Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin en sevilen aktörü Kemal Sunal uçakta kalp krizi geçirerek öldü
Uçaktan hiç hoşlanmayan ve uzun yıllardır hiç binmeyen 56 yaşındaki ünlü sinema aktörü Kemal Sunal, dün sabah film çekimi için sanatçı arkadaşlarıyla birlikte Trabzon'a gitmek üzere bindiği uçak henüz yerdeyken geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Kemal Sunal'ın Barış Manço gibi ani ölümü, Türkiye'nin gündemini değiştirdi. Sokaktaki adamdan Ankara'daki politikacıya kadar tüm Türkiye, ünlü sanatçıyı konuşmaya başladı.
Hababam Sınıfı filmlerindeki ‘‘İnek Şaban’’ tiplemeleriyle Türk halkının gönlünde taht kuran komedinin ünlü aktörü, yönetmenliğini Ali Özgentürk'ün yaptığı ‘‘Balalayka’’ filminin çekimleri için, aralarında oğlu Ali Sunal, Ali Özgentürk ve Cem Davran'ın da bulunduğu ekiple birlikte dün sabah Atatürk Havalimanı'na geldi. İç Hatlar Terminali'nde bilet ve bagaj işlemlerini yaptıran Kemal Sunal, film ekibiyle birlikte kendisini Trabzon'a götürecek TK 046 sefer sayılı, Boeing 737-800 tipi Diyarbakır uçağına bindi. Kemal Sunal'ın uçağa binmeden önce bilet işlemlerini yapan yer hosteslerine ‘‘Canım, hiç gitmek istemiyor. Ama film çekimi var, gitmek zorundayım’’ dedi.
‘‘Diyarbakır’’ uçağının ön sıralarındaki 4-D numaralı koltuğuna oturan Sunal, uçak henüz 113 numaralı park yerindeyken Kabin Amiri Dilek Demirel'den su istedi ve uçuşun ne kadar süreceğini sordu. Dilek Demirel'e film çekimi için Trabzon'a gittiklerini anlatan Sunal, oturduğu koltukta gazete okumaya başladı.
Tarifeye göre İstanbul'dan saat 07.05'te kalkması gereken Kaptan Pilot Murat Yüksel ve 2'nci Pilot Altay Meral yönetimindeki uçak, 07.32'de kapı kapattı ve 07.33'te motor çalıştırdı. Uçakta, biniş kartına göre yeri 1- D olarak gözüken Sunal, 4- D'ye oturdu. Sunal, bilet kontrolü yapan görevlilere ‘‘Fark etmez. Biz grubuz. Karışık oturuyoruz’’ dedi. Bu arada, gazete okumaya başlayan Kemal Sunal'ın başı sağ yana düştü. Sanatçının bayıldığını sanan Kabin Amiri Dilek Demirel, durumu Kaptan Pilot'a haber verdi. Bunun üzerine, ‘‘Uçakta doktor var mı?’’ diye anons yapıldı. Uçakta doktor bulunmadığı belirlenirken Kaptan Pilot da kuleye‘‘Hasta var. Geri dönüyorum’’ dedi ve acil durum frekansından ambulans da istedi.
Kalp krizi geçirdiği belirlenen Sunal, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Uçak 08.43'te tekrar havalanırken, sanatçının cenazesi International Hospital morguna kaldırıldı.
Oğlu Ali Sunal, Cem Davran, Ali Özgentürk ve Atılay Uluışık da cenazeyle birlikte hastaneye geldiler. Sunal'ın eşine burada haber verildi. Ali Sunal'ın arkadaşlarının ardından ünlü sanatçının teyzesi ‘‘Yalan olduğunu söyleyin’’ diye çığlıklar atarak hastaneye geldi.
Müdahalede geç kalındı
Uçaktaki DSP Milletvekili Erol Al anlatıyor
Geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden sanatçı Kemal Sunal ile aynı uçakta bulunan DSP İstanbul Milletvekili Erol Al, ‘‘Kemal Sunal'ın ölümünde ağır ihmal ve tedbirsizlik olduğunu’’ belirtti. Erol Al, Trabzon Valiliği'nde düzenlediği basın toplantısında, Kemal Sunal'ın ölümünden çok olayın yaşanma şeklinin önemli olduğunu belirterek gelişmeleri şöyle anlattı:
HERKES ŞAŞKINDI
‘‘Sabah saat 07.00'de uçağa bindik. 07.30'da uçak kalkış için izin aldı. Aprona doğru ilerlemeye başladığında, 3 sıra arkamda oturan Kemal Sunal'ın oğlunun haykırışlarıyla irkildik. Hostesler pilotları uyardı. Uçak 106 nolu kapının önüne park edildikten hemen sonra 2. pilot Murat Yüksel, Kemal Sunal'ın yanına geldi. Koltuktan indirerek yere yatırıp ilk müdahaleye çalıştı. Burada gördük ki, kalp krizi geçiren yolcuya ilk müdahale, görevli personel tarafından yapılamadı. İlk yardım konusunda tecrübeleri olmadığını gözlemledim. Kaptan gelinceye kadar kimse ne yapacağını bilemiyordu. Hostesler oksijen tüplerine yöneldiler, maskeyi çıkardılar ama çalıştıramadılar. 2'nci tüpü alıp kaptana verdiler. Bu sürede 5-6 dakika geçti.’’
Kaptanın, acil durum çağrısı aldıktan hemen sonra, havalimanı görevlilerinden doktor ve ambulans istediğini, THY yetkililerinin de doktor ve ambulans için sürekli anons yaptıklarını ifade eden Al, şöyle devam etti:
HAVALİMANI YETERSİZ
‘‘Tüm bu çabalara rağmen, Atatürk Havalimanı gibi 4 dakikada 1 uçağın indiği, uzay teknolojisiyle donatılmış dış hatları olan bir havalimanında, acil yardım ve ilk müdahale konusunda kurumların yeterince eğitilemediğini gördük. Havalimanının sağlık hizmetlerinde Medline diye bir şirket görevlendirilmiş. Bu şirkete ait ambulans 21 dakika sonra olay yerine geldi. İçinde doktor yoktu. Sadece 2 sağlık memuru vardı. DHMİ'ye ait ambulans ise 25 dakika sonra geldi. Doktor vardı, ancak müdahale edildiğinde artık yapılacak bir şey kalmamıştı. Doktora neden geç kaldığını sorduğumuzda ise yeni haber verildiği gibi bir ifade kullandı.’’
Bu olaydan çok büyük dersler alınması geretiğine dikkati çeken Al, ‘‘Baştan sona bir korku filmi yaşadık. Bu korku filminin sonunda Türkiye'nin en büyük sanatçılarından birini kurban verdik. 25 dakikada müdahalede hayata döndürülebilecekse bu şansını kaybetti. Bu toplantıyla soruşturma yolunu açmayı hedefliyorum. Hükümet nezdinde girişimde bulunacağım’’ dedi.
Önce şaka sandık
Diyarbakır uçağının ekibi anlatıyor
Kemal Sunal'a ilk müdahale, uçak içinde, Kabin Amiri Dilek Demirel ve kokpitten çıkarak kabine gelen Kaptan Pilot Murat Yüksel tarafından yapıldı. Atatürk Havalimanı'nda düzenlenen basın toplantısında Kabin Amiri Dilek Demirel, olayı şöyle anlattı:
‘‘Kendisi uçağa ilk gelen yolculardandı. Kendisi neşeli görünüyordu. Benden istediği suyu içtikten sonra gazete okumaya başladı. O sırada uçak kapı kapattı. Tam uçak push-back'e başladığı sırada, Kemal Bey'in başı yavaşça yan tarafa düştü. Biz kendisinin şaka yaptığını sandık. Çünkü oldukça neşeli ve doğaldı. Kokpite koşarak, kaptanımıza Kemal Sunal'ın baygınlık geçirdiğini haber verdim. Hemen anons yaparak, uçakta doktor bulunup bulunmadığını sordum. Ama ne yazık ki yolcular arasında doktor yoktu. Kendisinin durumu iyi görünmüyordu, kaptan pilotumuz bunun üzerine geri dönerek, park yerine yanaştı. Biz de uçak havalandırmalarını açıp, rahat nefes alması için boynunu açtık. Oğlu hemen kendisine suni teneffüs yaptırdı. Kendisine ilk müdahale olarak, oksijen tüpü bağladık.’’
Geç kalma tartışması
Kemal Sunal'ın ölümünün ardından, ünlü sanatçı için acil müdahale ekibinin zamanında istenip istenmediği tartışma konusu oldu. THY ve DHMİ yetkilileri bu konusunda farklı konuştular. İki kurumun verdiği zaman arasında 11 dakika fark var. THY Halkla İlişkiler Başkanı Faik Akın, ‘‘Kaptanımız Kemal Sunal'ın 07.37'de rahatsızlığını merkeze anons ettikten iki dakika sonra burada görevli iki arkadaşımızdan birisi saat tam 07.39'da Medline diğeri de DHMİ doktorluğuna bilgi verdiler’’ dedi.
DHMİ İstanbul Başmüdürü Kemal Ünlü ise ‘‘Pilotlar 07.37'de kendi Dispechterliği'ne bildirmişler. Bize ise 07.50'de intikal etmiş. Bunlar resmi kayıtlarda var. Bizim tam techizatlı ambulansımız apronda bekliyor’’ diye konuştu.
Türkiye’nin en büyük ortak paydasıydı
Young Rubicam reklam şirketinin Başkanı ve Kemal Sunal'ın rol aldığı ‘‘e-kolay’’ reklamının Kreatif Dierektörü Serdar Erener, şunları söyledi:
- Benim özel teşhisim değil ama ‘‘Memlekette en büyük ortak paydamız kim?’’ diye sorsak, birinci cevap Kemal Sunal olurdu. Tuhaf bir şey ama, bu böyle. Bu kadar değişik sınıftan, çeşitten insan için bu kadar büyük bir kesişim kümesi yoktur herhalde cumhuriyet tarihinde. Devlet zoruyla değil de kalpleri kazanarak bunu başarmış başka bir insan hatırlamıyorum...
SİNEMA KABİLİYETİ
Kamera ile ilişkisisi konusunda şunu söyleyebilirim: Biz iyi, kötü, kabiliyetli, kabiliyetsiz birçok insanla çalışıyoruz. Sinemacılarla çalışıyoruz. Kameranın neyi görüp görmediğini bu kadar iyi kavramış birini görmedim. Son çektiğimiz filmlerden birini teleobjektif ile çekiyorduk. Teleobjektife 30 metre uzaktaydı. Sinan (Çetin) ona ‘‘Kemal biraz alçal’’ diye bağırdı. Ayakta duruyordu, 30 metre uzakta, bacaklarını hafif açtı ve resme girdi.
DOĞAÇLAMA YETENEĞİ
Doğaçlama kabiliyeti de gözlediğimiz başka bir şeydi. ‘‘Biraz daha değişik bir şey Kamal abi’’ dediğimizde, hemen geliyordu. Sinan da hep onu söylüyordu. Gerçek bir sinema profesyoneli olduğunu söylüyordu. Öyleydi. İlk karşılaşmamızda e-kolay diye bir marka inşa etmek istediğimizi, kendisinden başka hiç kimsenin bu iki kelimeyi söyleyemeyeceğini belirtince, hemen anladı ve ‘‘Beni konuşturmuşsunuz’’ dedi. O meşhur tebessümle o iki kelimenin nasıl söylendiğini anlatmaya bile gerek yok.