Hürriyet Türk medya tarihinin en önemli aşamalarından birine öncülük ediyor. Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vuslat Doğan Sabancı'nın dediği gibi, ‘‘en önde olmak önemli ama en önde kalmak kadar önemli değil’’ Hürriyet için.Bir süre önce, dünyada ve Türkiye'de son on yıldır yükselmekte olan bir danışmanlık yönteminden söz eden bir
haber yayımlamıştık. Bir kurumun, yeni vizyonunu belirlemek, çağın gereklerine göre değişmek, dönüşmek için uyguladığı bu yöntemin asıl vurucu yeri ‘‘katılım’’ kısmıydı. Katılımlı Yönetim Danışmanlığı'na göre kurum, sadece tepedeki yöneticinin/patronun kafasından geçen ya da iki dudağının arasından çıkan sözcüklerle değil, bizzat ‘‘geleceğini etkileyebilecek ve geleceğinden etkilenecek’’ çalışanlarının görüşleri ve uygulamalarıyla değişiyordu artık. Yani daha alttaki yöneticiler, çalışanlar, hatta çaycılar bile kurumun vizyonunu oluşturma, onu dönüştürme sürecine katılıyordu. Çünkü Katılımlı Yönetim Danışmanlığı tam da günümüzün işiydi; artık bilgi çağını geçip ‘‘katılım çağı’’na gelmişti dünya. ŞİMDİ HABER OLAN BİZİZŞimdiki haberimiz ise Hürriyet'in bunu size sadece bir haber olarak duyurmakla kalmadığı. Çünkü biz de Hürriyetçiler olarak topyekûn bir şekilde Katılımlı Yönetim Danışmanlığı aldık. Hürriyet'in yeni vizyonunu oluşturmak, çağın gereklerine göre değişmek ve dönüşmek için altı aydır, hummalı bir şekilde çalışıyoruz. İşin doğrusu, sadece konuşmakla kalmadık, bayağı da yol gittik.İşe Sabancı Üniversitesi'nin kampusunda birkaç gün ‘‘kampa’’ girmekle başladık. Bu bir Arama Konferansı'ydı. Katılımlı Yönetim Danışmanlığı'nın ilk aşaması, ABC'si. Konferansa katılanlar arasında patron katından muhabirler düzeyine kadar pek çok Hürriyetçi vardı. Aynı zamanda ‘‘Hürriyet Ailesi’’nden sayılan ve Hürriyet'le çalışan çeşitli kurumlardan insanlar. Orada ne mi yaptık? Sadece aradık. Danışmanımız Doçent Oğuz Babüroğlu'na ‘‘Ne arıyoruz hocam?’’ diye sorduk elbette. ‘‘Ortak akıl’’ dedi. Arama, değişime doğru gitmenin ilk adımıydı. Önce arayıp, kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, yaparken ortaya çıkan eksiklerimizi, nereye gitmek istediğimizi bulacak, sorunları bir bir ortaya dökecektik ki, çözümü bulalım. Ararken, eleştirdik, bazen ateşli tartışmalar oldu. Toplantıyı terk etmek isteyenler bile oldu, tansiyon zaman zaman yükseldi. Ama her şeyi ortaya döküp, üzerine konuşmayı başardık: Erkek egemen, kadını gözardı eden cinsiyetçi dilden, magazinin düzeyine, muhabirin unutulan prestijinden baskı kalitesine, fiyat politikasına... Yakın geleceğimizi tasarladık. Dönüşte, hiç vakit kaybetmeden uygulama için kolları sıvadık. Gazete içinde derhal beş komisyon oluştu.‘‘Doğan Medya Grubu yayın ilkelerinin yaygınlaştırılması proje grubu’’nda, başyazar Oktay Ekşi'den istihbarat şefi Celal Korkut'a, yayın koordinatörü Fikret Ercan'dan sağlık muhabiri Mesude Erşan'a çok kişi vardı. Grubun 26 saat süren 13 toplantısında yayın ilkeleri masaya yatırıldı, aksamalar hiçbir sınır konmadan açık açık tartışıldı. yeni maddeler belirlendi. Bazıları şunlar:Genel Yayın Yönetmeni'nden şoförüne tüm Hürriyet çalışanları, kişisel veya parasal işlerinde gazetenin adını kullanamaz.Hürriyet çalışanları, hakkında haber yazmaları söz konusu olabilecek şirketlerin hisse senedine sahip olamaz. Yayına konu edilen veya edilebilecek kişi ve kurumlardan meslek etik ve geleneklerine aykırı hediye ve ayrıcalık kabul edemez. İYİ, KÖTÜYÜ KOVAR‘‘Haber kalitesini yükseltme grubu’’nda ise aralarında yazı işleri müdürü Tufan Türenç'ten editör Ayşen Gür'e, yazı işleri müdürü Neyyire Özkan'dan yazı işleri editörü Ayça Aktan'a pek çok Hürriyet çalışanı yer aldı. Kaliteli bir gazete için işe muhabirden başlamanın, haberciye hak ettiği konumunun ve koşulların sağlanmasının, iyi muhabirin de tıpkı yazarlar gibi marka olması gerektiğinin altı çizildi. Yeni kararların alındığı bu toplantıların sonunda bir de ‘‘öz değerlendirme testi’’ hazırlandı. Bu teste göre, bir muhabir habere gitmeden önce, haber sırasında ve haberin yazımında kendine bir test uygulayacak ve puanlarını karşılaştırarak yazdığı haberde kaliteye ve yayın ilkelerine ne kadar uyduğundan emin olacak.130 SAAT TOPLANTI...Mali işler grup başkanı Ahmet Toksoy'dan eğitim muhabiri Nuran Çakmakçı'ya, İnsan Kaynakları müdürü Sancak Basa'dan editör Tarık Devrim'e pek çok Hürriyetçi'nin oluşturduğu ‘‘İnsan Kaynakları’’ toplantılarında ise Hürriyet'in insan kaynakları yönetimi yeniden tasarlandı. Bunun için 40 yönetici, 110 çalışanın katıldığı 130 saat süren toplantılar yapıldı. Bu toplantılardan da birçok ‘‘ilk’’ çıktı. Biri ‘‘muhabirin kariyer yolu’’ydu. Çünkü Hürriyet'in arama toplantılarının sloganlarından biri de ‘‘Muhabirin prestijini yükseltmek, gazeteciliğin prestijini yükseltmektir’’ diyordu. Bu sisteme göre, muhabirler bundan böyle performanslarına ve yeteneklerine göre ücret ve sosyal imkanlarla desteklenecek, bu sayede muhabirlik yeteneklerini gazeteden mahrum etmek yerine muhabir olarak kariyerlerini zirveye taşıyabileceklerdi.Bu toplantılarda, mesleki iç eğitim için de 50 ayrı konu başlığı belirlendi. Toplam 700 saat sürecek, isteyen tüm çalışanların katılacağı eğitimler eylülde başlayacak. Komisyonlardan biri de Reklam grup başkanı Ayşe Sözeri Cemal'den halkla ilişkiler müdürü Zuhal Elver'e, reklam koordinatörü Gönül Birkiye'den insan kaynakları uzmanı Filiz Demir'e, ekler görsel yönetmeni Sanlı Ergin'den editör Banu Tuna'ya pek çok Hürriyetçi'nin katıldığı ‘‘İletişim’’ grubuydu. Bir diğeri ise yazar Ali Atıf Bir, yazar Kanat Atkaya, reklam koordinatörü Altuğ Acar, pazarlama müdürü Gülsüm Akşit'in de aralarında olduğu ‘‘marka konumlandırma’’ grubu. Bu gruplarda alınan kararlar, iki ayda bir üst yönetimin de katıldığı toplantılarda sunuldu; uygulanmasına karar verilenler hemen uygulanmaya başlandı. FİNAL VE YENİ BAŞLANGIÇVe son olarak... Geçtiğimiz hafta Hürriyet binasındaki Çetin Emeç salonunda, Doğan Holding ve Yönetim Kurulu Başkanı ve Hürriyet Sahibi Aydın Doğan ve Doğan Medya Grubu yöneticilerinin de katıldığı tüm Hürriyetçilere açık olan bir toplantı düzenledik ve çalışmaların tarihini, amacını, sonuçlarını ve geleceğe yansımalarını anlattık. Aslında bu son toplantı yeni bir başlangıç anlamına da geliyor. Varılan kararların daha da geliştirileceği, eksiklerin giderileceği, uygulamaların hızlanacağı bir dönemin eşiğindeyiz.Hürriyetçiler Hürriyet'te yeni bir dönem açıldığı fikrinde buluşuyor ve Hürriyet hep ‘‘taklit edilen’’ olduğu için, haber kalitesiyle, etik değerleriyle, insana yapılan yatırımla, bu değişimin tüm sektörü de etkileyeceğine inanıyor. Habere, okura saygılı, yeniliklere, değişimlere açık, dünya markaları arasında yükseklere tırmanan bir Hürriyet göreceksiniz bundan sonra. Sabancı Üniversitesi'ndeki ‘‘kamp’’a katılanlar arasında ‘‘genç’’ yazarımız Kanat Atkaya da vardı, ‘‘baş’’ yazarımız Oktay Ekşi de. Zaman zaman aynı küçük gruplarda yanyana oturup, aynı konuda fikir beyan etmişlerdi. Fakat, Hürriyet'in kariyer şemasının açıklanmasından sonra olacakları izlemek gerekiyor galiba. Çünkü Atkaya bir yazı yazdı ve hodri meydan dedi: ‘‘Kollayın kendinizi Oktay Bey!’’Konuyu açalım: Yeni kariyer haritasında genç muhabir için birkaç yol var. Yolunu ya muhabir-uzman muhabir olarak sürdürüyor; ya editör/redaktör olup, sayfa editörlüğüne, oradan haber servis müdürlüğüne, yazıişleri müdürlüğüne ve genel yayın yönetmenliğine doğru gidiyor; ya da yazar/yorumcu oluyor. İşte bu son yolu tercih ederse, -ki yıllar önce Hürriyet'te genç muhabir olan Atkaya, şu anda bir yazar- gideceği tek yer var, o da başyazarlık! Atkaya köşesinden başyazarımıza seslenerek diyor ki, ‘‘Kollayın kendinizi Oktay Bey!’’ Sonucu hep birlikte göreceğiz.HERKES DERSİNİ ÇALIŞTIBunlar işin şaka tarafı tabii. Kariyer yolundan iç iletişimin artırılmasına, haberde giderek daha öne çıkan etik değerlerden Hürriyet markasının pekiştirilmesine, bizim gazetede olup biten şeyler, çalışanları mutlu etmişe benziyor. Bunun ilk adımı, ‘‘böyle şeyler hep kağıt üzerinde kalır’’ yargısının yıkılması. Yayın Koordinatörü Fikret Ercan, ‘‘35 yıldır bu müessesedeyim, zaman zaman bu tür girişimler olur, iyiniyetlidir hepsi, ama bir süre sonra unutulur. Bu kez çok ciddi şekilde yol aldıkça bütün arkadaşlarımız inandı’’ diyor. Ercan herkesi temin ediyor: ‘‘Emin olun, herkes evinde dersini çalışıp gelir oldu toplantılara, kimse geç kalmadı, hatta erkenden gelip bekliyorduk...’’Sağlık konusunda uzman muhabirimiz Mesude Erşan, itiraf ediyor: ‘‘Başlangıçta kuşkularım vardı doğrusu.’’ Ancak tartışmaların demokratik ortamlarda gerçekleşmesine, üst düzey yönetimin alınan kararları uygulamadaki kararlılığına bizzat tanık olunca, ‘‘lafların havada uçuşmadığını’’ gördüğünü söylüyor.Yayın Danışmanımız Doğan Hızlan içerde de bir şeyler olduğunu yazdı. Ona arama toplantılarından kalan ilk şey, çalışanların yaşadığı özgürlük duygusu. ‘‘Ben bu toplantılarda hiçbir hiyerarşik çekingenlik gözlemedim’’ diyor. Sayfa tasarımcısı Nilgün Kıdır, gençleşen, modernleşen, dünya gazetesi olmaya doğru giden bir gazetede çalışıyor olmayı heyecan verici buluyor.Sürekli söylenegelen bir cümledir şu: Gazeteciler başta meslekleri olmak üzere hemen her şeyden şikáyet ederler! Buna Sefa Kaplan dikkat çekiyor. ‘‘Laf aramızda, bu şikayetlerin önemli bir kısmında haklılık payı da vardır elbette ama gazeteciler kadar mesleğini eleştiren başka bir meslek grubuna rastlamak da kolay değildir. Berberi, mankeni, hamamcısı, kapıcısı, polisi, doktoru, tellağı kendilerine en ufak bir eleştiri yöneltilince ayağa kalkıp demeç üzerine demeç verirler. Halbuki basın eleştirilince pek fazla sesimiz çıkmaz. Çıkmaması bir yana, içimizden hak veririz yapılan eleştirilere.’’ İşte Hürriyet'in bu değişimi, biraz da kimi haklı, kimi haksız bu eleştirileri ortadan kaldırmak ve haberleri belli bir kaliteye yükseltmek. Tabii ki bunlar, Hürriyet'te bugüne kadar yapılan her şey yanlış, kötü, kalitesiz olduğu anlamına gelmiyor. Sadece artık çıta, evrensel standartlara göre yükseliyor ve ‘‘Bu haber Hürriyet'e nasıl girmiş, böyle bir haberi yazan muhabirin Hürriyet'te işi ne?’’ şikayetlerini ortadan kaldırmak. Haber Koordinatörü Enis Berberoğlu'na göre bunlar müthiş keşifler değil aslında, Hürriyet sadece kendini ilkelerle bağlıyor: ‘‘Mesela özel hayata ilişkin ilkelere aykırı haberi artık vermeyecek Hürriyet. Başka verenler var, bizden beklemeyin. Ya da tefecinin şu ırktan bu kavimden olması değil, tefeci olması önemli olacak bizim için.’’ Sabancı Üniversitesi'ndeki kamptan sonra yapılan bir toplantı dizisi de gazetenin kadın çalışanları ve yazarlarının biraraya geldiği ‘‘kadın bakış açısı’’ grubununkiydi. O toplantılara tek erkek olarak katılan Doğan Satmış'ın haline zaman zaman üzüldüğümü itiraf etmeliyim; onca ‘‘cadı’’ kadının hışmını savuşturabilmek için az ter dökmedi. Ama sükuneti ve centilmenliğinden de hiç taviz vermedi.Toplantılar fazlasıyla ateşliydi. Sorular hep ona yöneliyordu. Çünkü yazı işleri müdürü, okur temsilcisi ve erkekti. Ona en çok şu soruları sorduk: - Bayan ne demek? Erkek varsa kadın vardır, bayan bir soyadından önce kullanılır. Bay Ecevit, Bayan Ecevit gibi.- Niye haberde kadının dul olduğu sürekli vurgulanıyor? Kadının medeni durumunun olayla ilgisi ne? Hiç dul erkek diye bir başlık attınız mı?- Şu klişelerden ne zaman kurtulacağız: Görücüye çıktı, duygulu anlar yaşadı, seviyeli bir beraberlik...- Arka sayfa güzeli artık demode olmadı mı?En çok tartışılan konulardan biri de kadınların bu gazetede en çok hangi haberlerle yer aldıklarıydı. Daha çok cinayete ya da tecavüze kurban gittikleri zaman mı; genç ve güzel bacaklı olduklarından mı; birlikte oldukları erkekler nedeniyle mi; başarı öyküleriyle mi? Ya kadın okuyucuya ulaşmak için bugüne kadar ne yapmıştık? Güzel sonuçlara vardığımız bu toplantılar sonunda öyle bir refleks oluştu ki, daha önce yapmadığımız bir şeyi yapmaya başladık: Gazetede ertesi gün bizi rahatsız eden bir haber ya da başlık gördüğümüzde hemen sayfanın sorumlusunu arayıp, ‘‘bu niye böyle?’’ diye sorduk. Artık çoğu sayfada başlıklar atılırken, daha önce bir kez düşünülüyorsa, şimdi üç kez düşünülüyor. Ferai Tınç bunu ‘‘bilinç gelişmesi’’ olarak yorumluyor. Ama asıl pay, arama toplantılarının bize verdiği motivasyonda.İÇ İLETİŞİM TAVANA VURDUİç iletişime dair de pek çok çalışma yapıldı. Servis alanları düzenlendi, camları açılmayan ‘‘akıllı’’ binamıza inat ‘‘açık hava kafeteryası’’ açıldı. Yemekhanede açık büfe uygulamasına ve porselen tabaklara geçilip, iş seyahatleri sorumlumuz ve DJ'imiz Ümit Tok'un deyimiyle bir ‘‘tatil köyü havası’’ yaratıldı. Yine açık havada ‘‘Yaza Merhaba’’ partisinden her ay tekrarlanan
burçlar partisine pek çok sosyal etkinlikler hızlandı da hızlandı.Dışardan gelenlerin ilk karşılaÅŸtığı kiÅŸi olan Hürriyet Danışması'nın duayeni Güler Çamcan bütün bunları ‘‘insanların yüzü daha bir güler oldu’’ diye özetliyor. Ä°nsan Kaynakları uzmanı Filiz Demir, ‘‘Toplantılar bana acayip enerji verdi’’ diyor. Satış-pazarlama Koordinatörü Sinan Köksal'ın söylediÄŸi gibi deÄŸiÅŸimin bir parçası olmak mutlu ediyor, çalışanların yaptığı iÅŸe aidiyet hissini artırıyor.Yine bu çalışmaların bir sonucu olarak açılan Hürweb artık koca binada ne olup bittiÄŸini anında çalışanlara duyuruyor. Sitenin mesaj tahtası zaman zaman kilometrelerce uzayan bir ÅŸikayetler nehrine dönüşüyor ama olsun, bina hizmetlerinden sorumlu insanlar, ‘‘Bu bir patlama, çünkü Hürweb çok demokratik bir tartışma ortamı yarattı, zamanla yoluna girdi, güzel tartışmalar oldu, ÅŸikayetler azaldı, takdirler çoÄŸaldı’’ diyorlar. Teknik Hizmetler Åžefi Ayhan Ãœnsal ‘‘Bazı ÅŸikayetler çok acımasızdı ama hizmet grubundaki insanlar olarak, çalışanları mutlu etmek bizi de mutlu ediyor’’ diyor. Ä°letiÅŸim grubundan editör Banu Tuna ise durumu şöyle özetliyor: ‘‘İletiÅŸimsizlik Hürriyet çalışanları arasındaki en büyük problemdi. Sorunların bir kere tespit edildikten sonra ne kadar hızlı çözülebildiÄŸini fark ettim. Bir süre sonra bizim ekip Hürriyet çalışanlarının Beyaz Masa'sı haline geldi diyebilirim.’’ VUSLAT DOÄžAN SABANCI Bir üst düzey yönetici için kolay deÄŸil her ÅŸey çok açık konuÅŸulduHürriyet, Katılımcı Yönetim Danışmanlığı hizmetine baÅŸvurmaya neden ihtiyaç duydu?- Hürriyet lider bir kuruluÅŸ ve her liderin de önünde önemli bir iddia vardır. Çünkü bir rol modeli yoktur. Her zaman kendine iyi bir rol seçmelidir. Bu misyonla Hürriyet bir arama konferansı yaparak vizyonunu netleÅŸtirmek istedi. Bir lider kuruluÅŸ olarak bunları yaptığımız için sektörde çıtayı bir kademe yukarı çıkarmayı amaçladık.YAKIN VE SICAKÇalışmalara baÅŸlarken kafanızda nasıl bir düşünce vardı, bugün gelinen nokta nedir?- Çalışmalara baÅŸlarken kafamızdaki vizyon, aÅŸağı yukarı buydu. Hatta arama konferansından sonra OÄŸuz BabüroÄŸlu'na, ‘‘Ne yapacaksak, bir ayda yapacağız, burada gündem ve tempo çok hızlı, konsantrasyonumuz uzun sürmeyebilir, bazı konuları hemen tartışmaya açsak’’ demiÅŸtim. Ama beklediÄŸimin çok üstünde bir performans gösterdi çalışma grupları. Uzun zaman da konsantrasyonlarını kaybetmeden çalıştılar. Bir yandan ciddi ÅŸekilde gazetedeki iÅŸlerini yaptılar, bir yandan da toplantı odalarına kapanıp yarını tartıştılar. Bu kolay bir ÅŸey deÄŸil. Tabii bizim yarınımızla bugünümüz örtüştüğü için, bunun verdiÄŸi bir renk de vardı, umduÄŸumdan çok daha pozitif geliÅŸti her ÅŸey. Sık sık katıldığınız toplantılarda bir üst düzey yönetici olarak tüm çalışanlarla eÅŸit söz hakkına sahiptiniz. Bunu nasıl yaÅŸadınız? Neler düşündünüz, neler hissettiniz?- Bir üst düzey yönetici için de kolay deÄŸil, her ÅŸey çok açık konuÅŸuldu. Evet demokrasi önemli, ama eÅŸit hak ikna edebildiÄŸin kadar vardır. Hepimizin birbirimizi ikna edebildiÄŸimizi düşünüyorum. Ben ÅŸundan çok mutlu oldum. Ä°lk defa diÄŸer arkadaÅŸlarla bu kadar açık bir ortamda, bu kadar yakın, sıcak ve içten bir ortamda birlikte olduk. Dolayısıyla kendi adıma çok ÅŸey aldım bu toplantılardan. Ama çalışan diÄŸer arkadaÅŸların da çok ÅŸey aldığını hissediyorum. Toplantılardan sonra çalışanlarla iliÅŸkilerinizde, onlara iliÅŸkin düşüncelerinizde bir deÄŸiÅŸiklik oldu mu?- Kuruma baÄŸlılık olduÄŸunu gördüm. Mesleki tatmin çok üst düzeyde. Kendini çok eleÅŸtirebilen, deÄŸiÅŸime açık, doÄŸruyu arayan ve sorgulayan bir çalışan kitlesi var Hürriyet'te. Tabii bunları günlük yaÅŸamlarda yaşıyorduk, ama hiçbir zaman bu kadar zamanımız olmuyor sohbete. Çok sevindiriciydi.TEPKÄ°LER OLUMLUGeliÅŸmelerle ilgili çalışanlardan size ulaÅŸan tepkiler nasıl?- Herkesten çok pozitif feedback alıyorum. Hatta doÄŸum nedeniyle çalışmaya ara verdiÄŸim iki ayda bile en iyi hissettiÄŸim zamanlar, çalışma gruplarından arkadaÅŸlarla yaptığım, onların her ÅŸeyin iyi gittiÄŸini, motive olduklarını söyledikleri konuÅŸmalar.Bu çalışmaların ilerideki yıllarda sonuçları nasıl olacak ve basın sektörünün tamamına nasıl yansıyacak sizce?- Hürriyet’in çok lehine bir ÅŸey bu tabii. Ama sektör için çok önemli. Her zaman Hürriyet taklit edilir. Ä°yi bir ÅŸey için taklit edilmek de memnuniyet verici. Hürriyet ÅŸimdi sektörün deÄŸerlerini, kurallarını koyuyor. Mesela chat kayıtlarını yayınlamıyorum diyor ve meslekte çıtayı yukarı çekiyor.ERTUÄžRUL ÖZKÖK Bu büyük projenin benim kafamdaki adı ÅŸudur: GazeteciliÄŸin kalitesini ve güvenilirliÄŸini artırma giriÅŸimi 55 yıldan bu yana Türkiye'de yapılan bütün kamuoyu anketlerinde, ‘‘Gazete denince aklınıza ne geliyor?’’ sorusuna verilen cevap hep aynı oldu: Hürriyet. Gerçekten de Hürriyet, sadece bir gazetenin adı olmaktan çıkıp gazete ile özdeÅŸleÅŸen bir marka haline gelmeyi fazlasıyla hak eden bir üründür. Hiç şüphesiz bu özelliÄŸi Hürriyet'e bu mesleÄŸe ilkleri ve yenilikleri getirme, kuralları koyma görev ve hakkını da vermektedir. Gazetemiz ÅŸimdi Türk medya tarihinin en önemli aÅŸamalarından birine giriyor. Bu büyük projenin benim kafamdaki adı ÅŸudur: GazeteciliÄŸin kalitesini ve güvenilirliÄŸini artırma giriÅŸimi. GiriÅŸim kelimesini bilerek kullanıyorum. Çünkü bu giriÅŸimin gerçekleÅŸmesi kadar gerçekleÅŸmeme ihtimali de var. GerçekleÅŸmesi her ÅŸeyden önce bizlere yani bu kurumun çalışanlarına ait bir sorumluluktur. Arama toplantısından sonra oluÅŸturduÄŸumuz çalışma gruplarından Haber Kalitesini Yükseltme Grubu, çalışmalarını tamamlayarak oluÅŸturduÄŸu Hürriyet GazeteciliÄŸi kitabını hepimizin bilgisine sunuyor. Åžimdi hedefimiz bizzat çalışanlar tarafından oluÅŸturulan bu kitaptakileri hayata geçirmek olmalı. Hepimiz ÅŸunun bilincinde olmalıyız; editoryal bağımsızlığın en büyük güvencesi çalışanların yaptıkları haberin ve çıkardıkları gazetenin kalitesi ve güvenilirliÄŸidir. O nedenle bu çalışmayı aynı zamanda editoryal bağımsızlığımızın gerçekçi ve saÄŸlam temellere oturtulması yolundaki en önemli adım olarak görüyorum. Artık sloganımız ÅŸudur: Mükemmel bir Hürriyet için tek istikamet bir yoldayız. Hürriyet'in sözlüğünde imkansızlık kelimesi yoktur. Dolayısıyla bahanesi de yoktur.Doçent OÄŸuz BabüroÄŸlu (Arama Katılımlı Yönetim Åžirketi Danışmanlığı Direktörü)Haber kalitesi modeli bence bir buluÅŸBaÅŸtan beri projeye katılım, heyecan çok yüksekti. Ä°nsanlar hakikaten Hürriyet'i daha iyi, kendisiyle rekabet eder hale getirmek üzere varlarını yoklarını ortaya koydular. Zannediliyor ki gazeteciler bireyseldir, hiç uzlaÅŸmaz, her zaman eleÅŸtirirler, didiÅŸirler... Bunun doÄŸru olmadığını ya da doÄŸru düzgün bir katılım süreci olursa, her zaman kavga olmayacağını gördük. Bu proje aslında Hürriyet'in oturduÄŸu yeri nasıl koruyacağı, nasıl kurumsallaÅŸtıracağı üzerineydi. Ortaya çıktı ki aslında Hürriyet'in oturduÄŸu yer doÄŸru bir yer. Åžimdi mesele bunun nasıl sürdürülebileceÄŸi, saÄŸlamlaÅŸtırılabileceÄŸi. Proje grupları ve projeler doÄŸru seçildi ve doÄŸru önceliklendirildi. Haber kalitesi modeli bence bir buluÅŸ. O grubun buluÅŸu. Muhabirler için test, özgün bir izleme modeli. Muhabire gelecek vaat etmek, markanın korunmasına iliÅŸkin kararlar, hepsi isabetli seçimlerdi. Ãœstelik bunların hepsi günlük üretim baskısı olmasına raÄŸmen altı ay içinde yapıldı. Çabucak hayata geçirilmeye baÅŸlandı. Takdire ÅŸayan buluyorum. HÃœRRÄ°YET GAZETECÄ°LİĞİ EL KÄ°TABIGeçtiÄŸimiz ekim ayının başından beri süren çalışmalar, 2 Temmuz 2003 günü aralarında DoÄŸan Holding Yönetim Kurulu BaÅŸkanı ve Hürriyet Sahibi Aydın DoÄŸan ile Sema DoÄŸan'ın bulunduÄŸu Hürriyet ailesine sunuldu. Çalışmaların somut sonuçlarından biri olan Hürriyet HaberciliÄŸi el kitabı ilgiyle karşılandı. Gazetenin mutfağında çalışanların elinden çıkan bu kitap, Hürriyet GazeteciliÄŸi'nin katkılara ve geliÅŸmelere açık adımlarından biri. Â
button