Güncelleme Tarihi:
İnsanın karşısına bir Ölüm Meleği çıkarsa neler olabilir?.. En azından Joe Black'le Tanışın (Meet Joe Black) adlı filmde William Parrish adlı çok zengin bir medya patronunun hayatı birderbire karmakarışık oluyor. Birden ortaya çıkan Joe Black adlı esrarengiz adam kızı Suzan'a aşık oluyor. Ama bu romantik ilişki aile fertleri açısından çok karmaşık ve acı sonuçlar doğuruyor. Çünkü kıza aşık olan Joe Black adlı adam Tanrı'nın gönderdiği Ölüm Meleği'nin ta kendisi... Bir aşk ve ölüm destanı bu film cuma günü gösterime girecek.
Universal Pictures'ın yeni filmi Black’le Tanışın’da başrolleri Brad Pitt, Claire Forlani ve Anthony Hopkins paylaşıyorlar. Yönetmenliğini Martin Brest'in yaptığı film, 1934 yılı yapımı Death Takes A Holiday adlı filmden yola çıkılarak yapılmış. Filmin senaryosu Ron Osborn, Jeff Reno, Kevin Wade ve Bo Goldman'a ait...
Senaryoda ölüm olgusunun bilinmeyen ve karanlık yüzü yerine yaşamı onaylayan bör görüntü sergilemesine özen gösterildi. Can almaya gelen Ölüm Meleği'nin insan görünümünde dünyaya inmesine ve adının Joe Black olmasına karar verildi. Senaryo taslağının oluşturulması sürecinde Joe Black'in kişilik yapısının nasıl olması gerektiği üzerinde önemle duruldu. Onun mümkün olduğunca gerçekçi olmasına karar verildi. Ona nasıl bir kişilik yüklediklerinin senaryonun yazımına katkıda bulunanlardan Bo Goldman şu sözlerle anlatıyor: ‘‘Joe'nun üzerinde New England bölgesi insanlarına özgü bir resmiyet var ama buna nezaketten çok karşısındaki insana saygı ve nezaket diyebiliriz. Bir çocuğun ses tonuyla konuşuyor. Çok meraklı ve aynı ölçüde insanlara saygılı biri. Kimseyi yargılamaya kalkışmıyor... Sevgi dolu, anlayışlı, yakışıklı ve büyüleyici bir erkek o.’’
Aynı biçimde zengin baba William Parrish'in karakteri de filmin akışı açısından hayati önem taşıyordu. Tam bir 20. yüzyıl erkeği olması düşünülen William Parrish, ulaştığı olağanüstü zenginliğe ve güce karşın sevgi dolu kalmasını bilen, karısını çok seven ve iki kızına adeta tapan bir adam olacaktı.
DEV PLATO
Böylesine karmaşık karakterlerin hayata geçirilmesi için Brad Pitt ve Anthony Hopkins kamera karşısına geçtiler.
Çekimlere 11 Haziran 1997 tarihinde New York'ta Broadway'in ünlü 103. Caddesindeki bir kafeteryada başlandı. Çeşitli yerlerde çekimlere devam edilirken bu arada Brooklyn'da da Hollywood'da son yılların en görkemli film seti kuruldu. Prodüksiyon tasarımcısı Dante Ferretti tarafından kurulan ve bir futbol sahasından daha büyük olan bu film setinde Parrish'in tripleks evinin üç ayrı mekanı oluşturuldu. Ferretti, yönetmen Marty Brest ile nasıl bir çalışma sergilediklerini şu sözlerle anlatıyor: ‘‘Marty ile çalışmamın en keyifli yanı bana ihtiyacım olan özgürlüğü vermesiydi... Bana öyle güvendi ki, açık çok verdi... Sıcak, romantik bir atmosfer istiyorduk. Böyle olması da doğaldı. Çünkü öyküdeki duygusallık boyutu herşeyden önce geliyordu. Bu yüzden daha yuşumak renklerden oluşan bir palet kullandık. Atmosferin parlak, zengin, sıcak ve rahatlatıcı olmasına özen gösterdik.’’
Zor rollerin adamı
Thelma ve Louise filmindeki performansıyla adını duyurduktan sonra sinemaya roket hızıyla giren ve 12 Maymun'daki rolüyle Altın Küre ödülünün sahibi olan ve Oscar'a aday gösterilen Brad Pitt, son yıllarda kendi kuşağının en yetenekli aktörlerinden biri olarak kabul ediliyor. Üstlendiği her rolü kendi için bir meydan okuma olarak gören aktör cesaret isteyen en zor rolleri bile kabul etmesiyle tanınıyor.
Brad Pitt bu konuda şunları söylüyor: ‘‘Bir senaryoyu okuduğumda öncelikle içgüdülerime güvenirim. Eğer doğru senaryoysa bunu hemen hissederim. Bu filmdeki senaryonun da sadeliği ve karakter ağırlıklı olması bana çok çekici geldi. Öyküsü beni kavradı ve yapmak istedim. Bütün karakterler kalplerini konuşuyorlardı ve aynı zamanda da son derece hoş bir aşk öyküsü vardı. Ben bu filmde Ölüm'ü temsil eden birini oynuyorum. Ancak böyle bir karakteri nasıl oynayabilirsiniz? Araştırma yapamazsınız, çünkü ölümün ne olduğunu zaten bilen yok. Karşımda böylesine iyi bir oyuncu kadrosu olması benim için avantaj oldu. Diyebilirim ki, aynı sanheyi paylaştığım tüm oyuncular benim büyük bir oyun ortaya çıkarmam için gereken herşeyi yaptılar.’’
Murphy yine güldürüyor
1967 yılında çevrilen ve hayvanları konuşturan Dr. Dolittle filminden esinlenerek çevrilen yeni Dr. Dolittle'ın en önemli özelliklerinden biri hiç kuşkusuz Eddie Murphy'nin varlığı...
Yönetmenliğini Betty Thomas'ın yaptığı filmde başrolleri Eddie Murphy, Ossie Davis ve Oliver Platt paylaşıyorlar.
Filmde Murphy, yükselen bir kariyer, güzel bir eş ve iki güzel kız çocuğu olan Dr. John Dolittle'ı canlandırıyor. Dolittle, işiyle ilgili çok önemli bir anlaşma yapmak üzereyken sadece insanların değil, hayvanların da konuşmalarını duymaya ve anlamaya başlıyor. Ve yaşamı birden bire değişiveriyor.
Filmin yapımcısı John Davis 90'lı yılların bu en komik hikayesini çok önemli bir yeni ruhla beyaz perdeye taşımaya çalıştıklarını ve Eddie Murphy Nutty Professor'ı çevirdiğinden beri yeni yüzyılın Dr. Dolittle'ını bulduklarına kendilerini inandırdıklarını söylüyor.
Hem komik hem sert
Doğunun en cesur ve gözüpek döğüşçüsü Dedektif Lee rolü ile Jackie Chan... Batının en geveze ve yerinde duramayan dedektifi James Carter rolü ile Chris Tucker...
Ve ustalıkla işlenmiş bir aksiyon-komedi filmi...
Yönetmen Brett Ratner filmle ilgili olarak şunları söylüyor: ‘‘Chris Tucker sözsel komedinin, Jackie Chan ise fiziksel komedinin ustasıydılar. İkisinin yeteneklerinin mükemmel bir uyum ile birleşmesiyle başarılı bir sonuç çıktığı kanaatindeyim. Her ikisi de birbirini sevdi, bu da başarının nedenlerinden biridir elbette ki. Chris, Jackie'yi güldürüyor, Jackie de Chris'i.’’