Güncelleme Tarihi:
Yılmaz Büyükerşen, tarihi ve ünlü kişilikleri yaşatmak ve gelecek nesillere tanıtmak için müthiş bir uğraş veriyor: Birebir ölçülerde, kılığı ve kıyafetiyle heykeller yapıyor. Londra'da adına müze bulunan ünlü Fransız Madame Tussaud'dan bile başarılı heykellere imza atan Büyükerşen'in hedefi, bu eserlerin sergileneceği bir Cumhuriyet Müzesi...
‘MADAME Tussaud Müzesi'ndeki Atatürk heykelini görünce, bu işe karar verdim. Atatürk'ü, Atatürk gibi yapmalıydık.’
Anadolu'nun göbeğinde, Batılı bir üniversite yaratan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'di bu sözlerin sahibi. Londra'daki müzede, Atatürk'e hiç de benzemeyen o heykel, Büyükerşen Hoca'yı bugün Madam Tussaud'dan daha gerçekçi heykeller yapmaya iten etken oldu.
Hoca, 1970'te kafasına koyduğu bu fikri, balmumundan heykel yapan arkadaşlarına getirdi. Konuya eğilmelerini ve öncelikli olarak Cumhurbaşkanlarından başlayarak, Türk ünlülerin heykellerinin sergileneceği bir Cumhuriyet Müzesi kurulmasını önerdi.
Birkaç deneme oldu. Balmumundan heykeller yapıldı. Ama sıcak karşısında helkellerde erimeler başlayınca, umulan bulunamadı.
Anadolu Üniversitesi'ni örnek bir öğretim kurumu haline getiren Prof. Dr. Büyükerşen, yasalar gereği rektörlüğü bırakmak zorunda kalınca, bu konuya bizzat eğilme imkanı buldu. 1970'lerde başladığı araştırmalarını geliştirdi, yeni alaşımlar denedi ve nihayet dayanıklı bir madde elde etti. İçinde balmumu da bulunan, ancak bazı kimyasal maddelerle desteklenen özel alaşım, direkt alev teması olmaması koşuluyla 50-55 derece sıcaklıkta dahi erimiyor, deforme olmuyor.
Prof. Dr. Büyükerşen, Atatürk'ün birebir heykelini yaptı, ayakkabısından frakına giydirdi ve Anıtkabir'de sergilenmek üzere hediye etti. Hoca'nın, Atatürk'ü o dönemin Bakanlar Kurulu üyelerine 10. Yıl Nutku'nu okurken gösteren çalışması da, 2. Meclis Binası'nda sergileniyor.
CUMHURİYET MÜZESİ
Şimdi, yeni bir hedefi var Büyükerşen Hoca'nın. Cumhuriyet'in 75'inci yılında, Türkiye'ye Cumhuriyet Müzesi kazandırmak. Onun için kolları sıvadı, harıl harıl çalışıyor. Atölye haline getirdiği üniversitenin bir odasında, Cumhurbaşkanlarımız İsmet İnönü, Celal Bayar, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel'in, işadamı Vehbi Koç'un büstlerini yapıyor. İnsana sanki ‘‘sizi dinliyor ve hatta görüyor’’ hissi veren büstlere, birer evladı gibi bakıyor. Tozlarını siliyor, yüzlerini pudralıyor, makyajlarını tazeliyor.
Müzecilik anlayışımızı değiştirmemiz gerektiğini belirten Büyükerşen, şöyle devam ediyor:
‘‘Avrupa'da, Amerika'da ünlü ve tarihi şahsiyetlerin, sanki canlıymış hissi veren heykelleri yapılıyor ve müzelerde sergileniyor. Hatta ABD'de bunların robotikleri, yani hareket edip, konuşanları yapılıyor. Bunlar hem turistlere, hem de yeni nesillere hizmet amacıyla yapılıyor. Bununla üstelik para da kazanılıyor. Bizdeki müzelerde, yeniçeriler veya itfaiyeciler vitrin mankenlerinin giydirilmiş, yünden saç ve bıyık yapılmış halleri sergileniyor. Tabii gerçekçi de olmuyor.’’
Saçlar, kaşlar ve bıyıklar sahici
Profesör Yılmaz Büyükerşen, heykel çalışmasındaki aşamaları anlatıyor:
‘‘Çalışmanın ilk etabı, çamurla oluyor. Şekillendirme çamurla oluyor yani. Sonra alçı kalıp, ardından alçı pozitif alınıyor. Fiber veya lateks kalıp hazırlanıyor. İşte ondan sonra, içinde az miktarda parafin ve bazı kimyasal maddeler bulunan özel alaşımı bu kalıba döküyoruz. Üzerinde gerekli rötuşlar yapılıyor. Akrelik gözler takılıyor. Saç, kaş, kirpik, varsa bıyıklar ekiliyor. Burada kullanılan malzeme gerçek, yani yün falan değil.’’
İnsana, sanki büstler her an canlanacakmış hissi veren görüntünün altındaki gerçek buymuş demek ki...
ATATÜRK ÇOK ZORLADI
Büyükerşen Hoca'yı en çok zorlayan, Atatürk çalışmaları oluyor. ‘‘Bütün fotoğrafları rötuşlu. Bu yüzden çoğu birbirine benzemiyor’’ diyor. Atatürk'ün, ölümünden sonra maskını çıkarmışlar. Protezleri alındığı için, çene yapısı düzgün değil. Sofracı İsmail Efendi'nin alçıdan aldığı mask, Refik Saydam tarafından muma döktürülüyor. Saydam, bunu uzun süre kendisi saklıyor, sonra Çankaya Köşkü'ne veriyor. Atatürk'le ilgili heykeltraşlara yararlı olacak tek örnek bu oluyor.
Yaptığı Atatürk heykelleri için şöyle diyor Yılmaz Hoca:
‘‘Çok yaptım, çok bozdum. Onu çıkarmak çok zor. Diğerlerinde o kadar zorlanmıyorum. Çünkü onları hem bizzat gördüm, hem günümüzde çok miktarda rötuşsuz fotoğrafları var.’’
Yine de Büyükerşen, tüm devlet büyüklerinin henüz hayattayken el yüz, vücut ölçülerinin alınmasını, masklarının çıkarılmasını öneriyor.
Ölçüler ve masklar alınırken, Yılmaz Büyükerşen'i sakın unutmamalı. Gerçekten helkeli dikilecek bir adam...
İşadamından sanatçısına ünlü şahsiyetler
Vehbi Koç'un büstünü alçıdan yapmış Yılmaz Büyükerşen. Sonra boyamış. Tunçtan yapılmış gibi. Projesi finansör bulursa, sadece tarihi şahsiyetleri değil, sporcusundan sanatçısına Türk ünlülerin heykellerini yapacak, ayakkabısından pantalonuna veya eteğine kadar giydirecek, müzede sergilenmesini sağlayacak. Böyle bir müze kurulursa, ilk etapta 50-60 mumya için sadece 7-8 ay istiyor Büyükerşen. Sonra arkası gelir nasılsa, geliştirilir, büyütülür. Maliyeti mi?.. Her mumya heykel, tüm kıyafetiyle birlikte 500 milyona mal olabilir. 50 heykel olsa 25 milyar lira. 4-5 personelle çalışacak müze, turistlere hem Türk şahsiyetlerin tanıtılmasını sağlayacak, hem gelir kaynağı olacak.
Çankaya Köşkü'nde bile eski Cumhurbaşkanlarının büstleri yok. Yılmaz Büyükerşen'in ifadesiyle, ‘‘Türkiye, bu kadar kadirbilmez olamaz...’’
Madame Tussaud
1761'de Fransa'da doğan Madame Marie Tussaud, balmumundan heykel yapmayı amcasından öğrendi. Fransız devrimi patlak verinceye değin, Versailles Sarayı'nda 16. Louis'nin kız kardeşi Elisabeth'in sanat öğretmenliğini yaptı. Devrimden sonra tutuklandı. Giyotinle kesilen ve çoğu arkadaşlarına ait kafalardan ölü maskeleri yapmak gibi, dehşet verici bir işle görevlendirildi. 1802'de, balmumu heykellerini de yanına alarak İn giltere'ye gitti. Londra'da kendi adını taşıyan müzeyi kurdu.