULANABİLİR"
"Ceza hukuku çerçevesinde, biraz ceza hukukçuları hürriyeti tahdit cezası olması nedeniyle buna karşı çıkıyorlar" diyen Tuskan sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama bu bir öldürmeye yaralamaya veya tehdit oluşturuyorsa ve bu eşi tarafından yapılıyorsa bu asla göz ardı edilmeden, zaten hapsi var. Cumhuriyet savcılığı; belirli bir süre takip edip bu işi devam ettiriyorsa o zaman belirli bir süre hapis söz konusu, 10 gün gibi belirli bir süre göz hapsinde tutma meselesi söz konusu. Ama tabiki ceza tam olarak, yargılama yapılmadan ceza alınmadan da hürriyetinin tahdit edilmesinin de ceza hukukçuları tarafından yanlış olduğu değerlendiriliyor. Ama şiddet varsa olayda bence bunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Kanunlar arasında çatışma, karşıtlık. Ama bu konuda devletlerin alması gereken tedbirler olumlu ayrımcılığın uygulanması, yaralama söz konusuysa daha farklı hükümler uygulanabilir. Tedbir açısından, tedbir mahiyetinde."