OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 09, 2001 00:00
BİZİ BİZE ÖĞRETEN ADAM... (BARIŞ MANÇO-3) KURTALAN EKSPRES yeniden sahnede!.. Barış'ın anısına, "ARDINDAN..." adlı bir "rock" şarkısı yapmışlar. Sözler, Zeynep Taşkıran'ın. Dün, DJ Bülent, Kral TV'de sundu. Bir mısra eksiği ile -yakalayamadım çünkü- şöyle diyor: "Geldim... Yine sana geldim.Sevdim seni dünya kadarDağlar yol verir bana... Gittiğin günden beriBekledim umutla. Gittiğin o gün var yaÇiçekler solduMeğer...Soracak ne çok şey varmış sana. Toz pembe bir rüyaydıBize, bizi anlattı.Yürüdü diyar diyar,Kanatlandı.Kanatlandı..." Barış bir röportajında, "Ben bir tek dil konuşuyorum. O da tatlı dil... demiş. Ve eklemiş: "Mezar taşıma, 'Bu adam doğru bildiğini yapardı' yazılsın." Istediği oldu. Bir müzik adamıydı. Müziğin diliyle insanların gönlüne girmeyi başardı. Bizi, bize öğretti. "hayat duruyor dostlar, ben durmuşum, çok mu? deyip öyle gitti. 40 YILLIK DÜNYA TURU Yeryüzünde dolaşmadığı ülke kalmadı. Yaklaşık 40 sene yürüdü diyar diyar, yalnızca Japonya'nın 17 kentinde konserler verdi;12 sene gördüklerini kasete kaydetti. Başka halkların da gönüllerini fethetti; dostluklar kurdu. Sâdece bir defa Tayland'da tutuklandı. "7'den 77'ye programı için 800 bin kilometre yol katetti. Yani, dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. "Bugüne kadar 140 ülke gezdim. Bu ülkeler içinde, kadınların fiziksel güzelliği ile övünen 4-5 ülkeden biri bizim ülke. Bizim inanılmaz güzel hanımlarımız var. (...)"Bizim çocukluğumuzda hafif hafif soyunan kadınlar vardı. Yelpaze ve Yedigün gibi dergilerde, Amerika'da striptiz diye yeni bir icadın haberleri olurdu. Hafif giyimli güzel hanımlar hepimizi çarpar, yerden yere vururdu. Birkaç Türk hanımefendisi vardı, şimdi isimlerini saymak istemiyorum. Çünkü, hepsi torun torba sahibi oldu. Onlar benim rüyalarımı süslerdi. Hâlâ onlara saygıyla yaklaşıyorum. 50 yıl önce beni heyecanlandırdıkları için." YA LÂLE? Gençlikte bir gün, "Bir telefon edebilir miyim?" diye kapısını çaldığında, "Benimle evlenirsen, tabiî..." kuru sıkı blöfünü, şakayla karışık "Neden olmasın?" restiyle gören güzel hanım ise, Lâle. Kendisininki gibi, güngörmüş, Modalı bir ailenin kızı. Iki oğlunun anası. Her konuda desteğini gördüğü bu kadın için, bakın neler hissediyor: "Lâle, bana Tanrı'nın yolladığı bir lutuftur. Tanrı bana jest üstüne jest yaptı. Kaymak üzerine kaymak sundu. En büyük yardımcım o. Allah herkese nasip etsin diyorum." Barış ve Lâle, ailelerinden miras değerlere beraber sahip çıktılar. Barış, örneğin, ramazanların farkını, "Güz yağmurları ile bir gün göçen" babaannesi "Gülpembe"den öğrenir: "Bir çocuk, bir adam olduğumu hissettiğim andan ititbaren, 'Oğlum, bundan sonra oruca başlıyoruz." Demişti. Biz son derece çağdaş, batıya bakan bir aile olarak bu şekilde uygulardık. Rahmetli babam üç lisanı anadili gibi konuşan, bütün eğitimini Isviçre'de görmüş, eski kuşağın yakından bildiği rahmetli Hakkı Manço, bizleri son derece çağdaş kalıplar içinde yetiştirdi. Aynı sokakta başka bir aile ki; onlar da Lâle'nin ailesi oluyor. Onlar bizden 11 yıl farklı." Yozlaşmanın dört bir yanı sardığı günümüzde, "ucuzlama"nın ülkemizle sınırlı olmadığının da farkındaydı: "Sanatta ucuzlama tabiî ki var. Dünyanın bütün ülkelerinde, bütün konularda ucuzlama var. Çünkü, dünya gerçekten çok ufaldı. Insanlar bir düğmeye basarak, 50 bin kilometre ötede yayın yapan bir kanalda, bir ülkenin sanat anlayışını algılayabiliyor. Otomatikman mukayese başlıyor. Bu mukayesede kellikler pat diye görünüyor. Toplumsal ucuzlama her şeye yansıyor. Konfiçyus'un bundan 2500 sene evvel söylediği bir laf var: 'Bir toplumun müziği bozulmuşsa, o toplumun her şeyi bozulmuş demektir.' Bizde de müzik bozulma evreleri geçiriyor. Ama, başka alanlar da çok mu iyi?" "Ucuzlama"nın panzehirini ararken, yağmurdan kaçarken doluya tutulmama konusunda da titizdi: "Manevi değerlere sahip çıkılırken, bilgili olmak gerekiyor. Şimdiki gençler, 10 yıl önce Barış Abi'lerini iyi dinlemişler. Sütlerini içmişler. Ispanağı, domates biber patlıcanı bol yemişler. Irkımız çok güzelleşti. Ama, diller bozuk. Bu da bilgisizlikten kaynaklanıyor. Onlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya başladılar. Işin en kötü yanı, bilmediklerini bilmiyorlar." Görüyorsunuz işte; "Dağlar, Dağlar"sız olmuyor. "Ellerimle büyüttüğümSolar iken dirilttiğimÇiçeğimi koparttın senEllere verdin Dağlar Dağlar, Kurban olam, yol ver geçemSevdiğimi son bir kez olsun yakından görem Kuşlar uçmaz, güller solduYüce dağlar duman olduBelli ki gittiğin yerden Kara
haber var DaÄŸlar DaÄŸlar, Kurban olam, yol ver geçemSevdiÄŸimi son bir olsun yakından görem" 1970'de besteledi. Plak, piyasaya çıktığı ilk hafta içinde 700 bin sattı. Türk pop müzik tarihinin ilk "mega hit"i!.. Ä°zleyen yıllarda artan satışlar, Barış Manço'ya bir de "Platin Plak" ödülü kazandıracaktı. 20 GÃœNLÃœK POLITIKA MACERASI "Hizmet"i önemsediÄŸi için, DYP'den teklif gelince, Kadıköy Belediye BaÅŸkanlığı'na adaylığını koydu. Adaylığını da TV'den öğrendi; adaylıktan çekildiÄŸini de... Tansu Çiller ona inanmıştı ama "hizmet" nasıl yapılacaktı? Onu bekleyen bir ekip yoktu ki! IÅŸ güç bırakıldı, çamur atılmaya baÅŸlandı, saÄŸlığı bozuk dendi. Alemin maskarası yapma süreci iÅŸletilmeye çalışıldı. Kısacası, siyaset buydu... Dahası, tüm yaptıklarının üstüne bir çarpı çekmesi, TV programlarını, konserleri bırakması istendi!.. Peki, ya zihniyet? "Benim hizmet diye algıladığım ÅŸey, aslında partiye hizmet imiÅŸ. Insan her gün bir ÅŸey öğreniyor. Benim partideki adaylığıma karşı çıkan, yıllarını partiye vermiÅŸ kiÅŸiler, 'O kadar sene biz havaalanlarında, kapılarda, kuyruklarda bekledik. Gelene merhaba dedik. Bu hizmetler unutuldu.' dedikleri zaman, ben dehÅŸetlere düştüm." Türkiye'de "kalite"yi temsil eden bir sanatçıya, "politikada 20 gün" yetti de arttı bile. Insanlara ayırım gözetmedem hizmet götürebileceÄŸini zannetmiÅŸti. Hayalleri duvara çarpmakla kalmadı, tansiyonu 25'lere fırlayıverdi. Oy verme yöntemi ile dalga geçen bir yeteneÄŸin bu çirkin çarkın içinde yeri yoktu: "Kime oy vereceÄŸimiz, insanın vicdanı ve kafasıyla orantılı bir olay. O kadar önemli mi bilmiyorum. Insanları niye kapatıyorlar ki oy kabinine? Kime oy vereceÄŸini söylemesin diye." DÖNENCE... Siyaset çirkin olabilir. Fakat Barış, her zaman umut doluydu. Erken durdu ama mangal gibi bir yüreÄŸi vardı. "Dönence"de dediÄŸi gibi... "Gün çoktan döndü buralara ve benSimsiyah bir gecenin koynundayım...Duyuyorum, görüyorumBir gün gelecek dönence, biliyorum Simsiyah gecenin koynundayım, yapayalnızUzaklarda bir yerlerde güneÅŸler doÄŸuyorBiliyorum, dönence Kupkuru bir aÄŸacın dalıyım, yapayalnızUzaklarda bir yerlerde bir ÅŸeyler kök salıyorGörüyorum dönence Çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefesUzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyorDuyuyorum, görüyorum, biliyorumDönence, dönenceGün dönende, dönenceDönence"Söz, Barış Manço'nun. EfsaneleÅŸen müziÄŸini ise, Ahmet Güvenç, Bahadır Akkuzu, Celâl Güven, Nejat Tekdal elbirliÄŸiyle kotarmış... "BENÄ°M BÄ°LANÇOM TAMAM" Hayata sıkı sıkı baÄŸlıydi. YaÅŸamın güzelliklerinde seçiciydi. Tüm titizliÄŸine raÄŸmen, bilanço konusunda huzurluydu: "Insanlar beni maddî manevî muhteÅŸem bir rahatlığa alıştırdı. Ben bu tipi çok kolay kabul ettirmedim insanlara. Ama, bizim halkımızın hoÅŸ bir tarafı var, 'bükemediÄŸin bileÄŸi öpeceksin' der bizim halkımız. Bu adam böyle dediler. Bu adam köyün delisi. Beni böyle kabul ettiler. Bu insanlar beni baÄŸrına bastı. Galiba, benim bilançom tamam." Jülide ERGÃœDER - 9 Åžubat 2001, Cuma Â
button