Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de yaklaşık son on yıldır gittikçe daha fazla tartışılan, üzerine kafa yorulan konuların başında herhalde yerel yönetimler ve belediyecilik konuları geliyordur. Yerel yönetimlerin merkezden mümkün olduğunca bağımsız kılınması, belediye hizmetlerinin halkla diyalog halinde yürütülmesi ve bu hizmetlerin siyasi oyunların dışında tutulması gibi konular halen de gündemde. İşte bu sorunları konuşup, bunlara çözümler üretmek üzere bir avuç insan bir araya gelip bir dernek kurdu. İnsan Yerleşimleri Derneği... Dernek bu yılın sonunda birinci yaşını dolduruyor. Ekim ayındaki 75. Yıl kutlamalarına da, İstanbul için önerilen en iyi on projeyi yetiştirmeye çalışıyor.
İnsan Yerleşimleri Derneği 1997'nin aralık ayında kuruldu. Değişik meslek kuruluşlarına mensup 15 kişilik bir kurucu meclisi var. Habitat sırasında zaten beraber çalışan kurucular, daha sonra neden çalışmalarımızı bir dernek çatısı altında yürütmüyoruz deyip yola çıkmışlar.
Derneğin koordinasyonunu, Başkan Korhan Gümüş ile birlikte üç gönüllü yürütüyor: Genel Koordinatör İkbal Polat, Proje Genel Koordinatörü Petra Holzer ve Erdal Çiftçi. Başkan Korhan Gümüş birçok harcamayı ceplerinden yaptıklarını söylüyor. Yıllık bütçeleri yaklaşık 14 milyarı buluyor. Dernek, en büyük sorunu finansman konusunda yaşıyor. Dernekte çalışanların hepsi gönüllü olarak bu işin içindeler ama telefon ve kırtasiye masrafları bir hayli yüklü.
Gümüş oluşumu anlatırken, ‘‘Kritize eden bir dernek. Amaç itiraz değil çözüm. Bu yüzden oturdukları yerden salt muhalefet anlayışıyla herşeye karşı çıkan marjinal gruplardan değiliz’’ diyor.
ALTI PİSLENEN BEBEK
Derneğin yapısı, Korhan Gümüş'ün dediklerine bakılırsa Türkiye'de zaten çok zor olan bir işi, bir o kadar da güç olan bir yöntemle sürdürmek üzerine kurulu: ''Siyasi bir partner ve ya düşman değil bağımsız bir eşgüdüm kuruluşuyuz. Türkiye'de sivil girişimlerin ortak özelliği kendilerini siyasetten bağımsız kılamıyorlar ve sorunlarını zırlayarak dile getiriyorlar. Tıpkı altı pislenince ağlayan bir bebek gibi. Hiçbiri konuşmayı tercih etmiyor. Biz İstanbul'a zırlayarak değil konuşarak çözümler üretiyoruz. Ayrıca hepsinden önemlisi hiçbir siyasi partiyle ilişkimiz yok. Biz siyasetten bağımsızız. Zaten falanca parti daha iyi, o gelirse işler düzelir demek saçma. Önemli olan yönetim modelidir, partiler değil.''
Ancak Korhan Gümüş, kendilerini ifade etme konusunda çok ciddi sıkıntıları olduğunu söylüyor. Çünkü belediyeler, bu derneğin siyaseten herhangi bir partiye angaje olmadığına inanmıyorlarmış. Gümüş, derneğin kuruluş aşamasını ve amaçlarını anlattıktan sonra da konuyu Türkiye'deki artık iflas ettiğini söylediği belediyecilik anlayışına getiriyor:
‘Amacımız kavga etmekten ziyade değiştirmek, bağımsız özneler olarak çok sesli bir yönetim modeline ulaşmak. Ama bugün Türkiye'de, şehirler kesilip biçilecek şeyler gibi görülüyor. Halbuki planlama şehirsel gelişmeyle olacak birşey. Hakla birlikte iletişim halinde ele alınacak bir konu. Bugün yerel yönetimlerin en büyük problemi, var olan sorunları siyasi nedenlere bağlamaları. Bütün şehir sorunları siyasi platformlara taşındı. Çözüm yollarının bağımsız sivil örgütlerce yönetimlerden devralınması gerekir. Zaten bütün medeni ülkelerde yerel yönetimlerin yapısı bu şekildedir. '70'lerden beri AB'nin tüm projeleri de bu sistem içinde yürüyor.''
EN İYİ ON PROJE
İnsan Yerleşimleri Derneği, İstanbul için düşündükleriyle çakışan en iyi 10 proje adı altında bir organizasyon düzenledi. Gümüş, ''Bu proje çözümden yana olduğumuzun bir göstergesi. Ve anlayış açısından Türkiye'de bir ilk. Çünkü sorunları değil, çözümleri ortaya koyuyor'' diyor. Proje aynı zamanda Cumhuriyet'in 75. Yıl etkinlikleri arasında. Bu sayede, projenin yarı maliyeti de 75. yıl kutlamaları için ayrılan devlet bütçesinden karşılanıyor. Diğer yarısı ise sponsorlarca finanse ediliyor.
Hazırlık aşamasında 300'den fazla kişi ve kuruluşa proje hakkında bilgilendirme formu gönderilmiş. Yapılan başvurular dernekçe oluşturulan bir kurul tarafından değerlendiriliyor. Seçici kurulda mimarların yanısıra Sosyologlardan, siyaset bilimcisine kadar çeşitli mesleklerden kişiler var. Kurul, kabul ettiği projeleri 5 ana başlık altında sınıflandırmış:
Yerleşim, konut, şehir düzeni
Koruma Çevre Kentsel hizmetler Kültür
Değerlendirme, projenin katılımcılığa açıklığı, sürdürülebilir olması, yaratıcılığı, uygulanabilirliği, diğer uygulamalar için örnek oluşturması açılarından yapılacak.
ÇEVREYE İLGİ YOK!
İşin en ilginç yanı seçici kurula sunulan projelerin arasında çevre ile ilgili tek bir proje olmaması. Kültür dalında ise iki üç tane. Başvurular genelde yerleşim konusunda yoğunlaşıyor.
Bu arada İstanbul'daki 3 belediyeden de ''En iyi on'' projesine başvuru yapılmış. Fatih Belediyesi hazırladığı Fener-Balat projesiyle, Yakuplar Belediyesi'nin Başkanı da kendi hazırladığı bir projeyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de kültür hizmetleriyle yarışmaya katılmışlar. Proje başvuruları sürüyor. 29 Ekim'de İstanbul için en iyi 10 proje seçilmiş olacak.
Başvurulardan bazıları
GALATA DOĞAN APARTMANI İstanbul'da sahipleri tarafından korunan ve tüm bürokratik koruma uygulamalarına kurban gitmeden varlığını sürdüren önemli yapılardan biri.
LOKMAN HEKİM SAĞLIK VAKFI Düşük gelir gruplarının erişmekte güçlük çektiği sağlık hizmetlerinin başarılı biçimde kent içindeki hizmetlerle irtibatlanmasına ve gecekondu bölgesine taşınmasına bir örnek.
PARK OTELİ İNŞATININ DURDURULMASI VE YIKIMI Cumhuriyet tarihinde ilk defa Park Oteli inşaatının durdurulması ve yıkımı imar hukukunun oluşumunda sivil girişimlerin rolünün gösterdi. Kamu yönetimlerinin kolayca kent yağmasından çıkar elde etmek isteyen tarafların gücünden etkilendikleri ve işbirliği yaptıkları, bunun karşısında ise yalnızca bir sivil girişimin oluşturduğu kamuoyunun etkili olabileceğini gösteren önemli bir örnek.
NESİN VAKFI Kimsesiz çocukların bakım, eğitim ve yetişmelirini sağlayan gönüllü kuruluşlara bir örnek. Türkiye'de resmi olmayan, bir kişiden başlayarak gelişen kar amacı gütmeyen eğitim çalışması.
YAPI KREDİ KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ Bir özel kuruluşun Salı Toplantıları, uluslararası planda söz sahibi olmuş kişilerin İstanbul'a getirilmesi, siyasi bir tercihe bağlı kalmaksızın demokratik biçimde oluşturulan etkinliklerle farklı bir siyasi profil çiziyor.
Göç bir fırsat olabilir
Gümüş'ün şehir planlamacılığı konusunda öne sürülen alışılmış fikirlere ve klişe tabirlere yaklaşımı ise çok katı. Örneğin çarpık kentleşme lafını hiç kullanmamaya özen gösteriyor ve çarpık kentleşme diye nitelendirilen olgunun sebepleri şeklinde sıralanan başlıkları aslında bir sorun olarak görmüyor. ‘‘Yerleşimden önce göç çevre kirliliği, yapılaşma, ulaşım gibi konular var. Ama bunlar sorun değil. Bunlar hepsi birer semptom. Asıl sorun demokratikleşme, halk ve iktidarlar arasında iletişim eksikliği. Yoksa sanıldığının aksine göç, şehircilik açısından bir fırsat da olabilir. Sorunları sıralamak meziyet değil. Ayrıca çarpık şehirleşme mesleki bir terim. Siyasetçiler bunu o kadar çok kullanıyorlar ki düzeltici bir diskur imkanı sağlıyor. Sanki suçu üzerlerinden atmak için bir suçlu bulmuşlar, onun hakkında saatlerce konuşuyorlar.’’