Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2004 00:00
SON bir ay içinde iki uluslararası mesleki toplantıyı izledim. İlki 15-18 Mayıs tarihleri arasında Varşova’da düzenlenen, Uluslararası Basın Enstitüsü IPI’ın, ikincisi de İstanbul’daki WAN toplantısı. Her iki toplantıda da, meslek içi iletişim ağının dünya çapında giderek güçlendiğini gördüm. Ne yazık ki, kaba bir rekabet anlayışı yüzünden Türkiye medyasının bazı önemli kuruluşları, İstanbul’daki toplantıdan kendilerini dışladılar. Dünyayı küçülten bu trendin dışında kalmak yerine, katılıp eleştirileri, görüş ve önerileri seslendirmek daha doğru olmaz mıydı? Uluslararası meslek kuruluşlarının anahtarı kimsenin elinde değil, katılım herkesin kendi girişim ve isteğine bağlı.IPI toplantısında da aynı şeyi gördüm. Orada da, Türkiye’den Doğan grubu dışında diğer medya kuruluşlarından temsilci olmaması sadece tesadüf müydü?Sivil toplumun, uluslararası iletişim içinde kendi sesini daha fazla duyurması her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Medya örgütleri de bunun bir parçası. Bu işle uğraşanlar, medya sahipleri örgütlenme ve meslek içi iletişim, araştırma ve gelişme için de kaynak ayırmak zorunda hissetmeliler kendilerini. * * *IPI toplantısının ana sponsoru ‘Gazeta’ idi. Polonya’da, Sovyet sistemine ve Jaruzelski’nin baskı rejimine karşı yükselen Dayanışma Hareketi’nin güçlenmesi amacıyla yasa dışı bir gazete olarak yayın hayatına başlayan ‘Gazeta’, WAN tarafından da ‘yılın gazetesi’ seçilmişti.Avrupa’nın önde gelen gazeteleri arasına giren ‘Gazeta’nın başarısı öncelikle, kendi içindeki duvarları yıkan, gazeteyi hazırlayanlar arasında, canlı bir iletişime olanak veren çalışma ortamıydı. Reklam servisi ile yakın çalışma ikinci özellik olarak ortaya konuyordu. Ama ‘başarının en büyük sırrı’nı, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ve Dayanışma Hareketi’nin öncülerinden Adam Michnick şöyle açıklıyordu: ‘Ticari olarak attığımız büyük adımlara rağmen, 15 yıl sonra bugün bile Dayanışma Hareketi içinde geliştiğimizi aklımızdan çıkartmayız. Onun, halkın egemenliği, demokrasi, insan hakları, kendi kaderini tayin hakkı ve dini tolerans ilkeleri, yayıncılıktaki önceliklerimizdir.’ * * *MİLLİYET Gazetesi’nin başarılı organizasyonuyla gerçekleşen WAN toplantısında, teknoloji medyası döneminin, sadece bir araç değişimi değil, bir zihniyet değişimini de dayattığı noktası öne çıktı. Çünkü, esas olan kaliteydi. Evet, koşuşturma çağında insanların uzun uzun okumaya hatta seyretmeye bile vakitleri ve sabırları yoktu.
Haberler, programlar kısalmalı, her şey ‘kompakt’ olmalıydı. Telefon ekranlarına sığacak kadar ‘kompakt’. Tamam da yeterli mi? Katıldığım tartışmalarda varılan ortak nokta bunun, okuyucu, izleyici, tüketicinin beklentisini karşılamaya yetmediğiydi. Medya, gazeteleriyle, televizyonuyla, radyosuyla, internet gazeteleri, haberleri, reklamları ile ‘en yüksek kalite’yi yakalamak zorundaydı. En doğru, en derin, en iyi araştırılmış haberler; en estetik, en çekici, en doğru sunumlar. Kalemimizin ucu ne kadar sivri olursa olsun, teknolojik olanaklarımız ne kadar gelişirse gelişsin, gazeteciler kameramanlar, medyanın tüm çalışanlarıyla ‘hayatı haberleştiren’ bizleriz. Kalitenin aranması gereken yerdeyiz.
button