Güncelleme Tarihi:
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü duruşmasına sanıklar İbrahim Dedeoğlu, Hasan Cavit Orhan ve Sadi Çaylı ile sanık ve müdahil avukatları katıldı. Müdahil avukat Oya Aydın, sanıkların üzerlerine atılı suç doğrultusunda cezalandırılmasını talep etti.
Cumhuriyet Savcısı Günay Serap Yüksel de esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayarak, yargılanan emekli polisler İbrahim Dedeoğlu, Hasan Cavit Orhan, Süleyman Sinkil ve Sadi Çaylı'nın, eski TCK'nın “kastı aşan adam öldürme” hükmünü içeren 452/1. maddesi ve “bir kimseye cürümlerini söyletmek için işkence edilmesi sonucu ölüm meydana gelmesi halinde ceza artırımını” öngören 243/2. maddesi uyarınca 12'şer yıla kadar ayrı ayrı hapisle cezalandırılmasını istedi.
Sanık Hasan Cavit Orhan'ın avukatı Mehmet Emin Bağcı, daha önce söylenenlerin gerçek olmadığının maddi delillerle ispatlandığını savundu. Müvekkilinin Diyarbakır'da girdiği çatışmada yaralanarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde (TEM) görevlendirildiğini ifade eden avukat Bağcı, Orhan'ın PKK ile mücadele konusunda eğitildiğini ve sadece sanıkları yakalamak ve yer göstermeler sırasında operasyon elemanı olarak görev yaptığını anlattı.
Altınbaş'ın gözaltına alındığı günlerde Orhan'ın, bir soruşturma ve takip için geçici olarak kurulmuş Balgat 100. Yıl Mahallesi'ndeki karakolda görevli olduğunu kaydeden Bağcı, müvekkilinin, doktor Musa Duman'ın öldürülmesi olayının şüphelileri arasında yer alan Altınbaş ile tek temasının bu olaya ilişkin yer gösterme sırasında yaşandığını söyledi.
Avukat Bağcı, soruşturmanın genişletilmesi talebinde de bulunarak, dönemin TEM komiser yardımcısı olan Tansel Kayhan tanık olarak dinlenmesini ve sanık Orhan'ın sorgulama ekibinde olup olmadığının sorulmasını istedi.
“HEYET BASKI ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILIYOR” İDDİASI
Davanın bazı duruşmalarını, ABD'li ve İngiliz diplomatların da zaman zaman izlediğini anlatan Bağcı, bunun “kendilerinin ve mahkemeye heyetinin baskı altına alınmaya çalışma ve insan hakkı ihlali” olduğunu savundu.
Sanık İbrahim Dedeoğlu'nun avukatı Halit Armutlu da Altınbaş'ın gözaltına alındıktan sonra kendisine zarar verdiğini ve açlık grevine başladığını; kafasını nezarethane duvarlarına vurduğu, yüzünü duvarlara sürttüğü ve yer gösterme sırasında kaçmak isterken birkaç kez düştüğü yönünde tutulan tutanaklar bulunduğunu söyledi.
Müvekkili Dedeoğlu'nun olay tarihinde sol terör grup amiri olarak görev yaptığını ve gözaltındaki kişiler gibi Altınbaş'ın da sorgusuna katılmadığını kaydeden avukat Armutlu, Adli Tıp Kurumu raporuna göre Altınbaş'ın travmatik unsurlar, stres, açlık grevi ve içinde bulunduğu fiziki şartlar nedeniyle öldüğünün belirtildiğini anlattı. Armutlu, müvekkilinin beraatini, şayet ceza verilecek ise “görevi kötüye kullanma” suçuyla cezalandırılmasını talep etti. Sanıklar Sadi Çaylı ve Süleyman Sinkil'in avukatı Mehmet Ener de, müvekkili Sadi Çaylı'nın Altınbaş'ın ölümüyle hiç bir ilgisi olmadığını ve bu yönde tanık ifadeleri bulunduğunu söyledi.
Sanık Süleyman Sinkil ile vefat eden sanık Ahmet Baştan'ın ölümünden önce mahkemeye açıklayıcı bir dilekçe göndererek, Altınbaş'ı birlikte sorguladıklarını ifade ettiklerini anlatan avukat Ener, “Rahmetli Baştan belki ilahi adalete hesap vermekte veya hesap sormak için beklemektedir” dedi. Ener, müvekkilinin beraat etmesi gerektiğini savundu.
Sanık İbrahim Dedeoğlu da, kendisinin büro amiri olarak görev yaptığını ve sorgulamalara katılmadığını söyledi. Tanık olarak dinlenen kişilerin Altınbaş'ın arkadaşları olduğunu savunan Dedeoğlu, “Ben dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı, dönemin valisi, emniyet müdürü ve hakimini tanık gösterdim. Ancak, mahkeme heyeti, duruşma salonunun kapısında hazır bulunan devlet görevlilerini tanık olarak dinlemedi” diye konuştu. Dedeoğlu, “İşkence ile suçlanmak bize yapılan en büyük işkencedir” diyerek, beraatine karar verilmesini istedi.
Sanık Sadi Şahin ise “Altınbaş ile buradaki sanıklar ilgilenmedi. Biz görevimizi yaptık, devletimizi koruduk. Örgütçülerin ellerine dokunsak işkence yaptın deniliyor” dedi. Sanık Hasan Cavit Orhan da kendisinin sorgu görevlisi olmadığını belirterek, ”Operasyona gider, sağ, yaralı ya da ölü adam getiririm. Ben hiç bir örgütün amacını bilmem çünkü sorgucu değilim. Ben, Altınbaş'ı operasyonla yakalayan kişiyim” diye konuştu.
Esas hakkındaki savunmalardan sonra, Mahkeme Başkanı Yılmaz Çapalı, dava dosyasının mahkeme heyetince incelenip, karar verilmesi için duruşmayı erteledi. Duruşma sonrası Ankara Adalet Sarayı önünde Birtan Altınbaş'ın ölümünü protesto etmek isteyen Ankara Temel Haklar üyesi bir grup, basın açıklaması yaptı. Gruptakiler, bir süre sloganlar atarak bekledi ve daha sonra dağıldı.
ÖNCEKİ KARARLAR
Mahkeme, sanıklar İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Süleyman Sinkil ve Hasan Cavit Orhan'ı eski Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) “kastı aşan adam öldürme” suçunu düzenleyen 452/1. maddesi, bir kimseye cürümlerini söyletmesi için işkence sonucu ölüm meydana gelmesi halinde ceza artırımını düzenleyen 243/2. maddesi, ceza indirimi öngören 463 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 5 ay 10'ar gün ağır hapis cezasına mahkum etmişti.
Yargıtay, kararı “sanıkların, suçu birlikte ve doğrudan ika ve icra ettikleri eylemde, TCK'nın 463. maddesini uygulama yeri bulunmadığı” gerekçesiyle sanıkların aleyhine bozmuştu. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, bulunamayan sanıklar Ahmet Baştan ve Naip Kılıç'ın dosyalarını ayırmış, Kılıç'ın beraatine, Baştan'ın 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapsine karar vermişti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Ahmet Baştan ve Naip Kılıç'ın dosyalarının ana dosya ile birleştirilmesine karar vermişti.