Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2007 00:00
UNESCO, 1996 yılını Dimitri Kantemir Yılı ilan etmişti. 1995’te, dönemin Romanya Cumhurbaşkanı Ion Iliescu, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den, İstanbul’un Fener semtinde bulunan Dimitri Kantemir sarayının restore edilerek müzeye dönüştürülmesi için desteklerini rica etti. Dönemin İstanbul Valisi, kültür işlerinden sorumlu yardımcısını yanına çağırıp derhal harekete geçilmesini istedi.
Vali yardımcısı, ertesi gün, Dimitri Kantemir’in harabeye dönmüş sarayının kapısını çaldı. O sırada sarayı Milli Emlak’tan kiralamış olan eski muhtar kapıyı açtı. Vali yardımcısı, "Dimitri Bey’le görüşmek istemiştik, kendileri burada mı?" diye sordu. "Biraz geç kaldınız" dedi kiracı gülerek, "Yaklaşık üç yüzyıl önce prens saraydan ayrıldı..."
Dimitri Kantemir Fener’deki sarayı müze oldu artık gezilebilecek
Dimitri Kantemir, Osmanlı’ya başkaldırarak bağımsızlık sürecini başlattığı için Romanya ve Moldova’nın en önemli milli kahramanı. Ayrıca kültüre, tarihe, klasik müziğe yaptığı katkılarından ve buluşlarından dolayı UNESCO tarafından, yeryüzünün önemli kültür ve bilim adamlarından biri olarak tanınıyor. Kantemir sarayının restorasyon projesi Sadettin Tantan’ın belediye başkanı olduğu dönemde yapıldı. Daha sonra yönetime gelen belediye başkanı projeyi askıya aldı. Son seçimde Fatih Belediye Başkanı olan Mustafa Demir, başa geçer geçmez projeyi ele aldı. Avrupa Birliği fonlarının desteğiyle onarılan Kantemir sarayının üst katı Romanya Kültür Merkezi tarafından müzeye, alt katı ise semt sakinlerinin hizmetine sunulmak üzere sosyal merkeze dönüştürüldü. Resmi açılışı 25 Haziran’da Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu’nun katılımıyla yapıldı. Açılış töreninde konuşan Demir, "Kimi solmaya yüz tutmuş bu eserler, İstanbul’un siluetinden bir yıldız gibi kayıp gitmesinler ve başımızın üstünde parlamaya devam etsinler diye tüm imkánlarımızı seferber ediyoruz" dedi. Resmi açılış yapıldı ama düzenleme çalışmaları önümüzdeki ekimde bitecek. Romanya Kültür Merkezi, müzede Dimitri Kantemir’e ait eserlerin toplanacağı bir kütüphane yapacak. Romanya’daki müzedeki orijinallerine sadık kalınarak yapılmış, prensin İstanbul’da kullandığı kişisel eşyaları, notaların tıpkıbasımları burada toplanacak. Kantemir belgeseli de müzeyi gezenler tarafından izlenebilecek. Besteleri ve onun kayıt altına aldığı 17. yüzyıldan kalma eserler seslendirilecek.
Romanya’nın milli kahramanı
Batı dünyasının Dimitrie Cantemir, Osmanlılar’ın Dimitri Kantemiroğlu diye andığı bu ilginç adam, 26 Ekim 1673’te, bugünkü Romanya’nın sınırları içinde yer alan Felciu’da (Silişteni) doğdu. Silişteni, eski Boğdan sınırları içinde yer alan küçük bir kasabaydı. Bölgenin ahalisi, voyvodalarını yani prenslerini, Babıali tarafından onaylanmak koşuluyla kendileri seçiyordu. Kantemiroğlu’nun babası Konstantin Kantemiroğlu, orta halli bir toprak sahibiydi. Soylu bir aileden gelen annesi okuma yazma bilirdi fakat babası sadece imza atabilecek kadar eğitimliydi. Zeki, dengeli, tecrübeli ve cesur bir komutan olarak Osmanlılar’ın gözüne girmeyi başarmıştı. Yerli boyarlar (soylular), 1687’de Konstantin Kantemiroğlu’nu voyvoda olarak seçtiklerinde Osmanlı hiç tereddüt etmeden onay verdi.
Eflak ve Boğdan’a voyvoda seçilenler oğullarından birini İstanbul’a rehine olarak gönderirlerdi. Sultana karşı herhangi bir itaatsizlik ya da isyana kalkışmaları durumunda bu çocuklar kellelerini kaybederdi. Babası voyvoda seçildiğinde Dimitri henüz 12 yaşında olduğundan büyük abisi Antiyoh’u İstanbul’a gönderdiler. Üç sene sonra Antiyoh Boğdan’a dönerek yerini Dimitri’ye bıraktı. Fener’de Boğdan prensliğinin sarayına yerleşen genç adam, tam 22 yıl boyunca İstanbul’da ikamet etti.
Şimdiki adı Fener Rum Lisesi olan Patrikhane Akademisi’nde eğitimine başladı. Burada Antik Yunan ve Latin kültürüyle, Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü, Enderun’da ise Osmanlıca, Farsça, Arapça dillerini ve matematiği öğrendi. Babası Konstantin çok iyi flüt çaldığından, küçük yaştan itibaren müziğe ilgisi vardı. Bu ilgi İstanbul’da da devam etti. Kemani Edirneli Ahmet Çelebi’den müziğe ait bilgiler aldı, Tamburi Angeliki’den ise tambur öğrendi, ayrıca ney üflemeye, besteler yapmaya başladı.
Bu arada batı nota sistemini araştırmaya koyuldu. Kantemiroğlu’na kadar Osmanlılar, nota bilmedikleri için müzik eserlerini kayıt altına alamıyor, kuşaklar arasında kulaktan kulağa aktarılarak korumaya çalışıyorlardı. Dimitri, bu duruma son vermek ve Türk musikisi eserlerini binlerce yıl ötesine taşımak için "ebcet notası" adını verdiği bir sistem geliştirdi. Sayılarla yapılan bu sistemle aralarında kendi bestelerinin de yer aldığı tam 349 eseri notalara geçirmeyi başardı. Aralarında felsefe ve müzik eserleri de bulunan çok sayıda kitap yazdı.
BOĞDAN BEYİ OLUNCA İSYAN BAŞLATTI
1693’te babasının yerine Boğdan beyliğine seçildi. Ama hakkındaki şüpheler üzerine prensliğine ancak 1710’da kavuşabildi. Ülkesine döndükten sonra yaptığı ilk iş, Boğdan Prensliğini süresiz olarak kendisi ve sonra da evlatları için Rus Çarı’ndan istemek oldu. Çar Büyük Petro bu teklifi kabul etti. Dimitri Kantemiroğlu bir kısım boyarla beraber Osmanlı yönetimine isyan bayrağı açtı. Aynı yıl çıkan Osmanlı-Rus Savaşında Büyük Petro yenilince Kantemiroğlu Boğdan beyliğinden azledildi. Canını kurtarmak için Rusya’ya kaçmak zorunda kaldı. Hayatının kalan kısmını Rusya’da geçirdi. Rusya’dayken Osmanlı tarihi hakkında yazdığı bir eseri ve diğer kitapları sayesinde Rus edebiyatının başlangıcına sebep olduğu ileri sürülmüştür. Dimitri Kantemiroğlu, 1723 yılında bugünkü Ukrayna’nın Harkov kentinde öldü. Naaşı 200 yıl sonra 1935 yılında ülkesi Romanya’ya gönderilerek Yaş kentinde tekrar toprağa verildi.