Güncelleme Tarihi:
1990'da açılan İstanbul Kitaplığı yeni kitap sıkıntısı çekiyor. Her türlü bağışı kabul ettiklerini, ancak birkaç yazar dışında hiç kimseden yardım görmediklerini belirten Gülersoy ’’Büyük yayınevleri bile, yayımladıkları kitaptan bir nüsha hediye etmeyi çok görüyor’’ diyor.
1990'da Çelik Gülersoy Vakfı'na bağlı olarak kurulan İstanbul Kitaplığı, tarihi Soğukçeşme sokağında bulunuyor. Üç katlı binada, İstanbul üzerine yazılmış yaklaşık 12 bin kitap var. Bunlardan yüzde 80'i Çelik Gülersoy koleksiyonunu oluşturan kitaplar. Dünyanın çeşitli yerlerinden toplanan kitapların içinde 300 - 400 yıllık eski eserler de bulunuyor. Kitaplığın gravür, desen ve fotoğraflardan oluşan bölümünün ise iki yıl içinde kamuya açılması planlanıyor.
Geniş bir koleksiyonu okuyucuyla buluşturan kitaplık yeni kitap sağlayamamanın sıkıntısını yaşıyor. Bu alanda hızlanan yayımcılık faaliyeti, kısıtlı bütçeyle varlığını sürdürmeye çalışan ve koleksiyonunu zenginleştirmek isteyen vakfı zor duruma düşürüyor. Kitaplığın tüm masraflarının kendisi tarafından karşılandığını belirten Çelik Gülersoy yeni yayınları sağlama imkanından yoksun kaldıklarını belirterek ’’Büyük yayınevleri bile, yayımladıkları kitapların bir nüshasını bu şehrin kitaplığına hediye etmeyi çok görüyor. Biz yüzümüzü kızartıp istiyoruz, ona bile cevap vermiyorlar’’ diyor.
Saklı hazine
Kitaplığı kurarken bekledikleri desteği göremediklerini belirten Gülersoy, buna karşın okuyucu ilgisinin yoğun olduğunu söylüyor. ’’Ancak kitaplıktaki eserlerin çoğu Almanca, Fransızca, İngilizce. Bazıları bu dillerin 300 yıl önceki şekliyle yazılmış. Bir hazine sunuyoruz topluma ama ne yazık ki yararlanabilen insan sayısı çok az’’ diyor.
Gülersoy, Türkçe kitaplarla zenginleştirilemediği ve varolan eserler meraklılara ulaşamadığı sürece kitaplığın tek fonksiyonunun 'Türkiye'nin yüzünü ağartmak' olduğunu vurguluyor. ’’Ülkemizi ziyaret eden önemli devlet adamlarına, aydınlara kitaplığı gezdirip Türkler'in de kültürel eserler ortaya koyabileceğini gösteriyoruz ve ne yazık ki bununla yetinmek zorunda kalıyoruz’’ diyor.