Güncelleme Tarihi:
Taksim'de 1 Mayıs gösterileri sırasında gaz maskesi takmış bir devlet görevlisi, eşiyle birlikte bir restoranda yemek yiyen 60 yaşındaki bir vatandaşımızı kameraların gözü önünde tokatlıyor. Tüm Beyoğlu sokaklarını biber gazıyla
dumanlayan devlet görevlileri, hastanelik olan vatandaşlarla ilgili hiçbir sorumluluk duymuyor. Malatya'da dini eserler yayınlayan bir yayınevini ellerinde silahlarla basarak, üç kişiyi hunharca öldürüyorlar. İşte burada birkaç örneğini verdiğim belki de binlercesinin her gün gerçekleştiği hoşgörüsüzlük örnekleri.Bazı düşürler vardır ki bir çağa damgasını vurmuş, yaşadıkları yüzyılın ötesine geçebilmişlerdir. Bu düşünürlerden biri de Voltaire'dir. 1694 yılında Paris'te doğan düşünür, 18. Yüzyılının düşünce ve siyasi yaşamını derinden etkilemiştir. Düşünceleriyle bir döneme ışık tutmuştur. Aydınlanma çağının en önemli mimarklarından bir olarak kabul edilir.
Voltaire, ünlü eseri Felsefe Sözlüğü'nde düşünce maddesine ÅŸunları yazar:Â
Ali Sarp'ın diğer yazısı |
"Düşünce dediğimiz, kimi zaman yeni bir karşılaştırmadır.İnce bir yollama da denebilir. Bir yerde, belli bir anlamda sunulan, ve başka bir anlamda anlaşılmasının da kapıları açık tutulan bir kelimenin kötüye kullanışı;ötede, aralarında pek az ortaklık bulunan iki düşünce arasında nazik bir ilişki kurmaktır.
Birbirinden uzakta iki şeyi bir araya getirme, ya da birbiriyle uzlaşır görünen iki şeyi bölmek ya da birbirleriyle karşı karşıya getirme sanatıdır. Düşündüğünün ancak yarısını söyleme, geri kalanı keşfedilmeye bırakma yeteneğidir söz konusu olan. "
Fransız Ä°htilalini ve daha sonra Cumhuriyetini besleyen özgürlük ve eÅŸitlik fikirleri, önce Paris'i sonra Fransa'yı daha sonra da tüm dünyayı sarar.Â
Reformcu olarak tanıdığımız Sultan III. Selim, tahta çıkar çıkmaz ilk işi bu konuyu araştırmak olur.. Kulağına Fransa'da kurulan Cumhuriyet ve özgürlük fikirleri gelmiştir. O yüzyılın en önemli olayı olan Fransız İhtilali ile ilgili bilgi toplaması için, zamanın Dışişleri Bakanı Reisülküttap Atıf Efendi'den bugünkü deyimle bir'Briefing' "Muhtıra" ister.
Metni bugün Osmanlı Arşivlerinde bulunan, Atıf Efendi muhtırasını Paris'e kapsamlı bir ziyaret sonrasında kaleme alır. Bu zamana ışık tutması bakımından çok önemlidir.Atıf Efendi'nin Sultan'a sunduğu resmi muhtıra özetle şöyledir.
"Burada Voltaire, Rousseau adlı zındıklar ve onlardan beter ukalalar, peygambere sövmek, büyükleri zem etmek, bütün dinleri kaldırmak, Cumhuriyet ve eşitliği ima etmekten ibaret birtakım kışkırtıcıdüşünceler yaymışlardır. Aslında fitne ve fesattan başka bir şey olmayan bu düşünceler -frengi hastalığı gibi-halkın beyinlerine işlemiştir. İşin garip yanı, halk da bu düşüncelere rağbet etmektedir. İşte, bunların etkisinde kalanlar, birkaç yıl önce, bir fitne ve fesat ateşi tutuşturupçevreye yaymışlar. Allah korkusunu kaldırıp ar ve namusu mahvetmişler. fransa halkını vahşi hayvan kıyafetine sokmaya çalışmışlar. Her yerde İnsan Hakları dedikleri isyan bildirilerini her yere yaymışlar, yabancı dillere de çevirip, milletleri hükümdarları aleyhine kışkırtmışlardır. Burada olup bitenler budur aslında." Cevdet Paşa Tarihinden seçmeler. Cilt 1 s. 464-466.
İşte Osmanlı Devleti'nin en üst makamında görev yapan bir bakanın resmi, belgeli raporu. Onlar Voltaire'i 1791 yılında öyle anlamışlar.
Ünlü Fransız düşünürü Voltaire'in Türkiye ile ilgili düşünceleri, de var. Ama önce o ünlü cümlesini hatırlayalım.
"Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı görüşte değilim;ancak, onları söyleme hakkınızı ölünceye değin savunacağım."
HOŞGÖRÜ ÜZERİNE
1400'lü yıllardan başlayarak Fransa korkunç din savaşlarının içine çekiliyordu; Mezhep çatışmaları, Katoliklerle Protestanların kanlı savaşları tüm Avrupayı kan gölüne döndürüyordu.Özellikle Fransa'da Katolikler büyük bir kıyıma neden olmuşlardı. Calvinci Protestanların oluşturduğu küçük bir grup, 'Huguenot' topluluğu bu saldırılardan büyük zarar görmüş, küçülmüş ve zaman içinde 'Toulouse' bölgesine sıkışıp kalmıştı. İşte burada Jean Calas adlı bir tüccarın idama mahkum edilmesi üzerine Voltaire bu haksız kararı protesto etmek için müthiş bir mücadele örneği vermiştir.
Â
Protestanların tüm Avrupa'da değil düşünce ve vicdan özgürlüğü, mal ve can emniyeti dahi kalmamıştı. İşte tam bu dönemde dinlerin bahane edilerek İnsanlararası hoşgörünün ortadan kalktığı 1760 yılarında ünlü düşünürün hoşgörü konusunda yazdıkları çok ilginç: "Bir yönetimin, insanların yanlışlarını cezalandırma hakkına sahip olmaması için, bu yanlışların suç olmamaları gerekir;bu yanlışlar, ancak topluma karışıklık getirdiklerinde suçturlar;bağnazlıktan esinlendikleri andan başlayarak bu toplumu karıştırırlar; böylece, hoşgörüye layık olmaları için, insanların bağnaz olmamaları gerekir."
TÃœRKÄ°YE VE TÃœRKLER
Voltaire yalnızca Fransa ile sınırlı kalmaz. Tüm dünya ülkeleri üzerine düşüncelerini eserlerinde okuyucusuyla paylaşır.
Örneğin, ünlü eseri Kandid (ya da İyimserlik ) de Türkiye'den ve Türklerden söz eder.
Kitapta bir Ä°stanbul yolculuÄŸunda üç arkadaşın karşılaÅŸtıkları olaylara yer verilir. Kandid'le beraberindekiler Ä°stanbul'u ziyaretleri sırasında halk arasında pek ünlü bir düşünür olduÄŸu söylenen 'DerviÅŸ'i merak ederler. Çevresinde bilgin bir kiÅŸi olarak bilinen ve büyük saygı gören derviÅŸi görmeye giderler.Huzura kabul edilirler:Â
Pangloss sorar.
"Üstat, size insan denen şu şaşırtıcı yaratığın niçin yaratıldığını sormaya geldik."
DerviÅŸ cevap verir:
"Ne karışıyorsun sen? Senin işin mi bu?"
Kandid cevap verir:
"Ama saygıdeğer efendim, yeryüzünde korkunç derecede kötülük var."
DerviÅŸ:
"Kötülük olmuş ya da iyilik olmuş, ne önemi var? Padişahımız efendimizMısır'a bir gemi yolladığında, içindeki, farelerin rahat olup olmadığını düşünüyor mu?"
Pangloss:
"Peki, ne yapmalı öyleyse? "
DerviÅŸ:
"Susmalı"
Pangloss Derviş'e ukalaca bir yanıt verir. Sonunda Derviş onları kapı dışarı eder. Huzurdan kovulurlar.
Daha sonra bir vezirin ve bir müftünün idam edildiğini duyarlar.Nedenini sorarlar. Kaldıkları evin sahibi yaşlı adam cevap verir.
 "….. Olup biteni kesinlikle sorup öğrenmem, bahçemin yemişlerini satmakla yetinirim ben."
Kitapta Kandid, Pangaloss ve Marten arasında geçen konuşmalar, onların gözlemleri sade bir dille anlatılır.'Orient', farklı bir kültür, 'öteki'olma ve sarayın uyguladığı baskıyla hiç oluşmamış düşünce hayatı anlatılmaya çalışılır. Voltaire, Osmanlı toplumunun düşünce yapısı hakkında oldukça iyi bilgi sahibidir. Kurduğu allegoriyle Derviş'le devleti, yaşlı adamla da hiçbir şeyi umursamayan halkı simgeler.
HOŞGÖRÜ YASASI
On sekizinci yüzyılda artık Avrupa Protestan ve Katolik din çatışmalarını bitirmiÅŸ aydınlanma çağına girmiÅŸtir: Siyasetle atbaşı giden din savaÅŸları, bir çok masum insanın ölmesine neden olmuÅŸtur. Çıkarılan hoÅŸgörü yasasıyla kanlı savaÅŸlar sona ermiÅŸtir. Tarihte hiçbir imparatorluk halkına ve iÅŸgal ettiÄŸi topraklara sonsuz özgürlük tanımamıştır. Ä°mparatorluk olmanın temel koÅŸulu, özgürlükleri ve demokrasiyi, imparatorluÄŸun çıkarları doÄŸrultusunda kontrol etmektir. Bunun sancıları hemen hemen tüm imparatorluklarda görülmüştür. Hitit, Sasani, Mısır, Roma Ä°mparatorluklarında, özgürlükler mücadelesi çok kanlı geçmiÅŸtir. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'da büyük fikir ve din mücadelelerine sahne olmuÅŸtur. Ä°syanlar, kıyımlar eksik olmamıştır. PadiÅŸahlar ve bürokratlar halkın özgürlük ve demokrasi çabalarını görmezden gelmek zorundaydılar. O devasa imparatorluÄŸun orduyla ve silahla, kaba güçle ayakta durabileceÄŸini biliyorlardı..Avrupa ise artık baÅŸka bir oluÅŸuma giriyordu. Özgürlüğün ve hoÅŸgörünün mücadelesini veriyordu. Ama Napolyon, Hitler ve Franko bu mücadelenin pek öyle kolay geçmediÄŸinin kanıtlarıdır. Bugün aradan geçen zaman yeni bir oluÅŸum ortaya çıkarmıştır: Avrupa BirliÄŸi. Bu birliÄŸe katılmak için beklerken, Avrupa kültürü ile aramızda oluÅŸan zaman farkını en azından anlamaya çalışmamız gerek. Â
Bizde bu mücadelenin başlaması gecikmiştir. Tanzimat düşüncelerinin başlangıcına, 1876 yılına kadar tüm düşünce özgürlüğü kaba güçle bastırılmıştır.Halkın büyük bir bölümü haksızlıklara uğramıştır. Korku tüm duyguların üstüne çıkmıştır. Hoşgörü kavramı yalnızca imtiyazlı bir grup için geçerli olmuştur.
Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun son günlerinde aydınlanma düşüncesini en iyi anlayanlardan biri de ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmuÅŸtur. Osmanlı Tarihini ve dinler tarihini çok iyi analiz etmiÅŸ, toplumun içinde bulunduÄŸu sorunları ve çıkış yönünü görmüştür. Batının özgürlük anlayışını doÄŸunun baskıcı anlayışına tercih etmek gerektiÄŸini, dinin siyasetten ayrılmasını ilerlemenin ancak böylelikle gerçekleÅŸebileceÄŸini 10. Yıl nutkunda açıkça dile getirmiÅŸtir. Bu düşüncenin o günlerde karşısında olanlar bugün de vardır. Batıyla iliÅŸkilerimizi kesmemiz gerektiÄŸini düşünen siyasi görüşler vardır. Ä°slami bir rejime geçmemiz düşüncesinde olanlar da vardır. Bütün bunların ötesinde etnik kimliÄŸin öne çıkmasını isteyen görüşler de vardır. Genç demokrasimiz geçtiÄŸimiz yıllar içinde bu fikirlerin çatıştığı büyük sınavlar vermiÅŸtir. Bu sınavlar demokrasimizin güçlenmesine, halkın özgürlüklere alışmasına yardımcı olmuÅŸtur. Önümüzde yeni bir genel seçimler sınavı durmaktadır. Bu seçimlerde 41 milyon seçmen bir demokrasi sınavı verecektir. Seçime katılacak olan siyasi partiler görüşlerini yeniden halka anlatacak oy isteyeceklerdir. Demokrasimiz ve cumhuriyetimiz bu sınavdan da baÅŸarıyla çıkacaktır. En azından buna inanmak gerekir. Bu bizim kırmızı çizgimiz olmalıdır.Â
Â