Güncelleme Tarihi:
Big Brother’ın Alman televizyonlarında ilk kez yayınlandığı 2000 yılında kamuoyu, televizyonun Batı kültürünün önlenemez çöküşünün kaynağı olduğu fikrinde birleşmişti.
O dönemde eleştirilerini dile getiren herkesin sorduğu bir soru vardı: İnsanları, hayvanat bahçesindeki kafesler misali kutulara koyup seyrettirmek ilk adımsa bunun devamında ne gelecek?
Der Spiegel dergisinde yayımlanan bir analizde bugün kimseyi rahatsız etmeyen Big Brother’ın hem televizyon dünyası ve medyanın geneli için hem de genel toplumsal algı için bir devrim niteliğinde olduğu belirtiliyor.
Televizyon programlarının kalitesinde o günden bu yana daha fazla düşüş yaşanmadı belki ama içinde yaşadığımız sanal kafes gün geçtikçe büyüyor. Bu kafesin içine bir kez düşenin de bir daha çıkması mümkün görünmüyor. Dahası zaten kimse de girdiği kafesten çıkmak istemiyor. İnsanlar evlerinde oturup dünyanın İnternet aracılığıyla evlerine girmesine izin veriyor.
BIG BROTHER DEĞİŞİMİN SEMBOLÜ
Son 10 yılda Big Brother televizyon ve basın kültüründeki değişimin sembolü oldu. Halbuki “Deutschland Sucht den Superstar” (Almanya süperstarını arıyor) ve “Wetten, dass…?” (Bahse var mısın?) gibi yarışmalar kadar ses bile getirmiyordu. 2000 yılında sadece Big Brother’ın yarışmacıları için geçerli olan sürekli izlenme hali ve medyanın her yerdeliği, bugün hayatımızın bir parçası haline geldi.
Televizyon ve internet sürekli olarak sıradan şeyler yayınlıyor. Herkes bir anda ünlü olabiliyor ancak neredeyse hiç kimse neyin gerçek, neyin “reality show” kurgusu olduğunu ayırt edemiyor.
Facebook ya da Twitter gibi internet platformları, “America’s Got Talent” (Yetenek Sizsiniz) gibi yetenek şovları, gazete okuyucularının amatör gazetecilik yapmasına izin veren programlar ve YouTube ve YouPorn gibi video portalları, mutlak kontrolle mutlak teşhircilik arasında bir yerde duruyor. Her gün milyonlarca yeni insan bu dünyanın bir parçası haline geliyor.
ARTIK HERKES İZLENİYOR
Big Brother’dan ve diğer reality show’lardan önce basın neredeyse her zaman yıldızlara odaklanıyordu. Bu kişilerin sürekli her yerde görülebiliyor olması şöhretleri karşılığında ödedikleri bir bedel olarak görülüyordu. Bugün ise hiç kimse izlenmediğinden emin olamıyor. İnsanların hayatlarının en ince detayları bile Twitter üzerinden ilan ediliyor.
Televizyon ekranları reality show’ların meşhur ettiği sıradan insanlarla dolu. Alman kanalı RTL’nin eski şefi Helmut Thoma, Big Brother’ın neden devrim niteliğinde olduğunu şöyle açıklıyor: “Bib Brother’un yarattığı dünyada bugün insanlar evden bile çıkmadan başkalarının hayatlarını izleme şansına sahipler.”
Bir zamanlar Big Brother üzerinden yürütülen özel hayat tartışması bugün anlamsızlaşmış gibi görünüyor. Big Brother sayesinde televizyon programcılığı normal şeyler yapan normal insanların görüntülenmesinden ibaret hale geldi. Ancak sorun şu ki normal şeyler zaman zaman can sıkıcı olabiliyor. Bu soruna çözüm olarak gerçeklik daha heyecanlı bir hale getiriliyor.
SAHTESİ GERÇEĞİNDEN MAKBUL
Bunun belki de en çarpıcı örneği 2008 yazında Hollanda’da yaşananlar. Ülkenin devlet televizyonu BNN’ye çıkan ölümcül bir hastalıktan muzdarip Lisa isimli bir kız, bir grup organ nakli bekleyen hastadan hangisinin böbreklerini almaya hak kazanacağını açıklayacağını duyurdu.
Bir süre sonra haber sunucusu Patrick Lodiers, bütün bu olayın bir oyun olduğunu, Lisa’nın aslında bir aktris olduğunu ortaya çıkardı. New York Times’dan El Cezire’ye kadar neredeyse bütün televizyon kanalları BNN’i bu plan yüzünden topa tuttu. Kanal yetkilileri bunun karşılığında basının bile bile olayı alevlendirdiğini söyledi.
Bugün ise "sahte gerçeklik", gerçekten gerçek olanlardan bile daha popüler hale geldi. Örneğin Alman komedyen Hape Kerkeling’in yarattığı Horst Schlämmer karakteri başbakanlığa aday olduğunu açıkladığında “gerçek” adaylardan daha fazla ilgi topladı.
Big Brother konseptinin sahibi Endemol yapım şirketinin Almanya ofisinin eski şefi Borris Brandt, bugün bu tarz programların seyredilebilmesi için içinde gerçekten tuhaf bir şeyler olması gerektiğini söylüyor. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’de başlayacağı duyurulan ve yapımcılığını yine Endemol’un yaptığı yeni yarışma bu durumun en net örneği olsa gerek: Şirket Irak ya da Afganistan’da kolunu ya da bacağını kaybetmiş savaş gazileri arıyor.