Ahmet İnam, ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı, Felsefe Kurumu üyesi, 18 kitap yazmış uluslararası düzeyde saygın bir akademisyen. Cengiz Güleç ise ergenlik psikiyatrisinin önde gelen uzmanlarından, Fransa'da, Hacettepe Üniversitesi'nde ders verdi, TBMM'ye girdi, Ecevit Hükümeti'nin kültür bakanı adayıydı. 60'ına merdiven dayayan iki akademisyen ayda bir buluşup, ciddiyeti tatile gönderiyor.Demlendikten sonra teybin düğmesine basıp varoluş, ego, bunaltı, cinsellik, tasavvuf gibi zorlu kavramları iki haşarı liseli üslubuyla tartışıyor. Nükte, argo, hatta küfür serbest. Hayvan Dergisi'nde "Şen Profesörler" başlığıyla yayımlananlar işte bu metinler. Kavuklu'yla Pişekar'a benzetilen ikili "Kesinlikle Dümbüllü'nün kavuğuna aday değiliz" diyor. "Anadolu Hayvanları" ikilisiyle buluştuk. 4,5 saat, bir şişe viski, yarım şişe rakı tüketip "karizmayı çizdirmeyi neden göze aldılar"ın cevabını aradık.    BİZ KİMİZ? Biraz Kavuklu-Pişekar biraz da Mevlânâ-Şems Birbirinizi başkalarına nasıl anlatırsınız? C.G - Sırlarını bildiğim için rahatlıkla anlatabilirim: Muzip bir çocuktur. 20 yılda hiç depresif ruh halinde rastlamadım onda. İddiacı değil. Ama hayatta iddia sahibi. Muzipliğiyle kendini, çevresini hoşnut tutuyor. Hayatının baharında. Buluştuğumuzda bu ruh halini bana da bulaştırır. İnsana ve hayata gömülüdür. Bunlar üzerine düşünce üretmekle birlikte hayat acemisi, mahcup, toydur. Hatta kabaktır. 10 yıl seminer verdiği 10 kişiden 5'inin ismini hatırlamaz. Onları toplu varlık gibi algılar. Safiyetiyle belalardan korunur. 55'inde ehliyet aldı, şimdi başı dertten derde giriyor. Bir de herkesten güzel kahkaha atar.A.İ - Akademisyen bilgilendikçe sezgisini kaybeder. Cengiz ise güçlendiriyor. İnsanları dünyasına buyur etme yeteneği müthiştir. Büyük dalgaları aşıp, çırpıntıdan yılması kötü özelliği. Bu yüzden düşük verimlilikle çalışır. Kitap yazacağına briç oynar; sabaha kadar güzel türküler söyler. Sorguladıkça kendinden hoşnut olmama durumu büyür, asabileşir. Başını okşarsan dünyanın en iyi psikiyatristi olur. Ama hayat hep baş okşamaz. Hüzünlü adamdır, soyadının aksine nadir güler. Kahkahama bakıp insan olmanın acısını hiç yaşamadığımı düşünür, bilmez ki geberiyorum acıdan. Kemirmekten elimde tırnak kalmadı.  İçki masası, kültür ve sanatın dışında hayatta başka neler paylaşırsınız? A.İ - Sadece bunları ve ortak ruh halini paylaşıyoruz. C.G - Aradan yıllar geçtiği hiç görüşmediğimiz olmuştur. Ben arama özürlüyüm çünkü. Ama buluştuğumuzda aynı sıcaklıkla devam ederiz. Kişiliklerimiz çok farklı. Ben ayrıntıcıyım, insan ilişkilerinden giyimime kadar her şeye özen gösteririm. Sevemediklerime kapımı açmam. Derin mutsuzluklarım, coskularım vardır. Hedonistim. İçmeyi bilirim, o bilmez. Ne bulursa içer, sarhoş olur. Giyimine önem vermez, hep simsiyah giyinir. Çilecidir. Ruh hali dalgalanmaz. Buna karşın iki farklı ve tam kişiliğin birlikteliğidir dostluğumuz. CTV'deki programımızdan övgüyle bahsedenlere, nedir hoşunuza giden, diye soruyorduk. Felsefeden anlamadıkları halde, sohbetimizi çok sevdiklerini söylüyorlardı. Halvet hali böyle bir şey. Farklılıklarımızla birlikteyiz. İki tam insanın birlikteliği bu. Yarım insanlarla ne halvet olur ne de aşk.A.İ - İşte bu nedenle nisan gelmiş, biz aşık olacak insan bulamıyoruz. Nietzshce ne demiş "Oltamı attım,
balık çıkmadı, çünkü yoktu." (Kahkahalar)C.G - Balık tutulacak yeri bulmak bir sezgidir, Nietzsche'ninki de hıyarlık kardeÅŸim.A.Ä° - Avlamamak güzeldir. BoÅŸ dönen avcıyı çok severim. Ceylanı, tavÅŸanı görmüş, vurmaya kıyamamıştır. Akademisyenin hıyarı her gördüğü aÄŸaç dibine ateÅŸ eder. Biz avcı deÄŸiliz. Kavramları vuramayız. Teorileri eÄŸip bükmeyiz. Taklit deÄŸildir sözümüz, yaÅŸadığımızın teorisini yaparız. Birbirinize nasıl katlanıyorsunuz? Mesela elektrik mühendisliÄŸinden gelen felsefeci Ahmet Ä°nam, 2001'de Çek Cumhuriyeti'ndeki felsefe konferansında psikoterapi üzerine bildiri sununca neden kan çıkmadı?  C.G - Bütün psikiyatri çevresi onu tanır. Son 10 yılda benden çok psikiyatri konferansına katılmıştır. Tanışıklığımız da buradan kaynaklanıyor. 15 yıl önce muhafazakar çevrelerin düzenlediÄŸi bir konferansta tanışmıştık. Maneviyattan bahsettiÄŸi için onu çok severler. Oysa ateisttir. Benim de sol kimliÄŸime karşın, muhafazakar çevrelerle diyaloÄŸum iyidir. Herkes BektaÅŸi ruhlu olduÄŸumuzu bilir.A.Ä° - Onunla karşılaÅŸmam Tanrı'nın bir lütfudur. DERDÄ°MÄ°Z NE? Borçlu doÄŸduk, hep çalışacağız, mezar taşında Burada borçlu bir hıyar yatıyor yazacak İmaj çağında, narsisizm salgını kol gezerken profesör karizmanızı çizdirmeyi neden göze aldınız; çok mu sıktı profesör cübbesi sizi? A.Ä° - Memur akademisyen iÅŸini yapar. Oysa bilgi sorumluluk getirir. Bilimadamı bilgisini hayatla paylaÅŸmak istiyorsa kalıpları kırmak zorundadır. Cengiz'le birlikteliÄŸimiz, bilgiyi içselleÅŸtirme, paylaÅŸma kaygısının sonucudur. ÇoÄŸu kiÅŸi hayattan alacaklı olduÄŸunu düşünür. Bu nedenle mutsuzdur. Biz borçlu olduÄŸunu düşünenlerdeniz. Dine inanmamakla birlikte, bizi var kılan güce borçluyum, insanlara, toprağımıza, kültürümüze borçluyum. Akademinin dışında, her fırsatı deÄŸerlendirip toplumun karşısına çıkmalı ve bilgimizi paylaÅŸmalıyız. Hayatım boyunca bu doÄŸrultuda çalışacağım, yine de ölürken borçlu gideceÄŸim. Mezar taşımda "burada borçlu bir hıyar yatıyor" yazacak.C.G - Profesyonel felfesecilerin dünyasında Ahmet bir boyalı kuÅŸtur. Bir yıldır Cumhuriyet Dergi'deki yazılarında onlarla hesaplaşıyor. Ben de profesyonel psikiyatristler dünyasında hastalık yerine hep insandan bahseden bir hekimim. Ä°kimiz de alanımızda ayrıksıyız. Karizmaya, cübbeye, ÅŸan ve şöhrete ihtiyacımız yok. Mizaha karşın her tezimizin arkasında bilgi vardır. Bizi, düşüncelerimizi bilerek çağıran her davete açığız. Muhafazakar kesimin toplantılarına da katılıp, konuÅŸuruz. Bilgimizi paraya ya da şöhrete tahvil etmek peÅŸinde deÄŸiliz. Tam tersine ciddi sorunlar yaÅŸadım. Aktif politikaya CTV'deki program yüzünden girdim. Nasıl? C.G - Programcı Bahar Daldal'ın önerisi üzerine haftada bir, gündemsiz ekrana çıkıp tartışıyorduk. Anadolu'da edep ve eren kültürü üzerine konuÅŸtuÄŸumuz bir akÅŸamın ertesinde DSP'den davet aldım. RahÅŸan Ecevit izlemiÅŸ, etkilenmiÅŸ. DSP'ye girip milletvekili olduktan sonra CTV kapandı. Ulusal Kanal'dan davet aldık. Samanyolu ya da Kanal 7'den davet gelse, oraya da giderdik. Hangi kuruluÅŸ çağırırsa gider konuÅŸuruz. Hayvan Dergisi de böyle gündeme geldi.A.Ä° - Çünkü insan ve hayata dair söyleyecek sözümüz var. Biz konuÅŸurken keÅŸfediyoruz. Horoz dövüşü yapmadan, farklılıklarımızı koruyarak tartışıyoruz.     Hayvan Dergisi'ndeki konuÅŸmalar tamamen emprovize mi, metin üstünde oynuyor musunuz? C.G - Bir arkadaÅŸ geliyor. Tema yalnızlık olsun, diyor. Teybi açıyor. Bir saat konuÅŸuyoruz. Sonra kesip, biçip kullanıyorlar. Biz dergiyi basıldıktan sonra bayiden paramızı ödeyip alıyoruz. Öğrenciler, akademisyen dostlar ya da çocuklarınızdan itidal çaÄŸrısı geliyor mu? C.G - Son konuÅŸma çok küfürlüydü. Bunları çıkaracaklarını düşünüyorduk. Yayımlanınca endiÅŸeye kapıldım. Neyse ki ben dikkatli davramıştım ama arkadaşım adına hicap duyuyordum. (Gülüyor) Tepkiler ÅŸaşırtacak kadar iyi oldu. Çocuklarım zaten bizi bilir, ÅŸaşırmadı.A.Ä° - Okuldaki resmi kimliÄŸim nedeniyle tepkilerini pek sezdirmiyorlar. Yine de yan gözle istihza dolu bakışlarından "Hoca, Hayvan'daki vaziyeti gördük" demek istediklerini anlıyorum. (Kahkahalar) OÄŸlum kocaman cüsseli bir adamdır. ODTÃœ'de fizik doktoru. Ona "aÄŸabey" diye hitap ederim. Kavukluyla piÅŸekarı oynadığımız söyleÅŸiler eminim çok hoÅŸuna gidiyordur. Aman Ferhan Åžensoy duymasın. KavuÄŸu Cem Yılmaz'dan zor kurtarmıştı. Åžimdi de iki profesör çıktığını duyarsa bir kaza çıkabilir. A.Ä° - EndiÅŸeye mahal yok, kavuÄŸa aday deÄŸiliz. KENDÄ°MÄ°ZE NEDENANADOLU HAYVANI DÄ°YORUZ? Oryantalist Anadolu hıyarlarına düşmanız En büyük kaygınız insan, ama adam gibi adamı tanımlarken "Pergel", "Hayvan" gibi sözcükleri seçiyorsunuz. Neden? C.G - Hayvan Dergisi'nden teklif gelince ismine tepki gösterdim. Ahmet ise hay'ın Arapça'da ruh ve can anlamına geldiÄŸini söyledi. Evet, Anadolu'da can bulmuÅŸ varlıklarız ikimiz de. Hint, Ä°ran, Kafkas etkileri ve bu toprakların birikimiyle Anadolu'da çiçek açan tasavvuf kültürünü sahipleniyoruz. Pergelin sabit ucu gibi bir ayağımızı Anadolu'ya basıp diÄŸeriyle dünyayı tarıyoruz. Bize "Åžen Profesörler" deseler de Anadolu canları, Anadolu Hayvanlarıyız.  Ahmet Ä°nam hıyar ve hıyarlığın önemini kavrayıp, tüm yazdıklarını yakmaya, "Hıyaran" kitabını yayımlayıp hayatını vaaz vermeye adamıştı. Anadolu Hayvanları'nın ÅŸimdilerde hıyaranla arası nasıl? C.G - Ãœzerine bastığı zenginliÄŸin farkında olmayan, Oryantalist ruhlu Anadolulu hıyarana kızıyoruz. A.Ä° - Topraklarındaki hıyara bile sahip çıkacaksın. Elinden tutup, seni seviyorum, diyeceksin. Ondan çiçek yapmaya çalışacaksın. Bu bir çile iÅŸi, şımarıklığımız boÅŸuna deÄŸil. Çileden geçip bu noktaya geldik. Anadolu Hayvanları olarak çok çile çektik. Karılarımız bizi sallayıp pencereden attı, baÅŸkaları üzerimizde tepindi. Mesela dört saattir konuÅŸuyoruz. Gecenin 11'i oldu, eve geciktim. Karım ÅŸimdi beni dövecek. Ama ÅŸikayetçi deÄŸilim. Çok muhterem bir insandır. Kapıda beni oklavayla beklemesi sayesinde adam oldum. Yoksa uçarı bir insan olurdum. Anadolu ÅŸovenizmi bir tehlike midir? A.Ä° - Ne Oryantalist aydın gibi aÅŸağılıyor ne de ölçüsüz yüceltiyoruz. Bu kültürü içselleÅŸtiren Anadolu Hayvanı, "Ben EskiÅŸehir ya da Ä°stanbul'daki hayatı anlatmazsam gezegendeki hayat eksik kalırdı" diyebilmeli. Birikimiyle evrensel kültüre katkıda bulunmalı. Biz çığlık atmazsak, Türkmen, Alevi, Kürt, Ermeni, Rum ve binbir farklı etnik grupla bu toprağın farklı bir yapısının bulunduÄŸunu, üzerinde yaÅŸamanın ayrıcalık olduÄŸunu anlatmazsak hıyarlıklar devam edecek. Biz insana, Anadolu'ya iliÅŸkin çığlık atıyoruz. Ama Afrikalı'nın, Avustralya yerlisinin, zenci, homoseksüel, farklı düşündüğü, ÅŸeytani olduÄŸu için dayak yiyenin çığlığını da içimizde duyuyoruz. Teklifim ÅŸu: Anadolu'da en iyi gırnata çalanı bulalım. O çalsın ve bütün Anadolu insanı, içinde yüzyıllarca biriktirdiÄŸi trajediyi duyarak, özgün kimliÄŸini koruyarak hep birlikte dans etsin. Ä°ÅŸte o zaman gerçek Anadolu'yu göreceÄŸiz. C.G - Cevat Åžakir ve Mavi Hareketi, Ion kültüründen sonraki 1500 yılı yok saydı. Biz, Bizans ve Osmanlı'yı da ekliyoruz. Bu topraklardan ayrılan Ermeni ve Rumların ağıtını tutuyoruz. Genetik, kültürel çeÅŸitlilik açısından kıta özelliÄŸi gösteren Anadolu zenginliÄŸini önemsiyoruz. Ä°rene Melikov hayatını Hallacı Mansur'u anlamaya adıyorsa, bunun bir sebebi olmalı. Bununla birlikte DoÄŸu Akdeniz'in dünya kültürünü çölleÅŸmekten kurtaracağını savunuyorum.    İnsandan bahsederken cinselliÄŸin ıskalanmasına çok sert tepki gösteriyorsunuz, nedir Anadolu Hayvanı'nın ÅŸikayeti? A.Ä° - Felsefenin tarihsel yanlışı Platon'un vücudu reddetmesinden kaynaklanır. Bulutlarda oturuyor, kıçıyla buluta oturduÄŸunu fark etmiyor. Descartes aynısı. Ä°kisinin de düzenli seks hayatı yok. Adam gibi seviÅŸemeyenden felsefeci olmaz. "PiÅŸtim elhamdülillah" diyormuÅŸ gibi "SeviÅŸtim Elhamdülillah" diyeceksin. Ben bunu Nietzsche'den öğrendim. Schopenhauer bedeni çok teorize etmiÅŸ, hadımlaÅŸtırmış. Hasta olan Nietsche ise ruhun bedenden kaynaklandığını, ama ondan yüce olduÄŸunu söylüyor. Anlıyorsun ki seviyorsan dokunacaksın.  C.G - Ahlak ve libidoyu aynı oranda gözetmezsen bir b.k olamazsın. Beden ve cinselliÄŸi reddederek uygarlık kurulamaz. GENÇLERE NE SÖYLÃœYORUZ? Çocuklar bulunduÄŸunuz yerle yetinmeyin, ilerleyin! Günümüzün marka dünyasında kafası karışan gençlerine, endeks ve parite izlemekten başı dönen yetiÅŸkinlerine ne tavsiye edersiniz? C.G - Kafa karışıklığı çok iyi bir ÅŸey. Hayatı sorgulamayan, kafası hiç karışmayanlar var çünkü. Bin yılın birikimini kucaklayan iki Anadolu Hayvanı olarak ÅŸunu tavsiye ediyoruz: Sahip olmaya çalışma. "Ol"maya çalış. Olmak yola çıkmaktır. Bu yolculukta harita verilmez, tavsiyede bulunulmaz. Kendini, hayatın ırmağına bırak. Becerilerini, kendini keÅŸfet. Sürüklenme, kendi rotanı çiz. Oysa günümüz insanı ırmaÄŸa girmeye korkuyor.A.Ä° - Yürüyorsan yol arkada olmalı. Önünde deÄŸil. Sen yürüdükçe yol ortaya çıkmalı. Evet, çok riskli. Levha yok, çizgi yok. YaÅŸamak riski göze almaktır, cesarettir. Korkaklar, kaçaklar, ardına sığınacak bir ÅŸeyler arayanlar yaÅŸadıklarını sanır. Herkes kahraman olamaz ama hayatı karşılayabilir. Annesini, babasını, öğretmenini, patronunu karşılayabilir. Mesela ben bastı bacak, kel kafalı, genetik falsoları olan, Sandıklı'dan çıkan bir adamım. Bunu kabul edip, simyacı gibi çalışarak varlığımı ileri noktaya taşıma gayretindeyim. Kendimi aÅŸmaya çalışıyorum. Kendimizi tanıyıp buna teslim olmak yerine, aÅŸmaya çalışmalıyız. Sokrat'tan bu yana insan ÅŸunu biliyor: DoÄŸurdukça, yarattıkça yaÅŸayacak. Cengiz'le gençlere ÅŸunu tavsiye ederiz: Çocuklar bulunduÄŸunuz yerle yetinmeyin, ilerleyin! Benim de bir sözüm var, deyin. ÇEKÄ°RGE SORDU HOCALAR CEVAPLADI Bahar felsefeciyi mi psikiyatristi mi daha fena çarpar? Ahmet Ä°nam - Nisan ayların en zalimidir, diyor T. S. Eliot. Nisan vesilesiyle psikiyatristle felsefecinin çarpışması, toslaÅŸması gayet iyidir. (Kahkahalar) Gerçi biz ayda bir kez toslaşıyoruz, deÄŸil mi Cengiz?Cengiz Güleç - Ben taÅŸ gibi duruyorum vallahi. Bahar sokaktaki insanı gerçekten fena çarpıyor. Ä°nsan çarpmışları düzeltmeye çalışırken, rastladığım ruh hallerinin güzelliÄŸi beni de çarpıyor.A.Ä° - Hoca seni nisan çarpmamış olsa bunu fark etmezdin. Bence senin gözüne nisan kaçmış. Bahar aÅŸksız çekilir mi, aÅŸk yüzünden baharı ıskalayan dövünmeli midir? A.Ä° - Åžimdi konuÅŸacağım ya, kendimle çeliÅŸen ÅŸeyler söylemekten korkuyorum. (Kahkahalar) AÅŸk için bile olsa baharı kaçıran dövünmezse, mutlaka dövülmeli. AÅŸk sadece baharda gelmez. Ayrıca farklı aÅŸk türleri vardır: DoÄŸa, bilim, sanat. Erotik aÅŸk aklıma geliyorsa namerdim! Baharda biraz duvara tırmanıyoruz, o kadar. En iyisi yoÄŸurt yiyip sakinleÅŸmek. Aslında insan her dem kuduruktur. Haydi itiraf edeyim. Aslında bahardan ödüm kopuyor.C.G - Biz beden ve zihin ayrımına ÅŸiddetle karşıyız. Yakalasak Descartes'i fena döveceÄŸiz. Uyanış zihinde yaÅŸanmaz sadece, bedenin bütününde yaÅŸanır. Birey içindeki hayvanla yüzleÅŸmekten korkmamalı. Baharda libido yükselince bu uyanışla nasıl baÅŸa çıkacağımızı ÅŸaşırıyoruz. Gözümüze bant geçiriyoruz. Oysa birey beden ve ruhundaki uyanışa kulak vermeli. Buna çevresini, içinde yaÅŸadığı kültürü de katmalı.        Felsefeci mi daha ikna edici aşıktır, psikiyatrist mi? A.Ä° - Hiç kuÅŸkusuz psikiyatrist. Ben sadece Platon'dan bahsedebilirim. 40'ın azgınını teneÅŸir mi paklamalı? A.Ä° - Gençken hep 60 yaşına geleceÄŸim günleri bekledim. Bedenimin namussuz kışkırtıcı özellikleri azaldı. Huzur içindeyim ÅŸimdi. Bedenimizin, aklımızın, iliÅŸkilerimizin, duygularımızın kıymetini bilmeliyiz. SeviÅŸme sadece orgazm deÄŸildir. Karşıdakinin ruhuna düşünce, bilgi, kültür, duygu birikimiyle dokunmak müthiÅŸ bir zenginliktir. Bunu porno kitapları yazmaz. C.G - 40'ın azgını söylemini icat edenler isteyip de azamayan kazmalardır. Kendini hayata bırakanları olumsuzlamak, statükoyu korumak için bu ÅŸablonların arkasına sığınırlar. Kazmanın azması başına iÅŸ açar. Adam gibi adam, 40'ında yıllanmış ÅŸarap kıvamına gelir. Hayata katılma cesareti varsa bunu alkışlarız. TÃœBÄ°TAK baÅŸkanını kendisinin atayabilmesi için yasa deÄŸiÅŸikliÄŸi hazırlatan BaÅŸbakanımız bu koltuÄŸa bir karikatürcü oturtabilir mi, uygun mudur sizce? A.Ä° - Ben baÅŸbakan olsam kesinlikle karikatürcü atardım, çünkü gerçekliÄŸi iyi bilirler. Einstein, Newton, Heisenberg, Max Planck aslında birer karikatüristtir. Bilimin kurduÄŸu modeller gerçek hayatı tam olarak yansıtamaz, birer karikatürdür. Laf aramızda Tayyip Bey'in yaptığı büyük bir saygısızlık, çünkü TÃœBÄ°TAK baÅŸkanı iyi bir akademisyendi. Yeni baÅŸkanı bilim adamları seçmeli.C.G - Gerçek bilimadamı muziptir. Bilimin mutlak gerçeÄŸi temsil etmediÄŸini, dogmalaÅŸtırılamayacağını bilir. En iyi örneklerinden biri Erdal Ä°nönü'dür. Ancak onun gibi bir bilimadamı baÅŸbakan TÃœBÄ°TAK'a baÅŸkan atayabilir. BaÅŸkanın mutlaka ODTÃœ'lü fizikçi olması gerekmez. Çünkü ODTÃœ'lü kötü örnekleri gördük. Ä°ÅŸletmeci olabilir. Tercihim bir filozofun atanması. Felsefe, psikoloji bilmek, Xanax'a sığınmadan hayata tahammül etmeyi kolaylaÅŸtırır mı, ruhta bir kilo pirzola etkisi yapar mı? C.G - Psikiyatri tehlikeli ÅŸekilde insandan uzaklaşıyor. Ä°nsan ruhuna dokunmadan, tahlillerle, ilaçlarla sorunlara çözüm bulmaya çalışan biyolojik psikiyatri akımı artık ilaç firmalarına çalışır hale geldi. Ä°nsandan korkuluyor. Nedenlerinden biri, geçmiÅŸte iç içe olduÄŸu felsefeden kopması. Bu psikiyatrinin intiharıdır. Oysa psikiyatrist felsefeye yakın, bilge kiÅŸilikli bir hekim olmalı. Hastalıkları iyi bilmek yetmez. Bilgelikten yoksunsa insan konusunda bilgisiz, hayat konusunda yayan kalabilir. Ä°ÅŸte Ahmet'le 20 yıllık beraberliÄŸimizin temelinde de bu çaba var; ilk kez ifÅŸa ediyorum bunu. Psikiyatri serotoninle, felsefe de bilim teorisiyle sınırlı kalacaksa en iyisi pirzola yemektir. Bir tutam kahkaha insana çok daha yararlı çünkü. Cezaevi koÅŸullarını gündeme getirmeye çalışan gençler neden paspas edilir: A) Psikolojiyi zedeledikleri için, B) Milli felsefemize aykırı düştükleri için? A.Ä° - Bir yandan gelenekleri korumaya çalışırken bir yandan AB'ye girme çabası büyük bir sosyal kaos yaratıyor. Bence bu bir nimet. Bu çeliÅŸki ve kaos Dostoyevski, Rousseau ayarında müthiÅŸ felsefeciler, romancılar çıkmasını saÄŸlayabilir.C.G - Ahmet, itibar düşürmek için felsefe dünyasına sokulmuÅŸ bir Truva Atı'dır. Anadolu binlerce yıllık, kıtaların kültürel zenginliÄŸe sahip bir toprak parçası. Kaotik deÄŸil, dinamik, yaratıcı. Tükenen Avrupa uygarlığı ve dünya için bir nimet. Bence dünyanın kurtuluÅŸu Akdeniz uygarlığında.  Okumak cehaleti alırsa, baki kalan eÅŸeklikle nasıl baÅŸa çıkılır? C.G - Hayvanın böylesiyle karşılaÅŸmamıştık hiç.A.Ä° - Hay sözcüğü ruh, can anlamına gelir. Bu nedenle Cengiz'le biz kendimize Anadolu Hayvanları adını taktık. Anadolu'nun ve hay'ın önemini biliyoruz çünkü. Memleketimiz memur akademisyenlerle dolu. Ä°nsan öncelikle kendini tanımalı, sınırlarını bilmeli. Kendine sormalı: Ben Mozart mıyım, Salieri miyim? Salieri kendini tanımıyor, Mozart'ı kıskanıyordu. Mesela ben sınırlarını bilen bir felsefeciyim. Salieri olduÄŸumu biliyorum. Yeteneklinin alnından öperim. Tanrı'ya kızacağıma beni böyle yarattığı için teÅŸekkür ederim. Ama ona kıçımı göstermekten çekinmem. Ä°ÅŸte sadece bu eylem Salieri'yi zekasıyla Mozart'ın doÄŸal dehasına yaklaÅŸtırabilirdi. Aynı ÅŸeyi tarihe, kültüre yapabilmek gerekir. Saygısızlık çaÄŸrısı deÄŸil bu: Türkiye Cumhuriyeti'ne, doÄŸaya, sevgililere, dostlara arkadaÅŸlarımıza bize verdiklerinden dolayı teÅŸekkür edelim. Ama popomuzu göstermekten kaçınmayalım. Bu, farklı olmanın, kendimizi aÅŸma kararlılığının manifestosudur. ÇaresizliÄŸinin, sınırlarının farkına varan insan bunu aÅŸmanın yolunu bulur.C.G - Babil Kulesi'ni hatırlayalım. Afetlerden korunmak için birleÅŸip bir kule inÅŸa eden, bunu gökyüzüne yükselerek Tanrı'ye meydan okur ÅŸekle getiren insanoÄŸluna Tanrı ceza olarak farklı dilleri gönderdi. Birbirleriyle anlaÅŸamaz oldular. Ä°nsanın Tanrısal güç ve mutlak hakimiyet peÅŸinde koÅŸması haddini bilmezliktir. DoÄŸayla uyum içinde olmalı. Salieri Kompleksi haddini bilmezlikten kaynaklanır. Bilge bir kiÅŸi olsa, dehaya saygı duyar, Mozart'a kötülük yapmaktansa, zekasının sınırlarını zorlamayı seçerdi. Bilge olsa hayatta ölüm diye bir sınır olduÄŸunu bilirdi. Ciddiyet neyin ilacıdır, mizah delikanlılığı bozar mı? A.Ä° - Ciddiyet gerçekliÄŸin derinliÄŸine götürür bizi. Mizaha dönüşmesi gerekir. Bilimadamı ancak bu aÅŸamadan sonra gerçekliÄŸi görebilir. Sahte ciddiyet sığlığın, ucuz düşüncenin paravanıdır. C.G - Sahte ciddiyetin ardına saklanan sığlığa isyanımız. Gülün Adı'nı hatırlayın. Kilise, Aristo'nun komik metnini saklamaya çalışıyordu. Çünkü mizah ve kuÅŸku, dogmanın düşmanı. Ä°ÅŸte bu nedenle kof ciddiyetle taÅŸak geçiyoruz. Mizah hayatın kendisidir. Kendimizle de dalga geçebilmeliyiz. Ölüm korkusuyla pusulası ÅŸaÅŸan faniye sizin Kutup Yıldızı ne tavsiye eder? A.Ä° - Bütün hikaye, noktaları kaldırmayı bilmek: Ölüm yerine "olum" diyebilmek. Ölmeyi bilmeyenin olma sorunu vardır. Hay olun, hıyar gibi durmayın, dönüşün, oluÅŸun. Ölgün olmayın, olgun olun. 18 yaşında ölgün gençlerle karşılaşıyorum derslerimde. Yunus Emre gençken ölenleri şöyle tarif ediyor: "Gök ekini biçer gibi." Genç ölüm çağımızın hastalığı...C.G - Hayatla bağımızı sahip olmak üzerinden yürütüyorsak, ölüm bunlardan yoksunlaÅŸmak gibi algılanır. DünyeviliÄŸe tutunan hayattan vazgeçemez. Hayatla bağımız olmak üzerineyse, ölümden korkmayız. Bir baÅŸka yol, öteki dünyaya inanmak. Oysa öteki dünyaya ne kadar baÄŸlanırsan bu dünyayı o kadar es geçersin.A.Ä° - Ä°mza: Sahip!!! (Kahkahalar)Â
button