Güncelleme Tarihi:
Ortaköy sırtlarında, karlar altında bir korunun içindeki geniş, ferah bir villa… Boğaziçi Köprüsü beş adım ötedeymiş kadar yakın görünüyor. Kendine bir şeyleri birbirine bağlama misyonu biçen herkes için bulunmaz bir fotoğraf. Bir şehir, iki kıta, Boğaz, köprü… Manzaraya baktığınızda, villanın üzerinde bir internet sitesinin adının yazdığını görüyorsunuz. O da artık fotoğrafın parçası. İslam âleminin mevcut ve gelecek nesillerini birbirine bağlama iddiasını taşıyan Salamworld.com yaşamına tam da burada başlıyor.
Proje iki senedir konuşuluyordu. Rusya’dan, Arap Yarımadası’ndan yatırımcılar, bir ‘Müslüman Facebook’ imkânını araştırmak için İstanbul’a gün aşırı geldi gitti. Konferanslar konferansları izledi ve Müslüman Rus işadamı Abdul-Vakhed Niyazov’un sürüklediği proje, hedeflediği 50 milyonu toparlamayı (tümüyle yabancı yatırım) becerdi. İstanbul, an itibariyle, dünyanın dört yanında büroları da olan hırslı bir girişimin tam merkezinde duruyor. Geri sayım başladı. Salamworld, 2014’ün ilk günlerinde, elindeki yüz bine yakın profilden seçeceği kişilerle, kapalı devre beta yayına geçiyor. Nisanda ise herkese açılıyor.
ÖNCE PUTIN'LE ERDOĞAN'I BİRLEŞTİRDİ
İşin kuralı belli. Toplantılar, toplantılar… Beyin fırtınaları… Sonu gelmez iş seyahatleri… Salamworld’de yeni dönem sosyal âlemin yaşantısı zaten çoktan başlamış. Sitenin kurucusu ve başkanı, işadamı Niyazov, Moskova’ya uçmadan evvel, kurmaylarıyla toplanıyor. Binaya girdiğimde bu toplantı sona ermek üzere. İçeriden yükselen alkışları duyuyorum. Derken Niyazov namaz kılmaya çekiliyor; birkaç dakika sonra da söyleşiye başlıyoruz. Türkçesi sınırlı, tercüman aracılığıyla anlaşıyoruz. Buna rağmen, bir politikacı ağırlığında, tane tane, kelimeleri seçe seçe konuşuyor. Siteye Müslüman Facebook yakıştırması çok yapılıyor ama karşımda oturan kişi bir Müslüman Zuckerberg değil. Rusya’nın kültür sahasında yetişme, Sibirya Tatarı, sert ve soğuk mizaçlı bir iş adamı… Putin’in Birleşik Rusya Partisi’nde milletvekilliği yapmış; Putin’in de Erdoğan’ın da yakın dostu… Hatta onları ilk defa bir araya getiren kişi. Tanımayan birine, malını mülkünü sosyal medyaya yatırmış izlenimi vermesi zor. Ama durum başka; enerjisini 2013 itibariyle bu işe vakfeden Niyazov, İslam dünyasını on yılda sanal ağlarla baştan aşağı örme projesini büyük bir hevesle anlatıyor.
SOSYAL MEDYANIN EL CEZİRE’Sİ
“Bu projenin hayalini Astana’dan Moskova’ya giden bir uçakta kurdum” diyor. Türkiye’ye uzak bir uçuş rotası… Peki şu an niye burada, İstanbul’da oturmuş, İslami prensipleri benimseyen bir sosyal medya ağının dünyaya Boğaz’dan açılacağını konuşuyoruz? “Ekibi oluşturduğumuzda biz de aramızda bunu çok konuştuk” diye yanıtlıyor. “Seçenek boldu. Kahire, Dubai, Moskova, Doha, Londra... Ama İstanbul’u seçtik. Hem Müslüman hem modern hem demokrat hem köprü hem de insan haklarına saygılı bir ülke burası.” Bu seçimi anlatırken keyifli; hatta ister istemez, en çok bunu anlatmak istediğini düşünüyorsunuz. Ne de olsa deplasmanda sayılır. Üstelik bir işadamı olarak ülkeye soktuğu yatırımı vurgulaması da elzem.
Astana – Moskova uçağında kurulan hayalde, bütün İslam dünyasını internet üzerinde birbirine bağlamak var. Niyazov, mevcut sosyal medya sitelerinin, en son Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) bağlantılı bilgi toplama skandallarında gündeme geldiği üzere, Müslümanlar açısından güvenilmez olduğunu düşünüyor. Yine aynı siteler üzerinde İslami değerlere pek uygun yayınlar yapılmadığını da savunuyor. Yani Niyazov’un kafasında “Müslüman’ın esas dostu Müslüman’dır” düsturundan hareket eden alternatif bir ağ var. Dahası bunun için şartların artık olgunlaştığını düşünüyor. Arap Baharı’ndaki Twitter ve Facebook’un işlevselliğini önemsiyor mesela. Hesaplarına göre üç yıl içinde 150 milyon kişi sitesine üye olacak. Çünkü Müslümanların çoğunun internetle ancak yakın gelecekte haşir neşir olacağını öngörüyor.
Çetrefil bir mesele… “Bu kadar insan neden Facebook’u değil Salamworld’ü kullansın” sorusuna cevap biraz cılız. Yeni sitenin, belki biraz da iyi niyetle, kurulur kurulmaz dünyanın dört yanındaki Müslümanlar için cazibe merkezi olacağı düşünülüyor. Çalışmalar, kampanyalar, toplantılar hep bu uğurda… Hem Niyazov da dünkü çocuk değil. Sosyal medyanın garajdan başlayıp milyarlarca dolar kazançlara uzanan gelişim çizgisinin aksine, 50 milyon doları şimdiden ortaya yığdı. Üstelik, Facebook’un Türkiye’deki kayıtsız şartsız hâkimiyetinin aksine, Zuckerberg’i bizim kadar umursamayan milyonlarca insan da var. Brezilya’da Facebook geçmiyor mesela; varsa yoksa Orkut. Rusya’da VKontakte, Çin’de Qzone, Weibo kullanmayan kişi “internette varım” diyemiyor. Kısacası, ‘çare’ illa da Zuckerberg değil. Niyazov ve sitesi, İslam dünyasını ikna edebilirse, gerçekten yürüyebilir.
Dahası bundan ciddi miktarda kazanç da elde edebilir. Sonuçta, kendisinin de kabul ettiği gibi bu sadece bir sosyal sorumluluk projesi değil, doğal olarak, ticari de bir iş. Buradaki anahtar tüketim. Niyazov’un sözlerinin arasına sıkıştırdığı sektör analizi boşuna değil: “On beş sene önce dünyada helal sektör diye bir şey yoktu; bugün Financial Times bu endüstriye iki trilyon üç yüz milyar değer biçiyor. Biz de bu sektöre gireceğiz; sosyal medyanın El-Cezire’si olacağız.”
TERÖR YOK CİNSELLİK YOK
Böylece nazik bir alana girmiş oluyoruz. ‘Helal’ kelimesini vurgulamaktan geri kalmıyor Niyazov ama öyle uluorta ‘helal Facebook’ ya da ‘helal internet’ gibi yakıştırmalar yapılmasını da uygun bulmuyor. Bunları söyledikten sonra da Moskova’ya uçmak üzere yanımızdan ayrılıyor. Yani Ortaköy’de de olsak ortamda bir Silikon Vadisi tadı yok değil, sosyal medya yatırımcısının hayatı burada da uçakta geçiyor.
Salamworld’ün Türkiye koordinatörü Yavuz Selim Kurt, Niyazov’un bıraktığı yerden devam ediyor. Sitenin mimarisini konuşuyoruz. “Facebook’tan farklı bir şey var mı” sorusunun cevabı pozitif. Site, bloglar sistemi ve anlık sohbeti birleştirme konusunda iddialı; İslam ansiklopedisi ve yine İslami prensipleri öğreten oyunlarla da varlık amacını destekliyor. Cinsel içerik, küfür ve teröre sıfır tolerans uygulanıyor. Kapı Müslüman, gayrimüslim, İslamcı, laik demeden herkese açık. “Biz burada online Medine’yi kurmak istiyoruz” diyor Türkiye Koordinatörü Kurt: “Hz. Muhammed her dinden insanlarla bir anayasa üzerinde anlaştı; sonra herkes kendi örf ve âdetlerine göre yaşadı.”
Salamworld işte bu noktadan başlıyor. Birçok sınavdan geçecek. Boğulmayıp yüzerse, ileride Zuckerberg’in rakibinin Boğaz’dan çıktığını söyleyebileceğiz. Aksi takdirde, Facebook kendisine yeni bir rakip bekleyecek.