Güncelleme Tarihi:
Başer, Gazi Üniversitesi Mimar Kemaleddin Konferans Salonunda Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) tarafından düzenlenen “ABD-İran Gerginliği ve Türkiye'ye Etkileri” konulu sempozyumda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, dün Genelkurmay ATASE Başkanlığı Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezinin (SAREM) Merkez Orduevi'nde düzenlediği “PKK/Kongra-Gel Terör Örgütüne Yönelik Ekonomik ve İdeolojik Desteğin Kesilmesi” konulu sempozyumda yaptığı konuşmadaki, “insan hakları, demokrasi, özgürlük ve barış gibi insanlık kavramlarını devletin kullanması gerekirken terör örgütünün kullandığı; terör örgütünün bu yönlerden bir psikolojik harekat yürüttüğü” şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine, emekli Orgeneral Başer, şunları söyledi:
“Bu değerleri psikolojik harekat kapsamında da maalesef biz çok iyi kullanamadık. İnsanlarımıza bu değerlerin gerçek haliyle anlatımını doğru olarak yapamadık ve bunların kötü niyetliler tarafından arkasına sığınılacak birer korunma aracı olmasına göz yumduk, buna izin verdik. Bu değerleri biz insanlarımıza tam ve doğru olarak anlatamadığımız için halkımız bu değerlerin tam olarak farkına ve bilincine varamadığı için kötü niyetliler, en başta bölücü terör örgütü ve onu destekleyen unsurlar, hepimizin sahip çıkması gereken bu evrensel, insani değerleri kendileri için birer koruma aracı olarak kullandılar.”
“Psikolojik harpte eksiklikler varsa bundan sonra ne yapılabilir?” sorusunu yanıtlarken de Başer, şunları kaydetti:
“Psikolojik harekatta bu tür eksiklikler varsa süratle bu tür eksiklikleri ortadan kaldıracak önlemleri düşünmek lazım. İlgili kurumların, birimlerin bunları düşünmesi lazım.
Yeni gündeme getirilen bir af meselesi veya buna benzer yeni bir düzenleme, daha içeriğini bilmediğim için tam bir yorum yapmak yanlış olur, ama bugüne kadar 8 defa denenmiş bir metot tekrar denenmeye kalkılıyorsa, bu kanaatimce pek iyiye yorumlanacak bir davranış değil. '8 defa denenip sonuç alınamamış bir uygulama, acaba niye bu kadar hararetle tekrar gündeme getirilmek istenmektedir. Acaba PKK ile bu konuda karşılıklı bir mutabakat mı sağlanmıştır?' gibi sorular akla gelebilir. Bu da devletin güvenilirliğini, saygınlığını oldukça zaafa uğratır. Bu konuları çok dikkatli ele almak gerekir. Devlet, ciddiyetinden, saygınlığından, güvenilirliğinden herhangi bir şekilde fedakarlık edemez, etmemelidir. Buna yol açacak herhangi bir davranışın içinde de olamaz, olmamalıdır. Çünkü halkımız, vatandaşlarımız devlete olan güven ve saygılarını kaybederlerse, bundan sonra sorunların çözümü bugün olduğundan çok daha zor hale gelir.”
“HERKES SORUMLULUK ÜSTLENMELİ”
İnsan hakları, demokrasi gibi değerlerin yeniden kazanılması için neler yapılabileceği sorusu üzerine ise Edip Başer, şöyle konuştu:
“Öncelikle eğitim. Bütün bu sorunların temelinde eğitim sorunu yatmakta. Sadece okuldaki eğitimi kastetmiyorum. Eğitim dediğimiz olgu, ana kucağından mezara kadar devam eden bir süreçtir. Bu sürecin tamamını düşünüp, o şekilde değerlendirmek lazım. Tüm sivil toplum örgütleri, tüm aydınlar bu eğitim seferberliğini görev addetmeliler. Bu sorumluluğu herkes üstlenmeli. Bu sorumluluk, aydınlar, sivil toplum kuruluşları, ilgili tüm birimler tarafından aynı ciddiyetle benimsenmez ve üstlenilmezse, parça parça çabalarla bu konuda alabileceğimiz fazla bir mesafe olmaz.”
Başer, bir değişimin şart olup olmadığı sorusuna, “Elbette şart, ama değişimi sağlayacak olan eğitimdir. İnsanlara önce doğruları, doğru olarak anlatmanın bir yolunu bulacaksınız. Her alanda bilmeleri gerekenleri anlatacaksınız. Bunu medyamızla, okullarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızın etkinlikleriyle yapmak zorundayız” karşılığını verdi.
EMEKLİ TÜMGENERAL KULOĞLU
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu da konuyla ilgili soruyu yanıtlarken, liberalleşmenin son aşamasının küreselleşme olduğunu ve küreselleşmenin ulus devletleri hedef aldığını kaydederek, insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin bir paravan olarak kullanıldığını söyledi.
“Bir ülkenin öncelikle var olması, sonra bütün olması, sonra da güvenlikli olması lazım” diyen Kuloğlu, insan hakları, demokrasi ve özgürlükler gibi değerlerin bunun üzerinde yükselen ulvi değerler olduğunu dile getirdi.
Teröristlerin hep demokrasiden bahsettiğini kaydeden Kuloğlu, şunları söyledi:
“Demokrasinin bir noktada ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği konusunda kullanılması hususu vardır. İnsan haklarından bahsedilmektedir, hep kendi savunduğunu iddia ettiği halkın insan haklarına kavuşamadığını ve dolayısıyla insan hakları konusunun teröristler tarafından gündeme getirildiği hususu ortaya çıkmaktadır. Halbuki insan hakları normal legal şartlar altında yaşayan insanların hakkıdır. İllegal insanların bir insan hakkı olamaz.”
Özgürlüklerin demokrasi içinde olduğunu, ancak sınırsız olmadığını belirten Kuloğlu, “Özgür davranacağım diye ülkenin varlığına, bütünlüğüne ve güvenliğine tecavüz edemezsiniz” diye konuştu.
Söz konusu kavramların teröristler tarafından alet olarak kullanıldığını vurgulayan Kuloğlu, “Sayın Genelkurmay Başkanının dün yaptığı açıklamalar bizim kullanmamız gereken konuların teröristler tarafından kullanıldığı ve normal olarak bizim kullanmamız gerekenlerin, onlar tarafından ele alındığı noktasında bir açıklama olmuştur” dedi.
Terörle mücadelede birinci faktörün devlet otoritesini sağlamak olduğunu da belirten Kuloğlu, bunun için devlet hizmetinin göreceli olarak bölgeye götürülmesi gerektiğini vurguladı. Uzun vadeli olarak bu bağlamda bir eğitim sorunu ve nüfus planlaması sorunu olduğunun da altını çizen Kuloğlu, bunun kontrol altına alınması gerektiğini belirtti.
Kuloğlu, terörle mücadelede siyasi kararlılığın önemine de dikkati çekerek, “Terörle mücadelede kararlıyız demek, siyasi kararlılık değildir” diye konuştu.