Güncelleme Tarihi:
Büyük kentlerde artık bina yığınlarının sayısı her geçen gün artıyor, doğa ile bağımız biraz daha kopuyor. Şehir içine park ve bahçeler de yapıldı/yapılıyor ama yine de çok yeterli olduğu söylenemez.
Haliyle insan, şehrin monotonluğu ve karmaşasından biraz olsun uzaklaşıp, doğanın binbir renge bürüdüğü alanlarda, çiçeklerin kokusunu içine çekmek ve doğa yürüyüşü yapıp yenilenmek istiyor. Bunun içinse ülkemizin adeta bir cennet… Öyle güzel yerler var ki; Saklı ormanlar, patikalar, özel yürüyüş alanları, milli parklar…
Ben de hazır sonbaharın son demlerini yaşadığımız şu günlerde gezgin ve seyahat yazarları Nurgül Büyükkalay, Yüksel Gök, Didem Mutçalıoğlu, Erdoğan Gümüş ve turizmci, fotoğrafçı ve seyahat yazarı Mehmet Altay'a doğa içinde yürüyüş yapılacak en güzel adresleri sordum. 12 şehirden birbirinden güzel 18 adresi önerdiler.
İSTANBUL VE ANKARA’YA YAKIN GÜZELLER
Renklerin dansı: Atatürk Arboretumu / İstanbul
İstanbul’da doğa yürüyüşü ve bolca fotoğraf çekmek istiyorsanız, Kemerburgaz-Bahçeköy yolunda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne bağlı Atatürk Arboretumu, çok doğru bir adres. Gezgin Yüksel Gök, “Sonbaharda kartpostal gibi görüntüye sahip ve endemik bitkilere ev sahipliği yapan bu yere evcil hayvan, yiyecek-içecek, drone, tripod gibi cihazlar alınmıyor” dedi ve arboretum ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Atatürk Arboretumu altı yol ayrımından oluşuyor. İlk olarak gölün olduğu kısma yönelmelisiniz. Çünkü üç yapay gölün bulunduğu bu alanın etrafında banklar, içindeyse balıklar ve ördekler bulunuyor. Özellikle Instagram’da bolca beğeni alacak kareler burada, sakın es geçmeyin. Alanda göreceğiniz bütün bitki ve ağaç türlerinin altında isimleri ve kökenlerinin hangi ülkeye ait olduğu hakkında bilgi veren küçük tabelalar da yer alıyor. Ailecek güzel bir doğa yürüyüşü için burası İstanbul’daki en renkli alan…”
Arboretum, pazartesi günleri hariç 09.00 -17.00 arası ziyarete açık. Giriş ücreti hafta içi 7,5 hafta sonu 20 lira. Biletleri online olarak kendi sitelerinden satın alabilirsiniz.
Fotoğraf: İsmail Sarı
Şehrin ortasında adeta bir vaha: Nezahat Gökyiğit Botanik Parkı / İstanbul
İstanbul’da sonbaharın son demlerinin keyfini çıkartacağınız noktalardan biri de Nezahat Gökyiğit Botanik Parkı. Ataşehir’de karayollarının kesiştiği yerde adeta bir vaha olan park, Amsterdam’daki Vondelpark ve Dortmund’taki Revierpark Wischlingen ile kıyaslanacak güzellikte…
“İstanbul gibi bir metropolde yürüme alanı bulmakta güçlük çektiğimiz malum. Üzerinde ciddi emek harcanarak yapılmış olan bu botanik parkta, çocuklarınızla birlikte çok güzel vakit geçirebilirsiniz” diyen gezgin Yüksel Gök, parkın hemen girişinde içinde kazların da bulunduğu bir alan olduğunun altını çizdi ve ekledi:
“Park sekiz ada üzerine kurulu. Adaların hepsi birbirinden güzel ama ‘İstanbul Adası’ en güzeli. Botanik bahçe içerisinde botanik ressamlığı, bahçıvanlık, piknik alanları, çiçek üretim tesisleri ve yürüyüş yapacağınız alanlar mevcut. Ayrıca bolca çiçek ve ağaçların yanı sıra kaz, tavus kuşu, ördek ve tavuklar size güzel pozlar da verecek.”
İstanbul’un arka bahçesi: Polonezköy / İstanbul
İstanbul’da yaşayanların vazgeçilmez hafta sonu adreslerinden biridir Beykoz’da bulunan Polonezköy. Ne ilginç bir tesadüftür ki bundan yaklaşık 160 yıl önce Rus ordusundan kaçan Polonyalı askerlerin yerleştiği Polonezköy, bugün de şehirden kaçanların adresi olmuş durumda.
“Polis merkezinin hemen karşısından yaklaşık 5 kilometrelik bir parkura sahip olan Polonezköy Tabiat Parkı’na giriş yapabilirsiniz” diyen turizmci, fotoğrafçı ve seyahat yazarı Mehmet Altay, yürüyüş sonrası keşfedilecek yerlerle ilgili şu bilgileri verdi:
“Zofia Rizi Anı Evi’nde Polonezköy’ün tarihini öğrenebilir, Cam Sanatları Merkezi’nden hediyelik eşyalar satın alabilir ya da Polonezköy’e çok yakın mesafede bulunan İstanbul Kelebek Çiftliği’ni ziyaret edebilirsiniz. Bu arada Polonezköy’de Atatürk’ün kaldığı evi de görmeyi unutmayın.”
İstanbul'a sadece 3 saat uzaklıkta Bolu’nun Mudurnu ilçesinde yer alan ve muhteşem manzara sahip bir göl burası… 300 yıl kadar önce heyelanla oluşmuş ve içinde hâlâ bu çökmeden kalan ağaç gövdeleri mevcut. Göle arabayla gidilebileceği gibi 9 kilometrelik doğa içinden bir yürüyüşle de ulaşılabiliyor.
En çok kullanılan yürüyüş parkurunun Sülüklü Göl yoluna girdikten sonra alabalık tesislerinin yanından ilerleyen patika olduğunu söyleyen gezgin Didem Mutçalıoğlu, “Yürüyüşün büyük bir bölümü hafif yokuş yukarı ama ağaçların arasından ve şırıl şırıl akan suyun yanından ufak molalarla ilerlerken başka bir şeyin çok da önemi kalmıyor” dedi.
Alternatif bir yürüyüş rotasının ise Taşkesti Murat Gölü’den başlayan parkur olduğunu söyleyen Didem Mutçalıoğlu, bu rotayla ilgili ise şu bilgileri paylaştı:
“Bu parkur da yaklaşık 9 kilometre ve biraz daha zorlayıcı. Daha zorlu ve uzun yürüyüş sevenler için ise Çubuk Gölü ile Sülüklü Göl arasını önerebilirim. 17 km’lik bir yürüyüş parkuruna sahip. Doğanın kalbinde bu yürüyüşlerin sonunda ise nefes kesici Sülüklü Göl manzarası ödülü var. Gölün rengi yeşile dönük ve çok güzel. Bu arada kamp yapmak isteyenler için gölün giriş tarafında kamp izni var. Fakat belli bir bölgeden sonra kamp ve mangal yasak.”
“Daha kısa mesafe yürümek isteyenler için de Kızılcaören köyüne doğru 9-10 kilometrelik güzergâh tercih edilebilir. Sık ormanlık arazide mis gibi çam havasını ciğerlerinize çekerken, nesli tükenme tehlikesi nedeniyle koruma altına alınan ve kanat açıklıkları 3 metreye kadar varan kara akbabaların süzülüşüne rastlamanız da mümkün.”
Adatepe’den başlayarak Zeus Altarı, Şaman müzesi ile Tahtakuşlar Köyü, geçen yıl açılan Kaz Dağları seyir terası, hikayesi ile ünlü Hasanboğuldu-Sütüven Şelalesi ve dilekler dilenen Sarıkız Zirvesi rota üzerinde göreceğiniz yerlerden bazıları. Ayrıca Yayla-Ayı Deresi parkuru ve Şahindere Parkurları da oldukça kolay rotalar.”
KARADENİZ’İN TEMİZ HAVA ADRESLERİ
Şelale cenneti: Efteni Gölü ve çevresi / Düzce
İrili ufaklı birçok şelalenin bulunduğu Düzce için şelaleler cenneti denesek pek de yanlış olmaz. Özellikle Gölyaka ilçesinde bulunan Efteni Gölü ve hemen yakın çevresindeki şelaleler güzel bir doğa yürüyüşü oldukça ideal.
“Gölden yükselen farklı bitkiler ve ağaçlardan dökülen yapraklar, nefis bir görüntü oluşturuyor” diyen turizmci, fotoğrafçı ve seyahat yazarı Mehmet Altay, “Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler gün doğumunda Toptepe Seyir Terası’ndan Efteni Gölü’nü mutlaka görmeli” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
“Efteni Gölü’ne çok yakın mesafede bulunan daha birçok doğal güzellik sizleri bekliyor. Bunların en başında ise Güzeldere Şelalesi geliyor. Belediyeye ait kafe ve restoranının bulunduğu tabiat parkına araç ile giriş ücreti 18 lira. Şelaleyi görmek için yaklaşık 300 metre boyunca merdivenleri inmeniz gerekiyor.”
“Masaların bulunduğu bölge ise çocukların rahatça ve güvenli şekilde oynayabilecekleri oldukça geniş bir yeşil alana yayılıyor. Ayrıca kamp alanı da mevcut. Çadır başına 35 lira ücret isteniyor. Yine Efteni’ye yakın mesafede bulunan Aydınpınar Şelalesi de meşe ve kestane ağaçları arasında yürünen çok güzel bir yürüyüş rotasına sahip. Araç giriş ücreti 18 lira olan yerin piknik alanı ve tuvaleti de bulunuyor. Günün finali ise Samandere Şelalesi ile yapılabilir. Fakat buradaki dik merdivenlere dikkat etmekte fayda var.”
Geri dönmek istemeyeceksiniz: Yenice Ormanları / Karabük
Türkiye’nin en büyük blok ormanlarına sahip Karabük’teki Yenice Ormanları, Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik açısından en değerli ve korunması gereken 100 orman alanı içinde gösteriliyor.
Gezgin ve seyahat yazarı Erdoğan Gümüş, “Yenice Ormanları içinde yürüyüş yolları olarak toplam 396 kilometreye ulaşan rotalar belirlemiş ve 210 kilometresi kırmızı-beyaz boya ile işaretlenmiş olması büyük bir avantaj" dedi ve şu bilgileri paylaştı:
“'Yenice Evi' olarak da bilinen Şeker Kanyonu piknik alanında parkurları gösteren bir tabela bulunuyor. Ayrıca Yenice Kaymakamlığı’nın internet sitesinde açıklayıcı bilgilerin ve her parkurun tanıtılarak harita ve koordinatlarının verildiği Türkçe ve İngilizce rehber kitapçıklar da yer almakta.”
“Kanyonun derinliğinde doğanın tam kalbinde olma hissi, kayalara dokunabilmek ve manzaranın güzelliği oldukça büyüleyici” diyen gezgin Didem Mutçalıoğlu, “Ufak şelaleler size yol boyunca hem sesi hem manzarasıyla eşlik ediyor” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
“Delta üzerinde devam eden ahşap platformların üzerinde 3.5 kilometrelik yolda yürüyüş yapıp hem kuşları gözlemleyebilir hem de manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz” diyen gezgin Didem Mutçalıoğlu, özellikle nilüfer çiçeklerinin açtığı dönemde bu yolun manzarasına doyum olmadığını söyledi ve şu bilgilerle detaylandırdı:
“Burası aynı zamanda Karadeniz kıyısında delta özelliği olan tek sulak alan. Ayrıca Türkiye'de görülen kuşların yüzde 76’sının farklı zamanlarda gözlemlendiği bir yer. Yürüyüşünüz sırasında sazların arasında birçok farklı göçmen kuşa rastlayabilirsiniz. Kızılırmak Deltası içinde su basar ormanları, yapraklı ormanlar, göller, akarsular, sazlıklar ve kumullar gibi farklı doğa oluşumlarını barındırıyor. Tüm bu farklı alanlarda yürüyüş imkanı sağlanmış ve yollar buna göre düzenlenmiş.”
Gezgin Didem Mutçalıoğlu, “Göl etrafında ve buraya gelen yolda yine Şavşat'ın doğasının sunduğu harika manzaralar eşliğinde yürümek çok keyifli” dedi ve ekledi:
“Göl yanında ayrıca ufak bir tesis ve piknik masaları da mevcut. Gelmişken güzel bir şelale görelim diyenler içinse Aşağı Koyunlu köyünden bir patika ile 2 kilometrelik yürüyüşle ulaşılan Suatan Şelalesi'ni yürüyüşünüze mutlaka ekleyin. 60 metre yüksekliğindeki şelale, manzaralarıyla yürüyüş sonunda en büyük ödül.”
Her adımda farklı bir güzellik: Köyceğiz Ekoturizm Rotası / Muğla
Burası Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde yer alan çok güzel bir yürüyüş ve bisiklet parkuru. Başlangıç noktası Köyceğiz Gölü’nün kuzeydoğu kısmı. Köyceğiz mahallesinden geçerek varacağınız Kavakarası Mahallesi ise yolun bittiği nokta.
Gezgin ve seyahat yazarı Nurgül Büyükkalay, “Bu rotada, Köyceğiz Gölü kıyısına yakın mesafede yer alan kızılçam ormanlarının içinden geçerek Yuvarlak Çay’a varacaksınız. Daha sonra buradan yemyeşil sığla ormanına ulaşacaksınız” dedi ve ekledi:
“Yol boyunca yürüyüş parkuru için yapılan yönlendirme tabelaları kaybolmadan yürümenize yardımcı olacak. Ayrıca panolar sayesinde bölgenin florası, kuş ve bitki türleriyle ilgili bilgi sahibi de olacaksınız.”
Meşhur yolun bir parçası: Ovacık-Faralya- Kabak Koyu Parkuru / Muğla
Ovacık, Likya Yolu’nun resmi başlangıç noktası olarak kabul ediliyor. Ovacık’tan muhteşem manzaralar eşliğinde yükselen yol, önce Kozağaç, sonrasında da Faralya’ya varıyor.
Gezgin ve seyahat yazarı Nurgül Büyükkalay, “Ovacık-Kozağaç arası 10, Kozağaç-Faralya arası 5, Faralya-Kabak arası ise 9 kilometre olmak üzere toplam 24 kilometrelik bir yoldan oluşuyor" dedi.
Ayrıca Büyükkalay, yolda Ölüdeniz’in farklı açılardan görülebildiğini, Babadağ’ın eteklerinden Faralya’ya doğru çıkıldığı zaman da Kelebekler Vadisi’nin tablo gibi manzarasının oldukça büyüleyici olduğunu da ekledi.
Yürüyüş sonrası bu mevsimde bile denize girebilirsiniz: Kaş-Limanağzı-Ufakdere Parkuru / Antalya
Likya Yolu’nun Kaş’tan başlayıp Ufakdere ile sonlanan bir bölümü burası… Parkur, Kaş’ın Büyükçakıl plajından başlıyor. Büyükçakıl’dan Limanağzı’na kadar olan bölüm 3 kilometre. Patika yolda ilerlerken karşınıza Likya dönemine ait mezarlar ve sarnıç çıkıyor. Yolun Limanağzı’na iniş bölümünün bir kısmı ise kayalıklara bağlanmış halat yardımıyla yapılıyor.
Gezgin ve seyahat yazarı Nurgül Büyükkalat, “Yol boyunca karşınıza harika Kaş manzaraları çıkacak. Hava güneşliyse bu mevsimde bile Limanağzı’nın plajlarında yüzme molası verebilirsiniz” dedi ve rota ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Limanağzı sonrasında Çoban Plajı’na giden yol denize paralel ilerliyor. Yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüş sonrası plaja ulaşıyorsunuz. Küçük ve sakin bir plajı var. Çoban Plajı'ndan Ufakdere’ye giden yol ise ortalama bir saat sürüyor. Bu rotada yeşille maviye doyacak ve tarihe tanıklık edeceksiniz.”
Keşfedilmeyi bekliyor: St. Paul Yolu / Antalya
‘St. Paul’ ya da ‘Aziz Paul’ yolu olarak adlandırılan bu yol, Likya Yolu’ndan sonra ülkemizin en uzun ikinci yürüyüş rotası. Burası tam olarak Antalya ile Isparta-Burdur-Göller yöresinin olduğu antik Pisidia’daki Roma kentlerini ve doğal güzellikleri içine alan bir rota.
“İşaretlenmiş bir rota olan Aziz Paul Yolu’nun başlangıç noktası Antalya’ya 10 kilometre mesafedeki Perge Antik Kenti” diyen gezgin ve seyahat yazarı Nurgül Büyükkalay, Isparta Eğirdir Gölü yakınında yer alan Yalvaç’a kadar uzanan yolun toplam uzunluğunun 500 kilometre olduğunun altını çizdi ve şu önemli bilgileri paylaştı:
“Yolun tamamını yürümek yaklaşık bir ay sürüyor. Aziz Paul yolu başlangıç noktası için Aspendos’tan başlayan ikinci bir kola sahip. Aspendos’tan çıkacağınız yolda Köprüçay güzergahını takip ettikten sonra Köprülü Kanyon ve Tazı Kanyonu’nu geçerek Selge Antik Kenti’ne ulaşacaksınız. Yolun tamamını tek seferde yürümek yerine antik kentlerini ve doğal güzelliklerini zamana yayarak keşfetmenin keyfine varabilirsiniz.”
Fotoğraflar: İstock