BLOG DE PARIS-Son

Güncelleme Tarihi:

BLOG DE PARIS-Son
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2006 04:33

Bugün konumuz siyaset, mecburi siyaset çünkü günümü Fransız Ulusal Meclisi’nde geçirdim. Biliyorsunuz herhalde, Fransa’da bugün (18 Mayıs Perşembe günü, siz bu haberi ne zaman okursunuz bilemem…) ‘Ermeni Soykırımını İnkârı Suç Haline Getiren Yasa’ tasarısı oylanacaktı. Ben de basın tribününden izleme imkânı buldum…

Haberin Devamı

Okumuşsunuzdur ya yine de anlatacağım… (Sonradan not: Biraz uzun oldu, kusura bakmayın!)

 

2001 yılında, Ermeni diasporasının baskılarıyla, Fransız Ulusal Meclisi tek maddelik bir kanun çıkardı: “Fransa, Ermeni soykırımını tanır.” Meclis’te o anda hazır bulunan 30-40 milletvekilinin oylarıyla…

 

Bu abuk sabuk bir kanun çünkü… bir sonuca gitmiyor. Fonksiyonel değil, dolayısıyla hem hukuka hem Fransız anayasasına aykırı. Ama kimsenin ses etmeye petkası sıkmadı. Oy hesabıyla.

 

Bu sefer de, Ermeni lobisi bir adım ileri giderek (adım adım gidiyorlar zaten) Fransız Sosyalist Partisi’ndeki adamlarına bir yasa tasarısı hazırlattı: ‘Ermeni Soykırımını inkâr etmeyi’ suç haline getiren bir yasa. Geçseydi, ‘Ben bir soykırım olduğunu düşünmüyorum’ demenin bedeli 5 yıla kadar hapis ve 45.000 Avro’ya kadar para cezası olacaktı.

Haberin Devamı

 

Dün işte bu yasa tasarısı görüşüldü Meclis’te…

 

Ve şahit olduğum manzaranın iğrençliğini hayal bile edemezsiniz.

 

*

 

Fransa’da Meclis’te grubu olan muhalefet partilerinin her sene, iskemleleri oranında, ‘gündem maddesi belirleme’ hakkı var. Buna ‘niche parlementaire’ diyorlar, ‘parlamento penceresi’ filan gibi bir laf. Sosyalist Parti(PS), bu kez bu hakkını ‘Ermeni Soykırımını İnkar Yasa Tasarısı’ sunmak için kullandı. Bir grup milletvekilinin hazırladığı ve PS Grubu adına Meclis’e sunulan taslağa … PS’nin Meclis Grup Başkanı karşı mesela. Garabeti düşünün artık…

 

Meclis’te çoğunluğu olan UMP (Başkanı Türkiye karşıtı Nicolas Sarkozy) taslağa karşı ama, Ermeni kökenli 300 bin seçmeni karşısına almamak için milletvekillerini serbest bıraktı, grup kararı almadı. Tasarıyı destekleyen 40 kadar milletvekili var. Diğerleri, tıpkı destek vermeyen sosyalistler gibi, açıkça karşı çıkmaktan korktukları için, Meclis oturumuna katılmıyorlar.

Haberin Devamı

 

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükümet ‘Türkiye’yle ilişkilerimiz bozulmasın’ diye tasarıya açıkça karşı çıkıyor. Cesaretle.

 

Eğer İnkar Yasa Taslağı, perşembe günkü sabah oturumunda görülüşüp oylanmazsa, içtüzük gereği düşecek (muhalefetin bir atımlık barutu var ya) ve birilerinin yeniden gündeme getirmesini bekleyecekti. Onun için 13.00 bilemedin 13.15’e kadar oylanması gerekiyordu.

 

Tasarı bu ortamda Meclis gündemine alınmıştı. Teklifi veren ve gündeme koyan, dedim ya, Sosyalist Parti. Ama gündemin birinci değil ikinci sırasına koymuşlar. Birinci sırada ‘Ulusal Meclis’in Yetkilerini Artırmak Üzere’ bir Anayasa değişiklik önerisi var. Yani önemli ve tartışılması gereken bir tasarı.

Haberin Devamı

 

Yasaya muhalefet edenlerle, yasayı destekleyen sağcılar (UMP vs), tasarıyı hazırlayan ve gündeme koyan PS’yi ‘bilerek gündemin ikinci sırasına koydunuz ikiyüzlüler’ diye suçluyor.

 

Meclis Başkanı (Chirac’ın adamı hani Ankara’ya gelmiş ve TBMM’yi ziyaret etmişti birkaç ay önce) Jean-Louis Debré oturumu bu kez ‘bizzat’ yönetiyor. Bu çok önemli bir işaret: gazeteciler ‘Başkan oylamayı engellemeye çalışacak’ yorumları yapıyor. (Libération, 18 mayıs)

 

9.30’da oturum açıldı. Önce birinci madde görüşüldü. Konuşmacılar genelde anayasa değişikliğini desteklediler. Ama bir ara Sosyalist Partililer, konuşmacıların lafı bilerek uzattığını, Başkan’ın da zaman kazanmak için buna göz yumduğunu iddia ederek bağırıp çağırmaya başladılar.

Haberin Devamı

 

Debré iki kere ‘Susun yoksa oturuma ara veririm’ diye ikaz ettikten sonra, dediğini yaptı ve oturuma 10 dk ara verdi.

 

Kıyamet koptu. Sağcısı solcusu, Ermeni Tasarısı’nı destekleyenler ayağa fırladı.

 

Tasarıya imza atan sosyalist kadın milletvekili ‘Yeter artık, salıdan beri engelleme yapıyorsunuz’ diye bağırınca, benzer bir tasarıyı daha önce hazırlamış olan Ermeni yanlısı bir sağcı Başkan Vekili oradan seslendi: ‘Siz de tuzağa düşmeyin o zaman!’ Bir diğer sağcı (bu sefer tasarıya karşı bir milletvekili) ise ‘PS ikiyüzlü. Gerçekten bu tasarı kanunlaşsın isteseydiniz, gündemin birinci sırasına koyardınız’ diyordu.

 

Diasporanın adamı bir milletvekili (hani Harvard’da okuyan bir Türk kızı tartışmaya girmişti bu konuda hatırlıyor musunuz, o herif) ‘Burada yaşananlar (engelleme iddiaları) Ulusal Meclis’in imajını bozuyor’ deyince, Başkan Debré oturttu lafı: “Sabahtan beri Genel Kurul Salonu’nda yoktunuz. Şu anda geldiniz ve çalışmalara itiraz ediyorsunuz…”

Haberin Devamı

 

Ha bu arada, iki önemli detayı atladım:

 

577 üyeli Fransız Ulusal Meclisi bu iki gündem maddesini tartışırken, salonda sadece 53 milletvekili var. (Giren çıkan oluyor. Mesela Türkiye karşıtı PS Genel Sekreteri Hollande, tasarıyı yüksek sesle desteklese de arkasında durmuyor, bir ara – hani Ermeni seçmen yarın ‘Neredeydin’ der diye, salona girip çıktı. İki Bakan da aynı numarayı yaptılar.)

 

Buna karşılık seyirci locası hınca hınç dolu: Kadınlı erkekli, yaşlı genç Ermeni kökenli Fransızlar. Heyecanla izliyorlar olup biteni. Bir istisna, bir ara bir kadın ‘Bu bir skandal!’ diye bağırmaya başlayınca attılar dışarı.

 

8-10 da gazeteci var tribünde. Ankara’dan bir milletvekili (AKP’li) ve Türk elçiliğinden bir üçüncü kâtip…

 

POLİTİK MANEVRALAR

 

Neyse uzatmayayım, sağcının biri ‘Birinci gündem maddesini kısa keselim, Ermeni Tasarısı’na zaman kalsın’ deyince, tasarıyı veren PS’nin Grup Başkanı ‘Bu kadar önemli bir konuyu 15-20 dakikada görüşmek Meclis’e yakışmaz, gerekirse bir Sosyalist Parti Grubu olarak tasarımızı geri çekeriz’ dedi, tasarıyı destekleyenler ayağa fırladı.

 

Ve Meclis Başkanı ile PS Grup Başkanı görüşsün diye 5 dk ara verildi.

 

PS Grup Başkanı ‘Vaktimiz az kaldı. 15 dakika içinde 2.maddeye geçemeyeceksek, tasarımızın görüşmesi Kasım’a kalsın diye önereceğim’ diyerek döndü içeriye.

 

Öneriyi veren Sosyalistler ‘geri çekmek’ lafı edince, bu sefer Ermeni yanlısı sağcılar harekete geçti. ‘Bu ne büyük rezillik’ filan diye bağırarak, söz haklarından feragat ettiler ve Anayasa değişikliğiyle ilgili madde, el kaldırma usulüyle, ‘kabul ederler, etmeyenler, kabul edilmiştir’ diye oylanıp geçildi.

 

Ve saat 12.15’te (Yani oturumun bitmesine 45 dakika kala) teklif okundu, konuşmacılara söz verildi. Biraz önce vakit kazanıp engelleme yapmaya çalışan Debré, bu kez önerdi:

 

“Bir ön önce oylamaya geçebilelim diye, her gruptan sadece 2’şer kişiye ve 5’er dakika süre veriyorum.”

 

Biri lafı biraz uzatsa, Başkan şıp diye lafı kesiyor, sıralardan laf atanlara ‘Ssssus, bak zaman geçiyor’ diye işaret ediyor.

 

Solca-sağcı Ermine yasası taraftarları ‘Tamam’ dediler bu iş oldu. Seyirciler de kıpraşmaya başladılar.

 

Sahne o kadar acıklı ki… İnkar Yasası lehinde veya Türkiye aleyhinde bir söz söylendi mi, destekçi milletvekilleri göstere göstere alkışlıyorlar, işlerine gelmeyen bir laf edildi mi, ayağa fırlayarak el kol hareketleriyle bağırıyorlar… Maksat, tribünde oturan Ermeniler ve kameralar görsün: “Bak Ermeniler’i ne kadar seviyorum, bak ben Türkler’den nasıl nefret ediyorum!

 

İğ-renç!

 

Yine tasarı lehine söz alan milletvekilleri, bir an önce konuşup oylamaya geçmek için, koşarak kürsüye çıkmalar, kürsüde lafları yuta yuta konuşmalar, ‘Beş dakikalık süremin dört dakikasını kullandım, bir dakika kazandık’ demeler…

 

İğ-renç!

 

Kürsüden söylenen yalanları tek tek anlatmayayım…

 

Teklif sahibi histerik bir kadın (çirkin politikacı bir kadın olunca daha da ‘tiksinç’ oluyor) mesela, kürsüden “Zaten Ermeni Soykırımı’n tanıyan yasaya da öncülük etmiştim, böyle bir ceza yasasını düşünüyordum. Ama Lyon’daki iğrenç olaylar meydana gelince, inkarcıların cezalandırılması gerektiğine iyice ikna oldum!” diyor.

 

Oysa o salondaki herkes, söz konusu tasarının, Lyon’daki olaylardan 5 gün önce sunulduğunu biliyordu….

 

(Lyon’da Ermeni Soykırım Anıtı dikilirken, bir grup İşçi Partili gösteri yaptı. Ama tasarı yanlılarının asıl bahanesi, söz konusu anıtın üzerine ‘Ne mutlu Türküm diyene’ filan gibi birşeyler yazılması… Bu Lyon olayları o kadar çok malzeme yapıldı ki Meclis tartışmalarında, içime bir kurt düştü: Büyük bir ihtimalle o saldırıyı yapanlar… söz konusu İnkar Yasası’nı destekleyen provokatörlerdi!)

 

Bir diğeri, ‘Ermeni Soykırımı olmuş mudur, olmamış mıdır’ diye soranlara bile 45 bin Avro para ve 5 yıla kadar hapis cezası getiren faşizan yasa teklifini desteklerken, şöyle diyordu:

 

Bir sansürün suç ortağı olmayı içinize sindirebiliyor musunuz?

 

‘Sansür’ dediği, soykırımın tanınmaması!!!

 

Bir üçüncüsü, ‘Bu yasa taslağı Türkiye’yi ile bugünkü Türkler’i hedef almamaktadır’ dedikten sonra, ağlamaklı bir sesle bağırıyordu kürsüden:

 

“Irak savaşında Amerika’ya karşı çıktık, Türkler mi bizi korkutacak yani!”

 

Derken, konuşmalar son buldu.

 

Sıra oylamaya geldi.

 

Meclis’te Hükümet’i temsil eden bir bakanla Başkan hariç, 53 milletvekili var ve 53’ü de tasarıyı destekliyor.

 

Saat tam 13.00…

 

Meclis Başkanı Jean-Louis Debré yerinden kalktı, önündeki çana ‘Tınnnnnnn!’ diye bir vurdu ve ‘Oturum kapanmıştır’ diyerek koşa koşa genel kurul salonunu terk etti.

 

Milletvekilleri, seyirciler ve biz gazeteciler baka kaldık. Kimse ne olduğunu anlamadı.

 

Derken kıyamet koptu!

 

Hemen fırladık dışarıya, salonu terk eden milletvekilleriyle konuşmaya.

 

ASALA’nın avukatı, resmen Türk düşmanı Patrick Devedjian ağlamaklı bir ifadeyle dışarı çıkarken göz göze geldik, bana:

 

- Mösyö, gördünüz mü ne yaptıklarını! dedi.

Orada Hürriyet adına bulunmasam, sağ elimin ayasıyla sol el yumruğuma bir oturtacaktım ama, olmadı…

Meclis avlusunda Ermeni seyirciler toplanmıştı. Biri benim boynumdaki kartta HÜRRİYET yazısını gördü, ‘Türk gazeteci’ deyince etrafımı sardılar. Kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler… Tabii öyle bir ortamda soğukkanlılıkla konuşmamız mümkün değil. Laga luga edip tüymeye hazırlanırken, karttan beni teşhis eden ve iki üç kelime Türkçe bilen adam koluma yapıştı:


- Söylediğiniz herşey yalan! dedi, ama sizin bir kabahatiniz yok. Daha çocukken beyninizi yıkıyorlar. Mesela ‘Ermeniler de Türkler’i öldürdü’ diyorlar. Yalan, ne büyük yalan!

Bana döndü:

- Siz de inanıyorsunuzdur Allah bilir Ermeniler’in de Türkler’i öldürdüğüne?

Konuyu kapatıp işime gitmek için adamı tek vuruşta nakavt edecek bir cevap vermem lazım:

- İnanıyorum çünkü benim anneannemi de Ermeniler öldürdü!

Nefesi kesildi adamcağızın. Tüydüm derhal.

*

Bu arada size bir şey söyleyeyim mi, bir Türk olarak (hele hele susup dinlemek zorunda olan bir gazeteci olarak) o Meclis’te bulunmak, Türkiye ve Türkler hakkındaki hakaretleri, yalanları, terbiyesizlikleri, aşağılamayı dinlemek… büyük bir eziyetti.

Bizim Ermenilerimiz’ geldi aklıma. 70 milyonluk Türkiye’de bir avuç insan. Zaten gayrimüslim olmak zor. Dün ASALA terör örgütü yüzünden, bir zamanlar TRT’den bangır bangır ‘ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’ diye bağıran dangalak ve faşizan kafa yüzünden, bugün diasporanın yediği haltlar yüzünden yaşadıkları sıkıntıyı, ezikliği, acıyı… ta ciğerimde hissettim.

 

O kadar dikkatsiziz ki, maalesef!

 

*

 

Diyeceğim şu:

 

Muhtemelen Jacques Chirac’ın talebiyle, Fransa Ulusal Meclis Başkanı Jean-Louis Debré, kanuni ama çirkin bir siyasi manevrayla (bana öyle geliyor ki işin içinde danışıklı dövüş vardı, yani Sosyalist Parti Grubu da bu tezgâha dahildi, belki de Debré ile anlaştılar: sen oturumu kapatırsın, biz de kızmış gibi bağırırız ama çok üstüne gelmeyiz…) Meclis’den yüzde yüz geçecek bir tasarıyı… ‘süre doldu’ dümeniyle düşürmeyi ve ileri atmayı başardı.

 

Bu sefer, Türkiye’nin işine gelen bir dümendi. Onun için derin bir nefes aldık. (Çok da sevinmeyelim, bir daha sefere Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimine denk gelecek ve çok daha üzücü tartışmalar olacak ve büyük bir çoğunlukla kabul edilecek. Eğer – Muammer Elveren’in öngördüğü gibi – arada ‘Parlamento tarih yazamaz’ diyen bir kanunu kabul etmezlerse…)

 

Ama politikanın ne kadar aşağılık bir iş olduğuna bir kere daha iman ettim.

 

İki yüzlülük (15 gün önce sömürgecilik yasasını geri çekerken ‘Parlamento tarih yazamaz, tarih tarihçilerin işidir’ diyen aynı Meclis ve milletvekilleri, bu kez ‘bu tarih 1915’te yazılmış’ diyorlardı), utanmazlık ve yalancılık (örnekler yukarıda), oy köpekliği (Meclis’te bulunan, kendini göstermek için histeri krizleri geçiren ve taslağı destekleyenlerin tamamı ERMENİ SEÇMENİN YOĞUN OLDUĞU seçim bölgelerinden gelen milletvekilleriyli, yoksa hiçbiri Ermeni dostu filan değil, sağcı, solcu farkı yoktu, hepsi 300 bin oya satılmış aşağılık politikacılardı…), çirkin ayak çalımları (örneği yukarıda), alçaklık (milletvekillerinin çoğu ‘ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı oldukları için’ böyle bir yasayı desteklediğini söylediler ama konuşmalarındaki, tepkilerindeki Türk düşmanlığını ve ırkçılığı tahayyül edemezsiniz) …

 

Politikanın ne kadar aşağılık bir ixş olduğuna, dediğim gibi, bir kere daha iman ettim.

 

Ve politikaya girmeye karar verdim!

 

*

 

Dostlar, saat gece 11’e geliyor.

 

Arkadaşınız çok yorgun.

 

Laf zaten çok uzadı.

 

Müsaadenizle, iyi geceler!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!