Güncelleme Tarihi:
Deprem kenti bütün şiddetiyle sarsmazdan önce Taksim ve çevresine sessizlik hákimdi. Aniden derinden bir uğultu geldi. Bir kaç saniye içinde dört koldan yükselen bir uğultu. Gece yaşayan Taksim halkı hiç tereddüt etmedi:
Bu İstanbulluların yıllardır yarı şaka yarı ciddi beklediği depremdi. Hani şu İstanbul'u dümdüz edecek ve bütün sorunlarını kökünden halledecek olan! Ama o sadece tatsız bir şakaydı, Allah kahretsin, bu ise ne kadar da sahici.
Nefesler tutuldu. Kimseden çıt çıkmadı. İlk anlarda ne dua etmek geçti akıldan, ne de ölmek. Ama zaman da geçmek bilmedi. Deprem sürdü de sürdü.
Duvarların, kirişlerin çıkardığı gürültü, depremin derinden gelen uğultusuna karıştıkça, sinirler gerildi. Allahım hani depremler bu kadar uzun sürmezdi. Bizimki niye durmak bilmiyordu. Yoksa bize mi öyle geliyordu.
Tanrım lütfen köhne duvarlarımız, rutubet lekeli tavanlarımız, yorgun kirişlerimiz biraz dişini sıksındı. Her şey böyle ansızın bir geceyarısı bitemezdi.
Yoksa bal gibi biter miydi? Yoksa 17 Ağustos hep 'üç günlük' dediğimiz şu dünyanın üçüncü gününün son saniyelerine mi denk geliyordu?
Zaten bu bunaltıcı sıcaklar, bir de üzerine güneş tutulması hiç de hayra alamet değildi. Off Allahım, zaten ne kadar çok derdimiz vardı. Şu zavallı kentimizin romatizmalı kemiklerinin kaldıramayacağı deprem de nereden çıkmıştı.
Depremimiz bütün bunları düşünecek kadar uzun sürdü. Nihayet homurtusu kesildiğinde, merdivenlerden üçer dörder atlandı. Sokağa dar atıldı şok dalgası yemiş bedenler. Kiminin üstü, kiminin ayakları çıplak.
Karanlığa gömülen sokaklarda çıt çıkmıyordu. Ayaspaşa'dan, Gümüşsuyu'ndan, Cihangir'den, Harbiye'den ve Tarlabaşı'ndan Taksim'e çıkan yollarda ilerliyorduk siluetler halinde. Siluetler bir ellerinde sigara, diğer ellerinde cep telefonu Taksim'de toplanıyorlardı sessizce.
YA GECEKONDUDAKİLER
Herkes endişe içinde yakınlarını arıyor, kimse kimseye ulaşamıyordu. Biraz zaman geçince arabaların radyoları açıldı. Depremin ilk bilgileri geldi. 'İzmit merkez üssü' sözcükleri yankılanınca bir komşumuz gözyaşlarına boğuldu. Hiç sesi çıkmadan ağladı. Çok uğraşıldı, İzmit'te oturan kızkardeşi ve yeğenlerinden telefonla haber alınamadı.
Çıt çıkmayan Taksim'den İzmit'e uğurladık sessiz sessiz ağlayan komşumuzu. Sessizlikte kulağımıza 'Anne beni merak etme Taksim'deyim arkadaşlarla', 'Baba siz iyimisiniz?' diyen genç sesler çarptı. Biz Taksim'dekiler iyiydik, ya gecekondulardaki hemşehrilerimiz!