Bizim de DNA bankamız olacak

Güncelleme Tarihi:

Bizim de DNA bankamız olacak
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 1998 00:00

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Türkiye'de bir DNA Bankası kurulması için yasa tasarısı hazırladı. Başvuru Bakanlar Kurulu'nda imzalanmayı bekliyor. Tasarı imzadan çıkarsa saldırganların, katillerin,

gaspçıların vay haline. Suç mahallinde bıraktıkları izlerle anında yakalanabilecekler.

Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün 1996 yılında yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de polis bölgesinde gerçekleşen ve aydınlatılamamış olaylar içinde faili meçhul cinayetler yüzde 12.01, darp yüzde 9.8, soygun 41.37, dolandırıcılık yüzde 24, oto hırsızlığı yüzde 86.18, hırsızlık yüzde 66'lık bir yer tutuyor. Şahsa karşı işlenen suçlardan en yüksek olanı ise cinsel suçlar. En çok cinsel suçlarda sanık olay yerinde delil bırakıyor. İstanbul Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi'nin cinsel suçlar ile ilgili 1983-1993 yıllarını kapsayan çalışması, 18 yaşın altında tecavüze/cinsel saldırıya uğradıktan sonra öldürülenlerin sayısının 16 bin 250'i bulduğunu ortaya çıkarıyor.

Olay yerinde her zaman parmak izine rastlanmıyor. Ancak faile ait biyolojik bir kalıntı ya da bunların lekelerine rastlamak mümkün. Bunlar cinsel saldırıya uğramış kişiden ve olay yerinden toplanan saç, sperm, idrar, kan, kıl, tükürük gibi biyolojik materyaller veya olay yeri incelemesinde ele geçen kondom, giysi gibi malzeme. Peki bu materyal ve malzeme kriminalistler için niye çok önemli? Çünkü bunların DNA analizi yapılarak suç aydınlatılabiliyor ve DNA analizi sanığı yüzde 100'e yakın doğrulukta teşhis ediyor.

DNA testi failin bulunmasında önemli parametrelerden biri. Ancak dikkatli olmak, tüm suçlarda suç mahallinde delilleri anında tespit etmek gerekiyor. Deliller kirlenirse hiçbir anlamı kalmıyor çünkü. Dünyada birçok ülke ise olay yerinde toplanan bu genetik profilleri bir bankada topluyor. Türkiye'de bir DNA Bankası henüz yok. Ancak geçtiğimiz ağustos ayında adli amaçlı moleküler genetik analizlerin kalite güvenliği ve denetimi için Türkiye'de bir DNA Bankası kurulması gerektiğine ilişkin yönetmelik taslağı İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü tarafından hazırlandı. Başvuru Bakanlar Kurulu'nda imzadan çıkmayı bekliyor.

TARTIŞMALI BİR KONU

Birçok ülke adli amaçlara yönelik genetik çalışmalar yapıyor. Sonra da DNA bankalarından elde edilen sonuçlara göre suç önleme teknikleri geliştiriyorlar. Örneğin şehir düzenlemeleri yapılıyor. Sarkıntılığın çok olduğu yere sokak lambaları ekleniyor. Trafiğin yönü, otobüs durağının yeri, çöp tenekelerinin yerleri, sinyalizasyon değiştirilerek suç önlenmeye çalışılıyor. ‘‘DNA bankası ile herkes fişlenecek mi?’’ sorusu birçok kişinin kafasını kurcaladığından, DNA Bankası etik ve insan hakları açısından ciddi tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bu tartışmaların başlıca iki başlığı var. DNA incelemelerinin kalite-güvencesi ve DNA bankalarının düzenlenmesi.

Türkiye, DNA düzeyinde genetik çalışma yapabilme teknolojisine sahip. Halihazırda çok sayıda kurum ve kuruluşta suçların aydınlatılması ve suçlu kimliğinin belirlenmesi için DNA düzeyinde incelemeler yapılıyor. Alınan izden failin kimliği yüzde yüze yakın oranda tespit edilebildiğinden analiz sonuçları da mahkemelerde delil olarak kullanılıyor.

Bir DNA hücresi kodlayan ve kodlamayan diye iki kısma ayrılıyor. Kodlayan kısmında kişinin göz rengi, geçirdiği hastalıklar gibi bilgiler mevcut. Kriminalistlerin ise yalnızca kodlamayan bilgileri çalışma izni var. Bilgi kriminal nedenlerle elde edilse de kötü amaçlı kullanılmasını önlemek için yasa tasarısına ‘‘adli bir olayın aydınlatılması amacıyla DNA analizi yapılmak üzere sanık, mağdur ve diğer ilgili kişilerden biyolojik örnek alınabilmesi için hakim kararının bulunması gerekiyor’’ şeklinde bir madde konulmuş. Hakim, DNA analizi yapacak bilirkişi laboratuvarını da belirleyecek. Elde edilen genetik bilgi hakim kararının alındığı olayda ancak delil olarak kullanılabilecek. Genetik bilginin veri tabanında yer alan genetik bilgi ile karşılaştırılması yine yalnız hakim kararı ile yapılabilecek.

DNA Bankası'nda, olay yerinde elde edilen biyolojik örneklerin moleküler genetik analiz sonuçlarının yanısıra, genel adaba ve nizama aykırı cürümler, adam öldürmek ve müessir fiil suçlusu, kişi hürriyetinden mahrumiyet, kişileri kaçırma ve alıkoyma, adam kaldırma, hırsızlık gibi suç tiplerini işlemiş ve haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanların biyolojik örneklerine ait DNA analiz sonuçları ile kimliği bilinmeyen kişilere ait DNA sonuçlar da tutulacak. Bu bilgilere de yine yalnız adli bir olayı aydınlatmak üzere hakim kararı ile ulaşılabilecek.

DNA DOST VE DÜŞMAN KAMPI

DNA Bankası dünyada da tartışılıyor. Görüş ve yasal uygulamalar ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Bunları iki grupta toplamak mümkün. Biri konuya ceza adaleti açısından bakan ve suçlunun bulunup cezalandırılması gerektiğini savunanlar. Bu grup DNA incelemelerini en güçlü veri olarak kabul ediyor. Onlara ‘‘DNA Dost Kampı’’ deniyor. Diğeri ise DNA bilgisini insan vücudunun bir parçası olarak görüp konuya insan hakları açısından bakanlar. Bu grup bilgiye ulaşılmasını olabildiğince güçleştirip ulaşıldığı takdirde ise kötüye kullanımını engeleyebilmek için bilginin hemen ortadan kaldırılmasını savunuyor. Bunlar da ‘‘DNA Düşman Kampı’’ olarak adlandırılıyor.

Avusturya'da durum, karakolda ifadesi alınan kişinin farkına varmadan geride bıraktığı izmaritteki tükürük kalıntısından kendisine bildirilmeden DNA incelemesi yaptıracak ve daha sonra bunu aleyhinde delil olarak kullanacak kadar uç noktada. Hollanda, İtalya ve Danimarka insan haklarına değer veriyor. İngiltere ve Amerika'da herhangi bir nedenle mahkum olmuş kişilerin kanlarını ya da başka biyolojik örneklerini almaya ve DNA parmak izlerini depolamaya yönelik çalışmalar var. İngiliz polisi 1997 yılı itibarıyla 200 binin üzerinde DNA verisini Ulusal DNA Bankası'nda toplamış, bugüne kadar 4.500 suçlu bu yöntemle yakalanmış.

ABD'de DNA Bankası hacminin milyonlara vardığı biliniyor. FBI ise DNA şifrelerini tek bir merkezde toplamış. Güvenlik güçleri, herhangi bir saldırı veya cinayet olduğunda, maktul üzerinde ya da olay bölgesinde bulunan DNA izini, hemen ulusal merkezdeki verilerle karşılaştırarak anında ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde sonuç alabiliyorlar. İspanya, Portekiz, İsveç, Norveç, Finlandiya, Fransa, Belçika, İrlanda bu iki kampın ortasında yer alıyor. Denge kurmaya çalışıyorlar. Almanya ve Fransa gerekli görüldüğünde bir yerleşim yerinde oturan vatandaşların tamamından kan alınarak DNA incelemesi yaptırabilecek yasalara sahip. Almanya'da cinayetle sonlanan bir ırza geçme davasında M plakalı Porche otomobil sahiplerinin kanı alınırken, Fransa'da bir cinayet davasında bir köyün tüm sakinlerinden kan alınmış.

Caydırıcı özelliği var

Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Sevil Atasoy, şu bilgileri veriyor: Suç işleyen her üç kişiden birinin yeniden suç işleme olasılığı var. Bazı suçlarda daha fazla tekrar olabiliyor. Örneğin cinsel suçlarda. ABD'nin bazı eyaletlerinde elle sarkıntılıkta dahi DNA tiplemesi yapılıyor. Bankanın caydırıcı bir özelliği var. Suçu oluşmadan engellemenin bir yoludur bu. Herkes her yerde kendinden birşey bırakır çünkü. Ve uzman bir göz bunu bulur. Banka için suçları kesinleşmiş olan mahkumlardan kan da alabiliriz ya da bir sıfır nokta belirleriz. O tarihten sonra başlarız kan almaya. ABD ve İngiltere'de son beş sene deyip geriye gitmişler. DNA tipini yapmadan mahkumu tahliye etmiyorlar. Faili meçhullerin DNA tiplemeleri de depolanacak. Bu, birbirlerinden farklı yerlerde işlenen suçların faillerinin müşterek olduğu bilmemize yarayacak. Kimliği meçhul cenazelerin DNA profili bankada tutulursa sahipleri de bulunabilecek. DNA bankası etik bir tartışmadır. Fişleme gibi görülebilir. Türkiye'de küçük DNA bankacıkları var zaten. Değişik amaçla çalışıyorlar. Nesep tayini, kan testi gibi. Ama DNA bilgilerini yok etmiyorlar. Defterde ya da bilgisayarda duruyor. Kişilere ait bilgiler denetimsiz duruyor. Gerçi taslakta ‘‘ben kan veremem’’ diye birşey yok. Sadece kadın şüphelilerin muayene sırasında rencide edilmemesi için bir kadın hekim tayin edilecek. Kadın hekim yoksa bir yakını ya da başka bir kadın yanında refakat edecek. Yasa kabul edilirse moleküler genetik inceleme diye bir kavram ilk kez giriyor olacak Türk Kanunu'na.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!